- Haberler
- İSLAM'DA KURBAN BAYRAMI VE KURBAN
İSLAM'DA KURBAN BAYRAMI VE KURBAN
Prof. Dr. M. Zeki Duman Sevgili kardeşlerim, biz Müslümanların milli bayramlarımızın yanı sıra iki de dinî bayramımız vardır: Biri, yaklaşık iki ay önce idrak edip kutladığımız Ramazan Bayramı, diğeri ise, Ekimin 15. günü idrak edeceğimiz Kurban bayramıdır. Birincisi, mü'mini kötülüklere karşı bir kalkan gibi koruyup maddî-manevî kirlerden arındıran bir aylık oruç ibdetinin ikincisi ise, Allah'i ta'zîm /büyük saygı, şükür, fedkarlık ve mnevî yakınlaşma anlamlarını taşıyan ' kurban' ibadetinin sevinci ve bayramıdır...
Kurban, târihî açıdan Islâm Din'inin en köklü ibâdetlerindendir. Hz. Âdem'den itibaren, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Musa ve Hz. Isa da dahil, Hz. Muhammed'e gelinceye kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri Namaz, Oruç, Zekât ve Ibrahim (as)'dan itibâren Hac ile birlikte mü'minlere emredilen özel bir vecibedir. Eğer Allah katında geçerli tek din olan Islâm'dan sapmış olmasalardı bu gün Tevrat ve İncil ehli de bu ibâdetleri Müslümanlarla birlikte yapıyor olacaklardı...
“Biz, geçmişteki her ümmete, kendilerine rızık olarak verdiğimiz uysal hayvanları Allah’ın adını anarak kurban kesmeleri için bir Kurban bayramı günü tayin ettik…” (Hac, 22/34) ayetinin devamındaki:
(Ey Muhammed!) “Size de cüsseli hayvanları/develeri, sığırları ve koyunları Allah’a ibadet sembollerinden kıldık. Bunda sizin için hayır vardır. Develeri ayakta dizi dizi dururken Allah’ın adını anarak kesin, yanları üzere devrilip canları çıktığında ondan siz de yiyin ve kanaatkâr olanlara da dilenenlere de yedirin! İşte bunları da böyle şükredesiniz diye size boyun eğdirdik.” (Hac, 22/36) ayeti;
Ve de Kevser suresinde: “…Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (Kevser, 108/1-3);
Bir de Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin: “Kurban kesecek durumda olup da bugün kurban kesmeyen bizim mescidimize gelmesin!” mealindeki uyarı dolu hadisi, KURBAN İBADETİNİN dinimizdeki önemini ve gerekliliğini ifade etmektedirler.
Fıkıhta farz. Vacip ya da sünnet… her ne olursa olsun imkanı olan her Müslüman Kurban bayramı günlerinde, kendisini Yüce Rabbine yaklaştıracak olan kurbanını kesmelidir.
Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili âyetler incelendiğinde Kurban ibâdetinin, takva ile birlikte en az beş amacının /hikmetinin olduğunu söylemek mümkündür. Biz bu hikmetleri maddeler halinde söyle açıklayabiliriz:
1. Allah'a Şükür. Hz. Muhammed (sav), peygamberliğinin ikinci yılındadır. Oğlu Abdullah'ın ölümü sebebiyle üzgündür. Daha önce de Kasım vefat etmişti… O bu halde iken evinin önünden geçmekte olan Ebu Cehil, hakaret amacıyla ‘soyu kesik, hayırsız' anlamında ‘ ebter!...' diyerek bir çamur atar, geçer... Cehâletin bütün niteliklerini şahsında toplayan bu zalim kişinin, bu insanlık dışı davranışı üzerine Allah Teala sevgili Elçisini teselli etmek amacıyla Kevser sûresini indirir ve buyurur ki: “Biz sana ‘ kevser'i verdik; haydi kalk, Rabbine şükür için namaz kıl, bir de kurban kes! Asıl ebter , çamur atıp seni lekelemek isteyen kimsedir.” (Kevser, 108/1-3)
Kevser, cennetteki bir ırmağın veya havuzun adıdır; dünya hayatında ise, sayılmayacak kadar çok hayır demektir. Âyette söylenmek istenen sudur, ‘veren de Allah, alan da Allah'tır; kız ya da erkek, hiç fark etmez. Biz sana dört kız evladı verdik, insanlar içinden seni peygamber seçtik, sana Kur'an'ı indirdik, bilmediklerini öğrettik, özel korumamız altına aldık, mü'minlere örnek lider yaptık, en hayırlı toplumu /mü'minleri sana ümmet yaptık, adını saygı ile anılacak şekilde yücelttik, fetih ihsan ettik, geçmiş ve gelecekteki bütün günahlarını bağışladık, makam-ı mahmud'a aday yaptık...' O halde üzülmek niye!... Kalk, sana bahşettiğimiz bunca nimetlere şükretmek için iki rekât namaz kıl, bir de deve kurban et! “ Asıl hayırsız, soysuz, çamur atıp seni lekelemek isteyen kimsedir!....”
