İL MÜFTÜSÜ GÜVEN'DEN ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Kayseri İl Müftüsü Prof. Dr. Şahin Güven, yaklaşan Ramazan Ayı dolayısıyla etkisini sürdürmekte olan Koronavirüs salgınıyla birlikte akıllara takılan soruları gazetemize değerlendirdi. İl Müftüsü Prof. Dr. Şahin Güven, kimi uzmanlar tarafından virüse karşı bağışıklığın sağlam olması için bol su ve dengeli beslenme konularının üzerinde durmasından dolayı oruç tutulması halinde virüse karşı vatandaşlarının direncinin düşebileceği böylece oruç tutulup tutulmayacağı konusuna tavsiyelerin neler olacağı, oruç tutulmaması yönünde bir açıklama olup olmayacağı konusuna açıklık getirdi. Öte yandan müftü Güven, Vefa Sosyal Destek Grupları'nda din görevlilerinin bulunup bulunmadığı, Koronavirüs sebebiyle vefat edenlerin durumu ve defin işlemleri, Ramazan Ayı'nda kılınacak teravih namazlarının nasıl olacağı, Ramazan Ayı boyunca ne gibi faaliyetler yürütüleceği, sağlık çalışanlarının oruç tutup tutmamaları durumuna dek çok sayıda önemli konulardaki sorularımızı yanıtladı. İşte Kayseri İl Müftüsü Prof. Dr. Şahin Güven'le yaptığımız söyleşinin detayları…

Ramazan ayı yaklaşıyor. Koronavirüs salgınına karşı uzmanlar dengeli beslenmenin ve bol su içmenin önemine değinmeye devam ediyorlar. Oruç süresince bünyenin zayıf kalma ihtimali ve virüsün bağışıklığı düşük insanlarda daha olumsuz sonuçlara yol açtığı göze alındığında, özellikle doktorların bol su için tavsiyesinin de olduğundan dolayı, Diyanet İşleri’nin bu konu hakkında bir çalışması var mı? Şimdilik yok ise çalışması olacak mı? Bu çalışmalardan kastım hocam, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuya açıklık getirerek vatandaşlara orucun tutulup tutulmaması hususunda açıklamaları, kararları olacak mı?

