KASAPSEYİD ÇEŞMESİ BELGESELİ- IV
Develi Gazetesinin Haber Müdürü Osman Çimen kardeşim her çıkan gazeteden bana mutlaka bir tane gönderir. Ben gazetenin o kokusunu almadan yazımı orada görmeden rahat edemem. Bana burada yazma fırsatını veren Develi Gazetesi'nin kurucusu Nurettin bey'e de teşekkür ederim. Yazar olduğumu da iddia etmiyorum. Ben bir Develi Sevdalısıyım. Şubat'ta 1 yıl doldu ben hala yazmaya devam ediyorum.
KASAPSEYİD SOKAĞI’NIN CADDE TARAFINDAKİLER
Develi Gazetesinin Haber Müdürü Osman Çimen kardeşim her çıkan gazeteden bana mutlaka bir tane gönderir. Ben gazetenin o kokusunu almadan yazımı orada görmeden rahat edemem. Bana burada yazma fırsatını veren Develi Gazetesi’nin kurucusu Nurettin bey’e de teşekkür ederim. Yazar olduğumu da iddia etmiyorum. Ben bir Develi Sevdalısıyım. Şubat’ta 1 yıl doldu ben hala yazmaya devam ediyorum.
BAKKAL KUBULUNUN HACI KANELCİ’NİN ANISINA,
Bugün gazete geldiğinde içinde bir not iliştirilmişti; Merhaba Orhan abi, yazılarınız çok güzel, büyük bir istekle her haftayı bekliyorum. Ben bakkal Hacı Kanelci’nin kızıyım PTT de çalışıyorum. Bekliyorum bizi ne zaman yazacak sınınız diye, aneminde selamı var. Bu küçük bir kâğıttı ama benim için çok ifade ediyordu. Adını da yazmamış gazetede yazım yayınladıktan sonra aradı. Ağabey ben Filiz Hacı Kanelci’nin kızıyım. Bizi yazmışsın çok sevindim, teşekkür ederim dedi arkadaşım eniştesi Arifi verdi görüştük. Kardeşim, annenin ellerinden öperim. Fakat sana bu ilginden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bana daha önce yazılarımda adı geçen “Bakkal Hacı Ağabey’i” babanı hatırlattığın için. Merhum Bakkal Hacı Kanelci Ağabeyi, annen Meliha ablayı, Mehmet’i, Şengül’ü hatırlıyorum. Annen, Emirlerde Elmas Ablanın kızıydı. Enişten, lise bandosunun majörü Arif’i hatırlamamak ne mümkün. O küçücük bakkal dükkânda babanız Develide ilk en güzel apartmanı yaptı. Dükkânda bozuk paraları çalınıncaya ulu orta yerde dururdu. Her zaman önlük takardı. Belediyenin karşısındaki sıradaydı. Evinin kiracıları; İngilizce hocamız Nermin Üral Hanım ve Elişi Hocamız Leyla Göktekin’di. Kardeşleri; Pembe, Gönül, Güler, Hutbi arkadaşlarımızdı birlikte okuduk. Lise anılarımda onları da anacağım. Ama şu gerçeği gördüm Develi’nin Kültürünü, Örf ve Adetlerini, Sinema Belgeselini, Kasapseyit Çeşmesini yazmakla başladığım bu yazı dizisi devam edecek. Yazacak o kadar güzel insan, unutamadığım hatıra var ki onları anlatmak uzun bir süre daha devam edebilir. Sırada Aygösten, İlibe, Meteris, Fenese, Trem, Haşdağ, Oruza,Venk, Bayırbağı var. Cadavatlar, Hacıköseler,Tısıtıslar,Mailmailler,Müftüler,İncezadeler,Kulaklar, Yalamanlar, Özdemirler,Dandikler, Yolaçlar,Tüccar Ahmetler, Tüysüzler…Develinin ileri gelen ailelerinden birkaçı. Pusatlılı Lütfi Ağa, Hacı Borazan, Kıdam Baba, ,Mindiğin Hamdi, Kozanın Kazım, Dınının Hacı, Irza, Meczup Celal, Asker Hoca, Aslantürk Hoca, Murtaza Hoca, Cemil Hoca, Müezzin Şükrü Amca gibi güzel insanların zaman zaman anacağım. Yazıma Kasapseyit’in Cadde tarafında oturanlarıyla devam ediyorum.
