F. Yılmaz ALTUNÖZ
[email protected]
Kavram: eşyanın tanımlanması için onun inanç, felsefe, tarih ve sosyolojik eksende onu ifade eden kelimelerin adıdır. Her kavram bir kelimedir ancak her kelime bir kavram değildir. Her inancın/medeniyetin kendisini ifade ettiği kavramlar ve sembolleri vardır. Bireylerin iletişim dili olduğu gibi toplumlar arası iletişim de daha kapsamlı olarak bunlar üzerinden yapılır. Hilal inanç olarak İslam’ı ifade ettiği gibi, medeniyet olarak ta Müslümanların medeniyetinin sembolüdür. Haç Hıristiyanları, siyon yıldızı Yahudileri tanımladığı gibi.
Kavram ya da semboller kimliktir. Bir mekândan hilali ya da diğer sembolleri kazımak, silip atmak o mekânı kimliksizleştirir ve silikleştirir. Aslında bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Veya herhangi bir din ve medeniyete ait kavramların içini boşaltmak, tersyüz etmek, başka anlamlar yüklemek, yasaklamak; o dini/inancı yok etmekle eş değerdir. Dolayısıyla kavram ve sembol bir kimliktir.
Çünkü kavramlar ve semboller inançların/medeniyetlerin yoldaki işaretleridir. Tarihi güne, günü geleceğe ileten taşıyıcılardır. Bir insanın aidiyeti, bir milletin kökleridir. Yani varoluşsal nedenleridir. Birey; Allah, tarih, toplum ve insanlıkla bağını kavramlarla/görsellerle kurar.
Semavi dinlerin hepsi çıkış itibariyle tevhidi, insani ve barış içeriklidir. Ancak İslam hariç diğerleri egemen güç odaklarının müdahalesi sonucu değiştirilmiş ve bozulmuştur. Kitapları insan ürünü içerikli olmuştur. Şeytan bu konuda büyük başarı elde etmiştir. Fakat Kur’an’a müdahale edememiştir. Çünkü Allah’ın onu her türlü şerden koruyacağına dair sözü vardır.
Buna rağmen şeytani akıl(lar) farklı operasyonlara girişmiştir; kavramların içini boşaltmak, anlam kayması ve şiddetle beraber anmak gibi… İşte İslami kavramlar küresel bazda korkunç operasyonlarla karşı karşıyadır. Öyleki Müslümanlar Kur’an ve sünnette yer alan ve hayati önem taşıyan bazı kavramlardan ya uzak kalmak ya da onları kullanamaz duruma düşürülmüşlerdir.
11 Eylülle başlayan Müslümanlara yönelik sindirme ve imha saldırıları; fiziki, kültürel, sosyolojik, dini ve askeri olarak tüm hızıyla devam etmektedir. Bu anlamda dinin işaretleri olan kavramlardan; Takva, İnfak, Hizbullah, Ulul-Emir/Halife, Ümmet, Biat, Cihad, Kıtal, Tağut, Şehadet öne çıkan ve şiddete bulaştırılan; cihad kavramı bunlardan en önemlisidir.
İslam düşmanlarının tüm saldırı aygıtları (İstihbarat birimleri, medya, siyasi vd.) ile sürdürdükleri itibarsızlaştırma ve yok edici dilleri zaman ve mekâna göre farklılık göstermektedir; önceleri fundamentalist, sonraları cihadist/cihadcı Müslümanlar olarak adlandırılmaları: hâlbuki bu tanımlamalar Kur’an ve sünnette yer almaz. Batılı istihbarat servislerinin siyaset bilimcileri ve sosyologları eşliğinde ürettikleri ve tükettikleri İslami kavramlardan cihad için: ABD ve Cihadcı Müslümanların savaşı gibi değerlendirmeler; Küfre karşı ayakta olan bilinç seviyesi yüksek Müslümanları; önce İslam coğrafyasında sonra kürsel anlamda mahkum etme ve imha/yok etme operasyonunun adıdır.
Cihad kavramının karşılığı “şiddet” hele “savaş” hiç değildir. Çünkü cihad ile kıtal/savaş sözcüğü arasında hem nitelik hem de nicelik farkı vardır. Cihad; kutsal bir gaye uğruna ortaya konulan her türlü fikrî, fiilî ve kalbî çalışmanın ortak adıdır."Cihad" kelimesi ve türevleri Kur’an’da 41 yerde, ayrıca hadislerde yer almaktadır. Ayet ve hadisler ışığında cihad bir ibadet türüdür; Namaz gibi, zekât gibi, Hac gibi. Son nebi (s) cihad edemediklerinden yakınan kadınlara haccı tavsiye etmiş, kendilerinin cihadı hacc olduğunu söylemiştir.
O halde Cihad’ın Ku’an-i bir kavram, anlam ve yaşayış biçimidir. Bir örnek ayet olarak “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez” tevbe suresi 24. Ayet gösterilebilir.
Gelinen noktada; yerel ve küresel anlamda “cihad” kavramı diğer kavramlar gibi ciddi bir saldırı altındadır. İnanılması ve pratiği İman ve İslam’ın şartlarından olan; kabul edilmese insanı dinden çıkaran “cihad”; egemen güç odakları tarafından Müslümanların hayatından çıkarılmak istenmektedir.
