Bir Hafta Bir Yazar: Betül Nurata

Artık bir şekilde yolumuz kesişir kalemle, kelamla arası iyi olanlarla.  Bir saat önce ismi telaffuz edilir yanımda, muhatabıma kim bu yazar, dememe kalmadan kadim Kayseri Lisesi koridorlarında kendimizi mülakatta buluruz öykücümüzle. Tıpkı yazarımızın öykülerindeki karakterlerin doğallığının, hayatın içindenliğinin ve kişilerin içtenliğinin verdiği bir koridor açılır söyleşimize.  Mütebessim ve mütevazı bir çehre ile dahil olur aramıza. 

Merhaba, önce sizleri  kısaca tanıyabilir miyiz.

Merhaba, Betül Nurata ben. İstanbul doğumluyum. Üsküdar’lıyım. Bir yıldır Kayseri’de yaşıyorum. İki dönemdir Şehir Akademi’de “Okumak, Yaşamak ve Düşünmek Üzerine” bir okuma atölyesi yapıyorum. Fayda gördüğüm fayda bulduğum ne varsa bu atölyede aktarma gayretindeyim. Şiirden müziğe bir okuma dinleme zevkimiz olması gerekiyor. İçsel zenginliğimiz olmadıkça beyhude bir hayat bekliyor bizi. 

Hâsılı Kayseri adına, kültür sanat adına az veya çok ne yapabilirsek, ne kadar katkımız olursa kendimi o kadar mutlu addeceğim.  Bunun dışında hikâye, deneme ve kitap yazılarım var. Lacivert, İtibar, Post Öykü, Cins Dergi, Sabit Fikir, Muhit, Nihayet gibi dergilerde göründüğümü söyleyebiliriz.

Yazma serüveni nasıl başladı. Yazma isteği ve  yeteneğinin oluşmasında kimlerin katkı ve yönlendirmesi oldu? 

Başta ailem olmak üzere az veya çok karşılaştığım herkes.  İnsan o an farkında olmuyor ama bu böyle. Mektup yazdıklarım hep şöyle demiştir mesela: Sen yazar olacaksın. Hiç üzerinde durmamıştım, demek aklımın bir köşesindeymiş hep. Hayret.

Ama yazma serüvenimi en çok kırgınlıklar, olmayışlar olamayışlar etkilemiştir sanıyorum. Sonra, tutarsızlıklar. İlişkilerdeki çarpıklıklar, kavgalar, dövüşler. Toplumsal ve bireysel çürüme. Neler neler… Bütün bunlar karşısında duyulan çaresizlik ve "ne yapabilirim" hissi. Bazısı nefsi, bazısı ulvi, bazısı doğuştan, bazısı sonradan. Hepsi de kadere dâhil birçok şey yazma isteğimi tetikledi.

Yazma isteği olan her yaştaki insanlara neler tavsiye edersiniz?

Çok okusunlar. Çok yazsınlar. Telefondan dedikodudan gereksiz faydasız şeylerden olabildiğince uzak dursunlar. Dergileri ihmal etmesinler. İmkân varsa bir ustaları olsun. Sevdikleri kitabı çok okusunlar. İncelesinler. Düşünsünler. Yazamasalar da yazmaya devam etsinler.  Sonrası gelecektir…

Kitaplarınızı/ eserlerinizin isimlerini öğrenebilir miyiz?

“Yüzümü Tanı” (Profil Kitap) ve “Her Şey Çok güzel Başlamıştı” (Muhit Kitap). Özgeçmişte pek yer vermediğim fakat sevilen bir kitap daha, çocuklar için, “Paşa, Durmasam Olmaz mı?”  (Cezve Çocuk)

 Yazarlık serüveninizde unutamadığınız bir hatıranızı paylaşabilir misiniz?

2017 Necip Fazıl İlk Eserler ödülünün takdim edildiği akşam olmalı. Bütün yogunluklarımın dinlendiği, kırık dökük yanlarımın onarıldığı bir geceydi. Hiç değilse bir zaman için.

Hele Yücel Arzen’in bestelediği şiir. Şimdiye kadar yapılanların bence hâlâ en iyisi. O müzik, o şarkı hâlâ içimdedir, zaman zaman dinlerim… “Surda bir gedik açtık…” 

Röportaj: Mustafa Balaban
 

Bakmadan Geçme