KAYSERİ TİYATRONUN KALBİ OLABİLİR

Düşler Sahnesi Tiyatro Topluluğu üyesi genç tiyatrocu Mustafa Özer, üniversitelilerin ilgisi ve tiyatro topluluklarının başarısı göz önünde bulundurulduğunda Kayseri'nin on yıldan daha kısa sürede 'Tiyatro'nun kalbi' olabileceğini söyledi.

Tiyatroyla Denizli’nin Yeşilyuva kasabasında henüz 9 yaşındayken tanışan Mustafa Özer bu gün Kayseri’de Düşler Sahnesi Tiyatro Topluluğu’nun en üretken üyesi. Oyunculuk ve yönetmenliğin yanında kendi oyunlarını da yazıp sahneye koyan ve ileriki günlerde ikinci oyunuyla izleyicisiyle buluşacak olan Özer ile sanat dolu bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hem tiyatroculuğun hem de öğrenciliğin Türkiye şartlarında biraz sorunlu fakat öğrenciliği sanatla harmanlamanın kendisi için avantajlı ve anlamlı olduğunu belirten Özer tiyatroyla ilk tanıştığı zamanı şöyle aktardı: “Tiyatroyla dokuz yaşında tanıştım. Denizli’nin Yeşilyuva kasabasında yaşıyordum, orada her sene sonunda piyesler yapılırdı. Beşinci sınıflar büyük piyes oynardı bizim gibi küçük sınıflar da ufak skeçler oynardı. Bir gün ansızın bir hoca geldi; ‘İki tane öğrenci lazım bize.’ dedi ve parmak işaretinin benim üzerime doğrulmasıyla o gün bugündür sahneden inemedim.”
Bir insanın sanata olan eğilimi genetik midir?” sorusuna “Genetikten ziyade toplumsal olarak nitelendiriyorum.” şeklinde cevap veren Mustafa Özer, kendisini sanata hazırlayan çevrenin babasının çay bahçesinde henüz beş yaşlarındayken çalıştığı sıralarda geliştiğinden bahsetti. Özer, “Bu çalışma bana envai çeşit insanla tanışma, birçok hayatı tanıma ve hayatı farklı şekillerde yorumlama fırsatı sundu.” ifadelerini kullandı.


“Dilimizden şiir, şarkı yerine küfür dökülüyor”
İlk yazdığı oyun “Sağırlar Resitali”ndeki dünyaya bakış açısının hala değişmediğini vurgulayan Özer; “Bugünün insanına, ilişkilerine, uçurumlarına, soğukluklarına, şehir hayatlarına, ayrılıklara; insanların sevginin, barışın, iyiliğin ve güzelliğin kıymetini bilmemesine ve dilimizden şiirden, şarkıdan ziyade küfrün dökülmesine, insanların sürekli kavgalar çıkarmasına, anlaşamamasına, birbirleriyle olan amansız mesafelere tepki olarak yazılmış bir oyundu.” dedi.
Günümüz Türkiye’sinde tiyatro yazarı sayısının oldukça az olduğuna değinen Özer, bunun sebeplerini; yapılan bir sanat eserinin seyirciler ve kurumlar tarafından çok kıymet görmemesi, insanların eskisi gibi tiyatroyla çok ilgilenmemesi, seyirci kitlesinin ciddi manada düşmesi olarak sıraladı. Günümüz insanın, 1960’lı yılların insanlarına oranla daha az hissettiklerini ve yazdıklarını da bu sebeplere ekledi. Alıntıladıkları oyunların dertlerini anlatmada yetersiz kaldığını gördüklerinde, kendisi ve ekibinin “Neden biz kendi ürünümüzü ortaya koymayalım?” sorusundan yola çıkarak oyun yazmaya başladığını aktardı.

“Dünyayı severek kurtarabiliriz”
“Kurtarılması gereken bir dünyada mı yaşıyoruz? Tiyatro bu dünyayı kurtarabilir mi?” sorularına ise Mustafa Özer; “Dünyayı kurtaracak olan yine dünyanın kendisi, tiyatro sadece bir sebep.” diyerek yanıtladı ve herkesin dünyayı kurtarmak için farklı bir yöntemi olduğunu kaydetti. “Kimisi şeker dağıtarak, kimisi şarkı söyleyerek ben ise severek dünyayı kurtarabileceğime inanıyorum” diyen Özer; “Sevmeyi sevmek gibi bir huyumuz yoksa zaten biz dünyayı kurtaramayız.” çıkarımında bulundu.
Tiyatro oyunculuğu, yönetmenliği ve yazarlığının yanında şiirler de yazan Mustafa Özer, bu kadar üretken olmasını sanatın kendini ifade etme yöntemi olduğuna bağladı ve bunu Ama bu aslında rahatsızlık, bir şeylerden rahatsız olmanın bir tepkimesi, dışavurumu.” şeklinde nitelendirdi.

“Tiyatronun bir siyaset olduğuna inanıyorum”
Sergiledikleri oyunların altında muhakkak güncel veya evrensel mesajlar olduğuna değinen Özer, tiyatronun bir siyaset olduğuna inandığını belirtirken; “Siyaset dediğimiz eylem bir fikri, bir düşünceyi yansıtma eylemiyse tiyatro da bir siyasettir.” sözleriyle bu tezini savundu.
Kayseri’deki üniversitelilerin ilgisi ve tiyatro topluluklarının başarısı göz önünde bulundurulduğunda ‘Kayseri tiyatronun kalbi’ olabilir mi? tartışmasında on yıldan daha kısa sürede bunun gerçekleşebileceğini söyleyen Özer, bugünkü başarının kısa sürede olmadığına değindi. İki yıl öncesinde Erciyes Üniversitesi’nde düzenlenen Tiyatro Festivali’nde senede bir oyun sergileyebildiklerini belirten Özer, bu gün oyunların daha fazla sergilenmesiyle kendilerini gösterebildiklerini ve bir tiyatro izleyici kitlesi elde edebildiklerinin altını çizdi. 
Özer, tüm bu başarıların yanında ekibiyle gelecekteki büyük hedeflerinden şu şekilde bahsetti; “Bizim amacımız Düşler Sahnesi’ni ilerleyen yıllarda bir sanat merkezi haline getirip bunu Kayseri’de kurmak ve tüm Türkiye’ye yayılmasını sağlamak.”  


   
“Sevmediğimiz her dakika ölüyoruz”

Özer, tüm bu başarıların yanında ekibiyle gelecekteki büyük hedeflerinden şu şekilde bahsetti; “Bizim amacımız Düşler Sahnesi’ni ilerleyen yıllarda bir sanat merkezi haline getirip, bunu Kayseri’de kurup tüm Türkiye’ye yayılmasını sağlamak.”

Söyleşimizi noktalarken; “Tüm insanlığın duyabileceği bir cümle söyleme hakkınız olsaydı, bu cümle ne olurdu?” sorumuza Mustafa Özer’in tek cümlelik yanıtı şu oldu; “Sevmediğimiz her geçen dakika ölüyoruz.”


Haber: Elif Nur Koçbıyık

Bakmadan Geçme