Hayır! Öyle değil; Cihad Kur’an ayetlerindendir. Ama Müslümanlara düşen şey; onu gereği üzere anlamak ve muhataplarına anlatmaktır. Müşrik güçlerin saldırısı altında olan ve itibarsızlaştırmak istenen diğer kavramlardan;
Hizbullah; belli bir görüş ya da unsur çevresinde oluşan topluluk, parti. Kavim, kabile gibi tarihsel ve toplumsal bir oluşumla ortaya çıkan topluluğa hizb denildiği gibi; bir inanç ya da düşünceye taraftar olmakla toplumdan ayrışan siyasî ve itikâdî topluluklara da hizb (hizib) adı verilir. Bu nedenle Kur'ân (Mücadele 22’de) tanımına uygun şekilde Müslümanlar topluluğunu "hizbullah", tâğut ve şeytanların peşinden giden insanları da "hizbüşşeytan" olarak adlandırır. Hizbullah, Allah'ın ve Resulü’nün otoritesine boyun eğen, İslâm'a teslim olan, içlerinden seçtikleri yöneticilere itaat eden, birbirleriyle yardımlaşan, dostluk ve dayanışma içinde bulunan diğer yandan da en yakın akrabaları da olsa, İslâm düşmanlarını sevmeyen, onlarla işbirliği yapmayan, onlara yardımda bulunmayan müminler topluluğudur.
Tağut; azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, kâhin, sihirbaz. Allah'ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluşların tümünü kapsar. Allah'ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur. Kur’an’da birçok ayeti kerimede yer almaktadır “Dinde zorlama yoktur, kim Tağutu redder ve Allah’a iman ederse…” ve diğer ayetler Tağut kavramını konu edinmekteler.
Beyat/Biat; Müminlerin kendi aralarından seçtikleri bir Ulû'l-emr'e (siyasî otoriteye) itaat etmeleri ayet ve hadislerle farz kılınmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerîm' de: " Ey iman edenler!.. Allah'a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine (Ulû'l-emr'e) de (itaat edin).. "(Nisa/59) emri verilmiştir. İslâm'ın temel hedeflerini gerçekleştirebilecek, örgütlü toplumu oluşturacak ve bu uğurda her türlü engeli aşabilecek vasıftaki insanın tespiti önemli olaydır. 20. Ve 21.yy da Müslümanların en önemli açmazlarından birinin bu konu olduğu söylenebilir.
Ümmet; sözlükte ana, yol, din, cemaat, nesil anlamına gelir. Istılahta ise, kendi iradeleriyle veya bir zorunluluk gereği aynı zamanda veya aynı dine tabi olma neticesinde bir arada yaşayan örgütlü insan topluluğudur. Âlimlerin çoğu, ümmet kelimesini aynı dine tabii olanlar yani Müslümanlar için kullanmışlardır. "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah’a inanırsınız"(Âli İmran /110) Fransız devriminin yeryüzüne ektiği en kanlı tohum ırkçılık/ulusçuluk tohumudur. O günden bugüne kadar tüm coğrafyalarda kan kokuyor. Kan kokusunun gül kokusuna dönüşmesinin panzehiri; Ümmet bilinci olmalıdır.
İslami Kavramlar bazı sözde akademisyen ya da düşünür Müslümanların saldırısı altındadır:
Cihad kavramı yerine özverili çalışma/gayret kelimelerinin kullanılması; hâlbuki Müslümanların dışındaki tüm insanların da özverili ve gayretli çalışmaları vardır. Ancak bu çalışmaların kutsallığı veya İslamiliği/ibadet boyutu söz konusu değildir. Ama cihad denilince Allah ile ilişkilendirilen bir gayret, çalışma akla/gündeme gelmektedir.
İnfak kavramı yerine yardım kelimesinin kullanılması; misyonerlerde yardım çalışmaları yapıyor; Yahudilerde… Yardım denilince Kur’an ve Hz. Peygamber akla gelmez ama İnfak denilince İslam ve Müslümanlar; başka bir ifadeyle vakıf medeniyeti namıyla İslam medeniyeti öne çıkar.
Takva kavramı yerine iyi insan kelimesinin kullanılması; iyi insan her ideolojiden insanı hatırlatabilir; ama Takva Kur’an’ın ön gördüğü iyi, güzel, adil ve üretken insanı yani Müslümanı gündeme taşır.
Cennet kavramı yerine has bahçe denilmesi; yeryüzünün her yeri bahçe/güzel bahçelerle çevrilidir. Aynı zamanda Arapça da “Hadiga” kelimesi bahçe olarak kullanılmaktadır. Bahçe denilince cennet akla gelmez. Cennet denilince kutsallar kalbe ve gündeme gelir.
İslami kavramlar yerine kullanılan tüm kavramlar seküler bir boyut içermektedir ki egemen güçlerin hedefi de dünyayı sekülerleştirmektir. Üstelik Kur’an ya da Sünnet kavramlarının; Küresel anlamda ümmet arasında bir parola rolünü üstlendiği de unutulmamalıdır.
Selam gibi…