İSMAİL KAYSERİLİ KAYSERİ'DEN DESTEK GÖREMİYOR
İsmail Kayserili, ilkokul yıllarında sınıf öğretmeninin müziğe yeteneğini keşfetmesiyle birlikte çok küçük yaşlarda düğünlerde sahne alarak başladığı müzik kariyerine Unkapanı'nda albüm çıkararak devam etti… 10 yıl Türk Folklor Kurumu'nda görev alan Kayserili'nin şimdiye kadar çıkardığı iki resmi albümü var.
Kayseri’de Avşar yörelerindeki türküleri derleyip yorumlayan Kayserili, halk müziğine gönül verdiğini ama memleketi Kayseri’den destek göremediğini söyledi.
MÜZİĞE İLGİM İLKOKULDA BAŞLADI
10 YIL TÜRK FOLKLOR KURUMU’NDA GÖREV ALDIM
Sadece Anadolu türkülerini mi derleyip okuyorsunuz?
Müzik hayatınızda kendinize örnek aldığınız sanatçı oldu mu?
KAYSERİLİ İŞ ADAMLARINDAN DESTEK ALAMIYORUZ
İsmail Kayserili ile yaptığımız söyleşi şöyle;
Müziğe olan ilginiz ne zaman başladı? Bu alandaki yeteneğinizi ilk kim fark etti?
İlkokul ikinci sınıfta sınıf öğretmenimin müziğe yeteneğim olduğunu keşfetmesiyle başladı. Annem de şairdi. Şiirler yazardı. Mani söylerdi. Yine ilkokul çağlarımda köy köy dolaşıp, düğünlerde türkü söylemeye, sahne almaya başladım. O zamanki en büyük hedefim radyo sanatçısı olmaktı. Maalesef bu hayalim gerçekleşmedi. Maddi gücüm yoktu, ailem de bana destek olacak durumda değildi. Okulu bitirdikten sonra İstanbul’a gittim. Oradaki akrabalarım bana ‘sen yapamazsın, köyüne dön, aç kalırsın!’ dediler ama dinlemedim. ‘Tamam’ dedim “aç kalırsam kalayım…”
Müzik üzerine eğitim aldınız mı? Müzik kariyerinizden bahseder misiniz?
Halk müziğine ömrümü verdim. Çok küçük yaşlarda İstanbul’a gittim. Orada farklı derneklerde nota ve solfej dersleri aldım. Aynı zamanda da sahne almaya devam ettim. Zira bu meslekte ilerlemek istiyorsanız sadece nota öğrenmek, müzik aleti çalmak yeterli olmuyor. Sahne tozu yutmak, sahneye hâkim olmak çok önemli. 1985’de katıldığım Türk Folklor Kurumu’nda 10 yıl görev aldım. Bu kurumda geçirdiğim yıllar bana çok şey kattı. Diksiyon eğitimi aldım. “Türkü nasıl söylenir, derleme araştırma nasıl yapılır, sanatçılık nedir, sahneye nasıl hâkim olunur?” orada öğrendim.
1986-1987 yıllarında üç kez Tomarza Toklar köyüne, Avşar yöremize giderek türküler derledim. Araştırmalar yaptım. 3 türküyü bu yörelerimizden alarak TRT’ye verdim. Onlar şu anda 3784-85-86 repertuarına bağlı olarak söyleniyor. 1998 yılında da ilk albümümü çıkardım.
2014’te ‘Anadolu İnsanı’ diye ikinci bir albüm çıkardım. Albüme adını veren türkünün sözleri Konyalı bir abimize ait, bestesini ben yaptım. . 1998’de televizyonlar radyolar derken, ulusal bir radyoda üç yıl program yaptım. O dönem kendimi bağlama öğrenmeye mecbur hissettim. Çünkü İstanbul’da Anadolu müziği yapan nadir kişi var. Bağlama da Anadolu müziğinin vazgeçilmezi… Bağlamadan sonra Denizli’de 3 yıl da org dersleri aldım.
Şu anda iki resmi albümüm var. Albümdeki 10 tane eserin bestesi bana ait. ‘Erciyes Türküsü’ eserimizin de sözleri “Seyrani delisi” merhum Ali Çatak’a ait. Kendisini Develi’de ziyaret ettim. Kitaplarını bana hediye etti. Bir depoda kalıyordu, paraya da ihtiyacı vardı. Para verdim ama kabul etmedi.
Yok. Sadece türkü okumuyorum piyasadaki özgün müzikleri de değiştirerek okuduğum zamanlar oluyor. Arabesk söylediğim zamanlar da oluyor. Yani hakimiyetini sağlayabildiğim, sesime yakıştığını düşündüğüm her müziği söylüyorum.
Kendi dallarında iyi olduğunu düşündüğüm, çalışma prensibini, tekniğini, repertuvarını örnek aldığım birçok sanatçı var. Özellikle benim gibi halk müziğine gönül vermiş, her sahne aldığımda mutlaka eserlerini okuduğum Anadolu sanatçılarının hepsi benim için birer örnek.
İstanbul’da müzik yapmak, albüm çıkarmak zor iş… Sizi en çok ne zorladı?
1998’de kendi kabiliyetimi ortaya koyarak Unkapanı’na gittim ve albümümü çıkardım. Unkapanı’nda albüm çıkarmak çok kolay bir iş değil. Özellikle de İstanbul gibi bir yerde; yani sesinizi beğenecekler, yorumunuzu beğenecekler, bu işe hevesli misiniz? Nasıl çalışıyorsunuz? Hepsini onayladıktan sonra size albüm yapıyorlar. Yoksa her sesi güzel olan Unkapanına gidip albüm çıkartamıyor. Bütün bu zorluklara rağmen İstanbul’un eziyetine katlanarak, çok zor şartlarla günde 5 TL harcayarak hayatımı idame ettirmeye karar verdim.
Her zorluğa rağmen ben bu kültürü mezara kadar devam ettirmeye tarafım. Ama piyasa malum, albüm satmıyoruz. O kadar da program yapıp belirli kanallara da çıkmama rağmen tanıtım zor. Bir de Kayseri’de destek göremiyoruz. Özellikle iş adamlarından destek almamız gerekirken, onlar bu yöreden türkücü çıkmayacağı kanaatindeler. İstanbul’da Kayseri ve Develi derneklerine gittim. Kayserili iş adamları ile görüştüm ama hiç destek alamadım. Bedava gidersem ne ala ama iş paraya gelince elini cebine atan yok. . Bu konularda bir Erzurumlu, Adıyamanlı, Karslı sanatçı çok iyi albüm satar. Her şeyi ile festival yaparlar. Kendi müzisyenlerini çıkartırlar ama Kayseri’de durum çok farklı.
Söyleşi: Tuba Köksal