Erciyes Üniversitesi rektörlük seçimi sürecine girdi
15.06.2015 tarihinde sayın Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur'un emekliye ayrılması ile Erciyes Üniversitesi yeni bir rektör seçimi sürecine girdi.
Şu ana kadar aldığımız duyumlara göre aday isimleri: Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alçı, yine Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Emin Yüksel, Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Can, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Güven, yine Tıp Fakültesinden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ünal, Prof. Dr. Bünyamin Kaplan ve Prof. Dr. Kuddusi Erkılıç'dır.
Bu adaylardan Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Can ile yaptığımız röportajda, rektör adayı sayın Can ile üniversite hakkında yapmak istediği plan ve projeleri üzerine sohbet ettik:
Sayın Hocam, ilk olarak rektörlük seçim süreci ile ilgili olarak kısa bir bilgi verir misiniz?
Bildiğiniz gibi seçim süreci, Üniversite bünyesinde öğretim üyelerinin katılımıyla gerçekleşen seçim, YÖK Değerlendirme süreci ve Sayın Cumhurbaşkanımızın atama süreci şeklinde üç aşama olarak gerçekleşecektir.
Seçimin tüm Üniversite öğrencileri, akademik personeli ve idari personeline hayırlı olmasını temenni ederim. Ayrıca aday olarak ismini bana bahsettiğiniz diğer öğretim üyesi meslektaşlarıma seçim süreci çalışmalarında başarılar dilerim.
Hocam, biz sizi tanıyoruz ama Kayseri kamuoyuna kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Efendim, Burdur doğumluyum. Bu yıl otuzuncu yılımı Erciyes Üniversitesinde çalışmaktayım. Doktoramı İngiltere'de University of Wales'de tamamladım. Artık Kayserili oldum sayılır. Ben de mantıdan, pastırma ve sucuktan hoşlanıyorum. Özellikle pastırma bir de kokmasa. Ancak ara sıra pastırmayı hafta sonları yiyebiliyoruz. Tabii bir de pahalılığı var.
Hocam, böyle köklü bir üniversitede hemen hemen her şey yapılmış gibi duruyor. En azından benim gördüğüm kadarıyla fiziksel altyapı tamamlanmış izlenimini alıyorum. Buna rağmen siz eğer rektör olursanız ne gibi şeyler yapmayı ve ne gibi yenilikleri üniversitemizle tanıştırmayı düşünüyorsunuz?
Üniversitemize ilk girildiğinde ve şöyle bir üniversite çevresinde dolaşıldığında gerçekten de söylediğiniz gibi üniversitemizin eski rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin hocanın rektörlüğünden bu yana geçen 23 yıllık süreç içerisinde üniversitemiz fiziksel altyapısını büyük ölçüde tamamlamış gibi görünüyor. Bu fiziki altyapıyı hayırseverlerin yardımı ile başlatan ismini hürmetle andığım sayın hocam Prof. Dr. Mehmet Şahin'i burada ismini özellikle bir daha zikretmek isterim. Hocamızın büyük hayalleri vardı. Bu hayallerin bugüne kadar ne kadarının gerçekleştirilebildiğini hocamıza sormak gerekiyor. Prof. Dr. Mehmet Şahin hocamızdan bu yana geçen 15 yıllık süre içerisinde sırası ile Prof. Dr. Zeki Yılmaz, Prof. Dr. Cengiz Utaş ve Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur hocalarımız üniversitemizin rektörlük görevini yürütmüşlerdir. Bu her üç hocamızda Tıp Fakültesi'nin öğretim üyeleridir. Bildiğiniz gibi Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur hocamız geçen haftalarda emekliye ayrıldı. Emekliliği ile birlikte üniversitemizde yeni bir seçim sürecine girmiş olduk.
Hocam, biraz önce bahsettiğim gibi ben de size katılıyorum. Büyük bir kampüs içerisinde binaları tamamlanmış, fiziki altyapısı halllolmuş bir üniversiteye sahibiz. Her şey tamamlandığına göre -belki böyle denilebilir mi bilmiyorum- yine de soru mu tekrar ediyorum. Niçin aday oldunuz?
