• Haberler
  • Her kurum kendi hedefini belirlemeli

Her kurum kendi hedefini belirlemeli

Eğitim kurumlarının tek bir modele göre dizayn edilmesinin yanlış olduğunu belirten Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Rektörü Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu, eğitim kurumlarının kendi vizyonları çerçevesinde hedeflerini belirlemek zorunda olduğunu söyledi.

Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Rektörü Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu ile yaptığımız söyleşinin ikinci kısmında eğitim sorunlarımızla ilgili tartışılan ve tartışılması gereken konuları konuştuk. Bir üniversitenin kendisine nasıl bir model çizmesi gerektiği ve bulunduğu bölge halkıyla nasıl bir ilişki içerisinde olması gerektiğinin cevaplarını aradık.

Biz eğitimle ilgili doğru şeyleri tartışmıyor muyuz?

Biz sistemi bir bütün olarak tartışmıyoruz. Biz onun küçük parçalarını tartışıyoruz. Sen şimdi kocaman bir binanın tasarımını bırakıyorsun, bir ofisin tasarımını tartışıyorsun. Sokaktan bakan adam o ofisi hiç görmeyecek. Belki de lavabonun içindeki bir şeyi tartışıyoruz. Olaya topyekun bakmak lazım.

Bahsettiğiniz temel problemlerin çözümü sonrasında gelinen noktada üniversiteler eğitim, öğretim ve ARGE’ye ne oranda yer vermeli?

Öyle bir üniversite modeli olmalı ki herkes onu kopya çeksin. Üniversitelerin temelde 3 ana fonksiyonu vardır. Bu bin küsur yıldır değişmedi, hep aynı kaldı: 1- eğitim 2- araştırma 3- toplumla bütünleşme… Eğitim ve araştırmanın toplumla bütünleşmesi, bir fayda oluşturması, sosyal ve ekonomik bir değere dönüşmesi gibi fonksiyonlar hep vardı, olmalı da…

Üniversiteler, kurulma amaçları vizyonları çerçevesinde kendi misyonlarına göre neye ne kadar önem vereceğine karar vermeli… Eğer uygulamaya dönük, sanayinin bugün işe alıp hemen çalıştıracağı bir insan yetiştirmek istiyorsan ona göre sistemini kurarsın. Bunun üzerine dersin ki ben eğitim üniversitesiyim. Ama eğitimini yaparken bunu dışarı ile ilişkili yapacağım, teknoloji üreteyim, bilimsel çıktılarım olsun ve ARGE yapan kuruluşlara da katkı sağlayayım istiyorsan ona göre kendini dizayn edersin. Yada ben aslında bu ikisini yaparken, aslında yaptığım bu şeyin anlam kazanmasını istiyorum. Yani eğitim veya araştırma yaparken de hayatı düşüneyim, yaptığım araştırmalar rafları süslemesin diyorsan o zaman bizim gibi 3. nesil üniversite olmak zorundasındır.

“Tek bir model yok, olmamalı da…”

3. nesil üniversite; eğitimi araştırma için feda etmemiş, araştırmayı da eğitim için feda etmemiş ve her ikisini de yaparken toplumu düşünmüş üniversite demek. Bu farklı bakış açılarıyla çok farklı üniversiteler üretebilirsiniz. Yada Türkiye’deki var olan üniversiteleri kategorize ettiğinizde bunları belli sınıflara koyabilirsin. O yüzden tek bir model yok. Zaten olmamalı da!

Uluslararası benim için önemli değil, ben bölgesel olmak istiyorum, Kayseri’nin veya Orta Anadolu’daki sanayicinin ihtiyacını karşılayayım dersin başka bir yol çizersin. Amerika’da da benzer kategorilendirmeler var.

Amerikalılar bu işi çok iyi yapmışlardır. Amerika’da Puerto’nün bir kampüsü vardır. O kampüsün araştırmaları ve çalışmaları dünya çapındadır. Başka bir şehirde başka bir kampüsü vardır. O kampüsünde mesela sadece eğitim yapar. Bir diğerine gidersiniz orada ise sadece ara eleman yetiştirir. O zaman üniversitelere bakarken de hangi kampüsü diye de bakarsın. Çünkü ihtiyaçlar farklıdır. Kimi yöreseldir kimisi ise globaldir. Üniversite, ne yapmak istiyorsa ona göre hareket etmeli.

“Kayseri’de yavaş büyüyoruz”

Öncelikle hedefin doğru belirlenmesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?

Kesinlikle, her kurum kendi hedefini belirlemek zorunda… Gidip bir ücra yerde ben dünya çapında bir üniversite kurayım diyemezsin! İstediğin kadar oraya para aktar, insan kaynağını temin edemezsin. Mesela biz şuanda Kayseri’de yavaş büyüyoruz. 65 öğretim üyemiz, 30 okutmanımız var. Bu üniversite İstanbul’da kurulmuş olsaydı, şuanda 300 tane öğretim üyemiz olurdu. Çünkü yurtdışından gelen adam İstanbul’u tercih ediyor. Orada bar veya disko olduğu için değil, zaten akademisyenin bu tip şeylerle çok işi olmaz. Oralarda sosyal hayat var. Sosyal hayat denilince bir kısım insan yanlış anlıyor ve bir şeylerle eşleştiriyorlar. Ama bu doğru değil. Özellikle akademik dünyada insanlar suyun dışında bir şey içmezler. Birçoğu vejetaryendir. Etik bir şekilde hareket eden düzgün insanlardır.

