- Haberler
- Faziletli edebiyatın rotasından şaşılmasın
Faziletli edebiyatın rotasından şaşılmasın
Kültürümüzün gelecek nesillere aktarılmasında adeta elçilik görevi gören ve kültürel hafızamızı oluşturan Kayserimizin değerli edebiyatçılarını konu alan söyleşi dizimizin ikinci konuğu Şair/yazar Bilge Çalıcı oldu. Söyleşimizde edebiyat hakkında görüşlerini beyan eden Çalıcı: 'Önemli olan, ahlk ve fazilet içeren Edebiyatın rotasından şaşılmasın' ifadelerini kullanıyor.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Bir
On bir
On dokuz kırk bir.
Uyumlu rakam dizisi,
Gece saatin ikisi.
Mersin / Tarsus İlçesi’nde
Bir bebek gelir Dünya’ya,
Yeni betonarme evde.
Hava dondurucu soğuk,
Bebeğin tülbendinde donar
Nefesi boncuk boncuk.
Bu görüntüye dayanamaz babası,
Kurdurur ortaya büyük kömür sobası.
Aylar, mevsimler, yıllar,
Darken çocuk ilerler.
Bazen düzgün, bazen engebe yollar,
Gelecekle ilgili dizmişti nice düşler.
En büyük ideali okuldu, okumaktı,
Engeller emelini enstitüyle noktaladı.
Hobisi; resim, şiir, Allah yolu gönlünce.
Dışta gülen yüzü var, tertemiz kalbi içte.
Bir oğlu, iki torun, geliniyle birlikte
Mutlu ömürler diler el açtığı dilekte.
Sorarsanız kim diye?
Bir Bilge bilgelerden,
benim işte.
Ben; Bilge Çalıcı: yukarıda şiirsel dille sizlere kısa bir yaprak sundum. Gazete, kitap okumaktan, bilmece çözmekten ve kültür yarışmaları izlemekten zevk duyarım.
Çeşitli yerel gazetelerde, dergilerde, okul gazetelerinde, Tarsus ve Mersin Şairler Antolojilerinde şiir ve makalelerim yayımlanmış olduğu gibi, zaman zaman TRT Çukurova Radyosu’nda güncel olaylarla ilgili yazı ve şiirlerimi sundum.
Kayseri Büyük Şehir, Kayseri Kültür Müdürlüğü, Kayseri Melikgazi ve Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Merkezi’nde; Ebru, Tezhip ve Hüsn-ü Hat sanatlarıyla ilgili karma sergilerde yer alan eserlerim beğeniyle izlendi. Ayrıca; Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde Tezhip Sanatı eğitmenliği yaptım.
Üzerinde durduğum en önemli konu; din, dil, ırk gözetmeden insan sevgisi ve geleceğe temiz toplum oluşturmak amacıyla aileden başlayan temel çocuk eğitimidir.
Tarsus Şair ve Yazarlar Derneği, Kayseri Şair ve Yazarlar Derneği, Kayseri Türk İslâm Sanatları Derneği ve Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi üyesiyim.
Yazarlık/şairlik serüveniniz nasıl başladı?
Yaşımın küçük olup okula gidemediğim yıllarda, ağabeylerimi çok kıskanırdım. Her gün onlar giderken, “Ben de okula gitmek istiyorum” der ağlardım. Nur içinde yatsın canım anneciğim büyük bir ustalıkla benim susmamı sağlardı.
Yedi yaşıma geldiğimde, okula başladığım günün heyecan ve sevincini hâlâ hatırlarım. Sınıfta değişik mahallelerden gelen arkadaşlarla üç kişilik sıralarda oturmuştuk. Yeni alınmış çantanın kokusuyla alfabe, defter, kalem, silgi ve boyalı kalemlerin kokusu birleşmiş adeta büyülemişlerdi beni. Daha ilk günden birkaç yaş büyüdüğümü hissetmiştim. Aynı zamanda kendime güvenim artmış, artık ben de okullu olmuştum. Bana misk gibi kokan defter ve kitabımı çok dikkatli kullanıyordum. İlk defa ana ocağının şefkatli kucağından ayrılmış, henüz bir yabancı olarak gördüğüm öğretmenimin şefkat beklediğim kucağına sığınmaktaydım. Hem seviyor hem de korkuyordum O’ndan fakat zamanla alıştım.
Okuma yazmayı çözdükten sonra haftada bir, parayla verilen sınıf dergisini merakla beklerdim. Daha sonra lisede okumakta olan ağabeylerimin dergilerini okuyor, içindeki şiirleri ezberliyordum.
Hızlı geçen yılların ardından kendimi sevinerek yazıldığım Tarsus Kız Enstitüsü’nde buldum. Tek öğretmenli bir öğretimden çok öğretmenliye geçiş beni heyecanlandırmıştı. Okulumuzda çok geniş eğitim sistemi uygulanmakta olup, beş yıl tüm gün eğitim gördüğümüz nazari derslerimiz; Tarih, Coğrafya, Matematik, Geometri, Fizik, Kimya, Tabiat bilgisi, Türkçe, İngilizce, Beden eğitimi olduğu gibi; Ev idaresi, Yemek, Çocuk bakımı, Dikiş, Nakış, Çamaşır, Moda, Çiçek, Resim amelî derslerimizdi.
Çok sıkı bir eğitimden geçmiştik. Özellikle Türkçe hocamızın; kullanılan kelimelerdeki yanlış telaffuzlara ve düşük cümlelere hassasiyeti kulağımıza küpe olmuştu. Ayrıca kompozisyonlara, şiirlerin okunuş tarzlarına ve yorumlarına çok titizlik gösterirdi.
Öyle bir eğitimden geçerken, kendi dalında hassas olan resim hocamız Neriman Hanım’dan 10 üzerinden 8, 9, 10 aldığımı gördükçe mutlu oluyordum. Zira güzel resim yaptığımı hissettirmişti bana. O’na, sevgi dolu duygularımla yazdığım ilk şiirimi hediye etim. Öylece şiir yolunda ilk adımımı atmış oldum.
Yazarlık/şairlik serüveninizde sizi etkileyen isimler kimlerdir?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Yazarlık ve şairlik çok önemli bir konu. O mertebeye ulaşabilenlere ne mutlu. Zira geçmişteki yabancı ve yerli yazarların eserlerindeki derin anlamlar beni çok etkilemiştir. Birkaç örnek vermek gerekirse; Fransız yazarlardan Victor Hugo’nun Sefiller eseri, Henri Charrıere’nin, Fransa’da haksız suçlamayla ömür boyu kürek mahkumuna çarptırılarak Güney Amerika’nın kuzeyindeki Fransız Guyanası’na gönderildiği ve başından geçmiş gerçek olayı anlatan Kelebek, Alexandre Dumas’ın Montekristo Kontu ve oğlunun yazdığı Siyah Lâle, Honore de Balzac’ın Vadideki Zambak, Amerikalı yazar Bernard Malamud’un eseri olan ve Rusya Sibirya’da haksız yere zindanda çok kötü işkence çeken zavallı bir insanın hikâyesini anlatan Kievdeki Adam, Tolstoy’un, Fransızların Rusya’yı işgali sırasında askerlerinin donmasına sebep olan Napolyon Bonapart’ı anlatan Harp ve Sulh gibi eserler etkilendiğim yabancı eserlerden bazılarıdır.
Güzel vatanımıza mal olmuş çok değerli şair ve yazarlarımızla ne kadar gururlansak azdır. Özellikle yazarlarımızdan; Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi, Yakup Kadri ve daha birçokları olduğu gibi, şairlerimizden; Mehmet Akif, Necip Fazıl, Yahya Kemâl, Ümit Yaşar ortaya getirdikleri değerli eserleriyle yalnız beni değil günümüzün birçok şair ve yazarlarını etkilemişlerdir. Her birinin kendine özgü tarzı günümüz şair ve yazarlarına ışık tutmuştur.
Hangi tür eserleri takip edersiniz?
Edebiyata olan ilgim her türlüsünü içermekte. Bu benim görüşüm zira bana göre kişi kendini tek bir kalıba hapsetmemeli. Çemberi genişlettikçe her konuda ufuk açılacaktır. Okuma alışkanlığı olan bir insan hangi türden yazıları okursa okusun mutlaka bir şeyler öğrenecek, beğendiklerinden ders alacak, beğenmediklerinden de kendini soyutlayacaktır. Tabii önemli olan, okurken mantık ve iradenin gerçek insanlık yolunda devreye girmesidir.
Yazar/şair, çalışılarak mı? Yoksa doğuştan kazanılmış bazı yeteneklerle mi olunur?