ÇAPANIN ZALA ANA:
Maviler Camiinin çaprazında oturan Çapa’nın Zala Bacı’nın üç çocuğu olduğunu öğrendim; Şükrü ağabey, berber Cemal ağabey ve Meteris’te oturan Emine(Çilsal) adında kardeşleri varmış. Cemal ağabey’in berber dükkânını ve Cevdet ağabeyi biliyorum. Ben Şükrü ağabeyi tanıyamıyorum, ben küçükken ölmüştü. Fakat eşini çocukları Mustafa ve Raif’i hatırlıyorum. Bir de yanlarında akrabaları manav dükkânı açan Recebi biliyorum. Recebin babası Hüseyin ağabeyinde berber olduğunu hatırlıyorum. Belediyenin yanında dükkânı vardı. Recebin dükkânı daha sonra bisikletçi Yusuf’un dükkânı oldu. Daha sonrada buralar yıkıldı yeni apartmanlar yapıldı.
AHRAZIN MUSTAFA BAKLACIOĞLU AMCA,
Burası Ahmet Baklacıoğlu’nun babasının evi; hamamın karşısında Ahrazın Mustafa Amca vardı. Küçük İncesu köyünden babası Ahraz olduğu için bu lakapla anılırdı. Annesini hiç görmemiş. Mustafa Amca elektrik santralinde çalışan (Tıstısın) Mehmet Tosun Ağabeyin damadıymış. Mehmet Ağabeyler dört kardeşmişler. Şükrü, Cemal Tosun ve Emine.(Çilsal) Ebeler’e de akraba olduklarını biliyorum. Mustafa Amca’nın çocukları; Halil’i hatırladım. Öğretmen olmuş. Mehmet’i, Ahmet’i, Murat’ı ikizler Ayşe ve Arifeyi hiç bilemedim. Mustafa Amca, bağımızdaki çubuklarımızın gözünü açar, bellerdi. Öğle olunca ben ona azık götürürdüm. Çok çalışkan insandı. Şoför Yahya ve Yüksel Ağabeyin eniştesiydi. Oğlu Ahmet bey’in anlattıklarına göre; anneanne Arife Tosun hoş sohbet biriymiş. Hamam gelen kadınlar ona uğramadan, hatırını sormadan gitmezlermiş. Annesi de Aygösten’den Topal Mustafa’nın (Toprak) kızıymış. Zala Ana, annesinin babaannesiniymiş. Dedesi, Tıstısın Mehmet Tosun Elektrik Fabrikasında Aziz Usta ile beraber çalışmışlar. Aziz ustanın kızı Suzan abla, Yüksel Dayısının eşi olduğunu biliyorum. Recep’in Babası Hüseyin, Dedesi: Mustafa Çilsal (Emine Eme'lerinin Kocası) oluyor.
KOZAN’IN DURAN AĞA VE NADİYE ABLA:
Duran Ağa Develi’de halı alır satardı, eşi Nadiye ablaydı. Duran Ağanın vefatından sonra Nadiye abla Ali ağabey ile İstanbul’da Acıbadem’de birlikte otururdu. İkisini de hatırlıyorum. Çocukları; Hasan, Kozan, Mehmet, Ali, Şenel, Fatma abla birlikte otururlarmış. Ali ağabey daha sonra anasını alıp İstanbul’a gelmişti. Mahmutpaşa’da Dilberler İş Hanı’nda eniştesi Alaattin Cücük ağabeyle (parti malı) tekstil işi ile iştigal ederlerdi. Nur içinde yatsın, kadirşinaş bir insan, iyi bir esnaftı. Hasan ağabey havayollarından emekli oldu. Mehmet Ağabey, Ali ağabeyin yanında çalışırdı. Sultanhamam’da iken ara sıra yanına uğrardım. İstanbul’a gittikleri için evlerini sattılar. Evin yeni sahibi Öğretmen Mehmet Yücel ağabeydi. Yol genişletme çalışmalarında bu sıradaki evler istimlâk olmuş ve yıkılmıştı.
MEVLÜT AZMAN AĞBEY- MARANGOZ MUSTAFA İBİŞ AĞA
Eski hamamın altında Azmanların evi vardı. Azmanların Mevlüt Ağabeyin Kamyonu vardı. Bu evi Öğretmen Mustafa Kanelci’den satın almıştı. Eczacı Şahin Beyin ağabeyi idi. Azmanların kızı Fatma ile ilkokulluda okudum, Şıhlıların Kaya Özdoğan’ın eşi oldu. Azmanların evinin arkasında eski hamamın ara sokağında Marangoz Mustafa İbişin karsı, benimde akrabam Kadir Dikkartin’in (Asiye abla eşi) Kardeşi Sıdıka Abla, çocukları Gülten, Hava, Şükran, İkbal, Bekir Mehmet vardı. Mustafa ağabey ben küçükken ölmüş o yüzden hatırlayamıyorum. Fakat diğer aile bireylerini tanırdım.
