Kayseri Camileri

Mekke-i Mükerreme'den doğan İslam'ın nurlu ışığı Yesrib'i münevver Medine'ye dönüştürdükten kısa bir süre sonra, Raşit Halifeler döneminde, en yakın coğrafyalardan başlayarak yeryüzünün bir çok coğrafyasında mamur kentler ortaya çıkardı.

Şam, Bağdat, Basra, Kufe, Kudüs, Fustad gibi kentlerden süzülen İslam’ın ışığı, Kuzey Afrika’dan Batı Avrupa’ya, Ön Asya’dan Güney Asya’ya kadar yeryüzünün birçok noktasında hissedilmeye başladı.

Özellikle, Doğu Roma’nın başkenti Konstantinopol’u fethetme maksatlı, m. 668 yılından itibaren,  karadan ve denizden altı sefer düzenlendi, Emevi Müslüman akıncılar tarafından. Karadan gerçekleştirilen iki seferin yol güzergahlarından olan Kayseri, ilk kez bu vesileyle tanıştı Müslümanların ayak izleriyle. Bu ilk seferde muhtemeldir ki, Sahabe-i Kiram’dan Eyyüb el Ensari ile beraber, Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zubeyr ve  Abdullah bin Abbas da Kayseri’de bulunmuşlar ve buradan geçmişlerdir.

Şam’dan hareket eden 120 bin kişilik Emevi İslam Ordusu, Halep üzerinden, Malatya, Kayseri ve Eskişehir  gibi mevzi kentlerde uzun süreli konaklayarak yollarına devam ediyorlar, geri dönüş emniyetini sağlamak için de bu kentlerde onar bin kişilik bir kuvveti bırakıyorlardı. Özellikle çetin kış mevsiminde sur içindeki Kayseri kent merkezinin eski yerleşim yeri olan metruk Mazaka bölgesinde kalıyorlardı.

Bu seferlerden birinde İslam Ordusu Kayseri’de konaklamış ve hatta bu kentte 720’li yıllardan itibaren on dört yıl kadar egemenlik kurmuşlardı. İslam Ordusu Kayseri’de konakladığı dönemde, burada yaşayan Ermeni ve Rum Halkların yaşadıkları sur içine herhangi bir müdahaleleri olmamış, yaşam alanı olarak terk edilmiş konumda olan eski kent Mazaka’da yaşamışlardır. 

Kayseri’nin fethi konusunda yararlılık gösteren cengaverlerden olan Mesleme’nin önemli komutanlarından Abdullah el Battal, yani namı diğer Battal Gazi, Mazaka bölgesinde harabe konumda olan bir kilisenin yerine küçük bir mescid yaptırmıştır. Bugün Battal Mescidi olarak bilinen ve Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar Devrinde sürekli yenilenen bu mescid Kayseri’nin ilk mescididir. Battal Gazi’nin fütüvvet ve cengaverlikle süslediği yaşam öyküsü,  Anadolu’da Malatya, Kayseri ve Eskişehir güzergahında asırlarca anlatıla gelmiştir. 

1071’de Müslüman Türklerin Anadolu’yu fethetmelerinden sonra Kayseri’ye gelen Danişmentli Emiri Melik Mehmet Gazi, 1135 yılında dış surların içindeki kent merkezine Ulu Cami’yi yaptırmıştır. Bu tarihten yaklaşık 40-50 yıl sonra da surların dışına taşan Müslüman nüfusun ilk yerleşim yeri olan Gülük Mahallesine yapılan Gülük Camii, Medrese ve Hamamı ile Müslüman mahallelerin camileşme serüveni başlamıştır. 

İlk dönem yapılan büyük camilerin, düzgün büyük taşları, mermer sütunlar gibi bir kısım ağır yapı malzemeleri, çevrede bulunan terk edilmiş ve kullanılmayan harabe halindeki kiliselerden taşınarak kullanılmıştır. 

Kentte nüfusu artan Müslümanların oluşturdukları mahallelere, zamana ve ihtiyaca göre değişik büyüklüklerde yüzlerce cami yapılmıştır. 

Günlük beş vakit namazın kılındığı ve mahallelinin adeta bir yaşam ve eğitim alanı olan camilerde Cuma namazı kılınmıyor, cuma namazı için kentin merkezi Ulu Camisi, Cami Kebir tercih ediliyordu. Bu caminin ihtiyacı karşılamadığı durumlarda ilave cuma mescidlerine ihtiyaç duyuluyordu.

Tanzimat’a kadar kent sülietinde tek dikkat çekici göğe yükselen yapı Camii Kebir’in minaresi iken, azınlıklara verilen haklarla, onlar da taştan yaptıkları kilise kubbelerini bir bir yükseltince, özellikle Sultan Abdülaziz, Sultan Abdulmecid ve II. Abdulhamid dönemlerinde, kentte bulunan merkezi Selaatin camilerin iç mekanı aydınlatan tavanındaki dört köşe açıklıklarının üzeri taş kubbeyle kapatılmış, ve caminin uygun bir köşesine de yuvarlak Osmanlı Mimarisi minareler ilave edilmiştir. Cumhuriyet Döneminde de cami mimarisinde minare, caminin olmazsa olmaz alameti farikası haline gelmiştir.

Yine bu dönemin başlarında harabe konumda olan camilerden bazıları imar planı uygulamak maksadıyla ortadan kaldırılmış, bir kısmı askeri ve resmi kurumların erzak ve mühimmat deposu haline gelmiştir.

Özellikle ezanın yeniden Arapça aslına döndürüldüğü dönemde, harabe durumda olan bir çok camii de bakım onarıma alınarak yeniden aktif hale getirilmiştir.

Son elli yılda ise Kayseri ovasının önemli bir bölümünü dolduran meskun mahallerin tamamına 500 civarında minareli, birçoğu kubbeli camiler inşa edilmiş, kentin sembolü konumunda olan kent meydanına ve tüm yolların kesiştiği kavşağa bile görkemli camiler inşa edilmiştir.

Kayseri genelinde toplam 1350 camii bulunuyor.

(Osman Gerçek/30 Camide 30 Teravih: Kayseri Camileri kitabından)

 

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme

Kayseri Gündem - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0533 704 84 10
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!