'BU ÇIĞLIKLAR, AKILCI POLİTİKALARIMIZIN SONUCU'

Araştırmacı-yazar Necmettin Evci, yaptığı konuşmada 'Biz dünyaya açlığı, kıtlığı daha çok akılcı politikalar üretelim diye getirdik. Bu füzeler, atom bombaları bu çığlıklar en çok akıllı olduğumuzu iddia ettiğimiz zamanlarda oldu, oluyor' dedi.

T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Medeniyetin Burçları Derneği’nin Kayseri’de eğitim gören uluslararası öğrencilere yönelik düzenlediği akademide 5. hafta geride kaldı. Kayseri ve Civarı Elektrik A.Ş (KCETAŞ) Konferans Salonu’nda gerçekleşen akademinin 5. Haftasında Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim elemanı Araştırma Görevlisi Ali Kaya, Uluslararası İlişkiler ve  Özel Hukuk uzmanı Mete Taştan ve araştırmacı-yazar Necmettin Evci konuk oldu.

Estetik konusunu anlatan araştırmacı-yazar Necmettin Evci; “Bir sanat eseri sizi içinizde ne kadar yolculuğa çıkarıyorsa, sizi kendi gerçekliğiniz ve hakikatiniz ile ne kadar yakın hissettiriyorsa sanat eseri o kadar başarılıdır. İşte Müslüman sanatçılar ister hat sanatı ister cami mimarisi olsun insanı kendi gerçekliğiyle ondan da ziyade Allah ile buluşturmayı amaçlamıştır” ifadelerini kullandı.

“Saçmalığı sanat olarak takdim edenler oldu”    

Sanatın bir aşk olduğunu dile getiren Evci, sanatın bizi düşünmeye ittiğini ama bu düşüncenin pozitivist düşünce gibi olmadığını söyledi. Evci, dünya insanının aklını özellikle de pozitivizmden sonra, tanrı inkar edildikten sonra ne kadar sağlıklı çalıştırdığını bilmediğini söyleyerek; “Yani mevcut rasyonel akıldan bize fayda var mı bilmiyorum. Bu savaşları biz akıllı dizaynlar sonucunda yaptık. Biz dünyayı açlığa kıtlığa daha çok akılcı politikalar üretelim diye getirdik. Bu füzeler, atom bombaları, bu çığlıklar en çok akıllı olduğumuzu iddia ettiğimiz zamanlarda oldu, oluyor. Bu nedenle insanlık aklını ne kadar kullanıyor bilmiyorum. Ruhunu yitirdiği de kesin. Bu çıkmaz sokağa girmiş akıl ve karanlıklar arasında kaybolmuş ruhu arasında insan fark etmez bir hayat yaşıyor. Şuraya mı gidelim dediğiniz zaman genç fark etmez diyor. Mesela bir yere oturuyoruz. Ne yersiniz diyorum. Fark etmez diyor. Şu veya bu olduğunun farketmediği bir hayat yaşıyoruz. Farketmez hayatlar farketmez sanatçılar üretiyor. Saçmalığı sanat olarak takdim edenler oldu. Acaba bu farketmezlik aralığından sanat insanın vicdanın kalan son kırıntısıyla özlenen insanlığın yeni müjdecileri veya müjdecileri olmasakta böyle bir beklenti içerisine girebilir miyiz?” şeklinde kouştu.

“Gelecek özgüveni yüksek insanlar istiyor”

Uluslararası İlişkiler ve  Özel Hukuk uzmanı Mete Taştan da “Etkin liderlik için: mükemmel iletişim ve beden dili”ni anlattığı konuşmasında; “Bazen iletişim karşınızdaki insanın hangi dilden anladığını bilmektir. 21. Yüzyılın cahilleri öğrenmeyi bilmeyenlerdir. Gelecek özgüveni yüksek insanlar istiyor. İnsanın aşamayacağı sınır bizzat kendisinin sınırlarıdır” ifadelerine yer verdi. Sunum oldukça renkli geçtiği gözlenirken, Taştan sunumunun sonunda katılımcılara kendi yazdığı ‘Yolda yürümek’ adlı kitabını imzalayıp hediye etti.

Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim elemanı araştırma görevlisi Ali Kaya ise Türkiye’nin toplumsal yapısını anlattığı konuşmasında 18. yüzyılda Osmanlı’nın kendi düzenini sorgulamaya başladığını söyleyerek, Osmanlı’nın bu gelişmelerin ardından Avrupa siyasetini izlemeye başladığını kaydetti. 18. Yüzyılda gerilemenin nedenleri olarak askeri alanlarda yaşanan gerilemeler olarak görüldüğünün bilgisini veren Kaya; “19. Yüzyılda İslam bilimin önünde bir engel taşıyıp taşımadığı sorgulanıyor. 19. Yüzyıldan sonra da bilim alanında yoğunlaşamaya başlanılıyor” dedi.

Haber/Fotoğraf: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme