• Haberler
  • Hiçyılmaz'TEŞVİKLER ÜRÜN BAZINDA VERİLSİN'

Hiçyılmaz'TEŞVİKLER ÜRÜN BAZINDA VERİLSİN'

Kayseri Ticaret Odası Başkanı Mahmut Hiçyılmaz Devletin verdiği yatırım teşviklerinin bölgesel bazda değil ürün bazında olması gerektiğini söyledi. Hiçyılmaz 'Bir yatırımcının yatırımını nereye yapacağı hususunu kendisi belirler. İster Ankara'ya ister Kayseri'ye ister ise Erzurum'a yapar' ifadelerini kullandı.

 Kayseri Ticaret Odası Başkanı Mahmut Hiçyılmaz;

TEŞVİKLER ÜRÜN BAZINDA VERİLSİN

Kayseri Ticaret Odası Başkanı Mahmut Hiçyılmaz; Devletin verdiği yatırım teşviklerinin bölgesel bazda değil ürün bazında olması gerektiğini söyledi. Hiçyılmaz; “Bir yatırımcının yatırımını nereye yapacağı hususunu kendisi belirler. İster Ankara’ya ister Kayseri’ye ister ise Erzurum’a yapar” ifadelerini kullandı.

Kayseri Ticaret Odası Başkanı Mahmut Hiçyılmaz ile Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıkladığı orta vadeli ekonomi programının ve IŞİD’in sınırımızdaki faaliyetlerinin Kayseri’ye olan etkilerini konuştuk. Hiçyılmaz, IŞİD’in Kuzey Irak’taki ticaretlerini olumsuz etkilediğini söylerken, Kuzey Irak ile olan ticaret hacminin zannedildiği kadar bir gerileme içerisinde olmadığını belirtti. Hiçyılmaz, ihracatçının ve yatırımcının önünü açacak doğru hamlelerin atılması gerektiğini ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ekonomi yönetimi ile birlikte orta vadeli ekonomi programını açıkladı. Açıklanan programda ülke içerisinde ve çevresinde yaşanan gelişmelerden dolayı hedef küçültmeye gidildiği söylendi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise sıkı mali politikaların devam ettirileceğini belirtti. Açıklanan bu programı nasıl okumalıyız? Yeni döneme etkileri neler olacaktır?

Ak Parti hükümetleri 2002 yılından beri ülkeyi yönetiyor. Ekonominin başındaki Ali Babacan ise başarılı politikalar izliyor. Zaten Türkiye’nin son yıllarda ekonomi bakımından büyümesi ve gelişmesi, Avrupa’da ve ABD’de kriz olurken, Türkiye’de krizin çok fazla etkin olmaması ekonomi yönetiminin başarısından kaynaklanıyor. 62. Hükümet kurulurken de Ali Babacan’ın ekonominin başında olup olmayacağı ile ilgili spekülasyonlar yapıldı. Ancak Ali Babacan’ın ekonominin başında devam ediyor olması güven bakımından çok fayda sağladı.

                Önceki planlarda birinci öncelik cari açığın önlenmesi olarak belirlenmişti. Cari açık bakımından da faydası olan politikalar izlendi. Son açıklanan orta vadeli planda da enflasyonun birinci öncelik olarak zikredildiğini görüyoruz. Bundan sonraki süreçte enflasyon odaklı ekonomik politikalar izleneceğini öngörüyoruz. Burada iş dünyası olarak her zaman söylediğimiz bir şey var. İş dünyası yatırım noktasında hassas.

“Yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekiyor”

Yatırımın yapılabilmesi için yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekiyor. Yatırımın iyileştirilmesi için de yatırımcıların yatırım yapabilecek sermayeyi bulabilmeleri gerekir. Bizim tasarruflarımızda yatırım yapabilecek kadar bir birikim söz konusu olmadığından yatırımı yaparken kullanılacak olan paranın faizinin düşürülmesi gerekir. Biz bunu sürekli söylüyoruz. Faizler Türkiye’de yüksek seyrediyor. Bu faizlerde yatırım yapılması mümkün gözükmüyor.

                İnşaat ve gayrimenkule yatırım yapıldığında daha çok gelir elde edildiğini gören yatırımcı kendisini sanayiden çıkarıp, gayrimenkule vermek zorunda kaldı. Onun için sanayi yatırımlarının artırılmasını, faizlerin düşürülmesi ve yatırım yapan girişimcilere daha çok yardımcı olunması gerektiği kanaatindeyim. Sanayicilerin üzerindeki yoğun baskının kaldırılması gerekiyor. Nedir bunlar? Belli bir sanayiye geçtiğiniz zaman doktor, avukat ve sosyal güvenlik bakımından bir sürü şartlar falan… Elbette bu şartlar sağlanmalı ama bu denge çok iyi sağlanmalı.

