• Haberler
  • ÇÖZÜM ÖĞRETMENLERİ VE OKULLARI GÜÇLENDİRMEK…

ÇÖZÜM ÖĞRETMENLERİ VE OKULLARI GÜÇLENDİRMEK…

Eğitim ile ilgili konulardan bahsetmek için önce Milli eğitim öğretmenlerinin nasıl bir ortamda çalıştıklarından bahsetmek gerektiğine inanıyorum. Başarılar söz konusu olduğunda hiçbir milli eğitim öğretmeninden bahsedildiğini göremezsiniz, başarısızlık ve sınavlarda öğrencilerin 0 çekmeleri gündeme gelince milli eğitim öğretmenlerinin, milli eğitim okullarının hedef tahtasına oturtulduğunu çoğu kez hep birlikte gördük ve şahit olduk.

Milli Eğitim sistemi içerisinde en zayıf halka olarak görülen kurumlar her zaman okullar olmuştur. Maalesef veliler dışarıdan özel ders aldırma konusunda veya dersaneye verilen para konusunda en küçük bir sorgulama içerisinde olmazken, okula verdikleri yılda 50 liranın bile hesabını soruyor hatta vermemek için elinden geleni yapıyor. Bu ortamda eğitimin kalitesinin artırılması nasıl mümkün olur. Okul müdürlerinin okul temizlikleri için müstahdem görevlendirmelerinin bile sorun olduğu bir milli eğitim sistemini elbette enine boyuna konuşmak lazım.

Ama evet ama diyorum. Çünkü bu konuşmalarda, toplantılarda, konferanslarda sahadan birilerinin olması lazım. Yani eğitimin içinde bizzat bu sorunlarla iç içe olan öğretmenlerin ve idarecilerin birinci ağızdan sorunlarının ele alındığı toplantılar düzenlenmeli. İlgililer bir de bu okullara dert dinlemek için gitmelidir. Teftiş baskısı olmadan, öğretmenleri ziyaret edip dertlerini, idarecilerin sıkıntılarını dinlemek için ziyaret etmelidirler. Çoğu sadece kağıt üzerinde doldurulan birtakım kırtasiye örneklerini incelemek yerine, okulların içinde bulunduğu sorunlar ciddi bir şekilde ele alınmalı ve yerinde çözümler üretilmeye çalışılmalıdır.

Bu toplantılar kesinlikle akademik birtakım konulara da kurban edilmemelidir. Çünkü eğitim fakülteleri maalesef ayağı yere basan öneriler sunmadı bugüne kadar. KPSS sınavlarında çıkan eğitim bilimleri sorularına cevap vermeye benzemiyor eğitimin bizzat içinde olmak. Ne oradaki açıklamalar bizim öğrencilerimize uygun ve öyle öğrenci var karşımızda ve ne de o teorik açıklamalarda belirtilen bilgiler bizim eğitim ortamlarımıza uygun düşüyor.

Toplantıların amacına ulaşabilmesi için eğitimin içindeki öğretmenlerin ve idarecilerin de sözlerinin dinlendiği bir mekanizmaya kavuşabilmek gerekiyor.

Yani soru şu;  öğretmenlerin desteklenmesi ve öğretmenlerin yanı sıra okul idarelerinin de ellerinin güçlendirilmesi meselesi nasıl olacaktır? Şu andaki yapıya bir göz atmak gerekirse; Sahada olan insanları yani eğitimin içinde mücadele eden eğitim çalışanlarını dinlediğinizde, derslerine girip çıkan, öğrencisine bir şey vermek için çırpınan öğretmenlerin durumu gerçekten çok zor.

Öğretmenlerine sahip çıkma noktasında en büyük görev velilere düşmesine rağmen maalesef ülkemizde veliler taşın altına elini koymaktan kaçınıyorlar. Hele bir de “Veliler veli nimetimiz” gibi ifadelerle taltif edilirlerse ayakları hiç yere basmaz oluyor. Millet olarak eleştirmeyi çok seviyoruz. Fakat gelin bir işin ucundan tutun dendiği zaman hemen oradan uzaklaşmayı tercih ediyoruz. Bakın başarıları ile ün yapmış okullara hepsinde velilerin alın terleri vardır.

