Bu seçim, tüm seçimlerin anası

Ak Parti Kayseri Milletvekili Adayı Sayın Mehmet Özhaseki: 'Bu seçimler bütün seçimlerin anası gibi adeta. Çünkü 4 yıl boyunca seçim olmayacak ve Türkiye'nin kaderini belirleyecek olan iktidar iş başına gelecek.'

 Merhaba Değerli Okurlarımız;

Tuzlu Kahve söyleşi köşemizde bu hafta ki konuğumuz Ak Parti Kayseri Milletvekili Adayı Sayın Mehmet Özhaseki,  öncelikle kendisine hoş geldiniz diyerek sohbetimizi başlatmak istiyorum.

Hoş bulduk teşekkür ederim.

-Sayın Başkan öncelikle Eski Kayseri’den daha doğrusu Yenilenen Eski Kayseri’den bahsedelim. Kısa süre önce Eski Kayseri evlerinin bulunduğu Kayseri Mahallesi kamuoyuna tanıtıldı. Kayseri mahallesi oluşturma fikri sizde nasıl doğmuştu. Süreci anlatır mısınız?

-Yaklaşık 40 tane konağı ayağa kaldırdık.

Ben 7 yıl kadar Tarihi Kentler Birliği’nin Başkanlığını yaptım. Tarihi Kentler Birliği ülkemizde bulunan tarihi, doğal, kültürel zenginliklerimizi korumak amacı ile kurulmuş olan bir birlik. 400’e yakın belediye bu birliğin üyesi. Doğrusu Türkiye’deki bütün tarihi eserlerin korunması, ayağa kaldırılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını kendimize rehber edinmişken, şehrimizde de bu düşünceyi hayata geçirmemiz kaçınılmazdı. Daha önceleri birçok belediye başkanı arkadaşımız tarihi eserlerin kıymetini bilmediği için, gerek kamu binalarını, gerekse sivil mimarlık örneklerini durmadan yıkmayı görev bilmişler. Tarihi eserlerin kıymetini bilmediklerinden Kayseri’de dış kale surlarının büyük bir bölümü yıkılmış.  Düvenönü’nden,  Kiçikapı’ya kadar olan dış surların üzerinde şimdi binalar var. Sahabiye Medresesi’nin arka tarafında yol açmak amacı ile Mimarsinan’ın yaptırmış olduğu hamam ve yüzlerce güzelim konaklar yıkılmış. Bırakılsa bütün bir tarihimiz yıkılacak, yok olacak. O vahşi kapitalizm dediğimiz rant peşinde koşan adamlar her tarafı yıkıyorlar, kırıyorlar, döküyorlar ve yerine 3-5 katlı 10 katlı binalar dikip kaç lira daha fazla kazanırım diye bir hesap peşinde koşuyorlar. Bu tarihi eserlere sahip çıkma görevi doğrusu bize kaldı. Kayseri’nin dört bir tarafında ne kadar kamu binası varsa restore ettirmeye, tarihi eser varsa etraflarını açmaya, onları içerisine fonksiyon yükleyerek yaşatmaya gayret ettim.  En son elde kalan 7 tane konak vardı. Onları Üniversite’den devraldım. Restore ettikten sonra çevrede bulunan bütün konakları da istimlâk ettim. Yaklaşık 40 tane konağı ayağa kaldırdık ve içine fonksiyon yükledik. Geçtiğimiz günlerde de kokteyl ile Kayseri Mahallesi’ni tanıttık.

-Kayseri Mahallesi’nde neler var?

-Bu mahalleye uzun yıllar emek verdik ve şükürler olsun ki tarihimizi canlandırdık.

