DEVELİNİN SİNEMA BELGESELİ

Sinema, insanı eğlendirirken bazen güldürür, bazen ağlatır, kitlelerin nabzını tutar, yön verir, kısaca toplumsal bir olaydır. Develinin kültürel anlamda gelişiminde tiyatronun ve sinemanın katkısı yadsınamaz. Develi'de sessiz sinema ile başlayan yarım asırlık sinema öyküsü:

 Sinema, insanı eğlendirirken bazen güldürür, bazen ağlatır, kitlelerin nabzını tutar, yön verir, kısaca; toplumsal bir olaydır. Develinin kültürel anlamda gelişiminde tiyatronun ve sinemanın katkısı yadsınamaz. Develi’de sessiz sinema ile başlayan yarım asırlık sinema öyküsü:

 Kadir Özdamarlar “Develi’de Eğlence Kültürü’nde Sinema ve Yeri” adlı makalesinde;  Develi’ye ilk filmin 1932‘lerde geldiğini yazıyor. İlk gösterime giren film ise: Minür Nurettin Selçuk’un “Aşığa Bağdat Sorulmaz” filmidir. Diyor. O zamanın belediye başkanı Abdulhadi Erdoğan’ın gayretiyle seyyar bir makine ile oynatılmış.  Develi’de sinema gösterimleri 1936’lı yıllarda Halkevi’nin kuruluşu ile birlikte Halkevi Salonu’nda devam ediyor. Develi Rüştiye’sinin altında, bugünkü belediyenin bulunduğu yerdeymiş. Araştırmalarım;  Develi Halkı’nın sinema, tiyatro, konser, sihirbaz vb. gibi gösteri sanatlarıyla bu yıllarda tanıştığını gösteriyor. Kayseri civarında seyyar sinema makinesi ve jeneratörüyle ilçelerde ve köylerde sinema gösterimi yapan sinemacılarımız vardır. Çoğu unutulsa da bunlardan birinin Tomarzalı Ali Uzunoğlu olduğu bilinmektedir. O devirde uygun mekân olmadığı için kiliseler, kahvehaneler, ahırlar sinemaya dönüştürülmüştür.
Araştırmalarım sonucunda tespit ettiğim Everek’te sessiz sinema gösterimi, 1940 yıllarının ortalarında Halil Efendinin kahvesinde devam ediyor. Eski Pazar yerinde Merhum Şıhlılı İzzet Özdoğan’ın dükkânının yanındaki üstü otel olan kahvenin sahnesi varmış. Uzun çarşı ve Melekgirmez Sokağının canlılığı, uygun geniş bir mekân olması, gösteri sanatlarının burada yapılmasının nedeni.
İlk Yazlık sinema eski karakol ile Köylüoğluları’nın evinin arasında bir yerdeymiş. Eski benzinliğin arkasında kalırmış. Yazlık sinema, gösteri alanı olarak da kullanılmış.
1960’lı yıllardan benim hatırladığım Kadir Bey’in kahvehanesi (Körünoğlunun kahvesi), Develi’nin üçüncü sinemasıdır. Maşandız’ın ekmek fırınının üstünde şimdi ki Kemeraltı Etli Pide Salonunun karşısındaydı. Develi’nin eski çeşmelerinden biri de fırının önündeydi. Bir zamanlar Ziraat Bankası olarak da kullanıldı.
Elli yıl önce Cumhuriyet Meydanı’nda biri kahvehane diğeri de gazino olarak faaliyet gösteren iki mekân vardı. Belediye Binası da bu meydana bakar, bayramlar bu meydanda kutlanırdı. Belediye Gazinosu, o yıllarda Develi’nin en geniş kapalı alanı bulunan yeriydi. Toplantılar, geceler ve düğünler orada yapılırdı. Belediye Bahçesi’ne merdivenleri ve açılan kapısı vardı. Belediye bahçesindeki yazlık sinema Develi’nin 2. yazlık sinemasıdır. Sinemanın Kayseri’deki Serüveni adlı kitapta Yaşar Elden bu konu ile ilgili şu bilgilere yer vermiş: ”Belediye parkı olarak tanzim edilen alanda yaz aylarında sinema kurulur ve Develililerin ihtiyacına cevap verirdi. Tahta sandalyelerin kullanıldığı sinemada, sandalye eksikliği sebebiyle, insanlar iki kalın taşın üzerine koydukları kalaslara oturarak film seyredelerdi.”