SÜRMEMLİLER’İN ŞÜKRÜ AĞA:
Koyun sürüleri vardı. Türkmen’diler. Şükrü Ağının eşi, Eşi İmmani ablaydı. Mehmet, İbrahim, Şakir, Fatma isminde çocukları vardı. Ramazan Özyalçın eniştemle amca çocuklarıydılar. İbrahim ağabeyin Mercan’da Terme Han’da boncukçu dükkânı vardı. Harem araba vapurunda saat 18.00’de birlikte işten eve dönerdik. Bazen Tutum’un Yaşar Ağabey de elinde çantası ile beraber otururduk. Yaşar ağabey ile Nevzat ağabeyim çocukluk arkadaşıydılar. Yaşar ağabey dükkânın soymaya gelen anarşistler tarafından soygunda çocuklarının gözü önünde vuruldu. Sürmeli’nin İbrahim Ağabey, Fotoğrafçı Ramazan Üstün ile aynı katta boncukçuluk yaptılar. Üst katta da Sevimay’ın boncukçu dükkânı vardı.
MISIRLILAR’IN SAKIP ÖZTÜRK HOCA:
Sakıp Hoca İstiklal İlkokulu’nda öğretmenmiş. Eşi Kadriye Hanım, çocukları; Ülkü, Özden, Erdal, Üner ve Olcay’dı. Ben Olcay’la birlikte Merkez İlkokulu’nda Necati Tarhan hocayla birlikte okudum. Evlerini sattılar Ankara’ya gittiler. Satın alanı hatırlayamıyorum ama daha sonra bu evde Ebe Nesibe abla ve çocukları İkbal, Pervin ve Abdullah ile birlikte oturdular. Nesibe abla hastanede çalışırdı. Zile’den gelmişler, babaları Farsak Abdullah 108 yaşında vefat etmiş. İkbal ve Pervin Almanya’ya gittiler. Abdullah Develi’de büfe çalıştırıyormuş. Pervin ortaokuldan arkadaşımdı. Bu evde caddenin genişletilmesinden dolayı yıkılmıştı.
SAKIP HOCA’NIN KARDEŞİ, İBRAHİM ÖZTÜRK:
Eşi Nezihe abla Süriye Efendi’nin kızıymış. Çocukları Hasan Suyolcu’nun oğlu Yüksel ağabeyin eşi. Fatma, Dayhan, Ali, Dr. Tuncer ve Ercan adında çocukları olduğunu öğrendim. İbrahim amca ortaokul öğretmenliğinden ayrılmış, Celayir oğullarının kumaş dükkânının muhasebesini tutarmış. Onların evlerini Kuyruklukuşlar’ın Mahmut ağabey aldı. Mahmut ağabeyin kamyonu vardı. Bunlar zamanın kesme taştan yapılan toprak damlı en güzel evleriydi. Bu sıradaki eski evler gibi istimlâkten hepsi nasibini aldılar.
NESLİADE, KIZIKLI’NIN CEMALVE TOPAL ZEKİYE ABLA:
Caddeye açılan kapısı olan ve avlulu bir evleri vardı. Zekiye ablanın on parmağında on marifet vardı. Erişte makarna keser, çok güzel yorgan yapardı... Cemal ağabey İriboyun damadıydı. Adliyede çalışırdı. Develi’de doktorların yapacağı otopsiyi o yaparmış. Tek oğlu vardı adı Mahir’di.
İRİBOYUN CEMAL AĞABEY VE PAKİZE ABLA:
Cemal ağabeyim ayakkabıcıydı, kundura tamirciliği yaptığını hatırlıyorum. İstanbullunun Gürbüz Yurtgüven ağabeyle akrabalıkları vardı. O yüzden akşam sanatta birlikte çalıştı ve buradan emekli oldu. Mustafa amca ile bir avlu içindeydi evleri. Ayşe, Ümmügülsüm, Ahmet ve Aysel adında çocukları vardı. Ahmet Yatık ile birlikte okuduk. Mesleği elektrikçilikti. Saray Halı’da çalıştı. Daha sonra İstanbul’a geldi.
İRİBOYUN NALBANT MUSTAFA AĞABEY VE ZEKİYE ABLA:
Çocukları öğretmen Yusuf abi ve Hatice Yatık ablaydı. Yusuf ağabey beni evlerinde birkaç kez derse çalıştırmıştı. Aşağı Everek’ten Köşkpınar’a giden yolda bahçemizde de komşumuzdu. Evinin önünde nalbantlık yapardı. Bahçenin orta kısmını Ermeni Hacivan Ağa dedeme değil de onlara satmıştı. Boydan boya arkın kenarında gileboru ağaçları vardı. Ark açarken hep bizden taraf küçülür, kendi tarafı büyürdü. Babam bunu bildiği halde komşu diye ses çıkarmazdı.