Öncelikle içerisinde bulunduğumuz üç aylardan Şaban ayımızın bütün okuyucularımıza hayırlar ve bereketler getirmesini temenni ediyorum. Sağlık sıhhat içerisinde hepimizi Ramazan’a ulaştırması için Rabbime dua ediyorum. Ayrıca şu anda tedavileri devam eden bütün kardeşlerimize yüce Mevla’dan acil şifalar diliyorum. İster Koronavirüs vesilesiyle isterse başka bir sebeple Rahmeti Rahman’a kavuşmuş olan kardeşlerimize de yüce Mevla’dan rahmetler diliyorum. İnsanüstü bir gayretle çalışan ve hastanelerde tedavileri devam eden kardeşlerimize her türlü yardımı yapmak için mücadele eden bütün sağlık çalışanlarımıza da, şahsım adına, kurumum adına ve milletimiz adına teşekkürü bir borç biliyorum. Ramazan ayımız yaklaşıyor. Bizler, dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar olarak Ramazan Ayı’nda oruçlarımızı tutarız. Yüce Mevla Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler. Sizden önceki iman eden topluluklara oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki bu oruç vesilesiyle Allah’tan gereği gibi sakınır ve onun azabından korunursunuz.” Ramazan’da oruç tutmak Müslüman olan, akıl baliğ olan herkese farzdır. Kur’an’ı Kerim’in ifadesiyle iki kısım insan Ramazan Ayı’nda oruç tutmayabilir: Birincisi yolcu yani seferi olan kimseler, ikincisi ise hasta olan kimseler. Yolcular, yolculukları bittiği zaman tutamadıkları oruçlarını kaza ederler. Hastalar da, hastalıkları geçtiği zaman tutamadıkları oruçlarını tekrar kaza ederek tutmuş olurlar. Ancak eğer hastalık kronik bir hastalık ise veya oruç tutacak olan kimse çok yaşlı ve hastalığından dolayı bir daha oruç tutamayacak durumdaysa, bu durumda olan kardeşlerimiz de fidyelerini verirler böylece onlar da oruç tutmuş gibi sevaplarını alırlar. Tüm dünyayı kasıp kavuran, Müslüman, kafir, genç, yaşlı, zengin, fakir dinlemeden bütün dünyayı etkileyen Koronavirüs vesilesiyle insanlar tabii ki evlerinde, memleketlerinde şu anda karantina altındalar. Özellikle sağlıklarını korumak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Vücut bağışıklık sistemini destekleyecek bir takım çalışmalar yapıyorlar. Böylesi bir zaman diliminde müminler için oruç tutma vakti/zamanı dediğimiz Ramazan Ayı birkaç gün sonra inşallah bütün ülkemizde ve dünya Müslümanlarınca idrak edilecek bir ay. Alanının uzmanı olan doktorlarımız medyada görebildiğimiz kadarıyla oruç tutmanın vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde değil aksine olumlu yönde etkilediğini söylemektedirler. Bu sebeple mutlaka kendisi hasta olmayan kimseler ‘acaba hasta olur muyum’ endişesiyle ya da ‘bağışıklık sistemim sıkıntıya düşer mi’ diyerek oruç tutmaktan vazgeçmemeliler. Diğer taraftan yine alanının uzmanı doktor herhangi bir kimseye ya kronik hastalığı sebebiyle ya da başka herhangi bir hastalığı sebebiyle ‘senin oruç tutmaman gerekir, oruç tutarsan hastalığın artabilir, sağlığını tamamen kaybedebilirsin’ diyerekten bir tavsiyede bulunacak olursa o alanında uzman doktorun tavsiyesine uyarak ilgili hastamız orucunu tutmayabilir. Ramazan Ayı’ndan sonra onun kazasını yapabilir. Kazasını yapamayacak durumda ise ve hatalığı da sürekli ise o zaman da tutamadığı oruçlarının yerine fidyesini vererek yine oruç tutmuş sevabını alır. Neticede Ramazan Ayı’nda oruç tutmayalım vücudumuz bağışıklık kazansın diyenler şunu bilmeliler ki oruç tutmak insana sıhhat veren bir şeydir. Nitekim Peygamberimiz (S.A.V.), “Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız” buyurmaktadır. Bu sebeple oruç tutan insanın vücut bağışıklığı kesinlikle dumura uğramaz herhangi bir sıkıntıya girmez. Hatta vücut bağışıklığını tehdit eden en önemli sorunların başında fazla yemek yemek gelmektedir. Bu sebeple yine alanının uzmanı doktorlarımız medyadan dinlediğimiz ve izlediğimiz kadarıyla özellikle evlerinde bulunan ve dışarıya çıkmayan bütün vatandaşlarımıza fazla yemek yememelerini ve kendilerine aşırı bir şekilde yemek yüklememelerini söylemektedirler. Bu sebeple bizler müminler olarak oruçlarımızı tutacağız ve Ramazan Ayı’nı ibadetle geçireceğiz inşallah.

Alınan tedbirler kapsamında camiler de kapalı kalmaya devam edecek mi? Yine bu süreç dahilinde teravih namazları evde kılınması mı tavsiye ediliyor? Bayram namazı kılınabilecek mi? Bayram namazına bile gidemeyecek cemaatin psikolojisinin daha çok bozulma olasılığı var, ne önerirsiniz?