Bu meydandaki iki büyük mekânın (kahvehanelerin) her ikisi de kesme taştan yapılan eski binaydılar. Fakat tarihi bir özellikleri yoktu. Belediye Gazinosu, eski belediyenin üst tarafındaydı. İşletmecileri Berber Ali, Paşalının Osman Ağa ve daha sonra Topal Sayit’ti. Ben son işletmecisini hatırlıyorum. Belden aşağısı sakat olduğu için sol tarafta çay ocağının yanında, yüksekte bir yerde yorgana sarınıp otururdu.
Kadir Beyin Kahvesi’nin arkasında, derenin kenarında, yazlık üstü açık yeri vardı. Gündüzleri kahvehane, akşamları sinema olan bir yerdi. Sinemaya birkaç kez gittiğimi hayal meyal hatırlıyorum. Fakat zihnimde kalan; perdeye yakın ayakta film seyrettiğimdir. Okuldan sınıf ile birlikte gittiğimiz film, başrolünü Zeynep Değirmencioğlu’nun oynadığı “Ayşecik Şeytan Çekici”adlı filmdi. Konusu; birbirlerinden ayrı yaşayan annesi ile babasını barıştırıp, mutlu ve sıcak yuvasına kavuşan bir kız çocuğunun öyküsünü anlatıyordu. Her akşam ve hafta sonları sinema oynar mıydı pek hatırlamıyorum. Eski Pazar yerine ve Kattaş’ın hanına cambazlar gelir, gösteri yaparlarmış. Develi’nin ortaokul gibi, lise gibi, sinema gibi, ilkleri bünyesinde barındıran, kültürlü insanlar yetiştiren bir kent kültürüne sahip olduğudur.
LALE SİNEMASI NAMI DİĞER (HASIR GÜRBÜZ SİNEMASI)
Sinemanın işletmecisi Gürbüz Yurtgüven’di. Merhum Hayrettin İstanbullu’nun yeğeni olarak bilinirdi. Benim tespitlerime göre 3. yazlık sinema, Meteris meydanının sol tarafında, etrafı duvarlarla çevrili yerde bulunan “Lale Sineması’dır”. Duvarların üzerinde perdenin gözükmemesi için hasırlar ve kaput bezinden paravanlar vardı. Hasırlarla çevrili olduğu için, “Hasır Gürbüz Sineması” diye anılırdı. Sinema, yaz akşamlarının vazgeçilmez eğlencesiydi. Develi Lisesi’nin Meteris Meydanı’na bakan kısmında yer alırdı. Burada altmışlı yılların starı merhum Yıldıray Çınar’ın başrolünü oynadığı “Yeşil Kurbağalar”  filmini seyretmiştim. Lale Sineması’nın 1962 yılında bir yaz devam ettiğinin Gürbüz Bey’le görüşmemde öğrendim. Film almak için Adana’ya gidermiş. Kalitesiz filmler olduğu için film temininde zorlanmış. Sinema için Kayseri’de sandalye ve tabure yaptırarak mücadele vermiş. Ancak bir yıl dayanıp zararla sinemayı kapatmış.O zamanlar böyle bir işletmeciliğe soyunmak çok zor iş. Bu işi bir sezon içinde olsa başardığı için Gürbüz Bey’i tebrik ediyorum.
Develi’nin tek eczacısı Necati Erk’in evinin damından sinemanın perdesi gözüktüğü için konu komşu film seyretmeye gelirlermiş. Necati Bey çok dürüst ve kibar bir insandı. Film seyredenlerden para toplar ertesi gün Gürbüz Bey’e verirmiş.
Meteris Meydanı’nda bazen motosiklet gösterisi yapan Akrobasi grubu gelir gösteri yapardı. (Üçkardeşler Motosiklet Üstüvanesi) Motosikletli, silindirin içinde döner, şovunun sonun da gömleğinin içine sakladığı Türk bayrağını çıkarır, gösteri alkışlarla sona ererdi. Önceleri bu meydanda, sonraları eski Pazar yerinde kasapların bugün olduğu yerde yazları cambazların ip üzerinde gösterileri olurdu. Bu gösteriyi ablamla birlikte seyrettiğimi hatırlıyorum.