İste Müslümanlar, Allah'ın bu tavsiyesine Rasulünün de sünnetine uyarak sevinçli her günlerinde sevinçlerini, iki rekât namaz kılmak sûretiyle önce Rabbleriyle, sonra da imkânları ölçüsünce bir hayvan kurban ederek fakirlerle, es ve dostlarıyla paylaşmayı güzel bir dini vecibe hâline getirmişlerdir. Sözgelimi, muttaki bir mü'min, çocuğu dünyaya gelir kurban keser, oğlunu askere gönderir kurban keser, düğün yapar kurban keser, hatta kendisi, veya âile fertlerinden biri bir kaza geçirir, canlarını koruduğu için Allah'a kurban keser... Görülüyor ki, Allah'ın sayılmayacak kadar lütfu ve ihsanı karşısında şükür kurbanı kesmek, takva sahibi bir mü'minin terk edemeyeceği görevlerindendir...
2. Allah'i Ta'zîm. “Gerçek su ki, bir mü'minin Allah için kesilecek kurbanlara /şe'air saygı göstermesi, hiç kuskusuz onun kalbindeki takvanın tezahürüdür. Onlarda sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır; sonuçta onların kurban olarak indirileceği yer el-Beytü'l-Atîk'dir.”(Hacc, 22/32, 33)
Kurbanlık hayvanlar da Kâbe, Mescitler ve Arafat gibi Allah'ın ibâdet sembollerindendir; hem Allah'a mânen yaklaşmanın vasıtaları hem de O'na takdim edilen hediye (Bkz. Bakara, 2/196; Hacc, 22/35) olduklari için mübarektirler. O nedenle onlara saygı, Allah'a en büyük saygı /ta'zîm anlamını taşır. İşte bu yüzden Allah'a hediye edilecekler, hayvanlar içerisinden en sağlıklısı, göze en güzel görüneni ve en değerlisi olmalıdır.
Nakledildiğine göre Hz. Ömer'e soylu, son derece görkemli ve pahası yüksek bir deve hediye edildi. Hz. Ömer, âdeta bakmaya bile kıyamadığı bu deveyi satıp, bedeliyle bir-kaç tâne deve satın alarak Allah'a kurban etmek ve etlerini de fakirlere dağıtmak istiyordu. O, daha fazla hayvanı kurban edip daha çok insana ikram etme düşüncesini Rasulüllah (sav)‘a söyleyince, Resul-i Ekrem: ‘Hayır, ya Ömer, dedi, sen onu kurban et, fakirlere onun etini dağıt,' buyurdu. Çünkü Yüce Allah: “Allah yolunda en çok sevdiğiniz şeylerden harcamadığınız sürece gerçek iyiliğe /birr eremezsiniz!...” (Âl-i Imran, 3/92) demiştir. O halde hediyeler de hediye edilene layık olmalıdır; koy, bir tâne olsun, ama en iyisi olsun...