Eski bir Kayseri mahallesinde ne var ise, orada da onlar olacak. Berber, kasap, fırın bulunacak. Eski bir hamam, çeşmesi, mescidi, mahalle esnafları yar alacak. Ayrıca küçük bir butik otel yapıldı. Bütün bunların hepsi devreye girdi. Yakında Kayseri yemeklerinin yendiği bir restoran da hizmete başlayacak. Kayseri’mize özgü yemeklerini yemek isteyen, misafirlerini götürüp ikram etmek isteyen o mahalleye gidecek. Kayserililer bundan yüz yıl önce nasıl yaşarlardı?  Ne yer, ne içerlerdi? Hangi musikiyi dinlerlerdi? Hangi ortamlarda oturup, hangi mahallelerde keyif yaparlardı? İşte bütün bunların hepsini resmedebildiğimiz, yaşatabildiğimiz bir fikir olarak Kayseri Mahallesi ortaya çıktı. Bu mahalleye uzun yıllar emek verdik ve şükürler olsun ki tarihimizi canlandırdık.

-Kayseri Mahallesinde yaptığınız konuşmada, bu mahallede Kayseri kültürüne, musikisine, mutfağına ve yüz yıl önceki Kayseri yaşantısına günümüz insanını götürmek ve geçmişleri ile tanıştırmak istediğinizi söylediniz. Özellikle de mutfak kültüründen bahsederken Kayseri yemek tariflerini ve özellikle de mantı çeşitlerini bizzat sizin yapacağınızı bir anlamda Özhaseki kıvamında Kayseri mutfağı ve yemekleri sunulacağını söylediniz. Sizin bu açıklamalarınızı tüm Kayseri olduğu gibi tüm Türkiye de duydu. Yemek konusundaki bu iddianız nereden geliyor? Annenizden mi, eşinizden mi?

-Aklınıza gelebilecek, hamur işi dâhil tüm yemekleri yapabilirim.

Eşim sınıf arkadaşım olduğu için Kayseri yemeklerine derinlemesine vakıf değildi; ama annem çok güzel yemek yapardı. Ben de ona yardım ederdim. İki üniversiteye gidince benim okul uzun sürdü. Bekâr evlerinde kaldığımız için kendi yemeğimizi kendimiz yapardık. Aklınıza gelebilecek hamur işi dâhil tüm yemekleri yapabilir hale geldik. Bunu da daha değişik zamanlarda epeyce denedim. Son yıllarda yoğunluktan yapamıyorum; ama yemeklere karşı bir zaafım var.

 

-Biz Kayseri Mahallesinde dolaşmaya devam edelim. Bu sorum da mahalleden olacak. Başbakan Yardımcımız ve aynı zamanda Kayseri’nin damadı olan Sayın Yalçın Akdoğan burada yaptığı konuşmada ‘Biz Kayseri'yi Haseki Başkan’la tanıdık ve onlar sayesinde sevdik’ dedi. Gesibağları klibinde sizin bulunmayışınızın altını çizerek ‘Bu klibin eksik bir tarafı var. Haseki Başkan da bu klipte olmalıydı. Çünkü Kayseri demek Haseki demek, Haseki demek Kayseri demek’ tespitinde bulundu. Bu tespitleri duyunca neler hissettiniz?

-Belediye Başkanlığının geri planda, kimsenin görmediği çok zor tarafları var.

Sayın Başbakan Yardımcımız konuşurken espriler yapıyorduk. Yeni Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Çelik ‘Sayın Akdoğan sizi tarihi eser yerine koyuyor, oysa ben doğal güzelliklerin içine koymak istiyordum’ gibi espriler yapıyordu. Orada çok neşeli, keyifli bir sohbet ve konuşma hâkimdi. Sayın Başbakan Yardımcımızla da aramızda espriler geçti. Bu tespitler için teşekkür ediyorum. Belediye Başkanlığının geri planda, kimsenin görmediği çok zor tarafları var. Bir işin parasını bulmak, projelendirmek, sonra iş başına geçmek, yapım safhasında bir sürü eziyetlere katlanmak ki, bu projede Anıtlar Kurulu zor bir süreçtir. Anıtlar Kurulu sizin yaptığınızı beğenmez. Eserin asli haline aykırı görürse savcılığa da gönderir. Birçok arkadaşımız savcılıklarda ifadeler vermişlerdir. Anıtlar Kurulunun tabi elinde yumurta küfesi yok. Savcılığa bildiriyorlar, burada insanlar ne gibi zorluklar çekiyor kimsenin bildiği yok. Ben o mahalleye neredeyse 20 sene emek verdim. Ancak tüm bunların sonunda çok keyifli bir ortamda açılışımızı yaptık ve nostalji keyfi yaşadık. Açılış sırasında da tabi öyle iltifatlar oldu.

