Kayseri'de 'Demokrasi ve Emek' mitingi: 'Ekonomik krizin bedelini halk ödüyor'
Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından 'Demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmeyiz' sloganlarıyla ortak basın açıklaması düzenlendi. yapılan açıklamada 'Bugüne kadar binlerce kez söyledik, bir kez daha söyleyelim. Emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin yolu demokrasinin, adaletin, hukukun üstünlüğünün, barış ve kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Ancak Türkiye'de uzun yıllardır ülkeyi yönetenler emeğe ve emekçilere sırtını dönmüştür. Dolayısıyla demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü gibi temel değerler de bizzat ülkeyi yönetenler tarafından yıllardır yok sayılmaktadır' denildi.
Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından “Demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmeyiz” sloganlarıyla ortak basın açıklaması düzenlendi. yapılan açıklamada “Bugüne kadar binlerce kez söyledik, bir kez daha söyleyelim. Emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin yolu; demokrasinin, adaletin, hukukun üstünlüğünün, barış ve kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Ancak Türkiye’de uzun yıllardır ülkeyi yönetenler emeğe ve emekçilere sırtını dönmüştür. Dolayısıyla demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü gibi temel değerler de bizzat ülkeyi yönetenler tarafından yıllardır yok sayılmaktadır. Son aylarda, özellikle son iki hafta içinde yaşanan gelişmeler ise mevcut iktidarın ülkeyi hızla zifiri bir karanlığa sürüklediğini göstermektedir. Seçme ve seçilme hakkımızdan sendikal hak ve özgürlüklerimize, düşünceyi ifade özgürlüğümüzden toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımıza, haber alma hakkımıza kadar en temel hak ve özgürlüklerimiz ayaklar altına alınıyor. Bugün geldiğimiz nokta; en temel hak ve özgürlüklerimizin yok sayıldığı, baskıların, şiddetin, hukuktan yoksun soruşturmaların, gözaltıların ve tutuklamaların olağanlaştığı bir yerdir. Ülkeyi yönetme kudretini gittikçe kaybeden, ekonomiyi çıkmaza sürükleyen iktidar, bir yönetememe krizi yaşıyor. Bunun için; bir yıl önce halkın oylarıyla seçilen yüzlerce belediye başkanı ve meclis üyesi hakkında yeni soruşturmalar açılıyor, yerlerine kayyumlar atanıyor. Bunun için; 16 milyonluk bir şehrin büyükşehir belediye başkanının 35 yıl önce aldığı diploması, Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek için hukuksuz bir şekilde iptal ediliyor. Bunun için; öğrenciler özerk, bilimsel ve demokratik bir üniversite istedikleri için kampüslerinin önüne TOMA’lardan barikatlar kuruluyor, yüzlerce öğrenci evlerine yapılan şafak baskınlarıyla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bunun için; sadece eğitim emekçilerinin değil, çocuklarımızın eğitim hakkını savunan, tarikatlar ve cemaatler tarafından karartılmak istenen geleceğe karşı mücadele eden Eğitim-Sen hedef gösteriliyor. Akademisyenler ve öğretim elemanları, öğrencilerin özgürlük talebine destek verdikleri için cezalandırılıyor. Bunun için; İstanbul Barosu’nun yönetimi görevden alınıyor, muhalif basın susturulmaya çalışılıyor, gazeteciler tutuklanıyor. Artık sokak röportajına katılan yurttaşlar ve hatta falcılar bile iktidara yönelik eleştirileri nedeniyle gözaltına alınıyor, cezaevine konuluyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, iktidar eliyle hayata geçirilen hukuksuzlukların faturası da yine daha fazla yoksulluk, daha fazla geleceksizlik ile emeğiyle geçinen kesimlere, bizlere kesiliyor. Son iki haftada ülke ekonomisi altüst olmuştur. Borsa taban yaparken, döviz kurları tavan yapmıştır. Kurdaki yükselişi engellemek için sadece son iki haftada 25 milyar dolarlık döviz rezervi satılmıştır. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin ve asgari ücretlilerin maaşlarının baskılanmasıyla biriktirilen rezervler, iki haftada buharlaştırılmıştır. Bu tablo, doğrudan hepimizin sofrasına yansıyacak yeni zamların, açlık sınırına dayanmış maaşların daha da erimesinin habercisidir” sözlerine yer verildi.
“Bu Düzeni Kabul Etmiyoruz”
Bu düzeni kabul etmiyoruz vurgusu yapılan mitingde, “Tüm bunlara rağmen, toplumun ezici çoğunluğunu hedef alan hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında susmamızı, boyun eğmemizi istiyorlar. Yargıyı sopa olarak kullanan, kamu kaynaklarını yandaşlara peşkeş çeken bu yağma düzenine itiraz etmememizi bekliyorlar.Emeğin haklarını yok sayan, milyonlarca emekçiye 19. yüzyıl kölelik koşullarını reva gören, baskıdan ve şiddetten beslenen bir rejime biat etmemizi istiyorlar.İşin özü; emeğin haklarının yok sayıldığı, demokrasinin ve adaletin son kırıntılarının bile ortadan kaldırılmak istendiği sancılı bir süreçten geçiyoruz. Hangi sendikaya üye olursak olalım ya da bir sendikaya üye olmayalım, bu karanlık tabloda hepimiz kaybetmeye devam ediyoruz. Bizler, KESK’e bağlı kamu emekçileri olarak buradan bir kez daha ilan ediyoruz: En temel haklarımızı yok sayan, emeğe kölelik dayatan bu düzeni kabul etmiyoruz. Tüm kamu emekçilerini, emeğimizi ve geleceğimizi korumak için gerçek sendikacılığın adresi olan KESK’te birleşmeye, KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye çağırıyoruz. Ülkeyi yönetenlere de buradan sesleniyoruz: Yeter artık Barışçıl protesto hakkını engellemekten vazgeçin. Bu hakkı kullandıkları için gözaltına alınanları ve tutuklananları serbest bırakın. Üniversite öğrencilerinin ve çocuklarımızın üzerinden ellerinizi çekin. Hukuktan yoksun şafak baskınlarına, gözaltı ve tutuklamalara derhal son verin. Bizler, demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz. Er ya da geç, emek kazanacak Demokrasi kazanacak İnsanca bir yaşam mücadelesi kazanacak. Biz kazanacağız” ifadeleri kullanıldı.
Bakmadan Geçme





