Az daha geleceğin cumhurbaşkanını vuruyordu!
BELGESELLE GÜNDEME GELEN KONU: TRT Belgesel kanalında geçen hafta başlayan "Büyük Doğu'nun Atlıları" belgeselinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, öğrencilik yıllarında kantinde sıkıştırıldığını ve alnına silah dayandığını yıllar sonra anlatmıştı.
HUBER KÖŞKÜ’NDEKİ GÖRÜŞME: Bu olayın daha detaylı hikayesi, Gül ile Cumhurbaşkanlığının son aylarında Tarabya Huber Köşkü’nde görüşen Genel Yayın Yönetmenimiz Rıfat Yörük’ün notlarında yer alıyor. TRT 1’de 29 Nisan Cuma akşamı ilk bölümü yayınlanacak olan “Sevda Kuşun Kanadında” dizisi için arkadaşları M. Davut Göksu ve Gülizar Sönmez ile birlikte MTTB’nin önemli isimleriyle röportajlar yaparak anılar toplayan ve bunları hikayeleştiren Yörük, “silah dayama” olayının bu belgesel ile gündeme gelmesi üzerine detayları gazetemiz okurları ile paylaşma kararı aldı.
SİLAH DAYAMA DİZİDE DE VAR: Gül’ün başından geçen “kantinde alnına silah dayama” hadisesi “Sevda Kuşun Kanadında” dizisinde de yer alacak. Ancak dizide gerçek MTTB’liler yerine kurgu karakterler olacağından bu sahne kahramanın üzerinden çekilecek.
ÜLKÜCÜLERLE ORTAK ADAY GÖSTERDİK: Gül, arkadaşımız Yörük’e o vahim olayla ilgili şu detaylı bilgileri aktardı: “O zaman her okulda öğrenci dernekleri yönetimi seçiliyor, bu yönetimler de federasyonu oluşturuyordu. Ben de ilk olarak İktisat Fakültesi seçim kampanyasına katıldım. Biz ülkücülerle birleşip aday gösterdik. Benim ilk deşifre olmam bu kampanya sebebiyledir. Adayımızın afişlerini her tarafa astık.”
ALNIMA DAYANAN SİLAH: “Yıl 1970. Bir gün fakültenin ek binasında kampanya yürütüyoruz. Silahlı dört-beş sol militan binayı bastı. Kendimi kantine attım. Pencereden bahçeye atlayıp yakındaki Esnaf Hastanesi’ne geçmeyi düşündüm. O sırada cam kenarında bir militan beni yakalayıp silahı alnıma dayadı. Bana ‘gerici, yobaz, faşist!’ diye bağırıyor. Kantin kalabalık, kızlar çığlık atıyor. Bir taraftan diğer yerlerden silah sesleri geliyor. İnsan muhakemesi böyle zor durumlarda çok daha iyi işliyor. Birden zihnim çok hızlı ve sağlıklı düşünerek ‘bu kadar insanın içinde bu beni vuramaz’ kanaati hasıl oldu ve biraz rahatladım. ‘Pencereden atlarsam arkamdan vurur, ama burada vuramaz’ diye düşündüm ve hiç kıpırdamadan bekledim. Nitekim vuramadı ama hırsını alamayıp tavana doğru dört-beş el ateş etti.”
………………………………………………………………………………………
Büyük Doğu’nun Atlıları
TRT Belgesel kanalında geçen hafta başlayan "Büyük Doğu'nun Atlıları" belgeselinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, öğrencilik yıllarında kantinde sıkıştırıldığını ve alnına silah dayandığını yıllar sonra anlatmıştı. Yapımcılığını ve metin yazarlığını Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk'un yaptığı belgeselde, aralarında Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Milli Eğitim eski Bakanı Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Tiyatro Sanatçısı Metin Akpınar, Gazeteci-Yazar Fehmi Koru'nun da bulunduğu siyasetçi, akademisyen ve yazarlar MTTB dönemini anlatıyor.
Belgeselde öğrenci olaylarının yaşandığı dönemleri anlatan Abdullah Gül, "Kavgalardan dolayı maalesef 5 bine yakın üniversite gencinin kayıp edildiği bir ortam… Bu doğrusu bu çok acı. Her zaman ben Cumhurbaşkanı olarak geçmişe baktığımda bu yılları çok acıyla hissederim. Çünkü en çok yaptığımız iş derse gitmekten çok arkadaşlarımızın cenazelerini kaldırmaktı. Biz kaldırırken diğer grupta aynı şekilde cenazelerini kaldırıyordu. Böyle bir Türkiye idi. Maalesef, kayıp ve üzüntülü yıllar olarak görürüm" diye konuşmuştu.
Kayıp yıllar
Üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını belirten Gül, şunları kaydetmişti: "Türkiye'nin en acılı yılları dediğim gibi üniversiteler işgal ediliyor. Üniversiteye giremiyorsunuz. Alnınıza silahların dayandığı dönemler bütün bu dönemler bu hepimize olmuştur. Benim de kantinde kıstırılıp alnıma silahların dayandığı dönemler arkadaşlarımızın halk mahkemeleri adı altında tırnaklarının söküldüğü dönemler… Bütün bunları acıyla doğrusu hissettiğimiz Türkiye'nin kayıp yılları olarak görüyorum. Bunun acısı bunu yapanlarda bunu yurtseverlik adına yapıyorlardı. Onlar şahsi çıkarları içerisinde değillerdi. Böyle bir gençlik vardı o zaman. Buna tabi ki her zaman dua ederiz. O gün hayatını kaybeden arkadaşlarımızdan birisi de biz olabilirdik. Kaderimiz bizim böyle çizilmiş."
