- Haberler
- Çağdaşlık Fetişizmi
Çağdaşlık Fetişizmi
Daha çok, belirgin olmayan ve rölatif bir zaman dilimini ifade etmek amacıyla kullanılan 'çağ' kelimesinden türetilen 'Çağdaş' kelimesi, önceleri 'asri' ya da 'muasır' kelimeleriyle ifade ediliyordu. Şimdilerde ise anlam olarak 'modern' ve 'seküler' kelimelerini de çağrıştıran 'çağdaş' kelimesine, özellikle batılılaşma sürecine girildiği yıllardan beri 'çağa ait olma' anlamından çıkarılmış ve neredeyse 'Batıya ait olmak' veya 'Batılı olmak' gibi harici anlamlar kazandırılmıştır. Böylece kelime tamamen ideolojik bir tercihin ve yaşam tarzının ifadesi olarak kullanılagelmiştir.
Eski devirleri belirtmek amacıyla “taş çağı”, “maden çağı” vs. gibi terkiplerde kullanılan kelime şimdilerde “bilgi çağı”, “bilgisayar çağı”, “uzay çağı” gibi terkiplerde kullanılarak o devre damgasını vuran unsuru da ifade eden bir anlam yüklenmektedir.
“Çağdaşlaşma” kelimesine ideolojik bir anlam yüklendiğinde modernleşme/ modernizasyon, , sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda, başta A.B.D ve AB ülkeleri başta olmak üzere sanayileşmiş batı toplumlarının sahip olduğu yapı, kurum ve değer sistemlerine sahip olmak amacıyla yapılan tüm düzenlemeler anlamında da kullanılmaktadır.
Türkiye’nin yaklaşık iki yüzyıllık batılılaşma serüvenini de hesaba katarak kullanıldığında “çağdaşlık” kelimesinin doğal olarak “batılılaşmak” kelimesiyle eşanlamlı olarak kullanıldığı gözden kaçmayacaktır. Başka bir ifade ile çağdaş olmak batının yaşadığı çağı yaşamak demektir. Bu bağlamda batılının en büyük özelliği olan “sekülerleşme” yani dünyevileşmeyi birey ve toplum hayatının merkezine alarak yaşamak demektir. Velev ki sekülerizm beraberinde kutsal alana ait ne varsa tüm değer ve kavramları insan ve toplum hayatının dışına atmayı ve yerine beşeri olanı komayı amaç edinmiş bir sistem olsa bile…
Çağdaş veya modern olarak nitelendirilen batı toplumlarında modernleşme hareketleri daha çok on yedinci yüzyılda belirginleşen aydınlanma çağı ve sanayi devrimiyle kendisini açığa vurmuştur. Malum olduğu üzere batıda ortaçağın sonu olarak ta belirginleşen bu devir özellikle Katolik kilisesi ile sembolikleşen dinin hâkimiyetini siyasal ekonomik ve sosyal hayattan tamamen kaldırarak yerine tamamen laik, seküler ve insan merkezli bir sistemi koymayı amaçlamaktaydı.
Şimdilerde gizliden gizliye dini merkeze alan bir yaşam tarzının karşıtı olarak kullanılmaya çalışılan “çağdaşlık” kelimesi toplumun belli katmanlarında daha çok siyasal, sosyal, ekonomi vs ile ilgili alanlarda batılı ülkelerin maddi kalkınma seviyesine ulaşarak daha müreffeh bir hayata kavuşmak amacını güden masum bir talebi ifade eder gibi görünmektedir. Oysa ideolojik bir anlam yüklendiğinde çağdaşlık talebinin tamamiyle kutsal ve aşkın alana alt ne varsa hepsini beşer hayatına dayanak ve referans olarak gören bir anlayışa alternatif olarak konulduğu gayet açıktır. Bu talebin insani ve dünyevi olanı bir ideoloji ve dayatma olarak hayatın merkezine almaya çalıştığı da dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.
Sonuçta “çağdaşlık”, “modernlik” ya da “sekülerizm” dini olanın karşıtı olarak kullanılan birer kavramdırlar. Her ne kadar daha müreffeh bir hayatı talep eden masum bir isteğin ifadesi gibi görülseler dahi gerçekte böyle olmayıp beraberinde gizliden gizliye birey hayatına yapılacak müdahale ve dayatmayı da beraberinde taşımaktadırlar. Çünkü günümüzde öncellikle belli zümrelerin gericilik olarak lanse ettikleri dindarlık (özellikle Müslümanlığın) karşıtı olarak ifade edilen kelime aynı zamanda psikolojik bir baskı aracı olarak ta kullanılmaya çalışılmaktadır. Nihi anlamda, bu bir açıdan bakıldığında ‘çağdaşlık’ kavramı özellikle birilerinin arkasına sığındığı ve hayatı sekülerleştirme amacına yönelik düşünce sisteminin ve yaşam biçiminin çağdaş kelimesi kılıfına bürünmüş yeni fetişlerinden yahut kutsal kavramlarından sadece biridir.
Mehmet Ayman yazdı