-21 yıl Kayseri’ye emek vermek kolay kolay kimseye nasip olmayacak bir iş.

Kolay değil tabi. Gençliğinizin en verimli çağında işinizden kopuyorsunuz. Gelip belediyede 21 yıl emek veriyorsunuz. Ben bu 21 yıl boyunca hiç işime bakmadım. Dışarıdaki ticaretimle ilgilenemedim. Kardeşlerim Allah razı olsun ortaklığımı devam ettirdiler ve ilgimi kesmediler. Ama onlara hiçbir faydam olmadı. Zaten bizim kamu ile işimiz yok. Tekstil işi yapıyoruz. Ben 21 yıl boyunca şehrin alt yapısından, üst yapısına emek verdim. Sonra da devlet projesi gibi olan büyük projeleri hayata geçirdim. Kimsenin emek vermediği, uğraşmadığı, belalı, sıkıntılı birçok işe omuz verdim. Allah’a hamdolsun Kayseri’yi bir yerden aldım ve bir yere getirdim. Haliyle bugün 35-40’lı yaşlarda olan herkes gençliğinde beni görmüştür. Bazen çok olduğunu bende hissediyorum. 21 yıl kolay değil. Zaten bir seçim öncesinde şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan Bey’e gittiğimde, efendim ben 3 dönem yaptım. 15 yıl oldu. Bana hakkınızı helal edin, Allah’a ısmarladık dediğimde ‘Eğer gidersen hakkımı helal etmiyorum’ dedi. ‘Niye gitmekte ısrar ediyorsun’ dediğinde efendim belediye başkanlığı için 15 sene yeterli bir süre. Ben şehrim için elimden geleni yaptım. Artık gençlerin önünü açmak lazım. Lütfen bana izin verin diye adeta yalvardım. Fakat o gün ki şartlarda Sayın Cumhurbaşkanımız ‘hayır’ demişti ve bizde mecburen işe devam etmek zorunda kaldık.

-Siz belediye başkanlığına da bildiğimiz kadarıyla talip değildiniz.

Evet öyleydi. Daha işin başında, 1994 senesinde belediye başkanı olmam için ısrar ettiklerinde rahmetli babamda çok razı olmuyordu. Baba, askerlik görevi gibi bir dönem yapıp geleyim diyerek ikna etmiştim. Bizim niyetimiz bir dönem yapmak ve geri dönmekti; ama aradan 20 sene geçti.

Kayseri Mahallesi’nin meydanında Kerem ile Aslı'nın hikâyesini sembolize eden bir anıt olacaktı. Bu anıtı göremedik. Görebilecek miyiz?

Turistler ilginç şeyleri, böyle hikâyeleri çok seviyorlar.

Yapılan açılış birinci etaptı. Orada bir butik otel faaliyete başladı. Restoran açıldı. Halen restorasyonu devam eden bazı konaklar var. Onlar da devreye girecek. Elbette ki sizin de dediğiniz gibi Aslı ve Kerem heykeli de yapılacak. Çünkü Aslı ile Kerem o mahallede yaşamış. Çok güzel bir hikâyeleri var. Biz burayı bir taraftan eskiden Kayserililer nasıl otururlardı, kalkarlardı, yaşam biçimleri neydi onu yeni nesiller görerek öğrensin istiyoruz, bir taraftan da turizm amaçlı yaptırıyoruz. Bu projeyi kâra dönüştürmek lazım. Sadece bir nostalji yaşamak yetmiyor. Turistler ilginç şeyleri, böyle hikâyeleri çok seviyorlar. Batıya gittiğimizde meşhur yazarların evleri veya yaşanmışlıkları ufak tefek hikâyelerle resmediliyor, heykelleştiriliyor. Bir şekilde gelen turistlere sunuluyor ve bu yolla para kazanıyorlar. İşte burada da çok ilgi çekecek bir Aslı-Kerem hikâyesi var. 

Tarihi eserler turizm açısından ilgi çekici hale geliyor anlaşılan.