Bildiğiniz üzere toplu ibadet mekanlarımız olan camilerimiz cemaatle namaz kılamaya açık değil. Ancak bütün camilerimizde bireysel olarak gelip cemaatimiz namazını kılabilmektedir. Bu sebeple özellikle namaz vakitleri başta olmak üzere merkezi camilerimiz de gün boyu açıktır ve herkes namazlarını camide münferit olarak cemaat olmadan tek başına eda edebilirler. Tabii ki cemaatle namaz kılma, Cuma namazı da dahil olmak üzere bu salgın hastalığın yayılmaması için ara verildi. Bütün Müslümanlar olarak aslında bunun ızdırabı ve acısı içerisindeyiz. Camilerimizde cemaate bir an önce kavuşmak istiyoruz. Bunun yanında Ramazan Ayı içerisinde de aynı şekilde bu salgın hastalığın daha fazla insanlara yayılmaması için ve kontrol altına alınabilmesi için teravih namazlarımızı da aynı şekilde camilerimizde değil evlerimizde münferiden kılacağız inşallah. Ancak buradan şu hususu hatırlatmak istiyorum. Herkes kendisi evinde, özellikle erkek kardeşlerimiz evdeki eşlerine, çocuklarına ve evin diğer üyelerine namaz kıldırabilirler. İmamlık yaparak onlara teravih namazı başta olmak üzere günlük beş vakit namazı da cemaatle kılmak üzere imamlık yapabilirler. Tabii ki Müslümanlar olarak teravihleri camilerde eda etmek istiyoruz ancak bu hastalığın yayılma süreci en çok mesafelerin korunamamış olması ve insanların toplu yerlerde birbirlerine bulaştırmış olması sebebiyle Ramazan Ayı süresince de bu hastalık devam ettiği sürece tabii ki cemaatle namaz kılınamayacak. Ancak bayram namazına kadarki süre içerisinde, önümüzdeki süreçte eğer bu salgın hastalığın yayılma hızı kontrol altına alınabilir ve gerçekten ülkemizde böylesine bir sıkıntı ortadan kalkacak olursa o zaman karar verilebilir. Önümüzde şuan belirli bir süreç olduğundan dolayı bayram namazının kılınıp kılınmayacağına dair Diyanet İşleri Başkanlığımız herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak Ramazan Ayı’ndaki teravih namazlarımızın ve günlük beş vakit namazlarımızın, Cuma namazımızın aynı şekilde cemaatle camilerde kılınmayacağını ifade etmişlerdir. Tabii ki Müslümanlar psikolojik olarak birlikte namaz kılamadıkları için, Cuma namazını birlikte eda edemedikleri için ve hatta eğer bayram namazını da ara verilecek olursa onu da birlikte eda edemedikleri için hüzünlü olacaklar, mahsun olacaklar bu bir gerçek. Ancak şunu da bilelim ki sağlık her şeyin başında gelir diyor bu sebeple sağlığımızı korumak için belirli bir süreliğine camilerde cemaatle namaz kılmaya ara vermeyi eğer ülkemizin yetkili sağlık kurulları, bilim kurulları ve yöneticileri karar vermişlerse bunlara da uymak Müslüman olarak bizim görevimizdir.

Ramazan ayı süresince, başka planlanan programlar ve çalışmalarınız mevcut mu? Televizyon ekranlarından faaliyet yürütmek ve benzeri çalışmalar gibi.