BELEDİYE SEYRANİ SİNEMASI
Develi’de modern anlamda ilk kışlık sinema Belediye Seyrani Sinemasıdır. Elektrik santrali, Seyrani İlkokulu’nun karşısına, yeni yerine taşındıktan sonra santralin içi sinema olarak düzenlendi. Hemşehrimiz Şükrü Kulak o zamanlar mülkiyeti belediyeye ait olan sinemayı belediyeden kiraladıklarını anlattı. İlk işletmeciliğini Merhum “Muharrem ve Naci Kulak” kardeşler yaptılar. Daha sonra birkaç yıl Naci Kulak ve Mustafa Dandik, Ahmet Dandik birlikte sinemanın işletmeciliğine devam ettiler. Sinema Dandikler tarafından satın alındı ve sinema olarak işletildi. Bir müddet sonra da modern ekmek fırını olarak Develi’ye hizmet etti.
Sinema o günlerin vazgeçilmez eğlencelerinin başında geliyordu. Altmışlı yılların sonunda TRT Televizyonu tek kanal olarak Ankara’da paket yayına başlamıştı. Türkiye’de televizyonculuk yeniydi. Program akşamüzeri başlardı. Yayının sonunda saat 12.00’de, askerlerin uygun adım yürüyüşleri, Anıtkabir’e çelenk koymaları ve İstiklal Marşı’nın okunması ile sona ererdi. İlk defa Ankara’da siyah beyaz TRT Televizyonu’nda da Ayhan Işık’ın “Şahane Züğürtler” adlı filmini seyretmiştim. Her evde televizyon olmadığı için, misafir bulunduğum evde televizyon seyretmek için konu komşu gelmişti. Fakat Develi’ye televizyon yayının gelmesi yıllar sonra gerçekleşti.  
Sinemada bir film iki gece bir gündüz gösterilirdi. İlk gün film beğenilmezse ertesi gün gösterimden kalkar, hafta sonu gösterilmezdi. Beğenilirse hafta sonu gündüz matinesinde oynatılırdı. Seyrani Sineması’nda ilk seyrettiğim film, en iyi sinema filmleri arsında gösterilen “Kwai Köprüsüydü.”Zaten sinema bu filmle perdelerini açmıştı.  Konusu; ikinci dünya savaşında bir Japon esir kampında esir alınan İngiliz askerlerin öyküsüydü.
Seyrani Sinemasında gündüz matineleri Çarşamba, Cumartesi, Pazar 13.30’da başlar, 15.00’de sona ererdi. Sinema bitince elektrikler kesilirdi. Hava kararmaya başlayınca tekrar ışıklar yanardı. Taki 23.30’da işaret verildikten sonra, her taraf zifiri karanlığa bürünürdü. Bu günler dışında çok özel durumlarda, hastanede bir ameliyat olursa elektrik santrali çalışırdı. Yıllar sonra hiç kesilmeyen elektriğin olması, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin göstermektedir.  
SİNEMA 50 KURUŞ , NACAA..!  25    
Asıl mesleği kasaplık olan Merhum Naci Kulak, kardeşi Muharrem Kulak ile birlikte Seyrani Sineması’nının işletmeciliğini yaptı. Sinema bileti gündüzleri 50 kuruştu. Perde olduğunda beş dakika arada çocukların sinemaya girmek için –Nacaaa.. !  25 diye bağırırlardı. Bunun anlamı; “yirmi beş kuruşumuz var perde oldu bizi de içeri al” demekti. Bazen rahmetli Naci Kulak enselerine ufaktan bir tokat vurur gibi yapar, 25 kuruşu Nacaa’nın avucuna bırakan çocuklar, koşarak içeri girerlerdi. Bazen de perde arasında sinemanın kapısında bekleyen çocukları Nacaa parasız içeri alırdı. Gündüz matineleri full olduğu için, salonun kenarına ayakta dizilerek filmin ikinci yarısını seyredelerdi. Merhum Muharrem Kulak sinema ile pek ilgilenmezdi fakat ara sıra geldiğinde, kapıda bekleyen çocukları parasız içeri alırdı. Muharrem Ağabeyin oğlu Yaşar Kulak babasına vekâleten sinema ile ilgilenirdi. Sinemada ön taraf 50 kuruş arka taraf ve balkon 75 kuruştu. Balkonda yer göstericiler vardı. Fakat para almadan yer gösterirlerdi. Hâlbuki şehirdeki sinemalarda yer göstericiye parayı vermezsen, gözüne ışığı tutar, parasını mutlaka alırdı. Sinemanın her hafta müdavimleri gençler oturacakları yerlerin numaralarını ezbere bilirlerdi. O yıllarda yazları rekabet yapan sinemalardan biri kapanınca, sadece Saray Sineması kaldı.                                                              
Bir tahtanın üzerindeki film afişini, mahalleleri sokak sokak gezdiren çocuklar, sinemaya bedava girerlerdi. Sinemaya Aygösten’den, Tirem’den gelen olmayınca Naci Aaa, afiş gezdiren çocukların oraya gitmediklerini hemen anlardı. –‘’Seyranı Sineması’nda saat 13.30’da Göksel Arsoy’un ‘Altın Çocuk Beyrut ta’  filmi oynayacaktır’’, diye bağırarak afiş gezdirirlerdi. Çocuklar, kartondan bir huni yaparlar, seslerinin daha fazla çıkmasını sağlarlardı. O zamanlar bu yolla seyirci toplanırdı.