Kurbanlıklara sevecen ve oldukça nazik davranılması; incitilmemeye, ürkütülmemeye, sıkıntı verilmemeye özen gösterilmesi; severek, okşayarak yaklaşılması da Allah'ı ta'zîm duygusunun bir sonucudur. Nitekim Yüce Mevla şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah’ın ibadet simgelerinden /şeair olan kurbanlıklara saygı gösterirse, hiç kuşkusuz onun bu davranışı, kalplerdeki takvanın bir tezahürüdür…” (Hac, 22/32)
İşte bu duygu ve düşüncelerin hepsi, kalpteki takvanın sonucudur. Kalbinde takva, yani Allah'a gönülden itaat ve kulluk bilinci taşımayan, Allah'a yaklaşmaya vesile olan şeylere /dinin değerlerine saygı göstermeyen bir kimsenin kestiği kurban, zaten Allah katında makbul değildir. Nitekim Allah Tealâ, Âdem (as)'in oğullarından Habil'in Allah'a takdim ettiği kurbanı kabul buyurmasını muttaki bir kul olmasına; Kabil'inkini reddetmesini de onun, yaşamında muttaki bir mü'min olmamasına bağlamıştır...
Ayette açıkça ifade edildiğine göre Habil kardeşine şöyle demiştir: “Allah, ancak muttaki kullarının takdimlerini kabul eder…” (Bkz. Maide, 5/27-32.) Muttaki olmayan; yani Allah’ın emirlerini harfiyen yerine getirmeyen, yasaklarından kaçmayan ve O’nun rızasını kazanmak için çaba göstermeyen kişide takva olmadığı için kestiği kurbanın kabul edilmesini de beklememelidir!!
3. Mal'dan Fedakârlık. “Biz, peygamber gönderdiğimiz her ümmete, rızık olarak verdiğimiz ot obur hayvanları Allah'ın adını anarak kurban etmeleri için bir kurban günü tayin ettik. İlahınız tek ilahtır; o halde siz de O'nun emirlerine uyun! Allah'ın emirlerine saygı duyarak itaat edenleri müjdele! Onlar Allah anıldığında kalpleri ürperir, başlarına gelen musîbete sabrederler, namazı vaktinde ve tam olarak kılar, kendilerine verdiklerimizden de muhtaçlara verirler.” (Hac, 22/34, 35)
Kadîm İslâm tarihinde İslâm milletinin atası İbrahim (as) vardır. Çok eski çağlarda gelip geçmiştir, fakat o halâ içimizde yaşamaktadır. Sâdece Müslümanlar değil, Yahudîler ve Hıristiyanlar dahi onunla gurur duyar; çocuklarına adını koymakla gönüllerindeki en seçkin tahta onu oturturlar. Hoş, yalnız insanların sevdiği değil; Allah'ın da sevdiği ve ‘candan dostum' dediği Halilullah'tir o... İşte bu mübârek zat, bir gece rüyasında biricik oğlu İsmail’i Allah için kurban ettiğini görür. Dehşet içerisinde uyanır!... Kafası çok karışıktır... Rabbi, keşke kendisini yoluna kurban etmeyi isteseydi, seve seve canını feda edebilirdi; ama ömrünün son çağında Rabbinin lütfettiği biricik oğlunu eliyle boğazlamak!!!... Fakat o, bu rüyayı, fedakarlık konusunda Yüce Rabbinin kendisini sınamak için gösterdiğini düşünerek oğlu Ismail'i kurban etmek üzere bıçağın altına yatırdı... Yüceler Yücesi Mevlası bir babaya oğlunu kurban ettirir mi?!... Bu vesileyle Ibrahim (as) bir fedakârlık sınavından geçirilmiş ve sınavı başarıyla kazanmış oldu... Rabbi de ona ödül olarak bir koç gönderip oğlunu kendisine bağışlamıştır. (Bkz. Saffat, 37/100-109)
Yüce Allah, insanlık tarihi boyunca hiçbir insandan oğlunu ya da kızını, başka bir ifâde ile, insanı kurban etmesini istememiştir. Ancak kulunun da lütfu ve keremi bol Rabbine karşı bir fedakârlığı olmalıdır; hiç olmazsa her yıl, sevdiği hayvanlarından birini Allah için kurban etmeli ve Rabbini her şeyden çok sevdiğini göstermelidir...