Elbette. Şimdi bir turistin Erciyes’e geldiğini düşünün. Erciyes’te bir insan 3-4 saat kaydıktan sonra bitkin düşer. Nihayetinde  kayak bir spor. Sonrasında ne yapacak? Otele gidecek, dinlenecek, duşunu alacak; 4-5 saat sonra her işi bitmiş olacak. 7-8 saatini de uyku için ayırırsanız bir insanın 10 saati boş. Bu 10 saatinde yapılacak en güzel şey ona şehri gezdirmek, şehirdeki tarihi eserleri ve kültürel mirasımızı tanıtmak, Kayseri mutfağının güzellikleri tanıştırmak ve alış veriş yapabilecekleri cazip yerleri onlara sunmak olacaktır. Erciyes’ten 15-20 dakikada şehre inip gezmeye başlayan insanlar eski Kayseri mahallesini mutlaka gezeceklerdir. Yeni açtığımız Selçuklu Müzesini, Kale içinde yapmakta olduğumuz Arkeoloji Müzesini, tarihi eserlerimizi tek tek gezeceklerdir. En iyi yemek nerede yenirse onu soracaklardır. Ufak tefek de hediyelik eşya alacaklardır. Ona uygun hazırlıkların yapıldığı bir mahalle olarak Kayseri Mahallesi yapıldı.

-Başkanım, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Çelik konuşmasında Kayseri Mahallesi’ndeki hamama dikkat çekerek; ‘Artık gelin ağırlamalar, kız görmeler gibi Kayseri geleneğinde olan hamam kültürü burada ayağa kaldırılabilir’ dedi. Sizce hamam bu kültürü diriltebilir mi?

Nostalji yaşamak isteyenler oraya gidecek.

Yaşamış olduğumuz, nostaljik sayılabilecek hatıralar, örfler, adetler belki olduğu gibi canlanmaz. Çünkü onlar bir yaşam biçimiydi. Bugün onları nostalji olarak yaşatılabiliriz. Eskiden insanlar niye çok hamama giderlerdi? Babalarımız neden bizi değişik aralıklarla hamama götürürdü? Sebebi şuydu. Evlerde banyo tertibatı yok, sıcak su olmaz. O zaman da mecburen 15 günde bir hamama falan götürürler. Anneler de aynı şekilde toplanıp giderlerdi. Zaten yeni açılan hamam yok. Hep eskiden kalmış hamamlar var ortada. Bildiğimiz klasik hamamlar var. Yeni hamamlar açılmıyor, çünkü herkesin hamamı artık evinin içinde. Ancak Kayseri Mahallesi tarihimizi, kültürümüzü, geçmişimizi, örf ve adetlerimizi öğrenmek isteyenler için bir uğrak yeri olacak. Nostalji yaşamak isteyenler oraya gidecek.

-Peki, Kayseri mahallesini ve yüz yıl önceki Kayseri yaşam kültürünü tanıtmak amacıyla bir dizi film bu mahallede çekilebilir mi? Mahalleyi her gören burası iyi bir film stüdyosu olmuş değerlendirmesinde de bulunuyor. Malum şehirler birazda filimler sayesinde tanıtılıyor. Bu konuda sizin yorumunuz ne olacak?

