• Haberler
  • İnfak Ayı Ramazan Hoş Geldin

İnfak Ayı Ramazan Hoş Geldin

 Müminlerin özellikleri 4

Elif. Lâm. Mîm.
İşte bu ayetler, hikmet dolu Kitabın ayetleridir.

Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir).
 O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
 İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.
 İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Bu ayetin, Nadr. b. Haris’in davranışı üzerine nazil olduğu nakledilir. Rivayete göre, bu şahıs, Acem masalları ihtiva eden kitaplar satın alıp getirir ve Mekkelilere şöyle derdi: “Muhammed size Ad ve Semud kavimlerinin masallarını anlatıyor; ben de size Rum ve Acem masallarını söyleyeceğim.” Böylece bunları okur, müşrikleri eğlendirir ve insanları Kur’an dinlemekten alıkoymaya çalışırdı.


 Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!

Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler vardır. Orada ebedi kalacaklardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

(Lokman suresi 1-9)

 

PEYGAMBERDEN (SAV) İKTİBASLAR

 

Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.v), şehirlinin, (köylünün malını) köylü adına sat­mayı yasakladı... (Müşteriyi aldatmak İçin pazarlık sırasında yalan ye­re) fiyat artırmayın. Bir kimse, (din) kardeşinin satışı üzen ne satış yap­masın. (Din) kardeşinin dünürlüğü üzerine dünürlükte bulunmasın. (Bir ri­vayette:) bir kimse, (din) kardeşinin satışı üzerine artırma yapmasın. (Bir rivayette ise:) Bir kimse, (din) kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın.

Konu ile ilgili başka bir rivayet ise şu şekildedir:

Rasulullah (s.a.v), şehre mal getiren kimseleri karşılamayı, [1] (şehirde oturan) muhacirin bedevi adına bedevinin malını alıp satmasını, kadının  (nikah sırasında din) kardeşi olan (diğer bir kadını) boşamayı şart kılmasını, bir kimsenin (din) kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık etmesini, (pazarlık sı­rasında) fiyat artırmayı ve (alıcıları aldatmak için hayvanı sağmadan) sütü memede biriktirmeyi  yasakladı.

Bu hadisfin bu şekildeki metinlerin)i, Buhârî ile Müslim rivayet etmiştir. Yalnız Müslim'in, bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:

Resulullah (s.a.v), (alıcıları aldatmak için hayvanı sağmadan) sütü me­mede biriktirmeyi ve şehirlinin,

(köylünün malını) köylü adına satmayı yasak­ladı.

(Buhârî, Şurût 11 Müslim, Büyü' 12 1515)

 

 

ESMA ÜL HÜSNA

ER-RÂFî (celle celâluhu): Yükselten, kulları kendine yaklaştıran. Rabbim, bizleri Ramazan ayına ulaştırdığın gibi, Ramazan ayı gibi bizleri de mübarek eyle. Bizleri Ramazan ayını yücelttiğin ve yükselttiğin ibi bizlerin de derecelerimizi yüce eyle.

 

 

 

RAMAZAN SÖZLÜĞÜ

Orucu Bozan ve Kefareti Gerektiren Haller: Resul-u Ekrem (s.a.s)'in: "Oruç, vücuda girenden dolayı bozulur" (İbnül-Hümâm, II, 72) buyurduğu bilinmektedir. İnsan, fıtratının gereği olarak gıda maddelerini boğaz vasıtasıyla vücuduna ulaştırır. Malum olduğu gibi en tabii yol budur. Bunun dışında kulak, burun, ön ve arka menfezler gibi, arızî yollarla da vücuda ilâç vs. gibi şeylerin girmesi mümkündür: Kur'an-ı Kerim'de "Amellerinizi iptal etmeyiniz" (Muhammed, 47/33) hükmü beyan buyurulmuştur. Farz olan Ramazan-ı Şerif orucunu kasten ve taammüden bozmak büyük bir cinayettir. İhlâsla niyet ettiği bir ameli meşru bir sebep yokken bozmak "Ameli iptal etmek" hükmündedir. Fukaha, Rasulullah (s.a.s)'ın "Kim Ramazan ayında orucunu bozarsa; onun üzerine zıhar yapan kimsenin üzerine lâzım gelen şey (keffaret) gerekir" hadisini esas alarak, "Kasten orucunu bozan mükellef; arka arkaya olmak şartı ile altmış gün oruç tutmak mecburiyetindedir. Bu, o mükellef üzerine farzdır. Ayrıca aynı (bozduğu) orucu kaza etmesi gerekir. Bir mükellefe hem kaza, hem keffaretin gerekli olması için bazı şartların tahakkuku gereklidir.

1) Kasten orucu bozmuş olmak şarttır: Oruca niyet eden mükellef hata ederek iftar ederse, sadece kaza gerekir. Meselâ abdest alırken ağzına su verdiği anda, elinde olmayarak boğazına su kaçarsa orucu bozulur. Ancak bu fiilde kasıt unsuru mevcut değildir. Günü gününe kaza etmesi gerekir.

2) Kendi iradesi ile bozmuş olmalı; zorlama ve ikrah bulunmamalıdır: Kendisiyle cima edilen kadın, bu fiile razı olmuşsa; hem kaza, hem keffaret gerekir. Ancak cima zorlama ve ikrah sonucu olmuşsa, kadına sadece gününe gün kaza gerekir. Çünkü orucunu bozması hususunda zorlanmıştır, ihtiyarı mevcut değildir.