Akademisyen, para hırsı olmayan insandır. Dolayısıyla para ile işi olmadığı için de rüşvet v.b. şeyleri bilmez. Çocuklarını düzgün yetiştirmek isterler. Bu nedenle de çocukları için mevcut imkanlara bakarlar. Hangisi çocuğunun uyuşturucu batağında olmasını, sarhoş olmasını ister! Herkes çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek ister.

Üniversiteler bulunduğu bölgede veya ilde ne ifade etmeleri gerekiyor? Tamda bu konu ile ilişkili olarak Kayseri’nin 2050 hedefleri doğrultusunda düzenlediğiniz bir çalıştay var. Bu çalıştayında bir değerlendirmesini alabilir miyiz?

Eminim bu bir yerlerde düşünülüyor. Kayseri, Türkiye’nin sosyal zekası en yüksek olan şehirlerinden birisi.  Kayserili olmadığım için bunu rahatlıkla söylüyorum. Bu kadar oturmanın, sosyal grubun olduğu, aynı anda yaklaşık 300 evde insanların bir araya gelip, kimi zaman belli şeyleri tartıştığı, kimi zaman şirket kurduğu, kimi zaman ise bazı sanatsal veya dini ihtiyaçların karşılandığı ve fikir alış verişinde bulunduğu başka bir şehir görmedim. Bu çok inanılmaz bir şey. Kayseri’nin bu sosyal dokusu çok muhteşem.

Böyle bir şehir eminim geleceğini de düşünüyordur. Ama biz bunu yaparken bunlar daha yüksek sesle konuşulsun istedik. Kayserililer nasıl bir kayseri istiyor bunu söylesinler. Birileri onlar için düşünüyor olabilir ama Kayserililer ne istiyor konuşulsun. Aynı zamanda bunlar örtüşüyor mu, yada örtüşmüyor mu diye görülüp bir revizyon olur. Sonuçta biz bu şehirde büyüyecek bir üniversiteyiz.

Biz 3. Nesil üniversite olarak toplumla bütünleşen bir üniversiteyiz. Sen Dünya ve Türkiye ile entegre olmadan daha doğrusu Kayseri ile entegre olmadan bunu yapamazsın. O zaman vücudu olmayan bir baş gibi kopuk olursun.

“Şehirle bütünleşerek bir şeyler yapmak istiyoruz”

Hiçbir kısıtlama koymadan Kayseri, kendisini 2050’de nerede görüyor. İş ve sanayi dünyası, kentleşme, şehir planlaması, ulaşım, spor, sağlık ve kültür, insan kaynağı, turizm, sağlık aklınıza gelecek her konuda bir konuşalım dedik. Biz Kayseri’den epeyce insan davet ettik. Bizim üniversiteden de bir kısım insan geldi.

Biz üniversite olarak vizyonumuzu oturttuk. Ama bu vizyon doğrultusunda şehirle bütünleşerek bir şeyler yapmak istiyoruz. Eğitim ve araştırmamızı bu yönde şekillendirmek istiyoruz. Bir de Kayseri dışında birçok insan geldi ve birçok şey konuşuldu.

Bu çalıştay sonrasında katılım sağlayan tüm akademik ve idari personelimiz ile bir araya gelip, organizasyon hakkında 5-6 saatlik bir toplantı yaptık. Artı ve eksiklerimiz nelerdi? Neler öğrendik? Bunları konuştuk. Organizasyonda eksikliklerimizi gördük. Özellikle Kayseri dışında gelen insanları önceden iyi bilgilendirmediğimizi, Kayseri’yi ve üniversiteyi iyi anlatamadığımızı anladık. Çünkü dışarıdan gelen insanların eleştirilerinin bir kısmı haksızdı. Tabi genellikle onlar batıdan geldiği için doğal olarak tepeden bakma önyargısında oluyorlar. Ama bence iyi geçti.

Kayseri’de doğup büyümemiş insanlar olarak aslında biz Kayseri’yi iyi bilmediğimizi de öğrendik. Öncelikle Kayseri’yi daha iyi bilmemiz ve öğrenmemiz lazım. Bununla ilgili somut adımlar atacağız.

Ben hem televizyon hem de yazılı röportajlarımda Kayseri ile ilgili hep pozitif şeyler söylemişimdir. Ben burada ekmek yediğim için değil, gerçekten inandığım için söylemişimdir. Ama bu kadar iyi şeyler söylememe rağmen Kayseri’nin eksikliklerini gördük. Ama aynı zamanda Kayseri’yi iyi tanımadığımızı da gördük. Eleştirdiğimiz şeylerin bir kısmının haksız olduğunu da gördük. Bunlar bizim için iyi oldu.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

 

Bakmadan Geçme

Kayseri Gündem - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0533 704 84 10
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!