Dededen toruna aksamayan hizmet

"Benim kısmetim çay bardağındaymış " sözlerinin sahibi Kaplan Uzun, yeni nesil gençlere de, dedelerine de çay satarak hizmette kusur etmemiş, hep saygı görmüş. Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Cumhuriyet Mahallesi Vakıf Pasajı'nda 9 yaşında başlayarak, yarım asırdır sürdürdüğü çaycılık mesleğini, sigaraya getirdiği yasakları, güzel çayın sırrını ve bu işi nasıl severek yaptığını anlattı. İş ve aile hayatındaki başarısının arkasında her zaman bir kadın durduğunu inkr etmeyen yürekli erkeklerden biri o. Sezar'ın hakkını Sezar'a veren Kaplan Uzun eşi Zerrin Uzun'a olan minnettarlığını her fırsatta dile getiriyor.

 "Müşterilerime asla arkamı dönüp oturmam" diyerek işine ve müşterilerine olan saygısını gösteren Uzun, "Bu işe başladığımda çok küçüktüm, çalışmadan bir şey olunamayacağını, hangi meslekten olursanız olun, işinizi severek yapmazsanız başarının kazanılmayacağını anladım ve işimi büyük bir aşkla yaptım. Hem çalışanlarıma hem müşterilerime her zaman sevgiyle yaklaştım. İnsanların buraya gülerek gelmesi benim en büyük mutluluğum." dedi.

Kaplan’la kaliteli çaylar eşliğinde yaptığımız tatlı muhabbet şöyle;

ZAMANIN YETMEDİĞİ ÇOCUKLUK

Bu mesleğe nasıl başladınız?

1960 yılında ailemle birlikte köyden Kayseri’ye geldik. 9 yaşında çalışmaya başladım. 7 kardeşiz, durumumuz da çok iyi değil, çalışmak zorundaydım. Sabah saat 4’te kalkıp çay ocağına giderdim, ‘Dostlar çay ocağı’ vardı o zaman, burada çırak olarak çalışmaya başladım. Çay ocağında işim bittikten sonra okula giderdim 12'de okuldan çıkar, dersimi yapar, daha sonra da boyacılık yapardım. Akşam yemek yedikten sonra  gece 11'e kadar da kahvede mısır patlağı satardım. O zaman ‘bir gün neden 24 saat, bir hafta neden 7 gün?’ diye çok kızıyordum. Zaman yetmiyordu çünkü, iki yıl sonra çalıştığım yeri devraldık. O zamandan beri burada bu işi yapıyorum.

Daha sonra üniversite sınavına girdim Erzurum Atatürk Üniversitesi kimya bölümünü kazandım. Fakat maddi sıkıntılardan dolayı gidemedim. Kayseri'de Meslek Yüksek Okuluna yazıldım. Okul bittikten sonra birkaç kez devlet memurluğu yapma fırsatı geçti elime. Ama gitmedim. Herhalde bizim kısmetimiz çay bardağındaymış.

56 yıldır burada çaycılık yapıyorsunuz. Müşterilerinizle, çalışanlarınızla ilişkiniz nasıl?

 Buraya gelen müşterilerin hepsi seçkin insanlar. Ben müşterilerimin kaç bardak çay içtiklerini saymam, parasını vermeden kalkıp gitseler bile bir şey söylemem. Çünkü bilirim o an sohbete dalmıştır.  Unutmuştur. Sonra hatırlayınca mutlaka getirir.  Bütün esnaf bizden çay içiyor. İlk önce dedelerine çay verdim, şimdi torunlarına çay içiriyorum. Komşularımızla esnaf arkadaşlarla hep güzel diyalog içinde olduk. Kimseyle kavgamız olmadı. Buradaki bütün arkadaşlarım paraya sıkışsam ya da bir ihtiyacım olsa bana yardım ederler, ben de aldığım şeyi geri veririm. Randevuma, bir de borcuma sadığımdır.

“ÇIRAKLARI KARNELERİNE GÖRE ALIYORUM”

Yaz tatilinde çalışmak için yanıma gelen çocukların karnelerine bakıyorum,  eğer karnesi iyiyse işe alıyorum değilse ‘sen kendin için bir şey yapmamışsın ki bizim için yapasın’ diyorum. İşim bittikten sonra vaktim olursa elemanlarımı İngilizce, matematik, tarih derslerine çalıştırıyorum,  sınavları varsa kendimden fedakarlık yapıp onlara yardımcı oluyorum. Şu anda onların arasından hakim var, doktor var, öğretmen var, ziyaretime geliyorlar, mesaj atıyorlar, bu benim için büyük mutluluk.

Çocuklara sevgiyle yaklaşıp onları kazanmak lazım, onların psikolojilerini iyi anlamak lazım. Buraya gelen hiç bir müşteri benim çalışanlarıma ‘çaycı lan’ diyemez. Ben de dedirtmem, çünkü o çocuk bizden gördüğü şeyi yapacak. Çocuğu yönlendiren toplum olmalı.

“DEVLETTEN 5 YIL ÖNCE SİGARAYI YASAKLADIM”

Sigarayı nasıl bıraktınız? Çay ocağında sigara yasağı koyma fikri nasıl gelişti? Aldığınız ödülden bahseder misiniz?

