• Haberler
  • ''Başbakanımız Milli Görüş derghında yetişmiş bir genç.''

''Başbakanımız Milli Görüş derghında yetişmiş bir genç.''

Geçtiğimiz hafta gazetemizde, bir dizi ziyaretlerde bulunmak için Kayseri'de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı ve eski Avrupa Milli Görüş Teşkilatı Başkanı Ali Yüksel ile yaptığımız röportajı yayımlamıştık. İşte o büyük röportajın ikinci kısmı sizlerle!

Sayın Ali Yüksel, röportajımızın ilk bölümün de Avrupa’ya ilk gidenlerin İslam’ı güzel temsil edemediklerini ve orada ki beklentileri karşılayamayıp Osmanlı’dan kaynaklanan güzel imajımızın bozulduğundan bahsetmiştik ve bu imajı düzeltmenin zor olduğunu söylemiştiniz. Başbakanımızın bu konuda başarılı olduğunu biliyoruz. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

‘’Bu zorlu bir süreç. Çünkü Avrupa’da insanları İslam’dan nefret ettirmek için gerek basın yoluyla gerek yayın yoluyla çalışan bir şebeke var.Dünyada hakim güçler bunu yapıyor.Televizyon,gazete ve dergilerde bu konuda yalan haberler çıkıyor.Çünkü neden;korkuyorlar.İslam’ın orada yayılmasından,insanların İslam’a girmesinden korkuyorlar.’’

Bir anısını anlatıyor:’’Bir gün papazlar heyeti bizi ziyarete geldiler.Teşkilatımızın çalışmaları neticesinde gençlerin uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklarının,hırsızlık gibi topluma zarar veren huylarının önüne geçildiğini anlatınca;aralarından samimi olduğunu düşündüğüm biri gülerek,ya da boş bulundu bilemiyorum şöyle söyledi:’Buranın Milli Görüş’e karşı negatif tutumunun sebebi sizin iyi hizmet yapmıyor olmanız değil.Tam tersi;iyi hizmet yaptığınız için.Yani negatif tutumlarının sebebi adamlarını kaybedecek olmalarıdır.’ ‘’

‘’Hocamızın 97’de başbakan olmasıyla ve 28 Şubat sürecinin gerçekleşmesiyle hükümetle uğraşıldı.Bu dönemde yeri çok önemli olan sol görüşlü ‘Köln Radyosu’ ve radyonun Türkiye muhabiri olan ‘Varlık Özmelek’  bir gün genel merkezimizi ziyarete geldi ve hocamızın başarılarını kendisi de anlattıktan sonra gülerek dedi ki:’Malum güçler aslında Erbakan Hoca’nın başarılarından rahatsız.Çünkü havuz sistemi gibi çalışmalar birçoklarının hortumunu kesti.Bundan dolayı onunla uğraşıyorlar ve öyle zannediyorum ki götürecekler.’

Müslümanların da orada İslamı iyi temsil etmeleri onları korkutuyor,ürkütüyor.Çünkü onlar Müslüman olmamayı kafalarına yerleştirmişler.Bunun için direniyorlar ama bütün bunlara rağmen Almanlardan,diğer  yabancılardan İslam’a yönelenler var.Hatta ‘House the İslam’ adıyla bir kuruluş var.Tamamen Alman Müslümanların kurduğu bir dernek.Onların da güzel hizmetleri var.İnşallah akıbeti güzel olacak.

Hocam konuşmalarınızdan da yola çıkarak şunu sormak istiyorum;yıllarca laiklik diye İslam’ın sanattan siyasetten spordan uzak tutulduğu bir anlayış var.Avrupa’da da Hristiyanlar’da da laiklik anlayışı bu şekilde mi yürüyor? Onların laiklik anlayışı nasıl?

-‘’Hristyanlığın dayandığı bazı temeller var.Mezhep savaşlarının ardından kilise sağlam bir zemin üzerine oturtulmuş.Ayrıca maddi olarak da ciddi kaynakları var.Kiliselerin maddi olarak büyük imkanları var.Çeşitli gelirlerin dışında bir de halktan kilise vergisi alınarak devlet eliyle kilise kalkındırılıyor.Kilise bu bakımdan zengin.

Laiklik olarak da; orada laikliğin farklı uygulamaları var.Örneğin Almanya’da kilisenin yetkisi fazla olduğu gibi siyaset bakımından da kilise fazlaca yetkiye sahip.İktidarda olan Hristiyan demokratlar var.Türkiye’de İslamla ilgili bir parti kurulabilir mi? Ama orada ‘Hristiyan Demokrat Parti’ var.Dinî bir isimle siyaset yapılıyor.Kilisenin onayı olmadan kanun çıkarılamıyor.Din ve devlet birbirine karışmayacak deniyor ama görüldüğü gibi orada sistem iç içe.