                Merkez bankası ben faizi düşürürsem para dövize gider, döviz yükselir, ondan dolayı da enflasyon artar düşüncesiyle bu faizlerin düşürülmesine sıcak bakmıyor. Bunlar elbette doğru şeyler. Türkiye ara malı ithal eden ve ithal etmek suretiyle de ihracat ettiği malları çok pahalıya mâl eden bir ülke… Biz ihracat yapıyoruz ama üzerine koyduğumuz katma değer çok fazla değil. Eğer biz bir televizyonun camını kendimiz üretemiyor ve ithal ediyorsak, bunun üretimine yönelik teşviklerin yapılması gerekiyor. Dışarıdan biz neyi ithal ediyorsak, onların Türkiye’de yapılabilirliğini artırmamız gerekir. Biz onları dışarıdan çok para vererek ithal ediyoruz. Dışarıdan ithal etmek zorunda kaldığımız ürünler üzerinde iyi bir envanter çalışması yapmak zorundayız. Ayrıca bunların dışarıdan ithal edilmesinin önleyecek tedbirlerin alınması ve teşvik sisteminin bölgesel olmak yerine ürün bazında verilmesi gerektiği hususunu özellikle bunun için söylüyorum. Teşviklerin ürün bazında verilmesi gerekiyor. Bir yatırımcının yatırımını nereye yapacağı hususunu kendisi belirler. İster Ankara’ya ister Kayseri’ye ister ise Erzurum’a yapar.

“Kaynak israfı yapılıyor”

Ben Orta Anadolu Kalkınma Ajansı’nın yönetim kurullarına giriyorum. Ajans, elektrikli ev aletlerinde, makine yapımında öncelikli ve rekabet edebilecek yapıda sektörler olarak belirliyor. Tabi bazı çalışmalar yapılmıştır. Bu sektörlere bu bölgede Orta Anadolu Kalkınma Ajansı’na bağlı olan Kayseri’de rekabet edilebilir bir sektör olarak belirlenmiş olabilir. Ama makine imalatı, elektrikli ev aletlerini üretmek isteyen insanlar için pres, makas kesme ve lazer makinaları gerekiyor. Bunların parasını verip makinasını alın diyorsunuz. Bunların hangi ürünü üreteceği  dışarıdan ithal etmek zorunda kaldığımız ürünlere faydası var. Onlara bakmak lazım. Kayseri’de öyle yerler var ki İnşaatlarda insanların düşmesini engelleyen fileler üreten firmaya destek verilmiş. Giyotin makası, Alkan pres alınmış. Ben bunların hangisini dışarıdan ithal ediyordum da onu ithal etmek üzere o desteği verdiniz. Adam giyotin makası almış. Alkan pres almış. Makine akşama kadar ya bir kere ya da iki kere çalışıyor. Halbuki o kaynağı orada israf etmek yerine zaten o adam o sacı kestirip bükecekse şuanda piyasada kesen büken bir sürü firma var. Siz eğer senede 50-100 ton sac işleyecek olan insanlara Orta Anadolu Kalkınma Ajansı olarak destek veriyorum diye, o insanlara bu makinaları aldırırsanız bu kaynak israfından başka bir manaya gelmez.

Peki, bu tespitler neden doğru yapılmıyor?

Kim nasıl tespit ediyor, oralara bakmak lazım. Ben diyorum ki tespitleri yaparken ben hangi ürünü dışarıdan ithal ediyorsam desteği ve teşviki o ürünlere yapmak gerekiyor. Bunların bir ara envanteri yapılacaktı. Biz yurtdışından neyi ithal ediyorsak bunların hangisinin Kayseri Sanayii’nde yapılabilirliği mümkünse onun bir defa envanteri çalışması lazım. Envanter çalışmasının neticesinde diyeceğiz ki arkadaş şu ürün Türkiye’de üretilemiyor. Mesela şu sehpanın camı diyelim. Sanayiye gidecek sen bu camı üretebilir misin diye soracak. Bu camı Kayseri’de üretebilen firma veya firmalar varsa üretecek olan firmaya o ürün verilecek ve teşvik sağlanacak. Bu böyle olur. Yurt içerisinde üretilen zaten yapılan senede 50-100 ton sac işlemek üzere firmalara makine aldırtmayalım. Sanayiyi makine çöplüğü haline getirmeyelim. Ama o makine alındığında benim ithal etmek zorunda kaldığım bir parçayı üretebilme noktasında olabiliyorsa amenna… Ben sana destek veriyorum git sen bu malı üret ve neticesinde benim dışarıdan ithal mecburiyetimi ortadan kaldır denilebilen ürünlerin bize teşvik edilmesi lazım. Teşvik sistemini bu şekilde düzenlersek ve ara malı üretme zorunluluğunu en aza indirirsek o zaman dövizin yükselmesinden dolayı o ithal ettiğimiz ürünlere ödeyeceğimiz paranın niteliğinin yükselmesinden dolayı enflasyona olan baskısını da azaltmış oluruz.