Askere gittiğimde evliydim. Bir gün askerde bir ağacın altında sigara içerken kendi kendime ‘benim evim yok, arabam yok, buna rağmen sigara içiyorum, bu çok yanlış bir hareket’ dedim. Benimle aynı işi yapan adam sigara içmiyor, evi var, arabası var. Ben sıkıntı çekiyorum, o zaman karar verdim sigarayı bırakmaya… O günden beri içmiyorum.

Ailem ve çevremdekileri uyarıyorum, sokakta sigara içenleri gördüğümde güzel bir dille yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Sigara yasağından 5 yıl önce sigarayı çay ocağında yasakladım. Kendi kendime şunu dedim; "eğer benim kısmetim sigara dumanına bağlıysa açlıktan ölsem daha iyi." ‘Sigarayı bırakana bir yıl çay bedava’ diye gazeteye de ilan verdim.

Yaptığımız bu çalışmalar internet ortamına düşünce Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Genel Sekreteri beni aradı.  Ankara’ya davet etti. Bana ödül verdiler. Dönemin Meclis Başkanı Köksal Toptan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Genel Başkanı Elif Dağlı ile tanıştık. ‘Ülkemizde sigarayı bıraktırmak için neler yaparız?’ onları konuştuk.

Benim çalışmalarım sürerken bazı firmalar, sigarayı bıraktırma ilaçları getirdiler. ‘Bunları sat, sana şu kadar para verelim’ dediler. Ben yaptığım işin manevi değeri bozulur diye kabul etmedim.

"AĞACIN ÖNÜMDE EĞİLDİĞİNİ GÖRDÜM"

İnsanlara ‘sigarayı bırakın, onun yerine Türkiye'nin herhangi bir yerine fidan dikin’ mesajını ilettik. Daha sonra bu fikirden yola çıkıp, Orman Bölge Müdürlüğü’ne müracaat ederek, köyümüze 300.000 adet çam fidanı diktirdik. 

Daha sonra fidanları diktiğimiz bölgeye gittiğimde ağaç dallarından birinin bana doğru eğildiğini gördüm. Etrafta rüzgar da esmiyordu. O dal bana ‘hoş geldin!’ der gibi eğildi, eğildi. Bu olay beni çok duygulandırdı.

SEVGİNİN OLMADIĞI YERDE BAŞARI DA, HUZUR DA OLMAZ!

Çayı güzel demlemenin sırrı nedir? Bu meslek sırrınızı bizimle paylaşır mısınız?

Bildiğin iyi şeyi paylaşınca değer kazanır. Bunu saklayıp seninle mezara gittikten sonra bir anlamı kalmaz. Bana gelip çayı nasıl yaptığımı soruyorlar açıklıyorum. Benim ekmeğime mani olacak diye düşünmem. O insanın bir iş yeri açıp da ekmek yemesi beni mutlu eder ve görüştüğümüz zaman ilk sorduğum soru ‘işlerin nasıl?’ olur.

Biz çayı demlerken en çok temizliğe önem veriyoruz. Kötü bir çayı telafi edebilirim ama pis bir bardağın telafisini yapamam bunu müşterimin kafasından silemem. İyi çay demlemeye gelirsek… Çaya kaynayan suyu dökmektense, kaynamış ve beklemiş suyun üzerine çayı koymak daha iyi demlenmesini sağlar. Vaktimiz varsa bu şekilde yapıyoruz.  Çayı Altınbaş, Tekelin Filiz’i, Akfa markalarını kullanarak demliyoruz. Bunların dışında bir şey daha var ki, her insanda olan yerine göre kullandığımızda herkesin mutlu olduğu sevgidir. Sevginin olmadığı hiçbir yerde başarı da olmaz, huzur da... Yaptığım işi severek yapıyorum, bu işi bırakamam. Ramazan gelince vakit geçiremiyorum. İnsanların buraya gülerek gelmesi, yaptığım işten memnun olması,  beni mutlu ediyor.

EN BÜYÜK DESTEKÇİM EŞİM

Nereden geliyor bu sevginin kaynağı? Eşinizden mi?

Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır derler ya, gerçekten öyle. Benim eşim  Zerrin hanım da dört dörtlüktür.  Ben zaman içinde hastalandım; eşim sağ olsun gelip çay ocağını açtı. Her zaman arkamda durdu, beni destekledi. Ondan Allah razı olsun.

Eşinizle nasıl tanıştınız?

1978 yılında kaçarak evlendik. Biz Çerkes kökenli olduğumuz için bizde bir kız babasından istenmez.  Amcasından, dayısından istenir. Benim o dönemde kimsem yok, kimi gönderip isteyeceğim, eşime haber gönderip ‘nüfus kâğıdını al gel’ dedim 10 dakika sonra çıktı geldi. Ondan sonra düğünümüz oldu. Mutlu bir hayatımız var. Hasta bile olsa beni uğurlamadan, kapıya kadar geçirmeden bırakmaz. Kahvaltımı yapmadan işe gitmeme izin vermez. Eşim, her zaman en büyük destekçim.

Sizden sonra çay ocağını kime bırakırsınız?

 Bu işi layıkıyla yapacağına inandığım beni aratmayacak birisine bırakırım.

HABER/FOTOĞRAF: Nurullah Başak

Bakmadan Geçme