- Haberler
- ÇOCUKLUĞUMDAN BİR BAYRAM NOSTALJİSİ
ÇOCUKLUĞUMDAN BİR BAYRAM NOSTALJİSİ
Bir başkaydı çocukluğumuzun bayramları. Gurbetten akın akın insanlar gelirdi, özlem vardı, hasret vardı, arkadaşlık, dostluk vardı. Yıllardır ayrı kalanlar buluşur, hatıralar canlanır, özlemler dinerdi. İşte size çocukluğumdan bir bayram nostaljisi
Bir başkaydı çocukluğumuzun bayramları. Gurbetten akın akın insanlar gelirdi, özlem vardı, hasret vardı, arkadaşlık, dostluk vardı. Yıllardır ayrı kalanlar buluşur, hatıralar canlanır, özlemler dinerdi. İşte size çocukluğumdan bir bayram nostaljisi.
Her kurban bayramında Develiye giderdik. O zamanlar annem ve babam hayattaydı. Kurbanı Develide kesmek adet olmuştu. En az yirminin üzerinde çoluk çocuk düğüncü usulü kadınlar bir odada, erkekler bir odada haremlik selamlık kalırdık evimizde. Buna rağmen odalara sığmaz akrabalarda yatıya giderdik.
Evimizde uzun müddet yoğurt ve süt için annem inek besledi. Bir mahalleye yeterdi ineğimizin sütü. İsteyen herkes elinde tasla gelir geri çevrilmezdi.
-Hacı anneannem selamı var, bebeğimizin sütü yok. Annem git Nütüye (Lütfiye) annene varsa tasa süt koysun bebeğimiz için.
Bir aşırma (kova) süt veren ineğimiz, kimin nazarı değerdi bilinmez. Fakat göz değerdi zavallı hayvana, iki üç seneden fazla yaşamaz nazardan ölürdü. Annem yaşlanıncaya kadar ineğimiz hep vardı. Babamla birlikte eşek ile ineğimize Aşağı Everek’teki bahçemizden iki günde bir taze yonca getirirdik.
Rahmetli annem bayramlarda komşulardan sütleri toplar ekmek evinde büyük mangalın üstünde kaymak sererdi. O kaymağın tadı hala damağımdadır. Rahmetli babam ikindi namazından Eyüp ve Osman Amcamla birlikte gelir, Aşağı Everek’teki aile mezarlığımıza ziyarete giderdik. Babam ve amcam her gittiğimizde mutlaka Yasin’i Şerif okurlardı. Bu ziyarete Develiye her gittiğimde mutlaka bende katılırdım.
Bayram namazı, Cami Kebirde ya da Maviler Camiinde kılardık. Camide bazen Eyüp Amcam, bazen de Ahmet Hocam, bayram vaizi yapardı. Camiden sonra evimizin arka bahçesinde kurban kesim işi başlardı.
Kurban birinci gün kesilir, daha et soğumadan arka bahçede mangal yanar, et pişirmeğe başlardım. Evdekiler konu komşuya akşama kadar ziyafet çekerdik. En az altı yedi koyun kurban olarak kesilirdi. Ankara’dan amcamların kurbanları mahallede olan fakirlere ve kurban kesmeyenlere dağıtılırdı. Fazla olursa kuran kursuna ya da imam hatip okuluna gönderilirdi.
Sabahları namazdan sonra yatmayan annem cıvıklı içi, peynirli ve cevizli hazırlar mahalle fırınına büyük bakır işli lengerinin içinde götürür, pişmesi için sıraya girerdim. Rahmet Uzun Mustafa (Delak) Amcanın fırını Maviler Camii karşısındaydı. Bizim eve en yakın fırın oydu. Sırada bekleyen çocuklar çok konuşunca fırındaki uzun küreğin sapı kafamızda patlardı.
Bayram sabahı yemek hazırlanır; yoğurtlu çorba, et yahni, pirinç pilavı, cevizli alinaz ya da oklavadan çekme baklavalar mutlaka yapılırdı. Büyük mangalın üstünde közde pişen tereyağlı su böreğine doyum olmazdı. Yemekten kalkmadan rahmetli fotoğrafçı Halil Amca ilk ziyaretçimiz olurdu.
Aşağı odada kilerin yanındaki odada üç sofradan az olmamak üzere bayram yemeği yenirdi. Amcamlar ağabeyimler in paylaştığı yemekler imece usulü evde pişer bizim evde toplanırdı.
Yemekten sonra eller öpülür. Çocuklar bayram harçlıklarını cebine indirir. Bakkal Murtaza Hocaya, Bakkal Hamdi Amcaya, Kubulu’nun Hacı’ya, karınca padişahına gidilirdi. Mantar, çatapat, şeker bisküvi, lokum ya da şeker sucuğu en gözde bayramlıklardı. Konu komşu gezerek el öpülürdü. Bayramlarda mutlaka büyükler evlerinde ziyaret edilirdi. Ceplerimiz şeker ile dolar, yıllık şeker ihtiyacımızı karşılardık. O zamanlar bayramda - tatile gitmek - daha icat olmamıştı. Bayramlarda büyükleri ziyaret etmek adetti.
Bir başkaydı bayramlar, ya ben çocuktum, ya da Develi’de bayramlar güzeldi. İnsanlar bayramları iple çekerdi. Küsler barışır, sevgi saygı doruğa ulaşırdı. Ev ev gezen çocuklar boş çevrilmez şeker bitince üzüm, iğde cevizle cepleri şişerdi. Bugünkü gibi her şey çok değildi. Memurlar ve varlıklı aileler dışında herkes çarşıdan her şeyi alıp yiyemezdi. Yokluk vardı. Buna rağmen insanların yüzü gülerdi. Bağ bahçeden gelenlerle insanlar kışlık erzaklarını hazırlarlardı. Mahallede imece usulü öndüçle (borçla) yufka ekmekler yapılır, erişte ve makarnalar kesilir. Küplerde kışlık salamura peynirler ve turşular yapılırdı. Herkes haline şükrederdi. Bayramlarda Develi, şimdiki gibi büyükleri için sıla ziyareti yapan, başta Ankara ve İstanbul’dan gelenlerle dolar taşardı. Ankara’dan sabah namazında gelen otobüsü, sabah 10 da gelen İstanbul otobüsü takip ederdi. Gözler yollarda özlemle yolcular beklenirdi. Bunlarda genellikle Develi dışında ekmek parası için çalışan ya da üniversitede okuyan öğrencilerdi. Yazları Almanya’dan özlemle gelen gurbetçileri saymazsak.
Kışlık erzak için Murtaza Hoca ile Ateş Ağabeyin ortak kamyonu baharda İstanbul’a, kışlık erzak taşırdı. Erenköy’de, Ümraniye’de, Kumkapı’da duran erzak kamyonu yıllarca Develilerin kursak kavurgası olan peynirden, turşuya, cevize, bakliyata kadar organik yiyecekleri hep ulaştırırdı.
Şimdi bolluk ve bereket var, memleketimden uzak diyarı gurbette. Fakat ne yiyeceklerin tadı tuzu var, nede eski dostlukların.