Ramazan Ayı süresince il ve ilçe müftülükleri ile Diyanet personeli olarak yine halkımızın yanında olacağız ve onlara çeşitli iletişim vasıtalarıyla dini vecibelerini yerine getirebilmek için kendilerine manevi rehberlikte bulunacağız. Bu bağlamda bizler Ramazan Ayı süresince yerel ölçekte yayın yapan üç televizyon kanalımıza şu anda ayrı ayrı mukabele grupları oluşturduk. Onların paket çekimi yapılmakta ve bunlar Ramazan Ayı boyunca her bir televizyonumuzdan mukabele okuma şeklinde halkımıza hizmet edilecektir. İkincisi yine Ramazan Ayı boyunca iftar ve sahur programlarımız olacak ilgili televizyonlarımızda. Oralarda is hem Kur’an’ı Kerim’den aşırlar okunacak hem ilahi ve Türk Tasavvuf Musikisi korolarımızın dinletileri olacak hem de iftar ve sahur programlarında konuşmacı olarak ilgili müftülerimizi, vaizlerimizi, hocalarımızı belirledik. Onların bir kısmının paket çekimini yapıyoruz diğer kısmı da canlı olarak yayınlanacak. Böylece Kayserimizde halkımıza hizmet eden bu televizyon kanallarımız vasıtasıyla halkımızın iftar ve sahurda evlerine, gündüz de mukabeleler yoluyla evlerine misafir olacağız ve kendilerine hizmet edeceğiz. Ayrıca Kayseri’de yayın yapan radyo kanallarıyla da, gazetelerimiz aracılığıyla da hizmetlerimiz devam edeceğiz. Bu vesileyle de sizin aracılığınızla Ramazan Ayı’na girmeden önce Kayseri halkımıza sesimizi duyurabiliyoruz. Bu bakımdan Kayseri Gündem Gazetesi yönetici ve çalışanlarına da teşekküre ediyorum.

İl Müftülüğünün vatandaşlara salgın sürecinde tavsiyeleri nelerdir? Ramazan ayı için bir planlamaları, tavsiye kararları ve farklı uygulamalarınız olacak mı?

Bu salgın hastalığın yayılma hızının devam ettiği bu günlerde bizim halkımıza tavsiyemiz ülkemizin oluşturmuş olduğu Bilim Kurulu’nun almış olduğu kararlara, devletimizin yetkili kurum ve kuruluşlarının almış olduğu kararlara harfiyen uymalarıdır. Bu bağlamda birincisi eğer çok acil ihtiyaç değilse kardeşlerimizin evlerinde kendilerini karantinaya almaları, koruma altına almaları ve dışarı çıkmamalarıdır. Çünkü eğer bizler bireysel ve aile olarak kendimizi evlerimizde koruma altına alacak olursak bu virüsün yayılma hızını kesebilir, yavaşlatabilir ortadan kaldırabiliriz. Bu bağlamda özellikle gençlerimiz ‘bana bir şey olmaz’ diyerekten eğer konulan yasakları ihlal ediyor ve dışarı çıkıyorlarsa belki kendileri vücutlarının sağlıklı olması ve bağışıklık sistemlerinin de güçlü olması sebebiyle hafif şekilde atlatabilirler hatta hissetmeden bile atlatabilirler bu virüsün kendilerine bulaşmasının sonucunda oluşacak sıkıntıları ancak kendileri ancak kendileri aynı zamanda taşıyıcı olabileceklerinden dolayı sevdiklerin, yakınlarına, akrabalarına, komşularına bu hastalığı bulaştırma riski daha büyüktür. Bu sebeple gençlerimizin de konulan yasaklara uymalarını tavsiye ediyoruz. Gençlerimiz kendileri eğer ‘bana bir şey olmaz’ diyerek çıkarda, dışarıda bu virüsü kaparak evlerine gelecek olurlarsa, evlerindeki yaşlı anne babalarına, büyükanne ve büyükbabalarına veya akrabalarına ya da kronik hastalığı bulunan başka kimselere bulaştırarak Allah korusun onların hastalanmasına ve hatta hayatlarını kaybetmesine sebep olabilirler. Bunun da vebali büyüktür. Kul hakkıdır. “Kim bir insanın ölümüne sebep olursa bütün insanlığı öldürmüş gibidir” ilahi buyruğuna muhatap olurlar. Bu sebeple bu vebali kaldırmak daha büyük bir sorundur. Bundan dolayı bizim ülke insanı olarak her birimizin belirlenen kurallara, tavsiyelere uyması hem bir vatandaşlık görevimiz hem de aynı zamanda kul hakkına riayet açısından Müslümanlık vecibesidir.

Salgın ortamında çalışan sağlıkçılar orucunu tutmayabilir mi? Tutarlarsa sağlıkçılara ne tavsiye edersiniz?