Yekte ve Gesibağları filmi yeni başkanımızın yaptırdığı filmler. Tarihi eserlerimiz ve tabi güzelliklerimizi içine alan çok güzel çalışmalar olmuş. Dizi yâda sinema filmi çalışması da yapılabilir. Bunu daha önce ben birkaç sefer denedim, hoşuma da gitti; ama Kayseri’nin bu işe çok hazır olmadığını gördüm. Cüneyt Ülsever’in Hacı isimli bir kitabı vardı. Bu romanı yazdıktan sonra bana da göndermişti.  Romanda 28 Şubat sürecinde Kayserili bir tüccarı anlatıyor. Hacca gitmiş gelmiş, dinine bağlı Hacı’nın 2 tane çocuğu var. Çocuklardan birisi çok dindar. Tarikatlara karışmış ve nerede olduğu belli değil. Uç noktalarda savrulmuş, çok radikal söylemli bir genç. Hacı’nın diğer oğlu da yurtdışına çıkmış, okumuş ve sosyetik takılıyor. Kitapta da Hacı’nın hayatı konu ediliyor. 28 Şubat döneminin bir hikâyesi. Askerlerin zulmü var. Bu romanı film çekmek istediklerini söylediler ve yardımcı olabilir misiniz dediler. Ben de baktım, çok aykırı gelmedi. Olabilecek bir hikâye gibi geldi. Hatta birazda hoşuma gitti. Madem Kayseri’de çekilecek ben de bu işe yardımcı olayım dedim. Çünkü Hacı karakteri de düzgün, işinde gücünde, ekmeğinde, namuslu bir adam. Film Hacı karakteri etrafında dönüyor. Sözünün eri tüccar bir adam. Belki de bu film Kayseri’nin ticaret ahlakını tanıtır diye düşündüm. Beştepeler’deki Kayseri konağını onlara tahsis ettik. Filmde Hacı rolünde Tuncel Kurtiz oynuyordu. Ekip çalışmaya başladı. Fakat bir müddet sonra oradaki bazı sahneler için protestolar yaşandı. Gazetelerde bazı arkadaşlar ‘Bu ne demek arkadaş, Kayseri’nin çocuğu bu şekilde gösterilir mi? Bu bizim Kayseri’mizi karalıyor’ diye yazdılar. Filmin esası şu, roman bu, bazı abartmalar falan var; ama bu abartmalar film icabı olabilecek şeyler, bundan dolayı işi büyütmeyin falan dedikse de derdimizi bir türlü anlatamadık.

-Mahalleden çıkalım ve Kayseri meydanına doğru uzanalım birazda. Başkanım yaklaşık üç aydır Milletvekili adayı Özhaseki olarak Kayserililerin karşısına çıkıyorsunuz. Bu kimliğinize siz ve Kayserililer alıştı mı?

-‘Niye tembellik ettin’ diyen olmadı. ‘Yan gelip yattın kardeşim, ne yaptın ki’ diyen Allah’a şükür olmadı.

Herhalde Kayserililer beni sık gördükleri için karşılarında gördüklerinde şaşırmıyorlar. Ama ben doğrusu bu ortama alışabildim mi bilemiyorum. Havaalanında Sayın Cumhurbaşkanımızı karşıladık, uçaktan indi, sıra ile elimizi sıkıp merhaba derken bana gelince durdu. ‘Mehmet ne yaptın alıştın mı ortama’ diye sordu. Vallahi alışmaya çalışıyorum efendim dedim. Çünkü her gün sabah erkenden işe gidip, akşama kadar çalışıp, son akşam programlara katılıp, eve döndüğümüzde Yarabbi şükür bir günü bitirdik derdik. Müthiş yoğun günler, çalışmanın getirdiği stres, sıkıntı, biraz gergin ortamlardan bir anda sadece seçim havasının olduğu bir ortama girdik. Bu ortam başkanlığa göre daha rahat. Sadece gezdiğiniz, muhatap olduğunuz insanlarla sohbet tarzında geçiyor günler. Allah’a hamdolsun kötü bir şeyle karşılaşmıyoruz. Bana şu ana kadar, gittiğimiz kahvede, toplantı salonunda veya konuşma yaptığımız ortamlarda ‘Kardeşim sen 21 yıldır belediye başkanlığı yaptın niye çalışmadın’ diyen olmadı. ‘Niye tembellik ettin’ diyen olmadı. ‘Yan gelip yattın kardeşim, ne yaptın ki’ diyen Allah’a şükür olmadı. Herkes ‘Allah razı olsun Başkanım, çok iyi şeyler yaptınız, hakkını helal et’ diyor. Gitmeseydin daha iyi olurdu diyenler oluyor. ‘Madem Ankara’ya gidiyorsun, Kayseri’den elini ayağını çekme, Kayseri’mizi unutma’ diyenler çoğunlukta. Bunları görünce demek ki 21 yıl boşu boşuna çalışmamışım diyorum. İnsanlar da farkındalar. Dolayısıyla şimdi, çarşıda gezerken, toplantı yaparken, sohbet ederken 21 yıllık çalışmanın semeresini görüyorum. Eğer o 21 yıl boyunca terlememiş, çalışmamış, tembellik etmiş, kamunun parasını çarçur ederek hovardaca harcamış olsaydım bu rahatlığı yaşayamazdım. Gezdiğim yerlerde iltifatlarla ve güler yüzle karşılanmazdım.