İşin içinde olan birisi olarak bir okulda başarının sağlanabilmesi için veli katkısı şarttır diyorum. Bir de tabii, öğretmenlerin konumunun güçlendirilmesi gerekiyor. Öğretmenlerle birlikte okul idarelerinin de konumlarının güçlendirilmesi şarttır.

Aslında Milli Eğitim öğretmenlerinin istediği tek bir şey var. Öğrenciler karşısında ve veliler karşısında ezilmek istemiyorlar. Bugün öğrenci öğretmen karşısında her türlü saygısızlığı yapıyor ama öğretmen bu öğrenciye kızamıyor bile. Neredeyse, ilköğretimde olduğu gibi lisede de not ile sınıf geçme sistemi öğretmenin elinden alınmış durumda. Bir sınavda bir sınıfta yüzde ellinin altında başarısız olursa o sınav tekrarlanıyor. Öylesine cin gibi çocuklar var ki. İkinci sınavı yaptırmak için ellerinden geleni yapıp diğer arkadaşlarını ayartmaya hatta ve hatta tehdit etmeye bile kalkıyorlar.

Disiplin sorunları had safhaya çıkmış durumda. Adeta öyle öğrenciler var ki onlara gardiyanlıktan başka bir şey yapılmıyor. Ama o bildiğimiz gardiyanlık değil, bütün imkanların suçlunun elinde olduğu bir gardiyanlık düşünün işte öyle bir durumla karşı karşıya öğretmenler maalesef.

Ben batı ülkelerinin eğitim ortamlarının bu kadar disiplinsiz bir eğitim ortamı olduğunu sanmıyorum. Bize şiddet yok diyorlar ama kendileri şiddetin dik alasını yapıyorlar. Yanlış anlaşılmasın öğrenciye şiddet uygulansın demiyorum ama kusura bakmayın öğrencilerin kendilerini bu kadar rahat hissettiği, kafasına göre hareket etmekte serbest olduğu ortamlarda eğitimden, eğitim disiplininden bahsetmek mümkün değildir. Bu zihniyet batılıların bize maksatlı olarak dayattığı hiç ama hiç bizim toplumumuzla ilgisi olmayan asılsız birtakım pedagojik teorilerden ibarettir. Batıdan gelenlerden dinliyoruz. Orada bir kişinin kuralları çiğnemesine asla müsaade edilmez ve en sert ceza verilir ki bir başkası aynı şekilde davranmaya kalkmasın. Hele hele aynı eğitim ortamını paylaşan kişilerin başkasının eğitim hakkını engelleyecek şekilde, rahatsız edici davranışlarına asla müsaade edilmez.

Bu trafikte böyle, insan haklarında böyle,  eğitimde böyle her alanda böyle. Ne zaman batının bu sahte değerleriyle kandırıldığımızı anlayacağız bilemiyorum. O anlatılan teorik pedagoji hikayelerinin hiçbirisi bize uymadı, uymuyor ve gelecekte de uymayacak. Bu konularda boşuna ısrar etmek milli eğitim sistemimize boşuna zaman kaybettirmektir.

Belki bu bahsettiğim konu daha başka ve uzun bir yazının konusu ama. Milli Eğitim sorunlarını bir türlü çözemeyişimizin, ezberci nesiller, tek tip zihniyete sahip nesiller yetişmesine sebep olan sistemler bize batının bir aldatmacası. Bu aldatmaca ne zamandan beri devam ediyor. Bir bakmak ve bundan kurtulmanın çarelerini bulmamız gerekli.