Aday olma sebeplerimi kabaca 3 ana başlık altında toplayabilirim:
Bildiğiniz gibi üniversite temel olarak üç ayaklı bir sac ayağından oluşur. 1) Öğrenci, 2) Akademik personel ve 3) İdari personel. Rektörlük adaylığımı ilan etmeden önce yukarda bahsettiğim üç ana başlığın insanları ile yeteri kadar istişare yaptım. Bu istişareler neticesinde Erciyes Üniversitesi Rektörlüğüne aday olmaya karar verdim.
Hocam, isterseniz öğrenciler ile başlayalım.
Öğrencileri, lisans, yüksek lisans ve doktora olarak üç guruba ayırabiliriz. Lisans öğrencilerinin temel problemleri barınma ve beslenmeye dairdir. Mesela somut olarak söylemek gerekirse bir barınma masası oluşturularak ilk birinci sınıfa gelen ve Kayseri'yi tanımayan öğrenci ve velilere barınma problemlerini çözmede yardımcı olunabilir. Yani öğrenci ve ev sahibi, öğrenci ve yurt birlikteliği bu masada halledilebilecek basit bir problemdir. Yüksek lisans ve doktora öğrencilerine gelince, bir defa merkez kütüphane 24 saat açık olmalıdır. Daha da ileri gideyim, eğitim ve öğretim ile ilgili her yer, laboratuvarlar ve benzeri yerlere en azından 24 saat kişisel anahtarlarla ulaşılabilmelidir. İngiltere'de benim okuduğum üniversitede dahi 90'lı yıllarda bu işler böyle olurdu. İstediğimiz zaman gecenin 3.30'unda laboratuvarımıza veya bilgisayar laboratuvarlarına girebilirdik. Bildiğiniz gibi bazen zihin gecenin geç saatlerinde parlaklaşabiliyor. Yani gün boyu yorduğunuz problem gecenin 3.30'unda aydınlanabiliyor ve zihinsel olarak inşa ettiğiniz çözümü mapple, magma gibi dillerle test etmek istiyorsunuz. Ya da, kafanıza takılan bir konu ile ilgili bir kitaba ulaşmak istiyorsunuz. O zaman kütüphane emrinizin altında olmalı her an. Çünkü düşünce Cemil Meriç'in dediği gibi, "Kuşlardan daha ürkektir".
Akademik personelle ilgili ne dersiniz?
En çok duyduğum şikayet öğretim üyeleri atama kriterinin çok ağır olduğudur. Eğer rektör seçilirsem ilk olarak ele alacağım konu bu olacaktır. Yeni bir öğretim üyeleri atama kriteri, değerli hocalarımızın fikirleri alınarak oluşturulacaktır. Biz Profesörler olarak dama çıktıktan sonra merdiveni çekip aşağıdakilere buyrun lütfen sizde çıkın demek yakışık almaz. Elbette bu demek değildir ki günün şartlarına göre bir atama kriteri oluşturmayacağız. Yani demek istediğimiz, adalet diye bir şey var.
İkinci olarak, her fakülte kendi içinde değerlendirilecek ve örneğin bir fakültedeki bir öğretim üyesinin özlük hakları kendi fakültesinde olduğu gibi korunacaktır. Burada da kastetmek istediğim alın terine saygıdır. Örneğin adam 8 saat ayakta ameliyat yapmış, bu emeğe saygı duymak gerekir.
Üçüncü olarak, özellikle genç akademisyen arkadaşlara yani Yardımcı Doçent ve Doçent arkadaşlara yurt dışı imkanı tanınmalı özellikle hiç yurt dışına gitmeyenler mutlaka gönderilmelidir, bunun imkanları araştırılmalıdır. Bilimsel yayınlara ve projelere gerekli teşvikler verilmelidir. Mesela, bir Kimya projesi bugünün şartlarında 25 bin TL ya da 75 bin TL gibi komik bir parayla gerçekleştirilemez. Gerçekten orjinal ve özgün bir eser ortaya çıkaracak bir proje yapmak istiyorsak bu projenin destekleme alt limiti birkaç milyon TL'den başlamalıdır. Kimyayı Fen Fakültesi Öğretim Üyesi olduğum için örnek veriyorum. Aynı şeyi, mühendislik, tıp, ziraat, veterinerlik, eczacılık, diş hekimliği ve sosyal bilimler gibi diğer disiplinlere de teşmil edilebilir.