Koronavirüsün ülkemizde ve bütün dünyada hızla yayılmış olduğu bir ortamda bu salgın hastalığa karşı mücadele edenlerin başında sağlık çalışanlarımız gelmektedir. Öncelikle kendilerine teşekküre ediyoruz. Bu süreçte doktorlarımız kendilerine hastalığın, virüsün bulaşmaması için gereken tedbirleri almak durumundadırlar. Zaten hastanelerimizde onların kendilerini korumak için alınması gereken tedbirlerin tamamı ilgili yetkililer tarafından kendilerine ulaştırılmakta. Bu bağlamda eğer kendilerinde kronik bir hastalık ya da geçici de olsa bir hastalık varsa oruçlarını kazaya bırakabilirler. Bunun dışında ‘ben sağlıkçıyım, bağışıklık sistemim gidecek olursa burada orucumu tuttuğum zaman sağlığımdan olurum’ endişesiyle oruçlarını terk etmemeliler. Çünkü bir mümin için orucu bile isteye herhangi bir meşru mazereti olmadan terk etmek zaten psikolojik ve manevi olarak kendisine sıkıntı verecektir. Sağlıkçı kardeşlerimizi huzurlu tutacak şey oruçlu olmalarıdır. Oruçlu olmak, kendileri kronik hasta ya da başka bir hastalığı olmadığı sürece insan vücuduna ve sağlığına zarar veren değil fayda veren bir durumdur. Bu yüzden sağlıklı kardeşlerimizin buna riayet edeceklerini ve oruç ibadetlerini hakkıyla yerine getireceklerini ümit ediyoruz.

65 yaş ve üstü riskli gruba giren vatandaşlarımız oruç tutabilirler mi?

65 yaş ve üstü riskli gruba giren vatandaşlarımız eğer kronik hastalıkları yoksa ya da geçici de olsa hasta değilseler oruçlarını rahat bir şekilde tutabilirler. Ancak kendilerini iyi hissetmiyorlarsa ya da herhangi bir hastalıkları sebebiyle oruç tutamayacaklarını düşünüyorlarsa alanının uzmanı olan doktorlara müracaat edip onların tavsiyelerini almaları gerekiyor. Eğer alanının uzmanı olan doktor ilgili kişiyi (65 yaş üstünde olsun veya olmasın) muayene ettikten sonra kendisinin oruç tutmasının sağlığına zarar vereceğini ya da ölümüne sebep olacağını bildiriyorsa o kardeşimiz orucunu tutmayabilir. Daha sonra kaza etme imkanı varsa eğer kazasını yapar yoksa da fidyesini vererek oruç tutmuş gibi sevabını kazanmış olur. Şöyle söyleyelim, 65 yaş ve üzeri kardeşlerimiz evlerinde kalsınlar, dışarı çıkmasınlar diyerekten devletimizin almış olduğu karar gereğince, 65 yaş ve üzeri kardeşlerimiz oruçlarını tutmayabilirler demek doğru değildir. Çünkü bu hastalığın özellikle, 65 yaş ve üzerindeki kimselere bilhassa da kronik rahatsızlığı bulunan kimselere daha fazla kalıcı hasarlar zararlar, sonucu ölüme varabilen zararlar verebilmesi sebebiyledir. Bu yüzden kardeşimiz sağlıklı ise o kimse hangi yaşta olursa olsun oruç tutması üzerine farzdır.

Vefa Sosyal Destek Grupları’nda din adamları görev yapıyor mu? Camilerde göremese de kapılarında görme arzusu var vatandaşların.