-Başkanım, her kesimden, her yaştan, her bölgeden insanlarla temas halindesiniz. Vatandaşın size yaklaşımı nasıl oluyor?

-Ben sadece klasik bir belediye başkanlığı yapmadım.

Tabi hala belediye işlerini ısrarla söyleyenler çoğunlukta ve bana hitap ederken de hep Başkanım diye sesleniyorlar. Bende hiç yadırgamadan dönüyorum ve sanki hala bende Başkanlık mührü varmış gibi hemşerilerimi dinliyorum. Allah razı olsun yeni başkanımızda ‘Başkanım eğer bir konu varsa, yapabileceğimiz bir şey varsa emriniz olur’ diyor. Bende bundan mutlu oluyorum. Çünkü insanlar bıraktıklarında en azından saygı görmek istiyorlar, vefa istiyorlar. Zaten eskiden beri yaptığımız konuşmalarda hep şunu söylerdim; Bu işi nasıl olsa bırakıp gideceğiz. Bıraktığımda, sokağa çıktığımda, insanlar yolda rastladıklarında merhaba desinler, yüzüme gülsünler, dükkânlarına davet edip bir çay ısmarlasınlar başka hiçbir şey beklemiyorum. Ben sadece klasik bir belediye başkanlığı yapmadım. Sadece şehrin alt yapısı ile suyu ile kanalı ile sonra üst yapısı, kaldırımı, asfaltı ve parkı ile uğraşmadım.  Hiçbir Belediye Başkanının Türkiye’de yapmadığı, cesaret edemediği birçok önemli projeye imza attım. Aslında Belediye Başkanları bu tür projeleri gördükleri zaman kaçıyorlar ve işin altına girmiyorlar. Hiçbir Belediye Başkanı serbest bölge yapmamıştır. Biz Serbest Bölge’yi yaptık ve şimdi binlerce insan çalışıyor. 600-700 milyon dolarlık ihracat yapılıyor. Hiçbir belediye başkanı kayak merkezi yapmamıştır. Türkiye’de değil Dünya’nın hiçbir yerinde böyle olmamıştır. Ama biz yaptık ve şimdi orada binlerce insan çalışıyor. Kayseri’nin yeni bir bacasız sanayisi oluyor. Hiçbir Belediye Başkanı ikinci Devlet Üniversitesini kurmak için ortaya çıkmamıştır. Allah’a hamdolsun şimdi biz o üniversiteyi kurduk. Abdullah Gül Bey’in ismini verdik. Bu Üniversitede şimdi birçok öğrenci okuyor. Amerika’dan hocalar geldi, ders veriyorlar. Yeni yeni Belediye Başkanlarının bazıları stat yapmak için ortaya çıktı; ama benim yaptığım tarihte hiçbir Belediye Başkanı stat yapmaya cesaret edemiyordu. Öyle bir stat yaptık ki hem Kayseri’nin en güzel, en estetik binası oldu, hem de kamunun cebinden 1 lira çıkmadı. Bu haliyle de bir model oldu. Bunun gibi o kadar çok örnek sayabilirim ki. İşte Yamula Barajı da aynı şekilde. Belediye Başkanlarının hiç birisi böyle zor projelerin altına girmediler. Ben bu şehrin çocuğuyum ve burada doğdum büyüdüm. Herhalde mezarım da burada olacak. Böyle olunca da bu şehrin insanlarının duasını almaya çalışıyorum. Onun için de zor projeleri yapıyorum. Onun için bu ağır yüklerin altına giriyorum. Eğer ben bunları yaparsam inanıyorum ki bu şehir büyüyecek ve gelişecek; ama bunları yapmazsak bu şehir doğudaki küçülen şehirlerden birisi olacak. Belediye Başkanlığına başladığımda bu şehrin merkez nüfusu 421 bindi. Şimdi 1 milyon 100 bin oldu. 15- 20 sene içerisinde hangi şehrin nüfusu üç misli artmıştır. Hele de Orta Anadolu gibi çok avantajı olmayan bir bölgede. Allah’a hamdolsun şehir öyle canlı hale geldi ki, şu anda 4 tane organize sanayi var. 4 ayrı üniversitemiz var. Bu şehirde ticaret çok canlı. Şehircilik açısından bakıldığı zaman Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birisi oldu. Sosyal açıdan, kültürel açıdan, sportif manada baktığınızda şehrin her tarafı canlı hale geldi. Onun için bu şehre insanlar geliyorlar ve aradıklarını buluyorlar. Ekmek arayan ekmek buluyor, iş arayan iş buluyor, hastanede tedavi arayan sağlık hizmetleri buluyor, okumak isteyen eğitim buluyor. Kültür hizmetleri, spor hizmetlerinden istifade etmek isteyen onu buluyor.  Elhamdülillah biz bunları bütünü ile yaptığımız için insanlarda gittiğimiz her yerde bizi gülerek karşılıyor, dualar ediyorlar.