Yazar ve şair olmak için doğuştan yeteneği olması lâzım demek yanlış olacağı gibi, sonradan çalışarak olunur demekte yanlış olur. Veya şöyle de açıklayabiliriz; Yazar ve şair olmak hem doğuştan gelen hem de sonradan edinilen bir yetenektir. Fakat ne olursa olsun doğduktan sonra hayat yolunda ilerlerken karşılaşılan değişik olaylar ve tesadüfler insanların duygularını harekete geçirmektedir. Önemli olan o duyguları düz yazı veya şiirsel olarak kaleme almaktır. Bu başlangıcın devamında adeta bir volkan patlaması olmuştur ve lavları sözcükler halinde kağıda dökülmektedir. Bu konuda eğitim çok önemli olduğu gibi aile ve arkadaşlar da önemlidir. Edebiyatçı aileler ve çok kitap okuyan aileler çocuklarına güzel örnek olacakları gibi, okuma yazma bilmeyen ailelerin çocukları da edebiyatçı olabilmekteler. Öyle insanların örnek aldıkları; ya bu yolda yürüyen arkadaşları, öğretmenleri veya okuyarak etkilendiği kitapların yazarlarıdır.
Günümüz dünyasını ve ülkemizin yazar ve şairler için avantajlı ve dezavantajlı yönlerini sıralar mısınız?
Günümüzde yazar ve şairlere daha doğrusu edebiyatçılara ne kadar önem verildiği bir muamma. İnsanların birbirlerini acımasızca mağdur ettiği bu zamanda, içeriği edep, üstün karakter ve fazilet içeren edebiyatın, yazarların, şairlerin ne derece önemli olduğu söyleyebilirim. Yazar ve şairlerin mensub oldukları dernekler tesbit ettikleri aidatları toplayamıyorlarsa, ortaya getirdikleri dergiler istenilen geliri sağlayamıyorsa ve dernek kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsa önem verildiğini nasıl söyleyebiliriz? Ancak, Türkiye Yazarlar Birliği’nin bu konuya değer vermekte olduğunu düşünüyorum.
Zira insanları okuma ve yazmaya teşvik amacıyla uyguladıkları Yazarlık Okulu adı altında, gelen kursiyerleri edebiyat yolunda eğitime tâbi tutması, yılın önemli dönemlerinde Dünya’dan ve Türkiye’den edebiyatçılar getirterek paneller, konferanslar verdirmesi işini ciddiye aldığını göstermektedir.
Kayseri, yazar/şair olabilmek için avantajlı bir ortam sunuyor mu? Neden?
Kayseri, yazar ve şairlere de bu yola eğilmek isteyenlere de çok güzel avantajlar sunmaktadır. Özellikle Büyükşehir Belediyesi’nin edebiyatçılara ve sanatçılara sunduğu hizmetler birçok vilayetlerde sunulmamıştır. Belediyenin, kendi imkânıyla kitap bastıramayanların kitabını bastırıp sonrada tanıtım günü hazırlaması edebiyata verdiği büyük değerdir. Bununla birlikte, fırsat buldukça bir araya gelmeğe çalıştığı edebiyatçıların uğrak yeri olan Yoğunburç, gibi birkaç noktada toplanan yazarlar, şairler ve çeşitli sanat mensupları birbirleriyle çok güzel iletişim kurdukları gibi, bilgi teatisinde bulunmaktalar. Cuma akşamları şiir dinletisine gelen konuklar arasında şiir yazmış fakat hiç okumamış olanlar, orada cesaret kazanıp şiirlerini sunarken, başkalarının şiirlerini dinleyerek kendilerini kıyaslayabilmekte ve şairlik yolunda önlerine çıkacak engelleri bilinçli bir şekilde bertaraf edebilecek duruma gelmekteler. Metro istasyonlarına konulan kitaplıklar, küçük büyük bütün halkın kitap okuma alışkanlığı edinmesine yardımcı olmaktadır. Kayseri’nin yazar ve şairlik yönünden avantajlı bir ortam sunduğunu söyleyebilirim.
Sadece yazar/şairlik yapılarak geçinebilmek mümkün mü?