İl merkezlerimizde valilerimizin başkanlığında, ilçelerimizde ise kaymakamlarımızın başkanlığında oluşturulmuş olan Vefa Sosyal Destek Grupları’na din görevlilerimiz en güçlü desteği vermektedirler. Şu anda yaklaşık olarak Kayserimizde bin 300 kadar din görevlimiz bulunmaktadır. Bu görevlilerimizden 750 kadarı şu anda il ve ilçelerimizde oluşturulan Vefa Sosyal Destek Grupları’nda fiili olarak görev almaktadırlar. Bu kardeşlerimizin kimisi vatandaşlarımızın maaşlarını alıp kendilerine teslim etmekte, kimisi pazar ihtiyaçlarını görmektedir. Hatta şu sıralar Kayseri’de bal mevsimi olması sebebiyle, balının bellenmesini ya da ağaçlarının budanmasını isteyen özellikle 65 yaş ve üzeri kardeşlerimize de din görevlilerimiz yardım etmektedir. Ülkemizin almış olduğu bu karar neticesinde illerimizde oluşturulan Vefa Sosyal Destek Grupları’nda zabıtalarımız, polislerimiz, jandarmalarımız ve özellikle din görevlilerimiz aktif olarak görev yapmakta. 750 din görevlimiz dışında diğer din görevlilerimizin de ihtiyaç dahilinde göreve hazır olduklarını söylemek isterim. Bir kısım ilçelerimizde Kur’an Kursu öğreticisi olan hanımefendi kardeşlerimiz de Vefa Sosyal Destek Grupları projesinde görev almakta ve halkımıza hizmet etmektedirler. Başta din görevlilerimiz olmak üzere Vefa Sosyal Destek Grupları projesinde olan ve hizmet eden bütün kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Yüce Mevla onlardan razı olsun.

Camilerin kapalı olduğu bu zamanlarda cami imamlarına farklı görevler veriyor musunuz?

Camilerimiz cemaatle namaz kılmaya kapalı olduğu şu dönemde bütün din görevlilerimiz yine camilerinin başındadırlar. Namaz vakitlerinde camilerini açarak orada halkımızın bireysel olarak namazlarını eda etmesi hususunda gerekli çalışmayı yapmaktadırlar. Diğer taraftan camilerimizin bulunduğu mahalle çevresinde halkımızın ne tür ihtiyacı varsa onların ihtiyaçlarına koşmaktalar. Öte yandan salgın hastalığın devam etmiş olduğu bir süreçte bir taraftan virüsten vefat eden, diğer taraftan farklı sebeplerle vefat eden kardeşlerimizin cenaze defin işlemleri ve sonrasında yapılan hizmetlerde yine bizim imamhatiplerimiz, müezzin kayyımlarımız görev almaktadırlar. Zaten imamlarımız mahallesinde halkıyla iç içe yaşayan kimseler olması sebebiyle halkımızın ihtiyaçlarını karşılama hususunda, onların sıkıntılarını ilgili kişilere ve yetkililere ulaştırma konusunda köprü olmaktalar, aracı olmaktalar. Bu sebeple ben özellikle Vefa Sosyal Destek Grupları başta olmak üzere halkımıza bu süreçte hizmet eden bütün din görevlilerimize teşekkürü bir borç biliyorum.

Koronavirüsten ölenlerin durumu ve cenaze namazı hassasiyeti taşıyan vatandaşlarımız için önerileriniz uygulamalarınız nelerdir?

