KAYSERi'DE BiR SARAÇ

 Kayseri'de yaşayan 48 yaşındaki Yılmaz Akpınar, Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait çok sayıda kıyafet ve takıyı yeniden tasarlayıp yurt içi ve yurt dışındaki tarih meraklılarına pazarlıyor.

Çocuk yaşta çırak olarak başladığı saraçlık mesleğine yıllarını veren Akpınar, mesleğinin teknolojiye yenik düşmesi üzerine işini terk etti. Daha sonra yeni bir iş arayan Akpınar, yeteneğini tarihe olan merakıyla birleştirip Selçuklu ve Osmanlı döneminde kullanılan kıyafet ve takıları yeniden tasarlamaya başladı.

İşlerini kısa sürede büyüten Akpınar, ürettiği Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait zırh, kaftan, kemer, bileklik, börk, tirkeş, sadak, çizme, şalvar, kemer, kürk gibi kıyafet ve takıları, Türkiye, Kırgızistan, Afganistan, Amerika ve Almanya gibi ülkelerde atlı okçulukla uğraşan sporculara satıyor.

Akpınar, 16 yaşında saraçlık yapmaya başladığını daha sonra fabrika üretimlerinin mesleğini sekteye uğratmasıyla işini terk ettiğini söyledi. 

Deri işinde kendine güvendiğini ve deri ile ilgili her şeyi yapabildiğini belirten Akpınar, şunları kaydetti: 
"Küçükken deriden hediyelik eşyalar yapardım. O dönemden kalma bir yeteneğim vardı. İlerleyen zamanlarda bir arkadaşımla beraber deriden hediye eşyaları yapmaya başladık. Kayseri'de atlı okçuluk kulübü kuruldu. Bu alan için eşyalar yapmaya ihtiyaç vardı. Ben de onlara takı ve eşya yapmaya başladım. İsmimiz saraç, saraç dediğin her şeyi yapar. 17 yıldır geleneksel kıyafetleri yapıyorum. Kayı döneminden başlıyor, Osmanlı ilk dönemi, Selçuklu dönemi eşyaları yapmaya başladım. Atlı okçularımız geleneksel kıyafetler istiyorlar. Kırgızistan, Afganistan, Amerika ve Almanya gibi birçok ülkeden özel müşterilerimiz var. Onlar tasarlıyorlar bana internet üzerinden gönderiyorlar, 'Tasarımları yapabilir misin?' diye soruyorlar. Ben de yapıyorum. Türkiye'de iyi bir potansiyel var. Yılda ortalama 25-30 zırh, 40-50 kaftan yapıyorum. Bunun üzerine çıkamıyorum çünkü yaptıklarımın hepsi el işçiliği. Tarihe karşı aşırı bir ilgim var. Bunu yaparken ve yaşatırken büyük zevk alıyorum."


Her ürün için ayrı deri kullanılmalı
Akpınar, kıyafetleri elinden geldiği kadar gelenekselliğe uygun dikmeye çalıştığını ve bu konuda hassas olduğunu ifade etti.
Her ürün için farklı deri kullandığını aktaran Akpınar, "Hangi deriyi nereye kullanacağını bilmek lazım. Hayvan yaz ayında avlanmışsa bu deriden börk olmaz. Bileklik için ayrı, zırh için ayrı, tirkeş için ayrı bir deri var." dedi.

"Maddiyattan ziyade gönül vermek gerekiyor"
Yaptığı işlere rağbet olduğunu ve bunda atlı okçuluk sporu ile televizyon dizilerinin de etkisinin bulunduğunu anlatan Akpınar, şöyle konuştu: 
"Çizme, şalvar, zırh, kaftan, kemer, omuzlara kürk, bileklik, börk, tirkeş, sadak, eğer, dizlik gibi her şeyi yapıyorum. Benim yaptığım kıyafetleri geçmiş dönem savaşçıları, Kayı döneminde Alpler, Selçuklu döneminde sultanlar, Osmanlı döneminde yeniçeriler, tarihi dönem boyunca hep kullanılmış kıyafetler bunlar. Maddi bir gelir elde ediyorum evet fakat bu işi biraz da gönüllü yapmak gerekiyor. Maddiyattan ziyade gönül vermek gerekiyor. O yüzden bunu herkes öğrenmiyor."

AA

Bakmadan Geçme