Lojman meselesine gelince; bütün akademik ve idari personele birer lojman verilemeyeceği açıktır. Ancak şu anda kampüs içerisinde atıl duran eskiden bir başka üniversitenin yurdu olan binalar gibi yerler ve ayrıca şimdilik bende mahfuz olan lojmanlara yakın birkaç bina boşaltılarak ve bunların işlevleri daha bağımsız ve çevresi ile işlevsel, yeni yapılacak binalara aktarılarak yer kazanmak mümkündür. Fiziki altyapı, lojman ve bina yapımında benim temel yaklaşımım "yıkma! yapılana ilave et" düsturu olacaktır. Yani esas olan üniversiteyi büyütmek ve mükemmel hale getirmektir. Örneğin Seyrani Ziraat Fakültesi Merkez Kampüsü ve Develi Kampüsü adı altında iki bağımsız kampüsten oluşmaktadır. Birinci ve dördüncü sınıf öğrencileri eğitim ve öğretimini merkez kampüste almaktadır. İkinci ve üçüncü sınıfa geçen öğrenciler ise Develi Kampüsünde eğitimlerine devam etmektedirler. Böyle parçalanmış bir eğitim olamaz. Yani mutlaka Develi Kampüsü merkeze taşınmalıdır.
Bu başlık altına uymuyor ama üniversitenin yolları da mümkün olduğu ölçüde bir çizgi haline getirilmeli ve park problemi yüz elli bin nüfusun ihtiyacını karşılayacak şekilde çözülmelidir.
Hocam son olarak idari personel ile ilgili neler söylersiniz?
Bildiğiniz gibi idari personelin ne yazık ki oy verme hakkı yok. Bence üniversite bir bütün olduğuna göre her şeyden önce bir rektörlük seçimi üniversitenin temel paydaşları olan öğrenci, akademik personel ve idari personelin katılımı ile gerçekleştirilmelidir. Ne yazık ki bu bugün mümkün görünmüyor. İdari personelin hak edişleri ve yükselişlerinde liyakat, kıdem gibi objektif değerler ve kriterler dikkate alınmalıdır. Bir daha söylüyorum: "Adalet diye bir şey var arkadaş" demesin kimse!
Son olarak söylemek istediğiniz bir kaç şeyi de alabiliriz.
Şimdi aklıma geldi: Yukarılarda bir yerde söylemem lazım gelirdi ama burada söyleyeyim. Üniversitemiz yaklaşık elli beş bin öğrenci, on bin personel olmak üzere altmış beş bin gibi nüfustan oluşan büyük bir topluluktur. Bu demektir ki Anadolu'daki herhangi 25 şehirden birinin nüfusu kadar bir nüfus bu kampüste yaşamaktadır. Misafirleri hesaba katmıyorum bile. Bu şartlar altında yeterli sosyal mekanlara ihtiyaç duyulacağı izahtan varestedir. Örneğin sekiz bin beş yüzü öğrenci ve bin beş yüzü personel olmak üzere on bin kişinin üzerinde bir nüfus yemekhane hizmetlerinden faydalanmaktadır. Niçin yemek çeşitleri artırılmasın? Niçin ikinci öğretime yemek hizmeti verilmesin?, Niçin seçme şansı tanınmasın? Ayrıca üniversite öğrencilerinin ve personelinin zamanını geçirdiği kantinlere belirli bir kalite standardı niçin getirilmesin? Niçin kampüs çevresi tamamen yürüyüş ve bisiklet yolu haline getirilmesin? Bunlar yapılması zor şeyler mi?
Hocam beni de heyecanlandırdınız. Eğer bisiklet yolu yaparsanız, o yola bisiklet sürmesi için oğlumu ben de göndereceğim. Hocam son bir sözünüz var mı?
Teşekkür ederim efendim.