Kitap bastırmış çok değerli bir şair arkadaşımla sohbet ederken bana, kitap bastırıp bastırmayacağımı sormuştu ben de, elbette bir gün bastıracağımı söylemiştim. Ancak arkadaşım basılan kitapların gelir getirme olasılığının olmadığını söylemişti. Ben de onunla aynı fikirdeyim. Yazar veya şair insan hangi yolda olursa olsun edindiği birikimlerini bir veya birkaç kitapta toplamak ister. Satılıp satılmaması önemli olmamalı. Önemli olan eserlerin dağılıp kaybolmasını önlemek amacıyla bir araya getirilmesidir. Geçmişte de günümüzde de hiçbir yazar ve şair, bastırdıkları kitaplardan geçimlerini sağlayacak gelir getireceğini umarak bastırmamışlardır. Fakat “Hiçbir kitap gelir getirmez” demek te yanlış olur. Zira konusuyla yorumuyla toplumda beğeni kazanmış kitaplar az değildir. Her ne kadar gelir getireceği düşünülerek bastırılmamış olsalar da, okuyucularla buluştuklarında zevkle okunan ve geniş kitleye yayılan kitaplar olmuşlardır. Öyle durumlarla karşılaşılsa dahi hiçbir yazar kitaplarından gelecek gelirin hesabını önceden yapamaz.
Kısacası bana göre yazarlık ve şairliği, geçim sağlanacak gelir kaynağı olarak düşünmek yanlış olacağı gibi ancak önemli olan, insanın şahsi duygu ve düşüncelerinin hobi olarak zevkle kâğıda dökülmesi ve arkasından güzel eser bırakmasıdır.
Yazar/şair olmak isteyenlere veya henüz yolun başında olanlara neler tavsiye etmek istersiniz?
Yazarlık ve şairlik mertebesi istenildiği an elde edilecek bir mertebe değildir. Her insan o mertebeye ulaşabilir mi? Sorusuna şöyle cevap vermek gerekir. O mertebeyi isteyen her insan ulaşabilir zira öyle azimli insan, çok okumaktan ve yazmaktan bıkmayan eleştirilere açık olan, konular hakkında araştırmayı seven insanlardır. Bu yolda yürümek isteyen her insanın kendine örnek edindiği şairler veya yazarlar vardır ya da olmalıdır ki ortaya çıkardığı eserleri bilinçli bir şekilde kıyaslama ve eksiklerini görme şansı olsun. Birçok insan, içinden gelen duygularını kaleme alır fakat gün ışığına çıkarmaz. Bunların bazıları başkalarına gösterme gereği duymadıkları için, bazıları da eleştirilmekten çekindikleri için kendilerine saklarlar. Yeni başlayanlara ve başlamak isteyenlere önerim; mutlaka bilenlerle irtibat kursunlar hangi konuda ilerlemek isterlerse o konu hakkında bilgi edinip bilinçli adım atsınlar ki hızlı geçmekte olan ömür süreci araya gitmemiş olsun. Çok güzel bir örnek vermek istiyorum; Şu anda Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okumakta olan erkek yeğenim, İlkokul’ da okurken benden Çanakkale hakkında şiir istemişti. Bendeki şiirlerin çocuğa ağır geleceğini düşünerek o gece ona göre bir şiir yazdım verdim. Yeğenim bundan çok etkilenmiş olacak ki; “Halam şiir yazıyorsa ben de yazabilirim” diyerek o günden sonra eline geçen her fırsatta şiir yazmaya başlamıştı. Yazdığı şiirleri arada bana okutuyordu. İlkokuldan sonra öğretimine Anadolu Lisesi’nde devam ederken şiir yarışması düzenlenmişti. O yarışmada yeğenim birinci oldu. Bu; içeride gizli duran duyguların ufak bir kıvılcımla ortaya çıkmasıdır. Yeter ki insan, çevresinde bol miktarda bulunan kıvılcımlardan birine ulaşmasını bilsin.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Bu konu bende öyle derin ki ne kadar anlatsam kifayetsiz kalır. Eğer bir insana okuma ve yazma zevk veriyorsa, kendinde edebiyatın temelini atmış demektir. Atılan her adım bir öncekinden çok aydınlığa yürüyecektir. Önemli olan, ahlâk ve fazilet içeren Edebiyatın rotasından şaşılmasın.
Bu söyleşiyi ortaya getiren değerli arkadaşlarıma teşekkür ederim. Sevgi ve selâmlarımla.
Söyleşi: Bünyamin Gültekin
Not: Bu söyleşi dizimizde Kayserimizin değerli kültür elçileri olan edebiyatçılarımıza ulaşmamızda ve aramızdaki koordinasyonu sağlamalarından dolayı Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi’ne teşekkür ederiz.