                İnsanları sanayiye yönlendirmemiz gerekir. Çünkü üretmek hem istihdam sağlamak hem vergi vermek ve aynı zamanda ihracat yapmak demek. Bunların hepsini sağlayan bir sistem. Bu nedenle insanları sanayiye ve üretime yöneltmek gerekiyor. Bu ürünler üretildikten sonra üretilen malların ihracatı ile ilgili de çaba sarf etmek gerekiyor. Arsayı aldık, içerisine binayı koyduk. Ondan sonra üretime de başladık. Ama bu üretimin satılması gerekiyor. Bu iç piyasa olabilir. Ama bizim önceliğimiz dış piyasadır. Dış piyasaya bu ürünlerin satılması için de ihracatçı lazım. Biz rekabet edebilir hale geldikten sonra bu malın dışarıya bir şekilde satılması gerekiyor. Bunun pazarlanmasında da ihracatçı sayımızı artırmamız gerekiyor. Bu noktada Kayseri Ticaret Odası olarak biz şuanda mevcut olan 800-900 civarında ihracat yapabilir firmanın üzerinde daha da ihracat yapılabilir firmalar yetiştirebilmemiz gerekiyor. İhracatımızı artırmamız gerekiyor.

Biliyoruz ki Kayseri Kuzey Irak ve son zamanlarda da Afrika’da önemli ticari ilişkiler kurmuştu. Ortadoğu’daki son olaylar Kayseri’yi nasıl etkiledi.  Bu etki nasıl minimize edilecek?

Biz malı üreteceğiz ve bu malı satma ve pazarlama noktasında çaba harcayacağız. İhracatımızı artırmamız gerekiyor. İhracatımızı da artırmak için biz KTO olarak daha önce de çok söyledim; Kuzey Irak’ta Erbil’de ofis kiraladık. Bu ofisimizi Kayseri ile Irak arasında köprü kurmak düşüncesiyle meydana getirdik. Gidip yerini kiraladık ve yerini teftiş ettik. Açılışını yapacaktık ki IŞİD meselesi çıktı. Biz ülke olarak ikinci Kayseri olarak ise birinci ihracat yaptığımız yer Kuzey Irak. Kuzey Irak ve Erbil diyoruz ama oranın nüfusu 4 milyon civarında… Bizim Kuzey Irak’a gönderdiğimiz ürünler oradan güneye yani Irak’ın tamamına gönderiliyor. Dolayısıyla sadece 4 milyonluk potansiyeli değil Irak’ın tamamına bu ürünleri ihraç ediyoruz. Bu IŞİD olayından sonra bir istikrarsızlık söz konusu oldu. Ortalık karıştı ve ihracatımız baya bir engellendi.  IŞİD ortaya çıktığında baya bir engelleme söz konusu oldu. Ancak son zamanlarda bizim Irak’a olan ihracatımızda yine artışlar söz konusu ve acaba bizim daha azalır mı diye düşündüğümüz herhangi bir azalma söz konusu değil. Başlangıçta %35’lere varan bir azalma söz konusu olmuştu. Ama son rakamlara baktığımızda Irak ile olan ihracatımızda geçtiğimiz yıllarda mukayese ettiğimizde fazla bir düşüş söz konusu değil.

                Irak’a biz 2013 yılının 1 Ocak-30 Eylül tarihleri arasında 224 bin 974 dolarlık ihracat yapmışız. Aynı dönemin 2014 yılında 222 bin 400 dolar ihracat yapmışız. Yani ihracatımız 224 bin 974 dolardan 222 bin 400 dolara düşmüş. Bizim korktuğumuz kadar bir gerileme söz konusu değil. Oradaki insanların ihtiyaçları devam ediyor. Biz de bu karışıklığa rağmen buradan mal göndermeye devam ediyoruz. Ama bu karışıklıklar olmasaydı biz orada ofisimizi açacaktık ve dediğim gibi Kayseri ile Irak arasındaki köprüyü bu ofisimiz vasıtasıyla oluşturacaktık ve benim üyemin cesareti gelecekti. Benim üyem eline çantasını aldığında Erbil’deki ofisimize gidip ürününü Irak’ta kime nasıl satacağı ile ilgili bilgi ve destek alacaktı. Keza oradan da bir mal almak isteyen kurumlar ve kuruluşlar var ise bizim odamızın bürosuna uğrayıp müracaat etmek suretiyle Kayseri’de o ürünü nereden nasıl alacağı konusunda da bilgi alacaklardı. Zaten Kuzey Irak’ta bir stabilizasyon yakalandığında projemize devam edeceğiz.

