• Haberler
  • Firavunlar varsa Musa'da olacak

Firavunlar varsa Musa'da olacak

Mirac Kültür Merkezi'nin Onursal Başkanı Furkan Yılmaz ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

Neden Mirac:

         Mirac kavramı inanç ve tarih kokar. Hareketli bir isimdir ve kutsaldır. Hem lügat hem de ıstılahi olarak anlam yüklüdür. Bu anlamda islam’da insan, mekân ve zaman isimleri hep bir değer ifade etmektedir. Yani isimler de israf edilmez….

Yolculuk ne zaman başladı:

           Aslında Galu Bela da tüm yolculukların başladığı gibi. Ama yerküre ekseninde 01 Ocak 1994 günü olgunlaşan fikir ve düşünceler, kabına sığmayınca bir dergi ile “MİRAC İslami Yükselişin Adı / Aylık İslami, Siyasi ve Kültürel dergi” adı ile toplumsal kucaklaşmasını gerçekleştirdi. O günkü şartlarda adet olduğu üzere dergi etrafında islami bir çalışma başlattık. Beş yıl süren dergi yolculuğu 28 Şubat sürecinde 1999 yılı sonuna kadar devam etti. Ve dergiyi kapatmadı ama ara vermek zorunda kaldı.

Dergi çalışmaları yerini neye bıraktı:

      Bir çıkış olması gerekti. Firavunlar varsa Musa’da olacak, Nemrutlar varsa İbrahim kaçınılmaz olacak. Tüm arkadaşlara her zaman ve mekânda bunları söyledim. Bir Müslümanın her şart altında- ki ne kadar olumsuz olursa olsun- yapacak bir şeyi vardır. Allah varsa imkân da var. Güneş doğudan doğmaya ve Batıdan batmaya devam ettiği müddetçe; Anneler doğum yapmaya muktedir oldukça yapacak çok şey var.

Yani:

        2004 yılında Mirac Kültür Merkezi adında bir dernek kurduk. Derginin misyonunu yüklenecek ve Sivil Toplum endeksli bir çalışma yapacak. Bazı arkadaşların mesafeli durdukları “tabela” altındaki çalışma; aslında “tabelanın” tanınma ve bilinme rolünü üstlenmesi bizim için bir toplumsal bir alan oluşturdu. Mirac Kültür Merkezinin bünyesinde; Çocuk Kulübü; Gençlik Kulübü; Hanımlar Komisyonu; Ensar hanımlar komisyonu; diğer bir ifade ile her yaş gurubuna hitap eden bir çalışma başlattık. Kısa zamanda da meyvesini verdi.

Medya ayağı ne oldu:

        Dergi çalışmalarını; Radyo, Kitap, Dergi ve Gazete yazılarına dönüştürdü. Gündemi yakalama, bilinç oluşturma noktasında bir ivme yakaladık. Tüm gelirleri Miraca ait olmak üzere şu ana kadar 6 kitap yayınladık. Hepsi 3 ve 4. Baskılarını yaptı. Zaman zaman TV. Programları, konferans ve seminerler de…

Toplumsal alanda neler yapılmakta:

            Kitabın ve O’nun (cc) ekseninde son nebinin anlaşılması adına;“Büyüklerine saygı için ayağa kalkan bir nesil” yetiştirilmesi ana müfredatımız. Karakter eğitimi, sosyo-psikoloji, Arapca, Kur’an-ı Kerim, Tarih ve yaz okulları… Ümmet bilinci… Ve yalnızca Allah’a kul olmak.

Mirac Hayatı nasıl algılar:

            Hayat; İman ve başarıdır. Başarılı olmayan hayat yaşanmamış kabul edilir. Zaman ve mekanın ruhu vardır. Zaman ve mekanın aktörü ise üretim ve başarıdır. Dolayısıyla egemenler/başaranlar zamana rengini verir. Başarmaktan kastımız seküler bir başarı değildir. İmanın rol aldığı ve kuşattığı değerler toplamıdır.

Dünya Müslümanlarını konuşacak olursak:

            Dünya ve Müslümanlar; Müslüman birey olamaz yani hayatı bencil bir şekilde değerlendiremez. Yerelde bulunan bir mümin küresel bakış açısı geliştirirken, küresel açıdan bakan bir müminde yereli dikkate alır/almalı. Biz buna ümmet algısı ve ümmet bilinci diyoruz. Ümmet bir vücut, organları ise tanışmak için var olan kavimler/uluslar. Kur’an-ı Kerim yaklaşık 60 ayeti kerimede Ümmet kavramından bahseder. Allah (cc) kavimlerden bahsetmez ama ümmet(ler)i anlatır. Dolayısıyla tüm Müslümanlara ümmet bilinci çerçevesinde bakılmalıdır. Renklerin, dillerin ve coğrafyaların üstünlük veya farklılık nedeni olamayacağıdır. Ama ümmet bilinci ben ümmetten yanayım diyen bazı çevreler tarafından tahrip edilmektedir.

Örnek olarak:

            Belki son 30 yıldır ortaya çıkan bazı örgütler ki İslami eğilimli yapılanmalar; İslami kavramları zedelemektedir. Bu yapılanmaların çoğu ne şeri kurallar ne de sosyolojik ve siyasal bilim açısından: İslami değerleri ve Müslümanları temsil etmekten yoksundurlar. Sağlıklı inanç ve fıkıha sahip olmayan bu tür çıkışlar; Ümmet bilinci tahrip etmekte hatta yok etmektedir. Müslümanlar şu sorunun cevabını bulmalılar; Müslümanlar neden kendi yaşadıkları coğrafyaları terk edip batı ülkelerine göç etmektedirler?  

Bu konuda önerileriniz:

            Tabiki öncelikle asli kaynak olarak Kur’an ve sünnete vakıf olmak. Sonra icma ve kıyas yardımcı kaynakların farkında olmak. Bunlarla birlikte ciddi anlamda Tarih ve sosyoloji bilgisine sahip olmak. Tarih nerdeyse Kur’an’ın dörtte birini içermektedir. Kıssalar, kavimler, toplumlar Kur’an’ın konusudur. Öyleyse tarih. Tarih yalnızca geçmişin konusu değil aslında geleceğin ilmidir. Geleceği inşa etmenin bir tecrübesidir.

Müslümanların sorunlarını sıralayacak olursak:

        Bilgi, birikim ve bilinç eksikliği çerçevesinde; Ümmet bilinci yokluğu. Çünkü ümmet kavramı/hali; İslam coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının güce dönüşmesini ve Müslümanlar arasında adil bir şekilde paylaşılmasını beraberinde getirir. Sorunların başında; Ümmet bilinci, Tarih, Sosyoloji ve Üretim/ekonomi eksikliği yani tembellik…

Teşekkür ederim

Ben teşekkür ederim.

Bakmadan Geçme