Ülkemizdeki laiklik anlayışında ise ‘aman İslam hiçbir yere girmesin’ düşüncesi hakim.Bunun sebebi olarak da insanlarımızın eğitim düzeyi gösterilebilir.İnsanımız sanki batı gibi hatta onlardan ileri giden tutumlar sergiliyor.

Başbakanımızla olan danışmanlık süreciniz nasıl başladı?

-‘’Ben Milli Görüş’te iken kendisiyle irtibatımız vardı.Genel kurullara,konferanslara davet ediyorduk.Tanışıktık.Ben yeniden Bağcılar Belediyesi’nde memuriyete müşavir olarak geldim.Bu dönemde bir programda karşılaştık ve bana ne yaptığımı,nerede bulunduğumu sordu.Bağcılar Belediyesi’nde memuriyette bulunduğumu söyledim.Sonrasında beni çağırttı ve ‘Seni başbakanlık müşavirliğine alalım,yurtdışındaki Türklerle ilgili bize danışmanlık yap’ dedi.Danışmanlığına başlamam bu şekilde oldu.’’

Başbakanımızla ilgili neler söylemek istersiniz ,  onu nasıl anlatırsınız?

-(Gülerek) : ‘’Başbakanımız Milli Görüş dergâhında yetişmiş bir genç.’’

Peki neden bu kadar ayrı görünüyorlar. Aslında ayrı olmamalarına rağmen?

-‘’Ayrı görünmüyorlar. Sadece daha önceki arkadaşlarında  makam, mevkî ve kıskançlıklar devreye girdi.Başbakanımız ise onların bu kadar aleyhtar olmalarına rağmen onlar hakkında konuşmadı,üstelik onların sıkıntılı olduğu konularda da onlara yardımcı oldu.’’

Peki Erbakan Hocamızla başbakanımızın yöneticiliği açısından sizce farklar nedir? Ülkemize göre hangisinin uygulamalarının daha doğru olduğunu düşünüyorsunuz?

-‘’Böyle bir kıyaslama yapmak doğru olmaz.Çünkü Erbakan Hocanın bulunduğu şartlar ile sonraki şartlar çok farklı.Bir kere 28 Şubat süreci var.Bu süreç toplum vicdanında çok büyük tepki aldı.Onların yaptığı bu zulmet,toplumda ters etki yaptı ve bir nevî toplumun uyanışını sağladı diyebiliriz.28 Şubatın AKP’nin başarısında büyük etkisi vardır.Çünkü bu süreçteki baskılarla zulümlerle insanlar bilendi.Ama elinde silah yok ki vursun.Millet;’gün gelir biz sana cezanı veririz’ dedi.Sandıkta da dersini verdi.AKP kurulduktan bir yıl sonra seçime girdi ve tek başına iktidâr oldu.Böyle bir şey mümkün müydü? Demek ki konjüktör,ortam müsait hale geldi.O bakımdan Erbakan Hoca’nın bulunduğu dönemdeki başarısı da küçümsenemez. Cumhuriyet tarihindeki en büyük zammı memurlar,askerler bu dönemde alabildi.En fazla maaş artırımı o dönemde oldu.Bu çok büyük bir başarıdır.Ama daha önce de söylediğim gibi onun bu başarısı bazısının hortumunu kesti.Özellikle dış mihraklarla menfaat ilişkileri olan kesimlerde büyük bir endişe meydana getirdi.Hemen dolaplar,ayak oyunları çalıştırıldı.Ellerindeki basın imkanıyla ordudaki insanlara tesir ederek bu başarı yıkıldı.Ama bilmiyorlardı ki başlarına yıkıldı.28 Şubat bin yıl sürecek diyorlardı ne oldu; 4-5 yıl sürdü.Halk da onlara cezasını sandıkta verdi.2005-2007 yıllarında hükümeti yıkma çabaları cereyan etti.Muvaffak olamadılar.En son da bildiğiniz gibi gezi olayları sahnelendi.Bu oyunlarla hükümet yıkılmaya çalışıldı.Yurt dışı destekli,onlarla menfaat birliği yapmış kesimler hükümete son vermek için çalıştılar ama elhamdülillah başaramadılar.Eğer biz uyanık olursak başaramayacaklar.Şartlar gittikçe Müslümanların lehine oluyor inşallah.

Bakmadan Geçme