3) Oruca başladıktan sonra hastalanmaması veya sefere çıkmaması esastır: Mükellef oruca niyet ettikten sonra hastalanır veya sefere çıkarsa, muhayyerdir. İster durumuna katlanır orucunu tamamlar; ister iftar ederek gününe gün kaza eder.

4) Mükellef Ramazan orucunu tutarken, geceden niyet etmiş olmalıdır.

5) Mükellef orucunu bozarken, tabii gıdalardan veya gıda yerine geçebilecek yiyecek ve içeceklerden faydalanmış olmalıdır: Meselâ çakıl taşını veya demir parçasını yutan kimsenin orucu bozulur. Ancak keffaret gerekmez. Zira bunlar gıda olmadığı gibi, gıda yerine geçecek besleyici özelliğe de sahip değildirler (Merginanî, Hidâye, I, 124).

Orucu bozan ve sadece kazayı gerektiren hususlara gelince; Mükellefin herhangi bir kastı olmadan, zorlama ve hata sonucu orucu bozulursa, gününe gün kaza etmesi gerekir. Meselâ Ramazan ayında oruca niyet eden bir mümin, unutarak yeyip-içer veya cima eder, daha sonra da sırf cehaleti sebebiyle orucunun bozulduğu zannına kapılarak iftar ederse; günü gününe kaza eder. Keza, kustuğu için veya kan aldırdığı için orucunun bozulduğunu zanneden ve sırf bu zan sebebiyle orucunu yiyen kimsenin durumu da aynıdır. Zorla iftar ettirilmiş olan kimsenin veya hataen orucunu bozmuş olan mükellefin de sadece kaza etmesi esastır. Keffaret lâzım gelmez (Fetevây-ı Hindiyye, I, 201).

Bu durumlarda şu kaide uygulanır: Kasten ve kendi ihtiyariyle herhangi bir meşru özrü bulunmadan Ramazan orucunu bozan mükellefe hem kaza, hem keffaret gerekir. Bunun dışında, kendi ihtiyarı olmaksızın ve meşru bir özür sebebiyle orucunu bozan kimseye, sadece gününe gün kaza gerekir.

(Yusuf Kerimoğlu)

 

ASRI SAADETTEN İZLER

 

İlim ve Alim Abdullah b Abbas ra

 

Genç Abdullah İbn Abbas, ilim elde etmek için her yolu deneyip her türlü gayreti sarf etmiştir. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) hayatında, onun çağlayanından içiyordu. O Rabbine kavuşunca âlim sahabenin hayatta kalanlarına koştu, onların ilimlerinden faydalanmaya başladı.

Abdullah kendisi şöyle anlatmıştır:

Rasûlüllah'ın [s.a.v.) ashabından birinde hadis olduğunu du­yarsam, o öğle uykusuna yattığı sırada evinin kapısına gelir, eşikte elbisemi başımın altına yastık yaparak beklerdim. Rüzgâr da üzerime savurabildiği kadar toz savururdu. Hâlbuki ondan izin istemiş olsay­dım, bana izin verirdi.

Ama ben bunu, onun değerini yükseltmek için yapıyordum. Evin­den çıktığında beni bu halde görünce şöyle derdi:

Ey Rasûlüllah'ın (s.a.v.) amcaoğlu! Niçin geldin, haber ver­seydin ben sana gelirdim. Ben de şöyle cevap verirdim:

Benim sana gelmem daha münasiptir. İlmin ayağına gidilir. İlim ayağa gelmez. Bundan sonra öğrenmek istediğim hadisi sorar­dım.

İbn Abbas, ilim elde etmek için nefsini ayaklar altına aldığı gibi, âlimlerin değerini yüceltirdi.

İşte, vahiy kâtibi olan, hüküm vermede, fıkıhta, kıraatta ve feraizde Medine halkının başı Zeyd İbn Sabit hayvanına binmek isti­yor, Haşim oğullarına mensup genç Abdullah İbn Abbas onun huzu­runda, kölenin efendisinin huzurunda durduğu gibi duruyor, üzengisini ve hayvanın yularını tutuyor.

Zeyd ona:

Vazgeç Rasûlüllah’ın (s.a.v.)  amcaoğlu diyor. İbn Abbas cevap veriyor:

Biz âlimlerimize böyle davranmakla emrolunduk,

Zeyd: Elini göster bana, dedi. İbn Abbas elini çıkardı. Zeyd onun elinin üzerine eğilip öptü ve şöyle dedi:

Biz de, Peygamberimizin Ehl-i Beytine böyle davranmakla emrolunduk.

Onun hakkında Tabiin büyüklerinden Mesruk ibnu'1-Ecda' şöyle de­miştir:

İbn Abbas'ı gördüğümde; insanların en güzeli,

Konuştuğunda;  insanların en güzel konuşanı,

Sohbet ettiğinde, insanların en âlimi demiştim.

İbn Abbas'in elde etmek istediği ilim tamam olunca, kendisi hal­ka Mim öğreten bir öğretmen,

Evi de Müslümanların medresesi olmuştu.

 



 

Bakmadan Geçme