Sinemaya bazen bir turne tiyatrosu, bazen Anadolu turnesine çıkmış bir konser, bazen bir sihirbaz,  Zati Sungur, Mandırake gelir, bazen de kutlamalar, özel geceler yapılırdı. 
Siyah beyaz gösterilen filmler, sonra kısmen renkli, daha sonraki yıllarda tamamen renkli olarak çekilmeye başlandı. Tanınmış bir topluluk, bir tiyatro ve konser geldiğinde araba içinde hoparlörle anonslar yapılarak halka duyurulurdu. Filmler o kadar coşku ile izlenirdi ki, kötü adamların yakalanışı alkışlanır, heyecan doruğa çıkar, ıslıktan konuşulanları duymak imkânsız hale gelirdi. Metin Erksan’ın Berlin Film Festivali’nde birincilik ödülü kazanan (Altın Ayı Ödülü) Susuz Yaz filmini siyah beyaz olarak, Seyrani Sineması’nda seyretmiştim. Hülya Koçyiğit, Erol Taş, Ulvi Doğan başrollerdeydiler. Sıcaktan, havasızlıktan kan ter içinde hamamdan çıkıyor gibi çıkılırdı sinemadan. Seyrani Sinemasında soyadını hatırlayamadığım Mete Bey bir müddet makinistlik yaptı. Daha sonra uzun zaman makinistlik yapan Kahraman ağabey vardı. Ondan sonra radyocu Cemil ağabey, daha sonra da Aziz Usta’nın oğlu Ali Yüksel makinistlik yaptı. Makinist Ali kömürü geç değiştirince, salon ‘makiniiiissst’ diye bağırır, ıslıktan kulaklarımız sağır olurdu. Bazen de ses kesilir, film kopar yine salon ıslıktan inlerdi. Kömürlü sinema makinelerinin yerini, gelişen teknolojiye göre imal edilen makinelerin lambalıları aldı. Film perdeye yansırken makinist sürekli yanan kömürleri takip etmek zorunda kalmadı. Film kesilmeden sonuna kadar seyredildi. Develi’de sinemada karaborsacılık yapılmamıştır. Develi’nin sinema işletmecileri gözü, gönlü tok ve sevecen insanlardı.
YAZLIK SARAY SİNEMASI
Yazları Dandikler’in Saray Sineması, yazlık sinema olarak bir süre perdelerini açtı. Sinemanın işletmecisi merhum Mustafa Dandik’ti. Genellikle yabancı filmler gösterilirdi. Sinemanın önünde çekirdek satan çocuklardan geçilmezdi.-‘’Üç bardağı yirmi beşe şemşamer, deve dişi gibi bunlar, yemeden alma, iri iri taze gavruk bunlar’’ diye bağırırlardı. Yazlık sinemada çekirdek yemek serbesti. Seyrani Sineması’nda sahnenin bir tarafında ”Kabuklu Yemiş Yasaktır”, diğer tarafında da “Sigara içmek Yasaktır” tabelaları vardı. Sigara içilmezdi fakat çekirdek yasağı tabelasına pek uyulmazdı.
Saray Sineması daha sonraki yıllarda modernize edilerek üzeri kapandı. Aşağısı birinci ve ikinci kısım, yukarısı balkondan ibaret, sahnesi olan modern bir sinema olarak hizmete girdi. Balkon giriş katta, aşağı kısımlara merdivenle inilirdi. Balkon gündüzleri Seyrani Sineması’nda oluğu gibi kadınlara aitti. Seyrani sineması’nda daha büyüktü fakat Seyrani Sineması’ndaki localar Saray Sineması’nda yoktu. Bu iki sinema bir süre birbiriyle rekabet yaptı. Seyrani Sineması dağılırken sinemadan çıkanların, resmigeçidi andıran görüntüsü hala gözümün önünde canlanıyor. Sinemanın etrafına sıralanan gençler sinema dağıldıktan sonra en son oradan ayrılırlardı.
