- Haberler
- KAYSERİLİ MOLU AİLESİNİN HİKYESİ
KAYSERİLİ MOLU AİLESİNİN HİKYESİ
Anadolu'nun kalkınmasında rol oynayan çok önemli kentler ve o kentlerde yaşayan aileler vardır. İşte onlardan biri Kayseri'de yaşayan Molu ailesidir.
Bin yıllık resmi kayıtlar dışında şahıslar tarafından yazılmış böyle bilgi ve belge çok azdır. Hatıratlar, siyasi, sosyal, ekonomik gelişimle birlikte ve o devrin âdete bir panoramasıdır. Nereden geldiğimizi, atlarımızın kimler olduğunu, nasıl yaşadıklarını bilmemiz açısından da önem arz eder. Cumhuriyet döneminden itibaren bu tür bilgilere rastlamak memnuniyet verici bir olaydır.
Ayrıca bu kitabın hazırlanmasında büyük emeği ve katkısı olan Erciyes Üniversitesi eski rektörü değerli Hocam Prof. Dr. Mehmet Şahin’e geleceğimize ışık tutacak bu eseri, kültürümüze kazandırdığı için teşekkür ederim.
Cumhuriyetin kuruluş dönemlerine rastlayan ilk çocukluk yıllarımdan itibaren Kayseri’de yaşanan iktisadi, sosyal ve kültürel değişimlerin Sümer Bez Fabrikasının kuruluşundan itibaren de sanayileşme çabalarının birçoğunun canlı şahidi oldum ve bu çabalara doğrudan katkıda bulundum. Ben anılarımı yazmayı hiçbir zaman düşünmemiş bunu gençlik hevesi olarak görmüştüm. Yakın tarihimizin iktisadi, sosyal ve kültürel değişimleri konusunda çalışmalar yapan Sayın Prof. Dr. Mehmet Şahin ile geçmişle ilgili sohbetlerimiz oldu. Anlattığım hatıralar Sayın Şahin’in ilgisini çekti ve gelecek nesillere aktarma konusunda beni ikna etti. Bu işi üstlendiği takdirde ona yardımcı olacağımı söyledim. Bazı fotoğraf ve belgeler de ekleyerek hatıratı zenginleştirdik ve kitap haline getirdik.
Bu kitapta anlatılanların daha güzel bir gelecek için genç nesillere ışık tutmasını, bu ülkede son yüzyılda yaşanan zorlukları ve sancıları daha iyi anlatmalarına katkıda bulunmasını; sanayileşme, modernleşme ve kalkınma tarihimizi yazacak olan araştırmacılarda yararlı olmasını diliyorum diyor, Dr. Sait Molu.
Birinci bölümde; Molu ailesinin kökleri, dip dedeleri Molu’lu Arif Ağa ve Darsıyak'lı Hacı Mahmut Efendi ile ilgili bilgilere yer verilmiş.
İkinci bölümde; Cumhuriyetle birlikte ailedeki büyük değişimi başlatan ve çevreninde değişimine çok önemli katkıları olan, baba Arif Molu’nun müteşebbisliği, iş hayatı ve sosyal faaliyetleri,
Üçüncü bölümde; Sait Molu’nun çocukluğu, eğitim ve iş hayatı,
Dördüncü bölümde; KARSU Tekstil Fabrikasının kuruluş ve gelişim hikâyesi anlatılmıştır.
Büyük toprak ağası olan bir aileden gelen baba Arif Molu, önce ticarete, sonra taşeronluğa, sonrada demiryolu müteahhitliğine geçiyor ve sonrada sanayici oluyor. Çocuklarını yurt dışında okutuyor, onların yeni bir sanayici nesil olarak yetişmelerini sağlıyor ve onlarla birlikte ailede bir burjuvalaşma süreci başlıyor.
Molu ailesi, iktisadi, sosyal ve kültürel açıdan çok büyük bir değişim ve dönüşüm geçiriyor. Bu kitapta anlatılanlar “Molu ailesi “ hikâyesi üzerinden Kayseri’nin ve hatta tüm Anadolu’nun çağdaşlaşma sancılarının dinamiklerine ve dönüm noktalarına dair çok önemli ipuçları veriyor ve nedenini nasılını biraz daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bundan dolayı, bu kitapta yazılan hatıraları önemsiyor, bunların derlenmesi ve yayınlanmasına katkıda bulunduğum için de kendimi mutlu hissediyorum.
Hatırat, bir ailenin hikâyesi üzerinden son yüzyılın Kayseri’de yaşanan gelişimlere ışık tutmaktadır. İşte Sayın Molu’nun hatıratı bu yüzden önemlidir. Hocamın bu yazdıkları kitabın adeta özetidir.