-Başkanım bu samimi, içten, hoş sohbetiniz için size çok teşekkür ediyorum, son olarak neler söylemek istersiniz?

-Bu ülkenin geleceği için, istikrarı için, huzuru için, yarın bir gün eski Türkiye’ye dönmemek için güçlü şekilde hemşerilerimizden destek bekliyoruz.

Çok teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için. Son cümle olarak bu seçimlerin öneminden bir kez daha bahsetmek isterim. Bu seçimler bütün seçimlerin anası gibi adeta. Çünkü 4 yıl boyunca seçim olmayacak ve Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan iktidar iş başına gelecek. Avrupa’da seçimlerin uzun boylu önemi olmuyor. Amerika’da önemi olmuyor. Amerika’da ikili bir yapı var. Cumhuriyetçilerle demokratlar çekişiyor. Avrupa’da Sosyal Demokratlar ile Hıristiyan Demokratların çekişmesi var. Arada İşçi Partisi de devreye giriyor; ama genel temayül ikisi arasında. İki partinin de iş başına gelmesi o ülkeler için uzun boylu bir şey değiştirmiyor. Çünkü sistem kurumsallaşmış, yapı oturmuş. Hangi parti gelirse gelsin ufak tefek nüanslarla işi götürüyor. Ama bizim için asla böyle olmuyor. Hala kişilere bağlı, hala kişilerin omuzlarında gidiyor. Belediyelerde de öyle. Bir kişi iş başına geliyor, belediyeyi mahvediyor ve perişan ederek gidiyor. Bir başka kişi geliyor o mahvolmuş belediyeyi alarak ayağa kaldırıyor. Veya bir iktidar iş başına geliyor Türkiye’yi mahvediyor, perişan ediyor ve işi beceremeyip kendiliğinden kaçıyor. Bunu 2002 yılı öncesinde yaşadık. Şimdi mangalda kül bırakmayanlar o gün iktidarda idi. O kadar kötü yönettiler ki, bırakıp kendiliklerinden kaçtılar. O günleri herkes hatırlıyor. Sonra, başında Recep Tayyip Erdoğan gibi yiğit bir adam bulunan yeni kurulmuş bir parti geliyor. O çökmüş, perişan olmuş her şeyi ile mahvolmuş ülkeyi alıyor ve ayağa kaldırıyor. Demek ki seçimlerde iş başına gelen insanlar çok önemli. İnşallah Kayserili hemşerilerimiz yıllardır yaptığımız hizmetleri biliyorlar. Yine itimat ederler ve güçlü bir şekilde desteklerlerse bizde gider onları en iyi şekilde temsil ederiz. Bu ülkenin geleceği için, istikrarı için, huzuru için, yarın bir gün eski Türkiye’ye dönmemek için güçlü şekilde hemşerilerimizden destek bekliyoruz.

Bu gün çok özel bir konuk ağırladık sohbet çok keyifli ve güzeldi farklı bir konu ve konukla yeniden birlikte olmak dileği ile hoş çakalın.

Söyleşi: Selda Avcı

Bakmadan Geçme