Bu olaylar sizin ulaşmak istediğiniz ticari hedefleri vurdu diyebilir miyiz?

                Biz daha fazla mal satmak istiyorduk. Daha fazla ticaret yapmak istiyorduk. Çünkü Kayseri’nin potansiyeli var. Biz Kayseri’de o potansiyeli görüyoruz. Çünkü ihracatımız artıkça sanayimiz o ihracatı yapabilecek potansiyele sahip. Onun için iç piyasada bir kırılma ve daralma söz konusu iken bizim bunu dışarıya açılmak suretiyle Kayseri ekonomisini daha da hareketli hale getirmek istiyoruz.

                Ümit ediyoruz IŞİD kısa sürede hal olunur ve Kuzey Irak’ta bu stabilizasyon yakalandıktan sonra aynı projemize devam edeceğiz. Bu arada zaten Ekonomi Bakanlığı ile temas halindeyiz ve bize destekleri söz konusu olacak. Oradan da o desteği aldıktan sonra sadece Kuzey Irak’ta değil Rusya’da Moskova’da da böyle bir ofisin açılmasının fayda sağlayacağını düşünüyoruz. Çünkü Rusya’nın Avrupa Birliği ile olan ilişkilerindeki sıkıntılardan dolayı özellikle gıda maddelerinin Rusya’ya daha çok satılabileceği kanaatimiz var. Bunun yansıra Kayseri’de üretilen ve Kayseri’de pazarlanan her şeyin Rusya tarafına daha çok satılabilme imkanı olduğunu görüyoruz. Böyle bir ofis düşüncemizin Moskova’da da olursa sanki ihracatımızı daha da artırırız gibi düşünüyoruz.

Moskova’nın dışında büro açmayı hedeflediğiniz yeni bir alan var mı?

Kuzey Afrika ülkeleri var. Kuzey Afrika ülkelerinde de biraz sorun var. Cezayir ve Libya’da bazı sorunlar var. Her şey bu ülkelerin kendi içyapıları ile ilgili durulmaya bağlı… Onlar dengeli hale geldikten sonra bu yatırımları sağlayabiliriz. Aslında daha uzak ülkelerde de bu imkanlar var ama biz önce pilot olarak hemen yanımızdaki ülkelerden başlayalım ve burada gördüğümüz neticeye göre diğer ülkelerdeki faaliyetlerimize geçelim diye düşündük.

Türkiye’nin Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında artan bir ticari ilişkisi vardı? Hem Ortadoğu’da IŞİD hem de benze bir yapının Boko Harem gibi bir yapılanmanın ortaya çıkması uluslararası arenada Türkiye’nin ticari ilişkilerine bir darbe olarak nitelendirenler olmuştu. Sizce bu görüş doğru bir görüş mü?

                Spesifik olarak birilerinin göstermemiz mümkün olmayabilir. Ama genel olarak baktığımızda Türkiye’de son 12 yılında çok büyük atılım içerisine girmiştir. Hatta bazı çevrelere 10 yıl öncesi ve 10 yıl sonrası filan gibi milat verilir hale gelinmiştir. Çünkü Avrupa ülkelerinde 5 milyon insan işsiz kalırken biz aynı dönemde 4,5-5 milyon işsize iş bulmuşuz. Türkiye Avrupa ve Amerika’nın krizde olduğu dönemlerde büyümesine devam etmiş ve işsizine iş bulmuş. Ali Babacan’ın ortaya koyduğu %3,3’lük büyüme hedefi Avrupa’da yok. Eğer biz bu hedefi yakalarsak Avrupa’da en çok büyüyen ülkelerden biri olacağız. Böyle hedef koyabilen başka bir Avrupa ülkesi yok. Dolayısıyla Türkiye çok önemli bir atılım içerisindeyken Türkiye’nin bu gelişmesini önlemeye çalışan dünyada değişik mihraplar yok mudur? Elbette vardır. Ülkeler vardır. Kurumlar vardır. Belli lobiler vardır. Bunların hepsi Türkiye’nin gelişmesini engelleyebilir. Ancak biz onlara karşı birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza etmek durumundayız. Kendi içimizdeki istikrarı sürekli hale getirmek durumundayız.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

                İnşallah Türkiye bu son badireyi de sağ salim atlatır. Ekonomi bakımından da belli bir noktaya gelmiş olan ülkemiz daha da ileri safhalara gitmek suretiyle özellikle işadamlarımızın daha rahat ortamlarda iş yapmaları sağlanır ve yatırım ortamı iyileştirilir ve yatırım artar. Dolayısıyla istihdam artar. İşsizlik azalır. Bu nedenle bu faaliyetlerin artmasını arzu ediyorum. Türkiye önü açık bir ülke… Dünyada 2023 hedeflerine varmak suretiyle ilk 10 ekonomiye girmemiz içten bile değil.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme