Bir Hafta Bir Yazar: Mehmet Esen

Daha küçük yaşlarda Ayaklı Kütüphane diye tavsif edilen bir çocukluk. İçindeki çocuğu hep diri tutan bir çocuk dostu yazarlık.  Yazmayı, okumayı ihmal etmeyen bir idarecilik. Mütebessim bir çehre, mütevazı  ve munis bir kişilik…

Merhaba Hocam, önce sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhabalar, 1969 yılında Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde 7 çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise tahsilimi doğduğum ilçede yaptım. 1992 yılında üniversiteden mezun oldum. 1996 yılından beri çok sevdiğim öğretmenlik mesleğini yapmaktayım. Evli ve dört çocuk babasıyım. Okumayı, yazmayı, bisiklete binmeyi, türkü söylemeyi, toprakla ilgilenmeyi, çocuklarla birlikte vakit geçirmeyi çok severim. 

Mehmet Hocam, yazma serüveniniz nasıl başladı Yazma ve isteğinizin oluşmasında kimlerin katkı ve yönlendirmesi oldu?    

Yazma serüvenim ortaokul çağlarında başladı. “ Rüyamdaki Kırda” isimli şiirim Türkçe öğretmenim tarafından çok beğenildi ve yazmaya teşvik edildim. Lise yıllarında okul gazetesinde görev aldım. Öğretmenlik hayatımda da yazma işini daha planlı ve düzenli yapmaya başladım. İlk çıkan kitabımın okurlarca kabul görmesi beni yazmaya daha çok teşvik etti.  Bu yolculukta rahmetlik amcam, ilkokul öğretmenim, Türkçe öğretmenimin katkıları ile abimin katkı ve desteği  oldu. Ağacı ayakta tutan nasıl kökleriyse toplumları da ayakta tutan kökleridir. Bu köklerin unutulmaması gereklidir. Bu anlamda mesleğim gereği çocuklarımızın dünyasında bunu yakinen görüyoruz. Çocuklarımız medyanın da etkisiyle sanal kahramanların peşinde koşuyorlar. Bunu bir tenkit ve teşhis olarak düşünebilir, bir özeleştiri yapabiliriz, çünkü bu oluşan durumda bizim de payımız var. Bizim kahramanlarımız Batman, Süperman, Rambo gibi uydurulmuş kahramanlar değil Fatih Sultan Mehmet, Alparslan,  Ulubatlı Hasan, Genç Osman, Seyit Onbaşı, Nene Hatun, Şerife Bacı ve daha sayamadığımız yüzlerce eli öpülesi insanlardır.

Pekala yazma yeteneği, isteği olan kişilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Yazmak kişinin kendini ifade etmesidir. Duygu ve düşüncelerini yazı yoluyla diğer kişilere aktarmasıdır. Rahatlamaktır, mutlu olmaktır. Yazmak için öncesinde bol bol okumak gerekir. İlkokul çağlarından itibaren ilçe kütüphanesinden de yararlanarak bol bol okumaya başladım. Halen de kendi alanımla ilgili kitapları okumaya devam etmekteyim. Okumak kişinin ufkunu, kelime hazinesini, birikimini geliştirir. Burada şunu belirtmek isterim:  Okurken seçici olmak gerekir, kendi değerlerimize uygun, kültürümüzle toplumumuzla barışık, genel kabul görmüş yerli ve yabancı eserler önceliğimiz olmalıdır. Kendi kültürümüzü özümseyemezsek, başka kültürlerin etkisinde kalırız. Böylece özümüzden uzaklaşmış, özümüze yabancı veya düşman olabiliriz. Yazmak için dilimizin kurallarını özümsemiş olmamız gerekir. Yazarken mümkün olduğu kadar ifadelerimizin dilimizden kelimelerle olmasına dikkat etmeliyiz. Ne diyor Cemil Meriç: “Kamus namustur”. Yazdığımız ifadelerin hitap ettiğimiz kitledeki birçok okuru olumlu veya olumsuz etkileyebileceğini de unutmamak gerekir.

Kitaplarınızın eserlerinizin isimlerini öğrenebilir miyiz?

Kahramanımız İnteroğlan teknolojiye meraklı bir çocuk. Arkadaşlık ilişkileri iyi, sevecen birisi. Arkadaşlarıyla birlikte bir zaman makinesi icat ediyor. Bu makine ile geçmişe ve geleceğe yolculuk yapıyor. Bu yolculuklarda tarihimizden kahramanlarla karşılaşıyor. Kahramanlarımızdan günümüz çocuklarına değerler eğitimi de diyebileceğimiz mesajlar veriyoruz. İnteroğlan seri şeklinde düzenlenmiş bir kitap. Birinci kitabımız İnteroğlan Zaman Makinesi, ikinci kitabımız İnteroğlan Zengibar’ın Gizli Tünelleri, üçüncü kitabımız İnteroğlan Benim Kahramanlarım’dır. Birinci kitabımız İnteroğlan Zaman Makinesinin Arapça olarak yayınlanması için telif anlaşması imzalanmış olup basım aşamasındadır.

Ayrıca Türk Atasözlerinden Seçmeler ve Türkçede Deyimler isimli hazırladığım iki kitap var.

Son olarak Mehmet Hocam, yazarlık hayatınızda unutamadığınız anlarınız, anılarınızdan paylaşabilir miyiz?

Yazarlık hayatımda güzel anılarım var. İlk kitabımın çıktığı 2011 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesinin beni yılın çocuk kitabı yazarı ödülü ile ödüllendirmesi güzel bir anımdır. Bu anılara her kitap fuarında yenileri de ekleniyor. Genelde her fuarda böyle durumlarla karşılaşırız ancak bu yılki Kayseri kitap fuarında hafta içinde birinci kitabımı alan Derin isimli bir evladımız hemen kitabı bitirmiş cumartesi günü ailesini evde durdurmamış. Cumartesi günü ailecek ikinci ve üçüncü kitabımı almaya gelmişlerdi. Bu da güzel anılardan bir tanesi. Kitaplar, yazarlarının evlatları gibidir. Evlatlarımızın kabul görmesi, yeni baskılarının yapılması, yabancı dillere çevrilmesi bizi ziyadesiyle mutlu etmektedir.

Mehmet hocam söyleşi için teşekkür ederim.

 

Röportaj: Mustafa Balaban

Bakmadan Geçme