Bugün bu yanlış uygulamaların bizi getirdiği nokta şu anda bulunduğumuz yerdir. İnsan yetiştirmekte zorlanıyoruz, kaliteli, bilinçli ve aklı başında insan yetiştirmek bu kadar zor olmamalı aslında. Ama bahsettiğim sorunlar biraz da yapısal galiba. Mevcut yapıları sorgulamalı ve değiştirmeliyiz. Ama tabii bu bugünden yarına olabilecek bir şey değil.

Bizim geleneğimizde öğrencinin adı talebedir. Yani talep eden, neyi talep eden ilim öğrenmeyi talep eden. Bugün maalesef böyle bir öğrenci karşımızda yok. İlim talebi için değil belki de öğrencilerin en son talepleri ilim öğrenmek. Karşınızda böyle bir topluluk olmayınca iletişim de olmuyor, ilim öğrenmek de mümkün olmuyor.

En temel sorun, disiplin sorunlarının çözülmesi için gerekli olan şartların sağlanması gerekiyor. Bakın en küçük bir faaliyet yapmak için bile aklı başında, efendi öğrenci bulmakta zorluk çekiliyor. Bundan şunu kastetmiyorum. Akıllı, hareketli ve kafasını kullanan öğrencilere baskı uygulayalım onların kendini ifade etmelerine engel olalım demiyorum. Kastettiğim çok başka bir şey. Bir amacı, hedefi, gayesi olan öğrenci bulmakta çekilen zorluktan bahsediyorum. Okul dışında bir sürü olumsuz örnekle karşı karşıya bu çocuklar. Öğretmen bir dersten haftada belki de iki saat giriyor. Bir hafta boyunca başka şeylerin etkisinde kalıyor öğrenci. Burada işte biraz önce bahsettiğim veli faktörü devreye giriyor. Maalesef davranış problemleri yaşayan çocuklara bir bakıyorsunuz velilerinin davranışlarında, öğretmene karşı, okul idaresine karşı tutumlarında sorun var. Demek ki diyorsunuz bu çocuk bu olumsuz hareketleri boşuna yapmıyor yani kendi başına öğrenmiyor. Gerçekten ilim talep eden bir veli varsa o velinin öğrencisi de ilim talep eden bir yapıya sahip oluyor. Veya davranış problemleri daha az yaşanıyor.

Kısaca ifade etmem gerekirse; Milli Eğitim sistemi içerisinde öğretmenlerin ve okul idarelerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Öğrenci karşısında, veli karşısında öğretmeninizi ve idarecinizi ezdirirseniz daha başlamadan maçı kaybetmişsiniz demektir. Herkes bilir eskiden veya mutlaka yaşamıştır. Bir kişi sokakta hocasını gördüğü zaman saygısını göstermek için ne yapacağını şaşırırdı. Oysa şimdi hiçbir öğrenci bu ihtiyacı hissetmiyor bile. Bunun sebebinin iyi araştırılması ve işe buradan başlanması gerekiyor. Ne olur basit bir düşünüşle bu çocukları da öğretmenler yetiştirdi diye düşünülmesin çünkü yazının içinde bahsettiğim gibi öğretmenlere gelene kadar bu çocukları etkileyen o kadar çok sebep var ki. Bunu göz önünde bulundurup ona göre düşünmek gerekiyor. Vesselam…

CEMAAT ARTIK HUKUKİ BİR YAPIYA KAVUŞMALIDIR…

Yarın ki yazıdan da bir cümleyle bahsetmek istiyorum. O da şu. Dersane tartışmasında gelinen noktada. Artık cemaat, cemaat denen yapının kendisini hukuki bir yapıya kavuşturmasının vakti gelmiştir. Kim adına ve hangi kurum adına konuşulduğunun belli olmadığı bir ortamda kim neyi ne adına savunacak ve itiraz edecek buna karar verilmelidir. Şu anda hükümetin karşısında hukuki bir muhatap yoktur. Devasa bir yapı var ortada ama hukuki olarak hiçbir muhatap yok. Böyle saçma şey olmaz. Bu konuya devam edeceğim inşallah…

 
VEDAT ÖNAL

 

Bakmadan Geçme