Yıllarca Develinin tek eğlencesi, Yeşilçam’ın starları; Göksel Arsoy’un, Ayhan Işık’ın, Yılmaz Güney’in, Ediz Hun’un, Belgin Doruk’un, Filiz Akın’ın, Türkan Şoray’ın, Hülya Koçyiğit’in, Fatma Girik’in başrolünü oynadıkları eski Türk filmlerinin gösterildiği Seyrani Sineması kapanarak, yerini modern ekmek fabrikasına bıraktı. Saray Sineması tek başına halkın bu özlemini uzun yıllar giderdi. Saray Sineması 1976 yılında “Yemen Türküsü” filminin ardından kapandı. Televizyon yayınlarının başlaması sinemaların kapanmasına sebep oldu. Develi’nin tek kitapçısı, gazeteci merhum Durmuş Yavaş’ın dükkânının önünde, Kayseri’den gelen gazete arabasını bekleyenler azaldı. Fakat yazılı basın önemini hiçbir zaman kaybetmedi. Develide okuma yazma oranı artarak devam etti. Sessiz sinemadan, tamamen renkli filmlere, TRT 1 den çok kanallı özel televizyonlara kavuştuk.
SİNDELHÖYÜK’TE YAZLIK SİNEMA VE DEVELİ’DE KILIÇ SİNEMASI
‘Sinemanın Kayseri’deki Serüveni’ adlı yeni yayınlanan kitabında Yaşar Elden, Develi’de sinema ile ilgili şu bilgileri vermiştir. Develi Belediyesi Basın Yayın Müdürü Nezir Ötegen’den aşağıdaki bilgileri almıştır. Develi ve çevresinde sıra dışı yaşayan insanlardan, sinema tutkunlarından ve beyaz perdeye gönül verenlerden “Sindelhöyük Kasabası’ndan İsmail Kılıç’ın 1974 yılında yazlık sinema kurarak işletmeye başlamıştır. Eş ve dostlarına film gösterimi yapan İsmail Kılıç, seyircinin yetersiz olduğu kanaatine varıp yazlık sinemayı kapatıp Develi’ye gelerek “Kılıç Sineması’nı” kurmuştur. Eski Jandarma karakolunun yanında bodrum katında hizmet veren sinema, daha sonra Emmioğlu Etlipide Salonunun olduğu yerde, 1980 yılına kadar Fazlı Soylu ile birlikte hizmet vermiştir.”Yeşilçamın o zamanda içinde bulunduğu durum ve televizyonun etkisi, sinemaya karşı ilginin azalması yüzünden perdelerini kapatmak zorunda kalmıştır. Mekânı pek uygun olmayan ve film seçimindeki yanlışlıklar, bu sinemanın daha fazla yaşamasına müsaade etmemiş, Bu sebepten Develi’ye diğer sinemalar kadar olumlu yönden katkısı olmamıştır.
MEHMET ORAL’IN SOKAK SİNEMASI
İstiklal İlkokulu öğretmenlerinden Mehmet Oral, 1975 yılında Aşağı Everek’te, Büyük Küllük’teki evinin bulunduğu Orak Sokakta “Sokak Sineması” gösterileri yapmıştır. Evinin duvarına beyaz perde gererek eş ve dostlarına yıllarca ücretsiz film oynatmıştır. Bu tarz bir sokak sineması örneği hiçbir yerde görülmemiştir. Bu vesile ile ilkokul müdürüm Merhum Oral’ı rahmetle anıyorum. Türkiye’de sineması olmayan illerde trenlerinin bir kompartımanı sinema solonu olarak düzenlenerek hizmet vermiştir. Kısaca; sinemanın kültürümüze etkisi yeni yer görme ve gezme tutkusu ile birleşince insanların ufkunu açmış, kültürlü insanlar yetişmesine büyük katkı sağlamıştır. Dünyanın büyüklüğü, iletişim alanında yapılan yeniliklerle küçülmüştür. Bilgiye ulaşım globalleşme sonucunda kolaylaşmıştır.