MOLU AİLESİNİN KAYSERİ’DE YAPTIĞI İLKLER:
Arif Molu, Cumhuriyet döneminin idealist bir iş adamı ve müteşebbisidir. Kayseri Şeker Fabrikası’nın kurulması için Halka açık ilk şirketi kurulmasına öncülük etmiştir. Orta Anadolu Mensucat Fabrikası Arif Ağa önderliğinde kurulmuştur. Türkiye’de halk sektörünü meydana getiren, Kayseri’de ilk akaryakıt ticareti yapan, ilk benzinlik işini başlatan kişidir. Kayseri’de modern anlamda ilk un fabrikasını yapmış, Sümer Bez Fabrikası’nın ilk modern evlerinin müteahhitliğini üstlenmiştir.
Niğde Gebere Barajı inşaatını 1938 yılında yapımını gerçekleştirmiş. Toprak dolgu barajı olarak yapılan Türkiye’nin ikinci barajını inşa etmiştir.
Baharda Sarımsaklı suyunu kışın Ambara doğru çevirtir, arazinin her tarafı göl olur, toprak yıkanır. Baharda sular boşalır. En güzel Ambar kavunları yetişirmiş.
1929 yılında Dodge marka otomobiline yolda gördüğü köylü kadınlara, çocuklara kıyamaz içine doldururmuş. Kayseri’de ilk kez şehirde ve bağ evindeki banyolarına küvet ve termosifon koydurmuş. Talas Amerikan kolejinden esinlenerek yapılan evlerinin bahçesinde voleybol sahasında da aileden kızlar ile hep birlikte voleybol oynarlarmış. 1931 yılında Tayyare Fabrikasını tetkik için gelen Amerikalılar Kayseri’de otel olmadığı için Zincidere deki bu konakta kalırlarmış.
Gündüz Hatipoğlu’nun akrabası Arif Molu ile ilgili gözlemlerini şöyle anlatıyor;
Türkiye’de 1939 lu yıllarda işini çok mükemmel yapan müteahhit yoktu. Şantiye tekniği, işi organize edişi ve yapış tarzı, o zamanki müteahhit anlayışının ötesindeydi. Kimsenin evinde buzdolabı yokken şantiyede buzdolabı, mühendislerinin de son model arabaları vardı.
ARABA HİKÂYESİNİ DR.SAİT MOLU ANLATIYOR
Bir gün annem Beyoğlu’na terziye gitmiş. Şoför Burhan Bey annemi beklerken bir askeri jeep ile komutan, yaveri ve birkaç asker gelmiş şoförü indirip arabayı alıp götürmüşler. Birinci ordu komutanın Emir subayı babama bir çek getirdi. Babam bu çeki kabul etmedi. “mademki bu devletin bu arabaya ihtiyacı var feda olsun” dedi. Babam çok karizmatik, çok gururlu, son derce vatanperver ve ismiyle müsemma hakiki bir “ağa adam ”idi.
DİYABAKIR-CİZRE DEMİRYOLU HATTI
Babam, tam bir idealist ve samimi bir Müslümandı. Adam gibi adam dedikleri cinsten, dosdoğru bir adamdı. “Madem harp nedeniyle ülkemin bu demiryolu inşaatının bir an önce bitmesine ihtiyacı var ve madem hükümetin parası yok, ben bu işi yaparım ve paramı harpten sonra alırım ”dedi. Olağanüstü maddi ve manevi sıkıntılara katlanarak inşaata devam etti ve tüm taahhütlerini zamanında yerine getirdi. İşini yarım bırakan müteahhitler harp bittikten sonra daha yüksek fiyat almak suretiyle işlerine yeniden başladılar. İşini daha önce bitiren babam ise devletin kendisine vaat ettiği farkını alamadı. Danıştay madem müteahhit işe devam edip tamamlamış. Demek ki iş eski fiyattan yapılabiliyormuş diye babamın talebini reddetti.
HACI ÖMER SABANCI’NIN NASİHATI
Bu nedenle babam çok büyük bir zarara uğradı. Bunun üzerine 1944 yılında işini ve ailesini Kayseri’ye nakletti. Hacı Ömer Sabancı “Bak yiğenim baban Gayseri’ye gitmekle yanlış yaptı. Böyük yerin böyük karıda olur, güccük yerin karı güccük olur.” Diye nasitta bulundu.
İkinci dünya harbi sonrasında Kayseri’de İzzet ve Hüseyin Bayraktar’ların babası Mehmet Bayraktar’a ait tek bir taksi vardı. Harp yılları benzin sıkıntısı olduğu için babam sosyal sorumluluk ve edep duygusuyla otomobilini garaja çeker. Talas’tan Kayseri’ye faytonla gidip gelirdi. Babam birinci dünya harbindeki yenilginin Osmanlı İmparatorluğun çöküşünün mütareke ve işgal döneminin acılarını derinden yaşayan ve bunları asla hazmedemeyen bir insandı.