PAŞALARIN CEMİL AĞA VE ZEKİYE ABLA:
Kağnı Sokağı’na giderken solda, kaymakamın evinin yanında geniş bahçesi olan güzel bir evleri vardı. Bahçelerinde leylaklar ve havuz vardı. Paşaların bahçesinin kırmızı biberi meşhurdu. Çemen yapımında kullanılırdı. Çocukları Penbe, Hatice, Osman, Sevil, Yasemin ve Mehmet’ti. Mehmet liseden arkadaşım, bahçe komşumdu. Bahçeye yonca biçmeye giderdik. Bostanlar ile Coşkun’un evi bahçesinin üst tarafındaydı. Çok güzel saz çalardı. Cemil Ağa’nın babası, mili mücadelede komutan olan Osman Develioğlu’dur. Damadı Osman Coşkun’nun hanımı Cemil Ağa’nın bacısıdır. Osman Develioğlu’nun bir kızı da Sencer Ayatı’nın anneannesidir.
Kimler geldi… Kimler geçti… Hatırlayabildiklerim bunlar… Komşularımızdan çok azı şimdi sağ ve oradalar. Ölenlere rahmet diliyor, onları saygıyla anıyorum. Kiminin evi yıkıldı, kapısı kapandı, kiminin evinin yerine yenileri yapıldı. Kimi de virane oldu. Bazıları başka şehirlere göçtüler… Acaba mutlu mu oldular? Pişman mı oldular? Hayatımda derin iz bırakanlar oldu. Onları hiçbir zaman unutmayacağım… Sokağımı, mahallemi, Develi’yi hep seveceğim…
SAYIN MEHMET ÖZHASEKİ VE RECEP ÖZKAN BAŞKANLARIM,
Değerli başkanlarımdan bu ata yadigârı üç yüz yıllık Kasapseyid Çeşmesi’nin ihyasını bekliyoruz. Aslına uygun ve şanına yakışır bir şekilde. Bu çalışma projelendirilmesi için yardımcı olacak gönüllü mimarlarımız var. Sayın başkanımın eski ve yeni fotoğrafını gördüğü zaman bunun için elinden geleni yapacağına inanıyorum. Sayılar çok az da olsa, sokakta yaşayan komşularımızın da son arzusu bu.
Kayseri’nin bir mahallesi olduk. Develiye hizmet yağacak. Üç yüz yıllık bu ecdat yadigârı çeşmeyi ihya edene DEVELİ minnettar olacaktır.
Orhan abi, ben küçüktüm sizi de birkaç defa gördüm, sonra evlenip İstanbul’a gittiniz bir daha da görüşmedik. Annem babam çok şükür hayatta selamlarınızı iletirim. Annemin hayatta tek arzusu var Kasapseyid’in eski güzel haline dönmesini çok ama çok istiyor, selamlar.(Fatma İlhan Pancaroğlu, Leylade’nin Şerif’in kızı )
,
Kasap Seyit belgeselinizi okudum, bende eski günlerimizi film şeridi gibi gözümün önüne getirerek tekrar o güzel günleri bize Develi Gazetesinin bu web sitesi sayesinde tattırdığın için teşekkür ediyorum. Orhan kardeşime. Selamlar… Recep Yıldırımlı.
Maalesef biz çok vefasızmışız, mahallemizi, sokağımızı, çeşmemizi unuttuk. O yüzden kendimi çok suçlu hissediyorum.”Vefa” sadece İstanbul’da bir semtin adı değil. Bu vefamızı gösterelim. Şairin dediği gibi:
Develi denilen büyük kasaba
Erciyes’in ardı yolu pek sapa
Onlar meraklıdır dosta ahbaba
Kadir kıymet bilen insanları var.
Fatma Hanım kardeşim, Şerif ablama selamlarımı ilet inşallah Kasapseyid Çeşmesi’ni, şanına yakışır eski haline getirmek için elimizde geleni yapacağız.
Not: Bu yazı dizinin hazırlanmasında, eski anıların hatırlanmasında bana en çok katkısı olan kaynağım ablam Zeliha Aslan’a, fotoğraf arşivlerini benimle paylaşan Mehmet Kulak ağabeyime, Fotoğrafçı Halil İnce’ye, yeğenim Sümeyye Kuzlak’a, canlı yayında bizi Develi’ye götüren Penbe Tokluoğlu ve Ahmet Baklacıoğlu’na, yorumlarıyla yazıma renk katan Ertuğrul Gönenç ve Fatma Pancaroğlu’na Recep Yıldırımlı’ya teşekkür ederim.