SİNEMALARDAN KÜLTÜR MERKEZLERİNE
Eski Saray Sineması Develi Belediyesi tarafından yeniden düzenlenerek “Mustafa Aksu Kültür Merkezi“ olarak, 10 Şubat 2011 yılında Enerji Bakanımız Taner Yıldız tarafından açılarak hizmete girdi. Kültür etkinlikleri için yıllar önce var olan mekân tekrar kazanılmış oldu. 2011 tarihinde kapanışından 35 yıl sonra sinemaseverlere “Kurtlar Vadisi Filistin” filmiyle perdelerini açtı. Hizmete açılan kültür merkezinde yeniden Develi’de “Sinema Günleri”başladı. Develi Belediye Başkanı Sayın Recep Özkan’a, Sayın Muzaffer ve Nafiz Aksu’ya, ailesine ve emeği geçenlere Develililer adına teşekkür ederim. Kültürümüzün yaşatılmasında ve Develi’mizin gelişmesi için bu tür mekânlara ihtiyacımız vardı. Bu mekân olamasaydı Fetih 1453 sinema filmini Develi’de bir ayda altı bin kişi seyredemezdi.
1970’li yıllarda Kayseri, Anakara ve İstanbul ile telefonla görüşmek için postaneye telefon yazdırıp saatlerce beklenilirdi. Bazen telefonun cızırtısından, mesafenin uzaklığından bağırarak konuşmak zorunda kalınırdı. Manyetolu telefon santrallerinden, otomatik telefon santrallerine kavuştuk. Mutfakları süsleyen tel dolaptan buzdolabına, Kasap Seyit Çeşmesinden merdaneli çamaşır makinesine, çalı süpürgesinden elektrik süpürgesine, kömür ütüsünden elektrikli ütüye geçildi. Ayakkabıdan giysiye her şey gelişerek değişti. Soğuk kuyu lastiklerin naylonların yerini, iskarpin ısmarlama daha sonra fabrika yapımı ayakkabılar aldı. Sofraları süsleyen renkli tahta kaşıkların metalleri çıktı. Bakır tabakların, tasların, kirpiklilerin, lengarilerin yerine önce naylon ve melaminleri sonrada porselenleri ve çelikleri çıktı. Otomobillerin çoğalması ve aşama kaydetmesi, mesafeleri kısalttı. Kayseri dışında ilk defa Ankara ve İstanbul’a kitli pazar dışında direk karşılıklı otobüs seferleri yapıldı. Nüfusun artışı, verimsiz kıraç toprakların insanlara kâfi gelmemesi arayışlara itti. İş ve aş uğruna köylerden kasabalara, Develi’den büyük kentlere ve hatta yurtdışına göç başladı. Her alanda değişim ve gelişimin ayak sesleri hissedildi. İleri görüşlü Develi insanının azmi, çalışkanlığı Develi’yi bu günlere taşıdı. İşte bu günlere böyle geldik.
Develi’nin gelişmesinde, eğitimli, kültürlü insanların yetişmesinde, ortaokulun, daha sonraki yıllarda lisenin açılması, önemli rol oynamıştır. Develi’de PAKSA Ziraat Fakültesi ile başlayan Hüseyin Şahin Meslek Yüksek Okulu ile devam eden Seyrani Kampusu’nun ileriki yıllarda hayırsever hemşehrilerimizin yapacakları ek binalarla “SEYRANİ ÜNİVERSİTESİ” olması dileğimi burada bir kez daha yineliyorum.
Erciyes Üniversitesi Develi’de bulunan Seyrani kampüsüne yaptırılan bir kongre ve kültür merkezine daha sahip oldu. Erciyes Üniversitesi tarafından düzenlenen açılış törenine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Çetin, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Belediye Başkanı Recep Özkan, Belde Belediye Başkanları, Sivil Toplum Kuruluş Temsilcileri, Öğrenciler ve Develi halkının geniş bir katılımıyla, hayırsever Dr. Sami Tutum tarafından merhum babası Mehmet Hidayet Tutum adına yaptırılarak, Erciyes Üniversitesine bağışlanan “M.Hidayet Tutum Kongre ve Kültür Merkezi” Develi’mize hayırlı olsun. Bu mekanı kazandıran Dr. Sami Tutum’a tüm Develiler adına teşekkür ederiz.
Develi’nin kent kimliğinin yaşatılmasında, yöre insanın duygu ve düşünce hayatına olumlu etkiler yapan Develi’nin sinema işletmecilerini bir kez daha anıyorum.
NOT:Yazıma katkılarından dolayı Sayın Kadir Özdamarlar’a, Şükrü Kulak’a ve Uğur Özdağan’a, Gürbüz Yurtgüven’e, Kenan Arıkan’a, Nezir Ötegen’e, Yaşar Elden’e teşekkür ederim.
   

Bakmadan Geçme