Tarabya Huber Köşkü’ndeki görüşme
Bu olayın daha detaylı hikayesi, Gül ile Cumhurbaşkanlığının son aylarında Tarabya Huber Köşkü’nde görüşen Genel Yayın Yönetmenimiz Rıfat Yörük’ün notlarında yer alıyor. TRT 1’de 29 Nisan Cuma akşamı ilk bölümü yayınlanacak olan “Sevda Kuşun Kanadında” dizisi için arkadaşları M. Davut Göksu ve Gülizar Sönmez ile birlikte MTTB’nin önemli isimleriyle röportajlar yaparak anılar toplayan ve bunları hikayeleştiren Yörük, “silah dayama” olayının bu belgesel ile gündeme gelmesi üzerine detayları gazetemiz okurları ile paylaşma kararı aldı.
Silah dayama dizide de var!
Abdullah Gül’ün başından geçen “kantinde alnına silah dayama” hadisesi “Sevda Kuşun Kanadında” dizisinde de yer alacak. Ancak dizide gerçek MTTB’liler yerine kurgu karakterler olacağından bu sahne kahramanın üzerinden çekilecek.
O vahim olayın detayları
Gül, Tarabya Huber Köşkü’nde arkadaşımız Yörük’e o vahim olayla ilgili şu detaylı bilgileri aktardı:
“O yıllarda okuduğumuz İstanbul Üniversitesi’nde Dev-Genç hakimiyeti vardı. Sık sık üniversiteyi işgal ediyor, boykotlar yapıyorlardı. Özerklik olduğundan polisler, askerler içeri giremiyordu.
Hukuk Fakültesi’nin 1. Amfisi (Büyük amfi) mutlaka filmde gösterilmesi gereken bir mekan. Gençliğin ruhu burada atardı. Sol gruplar müthiş bir beyin yıkama yapardı. Toplu marş okumalar, ıslıklarla tempolar, konuşmalarla, sloganlarla sahipsiz olan gençleri etkilerler ve kitlesel eğitim verirlerdi. ‘Gün doğdu hep uyandık, siperlere dayandık/Bağımsızlık uğruna da al kanlara boyandık’ o marşlardan biriydi. Zaten yükselen değer soldu.”
Ülkücülerle ortak aday gösterdik
“O zaman her okulda öğrenci dernekleri yönetimi seçiliyor, bu yönetimler de federasyonu oluşturuyordu. Ben de ilk olarak İktisat Fakültesi seçim kampanyasına katıldım. Biz ülkücülerle birleşip aday gösterdik. Benim ilk deşifre olmam bu kampanya sebebiyledir. Adayımızın afişlerini her tarafa astık.”
Alnıma dayanan silah
“Yıl 1970. Bir gün fakültenin ek binasında kampanya yürütüyoruz. Silahlı dört-beş sol militan binayı bastı. Kendimi kantine attım. Pencereden bahçeye atlayıp yakındaki Esnaf Hastanesi’ne geçmeyi düşündüm. O sırada cam kenarında bir militan beni yakalayıp silahı alnıma dayadı. Bana ‘gerici, yobaz, faşist!’ diye bağırıyor. Kantin kalabalık, kızlar çığlık atıyor. Bir taraftan diğer yerlerden silah sesleri geliyor. İnsan muhakemesi böyle zor durumlarda çok daha iyi işliyor. Birden zihnim çok hızlı ve sağlıklı düşünerek ‘bu kadar insanın içinde bu beni vuramaz’ kanaati hasıl oldu ve biraz rahatladım. ‘Pencereden atlarsam arkamdan vurur, ama burada vuramaz’ diye düşündüm ve hiç kıpırdamadan bekledim. Nitekim vuramadı ama hırsını alamayıp tavana doğru dört-beş el ateş etti.”
Fotoğraflarımı asarak afişe ettiler
Gül, bu olaydan sonra okula uzun süre giremediğini belirterek konuşmasını şöyle tamamladı;
“O dönemde üniversitenin Beyazıt’taki meşhur ana kapısında kimlik kontrollerini Dev-Genç yapardı. 6 ay zor bela girebildim. Ama daha sonra benim ve bazı arkadaşlarımın resimlerini asarak ifşa ettiler. Ondan sonra 1971 muhtırasına kadar can güvenliğim olmadığından artık okula gidemedim. Hatta olaylara karışmayan Kayserili bir arkadaşımı bile sırf benimle geziyor diye Halk Mahkemesine çektiler. O zaman Hukuk Fakültesi kütüphanesinin altı Halk Mahkemesiydi.
Artık diğer arkadaşlarımız yurttan okullarına giderken ben ve bazı arkadaşlarım da direk Cağaloğlu’na MTTB’ye gidiyor, mesaimizi burada harcıyorduk. Dolayısıyla üniversite yıllarım MTTB içinde geçti.”
……………………………………………………………………….
KUTU
İşte Gül’ün alnına silah dayayan Dev-Genç’lilerin söylediği o marş
GÜNDOĞDU
Gündoğdu hep uyandık
Siperlere dayandık
Bağımsızlık uğruna da
Al kanlara boyandık
Yolumuz devrim yolu
Gelin kardaşlar gelin
Yurdumuza faşist dolmuş
Vurun kardaşlar vurun
İşçi, köylü hep hazırız
Bozuk düzene karşı
Halk savaşı vereceğiz
Emperyalizme karşı