- Haberler
- Bu hangimize sürpriz oldu ki...
Bu hangimize sürpriz oldu ki...
Prof. Dr. Berdal Aral ile yaptığımız söyleşinin ikinci kısmında Başbakan Erdoğan'ın 1915 Ermeni Tehciri ile ilgili taziyesinin ne anlama geldiği sorduk. Aral bunun tehciri 100. Yılı olan 2015 yılına yönelik bir hareket olduğunu düşünmediğini belirtti. Buna gerekçe olarakta mevcut hükümetin birçok konuda yaptığı açılımı örnek göstererek 'Bu hangimize sürpriz oldu ki…' dedi.
Bünyamin Gültekin'in Söyleşisi
Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berdal Aral ile yaptığımız söyleşinin ikinci kısmında yeni Türkiye’nin yol haritasının ipuçlarını aramaya devam ettik. Bu bağlamda Aral’a Türkiye’nin Rusya, Uzakdoğu ve Ortadoğu’daki yeni hamlelerini sorduk. Bu hamlelerin hangi anlamları ifade ettiğinin yanıtlarını aradık. Ayrıca komşularla yürütülen yeni ilişkilerin uzun vadedeki getirilerini masaya yatırdık. Aral’a ayrıca Başbakan Erdoğan’ın yayınladığı 1915 yılında yaşanan tehcir için taziye mesajının ne anlama geldiğini de sorduk. Aral, bu gelişmenin günü kurtarma adına yapılmış bir hamle olmadığını çünkü hükümetin ülkedeki birçok etnik grup için de benzer hamleler attığını hatırlattı.
Türkiye’nin 1950’li yılların sonuna doğru başlayan Avrupa Birliği’ne üye olma süreci var. Ancak son zamanlarda Avrupa Birliği’ne alınmayacağının bilincine kavuşmuş durumda… Diğer yandan Başbakan Erdoğan Rusya ziyaretlerinden birinde Putin ile görüşmesinde şakayla karışık Şangay İşbirliği Teşkilatı’na Türkiye’nin alınması ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden kurtarılması söyleminde bulundu. Yakın zamanda da Kazakistan’da Şangay İşbirliği Örgütü’yle bir mutabakat imzalandı. Yine Türkiye’nin Ortadoğu’da etkin bir rol oynadığını da gözlemliyoruz. Sizce Türkiye yönünü batıdan doğuya mı çeviriyor?
Türkiye Şangay İşbirliği’ne üye olmak istiyor gibi görünüyor. Ama ben bunun blöf olduğunu düşünüyorum. Zaten Başbakan Erdoğan’da bu örgütün Türkiye’yi üye olarak almayacağının bilincinde… Bunu batıya yönelik potansiyel malzeme olarak kullanıyorlar. Erdoğan ‘Eğer beni almazsanız benim Şangay kartım da var’ demek istiyor.
Bu aynı zamanda hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan’ın aslında küresel düzeyde etkinliği olan bir takım örgütler içerisinde kendisine bir yer arayışı içerisinde olduğunu gösteriyor. Türkiye şuanda Afrika Birliği ve Arap Birliği’nde gözlemci konumunda… Türkiye Afrika’ya çok ciddi açılım sağlamış durumda, Rusya ile yakın ilişkileri var. Amerika ile de çok yakın temas halinde… Dolayısıyla bütün bunları düşündüğümüz zaman aslında Türkiye iddiasının ne kadar güçlü olduğunu da gösteren bir örnek bu.
Çin ve Rusya, Türkiye’nin üyeliğine çok sıcak bakmaz. Çünkü Türkiye, orada Türki Cumhuriyetler ile çok yakın temasa geçecektir. Türki Cumhuriyetler ile yakın temasa girilmesi demek uzun vadede Rusya ve Çin’in askeri ve siyasi çıkarlarına engel teşkil edebilir. Bu da onların istediği bir şey değil sanırım.
Başbakan Erdoğan Ermeni tehcirinin yıl dönümünde bir taziye mesajı yayınladı. Kimileri bunu Ermenilerin bizim ‘tehcir’ dediğimiz onların ise ‘kırım’ dediği 1915 olaylarının yüzüncü yılı olan 2015 yılında sürdürdükleri hazırlıklara bir önlem olarak algılıyor. Kimileri de bunu devam eden komşularla iyi ilişkiler politikasının bir yansıması olarak görüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben bu taziyenin isabetli olduğunu düşünüyorum. Metni baştan sona okudum ve çokta hoşuma gitti. Onların duyduğu acıyı hissettiğini söylemesi ve taziyede bulunması ve acılar arasında herhangi bir hiyerarşinin olmamasının ifade edilmesi yerinde bir mesajdı. Birinin acı çekmiş olması bir başkasının acısına duyarsız kalmasını gerektirmiyor. Türkiye bu açıdan çok güzel bir açılım yaptı. Buna bir tür Ermeni açılımı diyebiliriz.
Taziyenin, 2015 yılına yönelik bir hareket olduğunu düşünmüyorum. Çünkü mevcut hükümet birçok konuda açılım yapmış bir hükümet. Bu hangimize sürpriz oldu ki… Yer yerinden oynadı mı? Sokağa çıkan oldu mu mesela… Demek ki kendi kamuoyunu insan hakları konusunda daha hassas bir konuma getiren bir hükümetten bahsediyoruz. Türkiye’de Kürt meselesi ile ilgili de çok ciddi hamleler yapılmış durumda… Dersim katliamından dolayı özür dileyen bir hükümetten bahsediyoruz. Alevi açılımı söz konusu oldu. Bu süreç halen devam ediyor. İnsan hakları konusunda birçok alanda iyileşmeler yapıldı. Askerin siyasi rejim içerisindeki rolü çok azaltıldı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırıldı. Azınlık hakları ile ilgili çok önemli adımlar adıldı. Bütün bunları yapan bir hükümetin taziye de bulunmasını da çok şaşırtıcı bulmamak gerekir. Bu aynı zamanda bu hükümetin reaksiyonel bir hükümet olmadığını da gösteren bir örnek… Sürekli girişimci ve inisiyatifi elinde tutan ve bunu yaparken hiçbir komplekse kapılmadan tarihle yüzleşen bir hükümet ve siyasi yapı ortaya çıkıyor. Ben taziyenin doğru olduğunu ve tatbikî diplomatik anlamda getirisinin de olacağını düşünüyorum.
Tabii bu gelecek yıl yapılacak olan Ermeni propagandasına yönelik bir hamle olarakta algılanabilir. Ama ben asıl motivasyonun bu olduğunu düşünmüyorum. Ermeni meselesi ile yüzleşen bir politika var. Bundan sonra belki de Türkiye, Ermenistan ile olan ilişkilerinde tarihin verdiği yükümlükleri daha az hisseden bir yükümlülük kurabilir.
Ermeni askeri birimlerinin, Azerbaycan’ın Karabağ’da işgal ettikleri topraklarda çekilmezlerse tabii Türkiye’nin Ermenilere yönelik diplomatik hamleleri de istenmeyen sonuçlar verebilir.
Sizin bu görüşünüze paralel olarak bir şey söylemek istiyorum. Ahmet Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinlik’ tezinde komşularla sıfır sorun stratejisinden dolayı Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi aslında bu süreci başlatmış olmadı mı?
Evet, zaten Ahmet Davutoğlu’nun görüşleri biliniyor. Hükümete çok ters düşseydi zaten dışişleri bakanı olmazdı. Demek ki orada bir takım hassasiyetler var.