Koronavirüs dolayısıyla vefat eden kişilerin defin ve cenaze işlemlerinin nasıl olacağı konusu önemli bir konu. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu soruyla ilgili olarak Din İşleri Yüksek Kurulu’nun vermiş olduğu fetvayı geçtiğimiz günlerde yayımladı. Koronavirüs vesilesiyle vefat eden kardeşlerimiz de başka sebeplerle vefat eden kardeşlerimiz gibi aynı şekilde cenazesi yıkanarak, kefenlenerek defin işlemleri gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda özellikle cenaze yıkama hususunda cenazeyi yıkayacak kardeşlerimiz en çok neye dikkat edecekler: Birincisi cenazenin yıkanma sürecinde tıpkı Koronavirüs hastalığı olan kişilerin tedavi sürecinde sağlık çalışanlarının aldığı tedbirleri alarak yıkamaları gerekmektedir. Yıkama sürecinde suyun ılık olması, sıcak olması durumunda ya da özellikle suyu vefat eden kardeşimizin cenazesine dökerken sıçrama durumunda tehlikeli durumların oluşabileceği ya da buhar yoluyla virüsün yayılabileceğini söyleyen sağlıkçılarımız bulunmaktadır. Bundan hareketle cenazeyi yıkama sürecinde alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra dokunmadan ve suyu fışkırtmadan, etrafa saçılmasını önleyerek, suyun bütün vücuda gelecek şekilde dökülmesi suretiyle cenazemizi yıkar sonra kefenleme işlemlerini yapabiliriz. Koronavirüsten ölüp cenazesi yıkanan kardeşimizin yıkama işleminin ardından, cenazenin yıkandığı alan dezenfekte edilmesi gerekmektedir. Cenazeyi tabutta taşıyacak olan kardeşlerimiz de kronik hasta olmamalılar, hastanın en yakınlarından sağlıklı olanlar, genç olan üç dört kişinin cenazeyi taşıması önemlidir. Yani olabildiğince az kişiyle bu işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu kişilerin de aynı şekilde tulumlarını giymeleri, gözlüklerini takmaları, maskelerini giymeleri ve eldivenlerini takmaları gerekmektedir. Bu kardeşlerimizin cenaze namazları, cenazelerinin konulacağı kabrinin önünde sosyal mesafeyi gözeterek cenaze namazı kılınabilir ve defin işlemi gerçekleştirilir. Koronavirüsten ölen kardeşimizin kefenle gömülmesi halinde olası sızmaların oluşmasının önüne geçilmesi, virüsün yayılmasının önlenmesi için cenazeler, ceset torbasıyla veya tabutla da gömülebilirler. Yurtdışından gelen Koronavirüsten vefat etmiş ya da bu virüsten vefat ettiği kuşkusu olan kişiler de tabutla gömülmektedir. Çünkü tabutun dış yüzeyi herhangi bir sızıntı olmasın diye özel bir maddeyle kaplanmakta ve virüs yayılma olasılığı engellenmektedir.

Eklemek istediğiniz başka hususlar var mı?

Kayserili kardeşlerimize Bilim Kurulu’nun almış olduğu kararlara hakkıyla uymalarını, devletimizin ilgili ve yetkili kurum ve kuruluşlarının aldıkları tedbirleri birebir uygulamalarını ve zorunlu olmadıkça evlerinden dışarı çıkmamalarını tavsiye ediyoruz. Ayrıca eğer kendisi Koronavirüs vesilesiyle hasta olmuş ve tetkikler sonucu pozitif çıkmışsa öncelikli olarak hastanelerde tedavilerinin yapılması için mutlaka müracaat etmeleri, eğer tedavi sürecinin sonucunda evlerinde bulunmaları gerekiyorsa evlerindeki 14 günlük karantina sürecini bizzat evin içerisinde de uygulamak suretiyle bu salgın hastalığın başkalarına bulaşmaması için gereken azami gayreti göstermelerini tavsiye ediyorum. Unutmayalım ki bir başkasının hastalanmasına sebep olmak, başkalarına virüsü bulaştırmak ve taşımak aynı şekilde kul hakkı olması sebebiyle mutlaka bundan sakınmamız ve kendimizi korumamız gerekmektedir. Son olarak yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı’nın Kayserimize, ülkemize, İslam alemine ve bütün bir insanlığa hayırlar, bereketler ve sağlıklı günler getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle bizlerin düşünce ve fikirlerini, müftülüklerimizin yapmış oldukları çalışmaları halkımıza duyurma bağlamında yapmış olduğunu bu röportajdan dolayı da sizlere ve Kayseri Gündem Gazetesi ailesine teşekkür ediyorum.

Yorumlar 1
Ahmet Tüylü 13 Nisan 2020 17:24

İl Müftümüz Sayın Prf.Dr.Şahin Güven Hocamıza Ramazan ayı öncesi kamuoyunu bilgilendirdiği için TEŞEKKÜR ederim.

Bakmadan Geçme