4. Allah'a Yaklaştırıcılık. Kurban, kök anlamı itibariyle yaklaşmak anlamındadır. Yüce Mevla’mız buyurur ki, “Kulum bana farz ibadetlerle yaklaşır; nafile ibadetleriyle de öyle yaklaşır ki, ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olurum… O sebeple mümin, özellikle de varlıklı olan müminler sadece Kurban bayramında değil zaman zaman bu ibadeti yapmalı ve Rabbine rızasına yaklaşmaya çalışmalıdır…
Hiç şüphesiz Allah’ın nimeti sayılmak bitmeyeceği gibi, Allah’a şükrün de pek çok çeşidi vardır. Kurban keserek de Allah’a şükredilmelidir:
“Iri gövdeli hayvanları /deve, sığır, koyun kurban etmenizi de Allah'ın size emrettiği ibâdet biçimlerinden yaptık. Onlarda sizin için çok hayır vardır. Ayakta iken Allah'ın adını anarak onları kesin, yan üstü düşüp öldüklerinde ondan hem siz yiyin hem de isteyen ve istemeyen muhtaçlara yedirin. Hayvanları, bir de böyle şükredersiniz diye size boyun eğdirdik.” (Hac, 22/36, 37.)
5. Kalpteki Takva'nin Ispati. “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah'a varır; sizden O'na varacak olan, sâdece takvanızdır! İşte böyle... onları size boyun eğdirdi ki, doğru yolu gösterdiği için Allah'ı tekbir getirerek zikredesiniz. İyileri müjdele!...” (Bkz. Hac, 22/37)
Allah katında mü'min, diğer insanlarla kıyaslanamayacak kadar üstün ve değerlidir... Mü'minler içerisinde ise, takva yönünden en üstün olan Allah yanında en değerlidir. Yüce Mevlamız, muttaki mü'minleri zaman zaman sınava tâbi tutarak kalplerindeki takvanın pratiğe dökülüp açığa çıkmasını ister. (Bkz. Hucurat, 49/3) İşte kurban kesmek de kalpteki takvanın bir nevi ispatıdır. Yoksa amaç ne kan akıtmaktır, ne de fakirleri doyurmak... Zira mülk Allah'ındır; isterse yarattığı kullarını kendisi doyurur, hiç kimseye muhtaç da etmez...
Kulların hiçbir ibadeti Allah'a yarar sağlamaz; O'nun, haşâ!... Ne bir ihtiyacını giderir ne de yüceliğini artırır... Zira O samettir; O’nun hiçbir şeye ve hiçbir kimseye ihtiyacı yoktur... İbâdetlerin Allah'ı ilgilendiren yönü, kul-Allah ilişkisinin nicelik ve niteliğini tespittir. Bu da insanları takva yönünden değerlendirmesi, sevabını ona göre vermesi içindir. Allah için kurban edilen hayvanlardan da Allah'a hiç bir yarar söz konusu değildir. Zaten her şey O'nundur; mülkün sahibi de O'dur... Bütün hayvanları, hatta insanların dışında yaratılmış olan her şeyi insana lütfeden de O'dur. O halde bir mü'minin, hayvanlardan kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden, yavrusundan... kiminin de sırtından ve gücünden yararlanırken yılda en az bir defa da Allah için; O'na ibâdet, O'na saygı, O'nu ta'zîm, O'na şükür maksadıyla bir hayvanı kurban etmesi bir kulluk bilincidir. Allah'a gidecek olan, işte budur...
Bu demektir ki, diğer ibâdetlerde olduğu gibi kurban keserken de ibâdet heyecanı duymayan, onlara ta'zîm hissi taşımayan, özen gösterip işini güzellikle tamamlamayan bir kişinin kalbinde takva bilinci yoktur. Kurban kesen kimsede takva amacı ve hissi yoksa, o kurbandan da Allah'a gidecek hiçbir şey yok demektir!!
Bu vesileyle Kayseri Gündem Gazetesi mensuplarının şahsında, tüm Müslüman kardeşlerimin Kurban Bayramlarını içtenlikle tebrik eder; şu mübârek günlerde milletimize ve insanlık âlemine hayırlara vesile olmasın Yüce Mevla'mdan niyaz ederim!
Hayırlı bayramlar sevgili okuyucular...