DEVELİ’YE GAMBERLİ OSMAN AĞAYI ZİYARET
Milli Mücadelede emeği geçenlere karşı çok büyük saygısı vardı. Bir gün Kayseri’den Develi’ye Çöp Bacak Mustafa’nın taksisiyle kardeşim Metin ’ide yanına alarak Milli mücadelede büyük katkıları olan, Develinin eski Belediye Başkanı Gamberli Osman (Coşkun) Ağayı ziyarete gitmişti.
ULU CAMİİNİN RESTORSYONU
Babam, Kayseri Ulu Camiinin restorasyonunu vakıflara rağmen yaptırdı. Kendi imkânlarıyla halkın bağışlarını biriktirip camiyi tümüyle yıktırıp restore etti. Her sabah dörtte kalkar, sabah namazını kılar, sonra cami inşaatının başına giderdi. İnanan bir adamdı. Beş vakit namazını hiç kaçırmazdı. Gösterişi ve riyayı asla sevmezdi.1960 yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünün kurulmasına öncülük etti.
1961 yılında CHP iktidarda olduğu halde iki milyon lira alacağını alamadı. İflas durumuna gelmesine rağmen partili olduğu halde o yakınlığı asla kullanmadı.
BAŞBAKAN MENDERES KAYSERİ’DE
Başbakan Adnan Menderes 1957 yılı seçimleri için Kayseri’ye gelmiş Orta Anadolu Fabrikasının açılışını yapmış. Onu babam karşılamış, önünde çok güzel bir konuşma yapmış ve fabrikayı gezdirmiş.
Menderes Erzincan da umduğunu bulamadığı için Kayseri’de keyfi yerine gelmiş. İbrahim Kirazoğlu’na bu adam hangi partiden diye sormuş? Bize bu tür adamlar lazım, ne yaparsanız yapın bu adamı bizim partiye kazandırın demiş. Kirazoğlu düzgün bir insandı, amcam Emin Molu’nun Belediye Başkanlığı zamanında yanında yetişmişti ve bizim ailemize de çok değer verirdi. Menderes’e “Arif Ağa Halk Partilidir, İnönü’yü sever, şerefli bir adamdır, partisini değiştirmez” demiş… Eğer babam bunu kabul etseydi eminim daha sonraki iktisadi hayatında sıkıntıları yaşamazdı.
MOLU’LU ARİF AĞA
Arif Molu, Erciyes kadar Kayserili, bembeyaz saçların taçlandırdığı dik başıyla da ikiz kardeş gibi, tıpatıp Erciyes’in benzeri….Yaratıcı zekâsı, yorgunluk, yılgınlık bilmeyen çalışkanlığı, yenilgi kabul etmeyen çelik iradesiyle, Kayseriliyi Kayserili yapan, Kayseriliyi dillere destan eden, kusursuz bir Kayserili tipiydi. Diye yazmış Edebiyat öğretmeni, Gazeteci Muharrem Barut. Yazısının devamında Arif Bey, düşenin elinden tutar, iftiraya uğrayanı savunur, bir iş-güç sahibi olmak isteyeni destekler, işi düzeni bozulanın yardımına Hızır gibi yetişirdi. Yiteni bulucu, bozulanı yapıcı, yoku yaratıcı, her dara düşeni derdini dert edinici yönüyle dedelerinin tıpkı tıpkısına benzerdi. Diye anlatır.
Dr.Sait Molu; Babam, çevresindeki beşeri ve maddi varlıkları değerlendirme ve nemalandırma konusunda hassasiyet gösterirdi. Babam, hem fizik olarak güçlüydü, hem de manevi cesareti çok yüksekti. Çok cesur ve gözü kara adamdı. Ayrıca çok temiz ve şık giyinirdi. Unvanı Arif Ağa idi.
Kayseri’ye mal olmuş Molu Ailesi’nden ahirete intikal edenleri rahmetle, hayatta olanları saygıyla anıyorum.
M. Orhan Cebeci yazdı...
Bende babam dan duydugum bir hatirayi anlatacagim.babam yilini hstirlamiyorum ama 1936-1940 gibi siverekte askerken siverek in kaymakaminin hanimi arif molu beyin kiz kardesi veya akrabasi imis kaymakamin hanimi nasi olduysa babami kayserili oldugunu duymus ve onu 10 gunluk izin almis ve kayseriye gondermis. Rahmetli babam bunu senelerdir anlatti. O zaman şartlarinda izine gelmek nasi zorsa cok sevinmiş ve her zaman dua ederdi.babam askerligi 48 ay yapmis 1926 dogumlu
Bakmadan Geçme





