• Haberler
  • AVRUPA MEDENİYETİNİN BATIĞI YER ORTADOĞU

AVRUPA MEDENİYETİNİN BATIĞI YER ORTADOĞU

Ortadoğu, yüzyılı aşkındır bitmek bilmeyen doyumları ile kan emici kenelerin kendi topraklarında medeniyet ve insanlık dersi vermeye çalışırken, tüm insanlıklarının ve medeniyet algılarının battığı alan… İşte tam bu noktada son zamanlarda nerdeyse kavmiyetçiliğin bile önüne geçmiş mezhepsel çatışmalar ayrı bir sorun olarak ortaya çıkıyor.

 Ortadoğu, küresel sermayenin kurbanı, yer altı zenginlikleri nedeniyle yer üstünde zulmün ve ayrışmanın beşiği… Dişlerine kan bulaşmış azılı düşmanların ve zalimlerin kirli oyun alanları. 20. yüzyılın başından beri ayrıştırılan, peygamberin ayakları altına aldığı Akif’in şiirinde yerdiği kavmiyetçiliğin, ayrışma noktası olarak kullanıldığı vahim bir durumun pespaye görüntüsü… Yüzyılı aşkındır bitmek bilmeyen doyumları ile kan emici kenelerin kendi topraklarında medeniyet ve insanlık dersi vermeye çalışırken, tüm insanlıklarının ve medeniyet algılarının battığı alan… İşte tam bu noktada son zamanlarda nerdeyse kavmiyetçiliğin bile önüne geçmiş mezhepsel çatışmalar ayrı bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Bizde bu eksende “Güncel olarak Suriye’de genel olarak Ortadoğu’da yaşanan mezhep çatışmaları uzun süredir ülkemizin ve dünya gündeminin birinci sırasında. Aslında birleştirici rol oynaması gereken mezheplerin bir çatışma nedeni olarak vukuu bulması nasıl değerlendirilebilirin” cevabını aradık…

 

“Mezhep çatışmasını İngilizler kışkırtıyor”

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı: Yusuf Kaplan

Burada çok uzun ve Kompleks bir mesele ile karşı karşıyayız.  Birincisi mezhep çatışmasını özellikle İngilizler kışkırtıyor. Ortadoğu’da İngilizler hala etkinliğini koruyor. Saman altından su yürütüyorlar. Suriye’ye girmesi için hükümeti kışkırttılar. Eğer Suriye’ye girersek hemen bizi arkadan vuracaklar. Ondan sonra diyecekler ki bakın Türkler sizi arkadan vurdu. Dün bunu yapmışlardı. Araplar sizi arkadan vurdu demişlerdi. Bize yine aynı oyunu oynayacaklar. Türkiye emperyalist vs. diyecekler. Bunları hükümete söyledik. Sonra hükümet kendini toparladı. Biraz geri adım attı. Bir şeyler yapmak istiyorsan yap. Biraz şekillendir ama kimsenin ruhu duymasın. Büyük devletler böyle yapar. Niye gürültü patırtı yapıyorsun. Gürültü patırtı yapmadan oraya çeki düzen verebiliriz. Suriye bizim için tampon bir bölgedir. Bütün Arap ülkelerine, Hint okyanusuna açılmamızın kapısıdır. Yani Suriye bariyere dönüşürse Türkiye’nin eli, kolu bağlanmış olur. Kendi iç sorunlarına yönelmiş olur. Çünkü Kendi iç sorunları da iyice derinleşiyor. Bu etnik mesele gittikçe zıvanadan çıkmak üzere. Bu etnik meseleden Türkiye’nin bir şekilde kurtulması ve bölgenin kaderini şekillendirecek bir konuma geçmesi lazım. Bağırarak, çağırarak bu mesele çözülmez. Ortak bir çalışma ile olur. Sonuçta biz kardeşiz, Müslüman’ız. İlk önce ekonomik ilişkilerimizi arttırmamız lazım. Bölge ekonomik ilişkilerinin en düşük olduğu yer burası. Böyle bir rezillik olabilir mi? Bu kendiliğinden olmuş bir şey değil. Bizi birbirimize yaklaştırmak istemiyorlar. Rahmetli Özal Karadeniz İş Birliği Projesi diye bir şey kurdu. Bu proje D8’in öncüsüdür. Bu proje Orta Asya’ya koridor açtı. Ben o zaman İngiltere’deydim, bu projeyi duyan İngilizler çıldırdı. Orta Asya’yı Türkiye’ye yedirmeyiz dediler. Türkiye açılım yaptı ama tam olarak gerçekleşmedi. Öbürleri de hazır değil zaten işte komünizmden yeni çıkmışlar (Rusya’dan bahsediyor). Bu tam bir tecavüz hali. Kendilerini toparlayabilmeleri çok zor. Türkiye’nin de projeyi harekete geçirecek gücü, ekonomik, entelektüel ve kültürel sermayesi yoktu. Dolayısıyla bu proje hayata geçirilmedi. Ancak şuan o sermaye oluşmak üzere.

 

“Elimizde ne tutuyorsak onu İslam sanıyoruz”

Siyer Araştırmalar Merkezi Başkanı: Muhammed Emin Yıldırım

Ne yazık ki biz İslam’ın temel esaslarından koptuğumuz için, elimizde ne tutuyorsak İslam’ı o zannediyoruz. Aynen körün fil tarifi gibi, herkes kendi anlayışını İslam’ın en ideal anlayışı olarak kabul ediyor. Bizlere İslam’ı anlatacak temel kaideler Kur’an’dır, Sünnettir, müçtehid imamlarımızın fetva olarak ortaya koyduğu hakikatlerdir. Biz köklerimize döndüğümüz müddetçe, aslında bu kargaşadan ve karışıklıktan kurtulabiliriz. Şuan da köklerimizle bağımız doğru olarak tesis edilmediği için bu işler başımıza geliyor. Onun için yapılacak iş köklere müracaattır ve köklere müracaatla yeniden, asli manada o köklere irtibatımızı güçlendirerek, Müslümanlığımızı, İslami anlayışımızı Kur’an ve sünnetin bize öğrettiği şekilde yerine getirmektir. Biz bunları yaptığımızda şu anda var olan karışıklığın birçoğundan Allahın izniyle kurtulacağız. Yoksa bu karışıklılar ümmeti bölmeye parçalamaya devam edecektir.

 

“Küfür tek millettir”

Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Mehmet Zeki Duman

Aslında birleştirici ve Allah katında geçerli din olan İslam dini, inananları birleştirmeyi amaçlıyor. Küfür tek millettir. Dolayısıyla onun karşısında İslam vardır. Resulullah (S.A.V) döneminde mezhep diye bir şey yoktur. Selef döneminde de mezheplerden bahsedilmezdi. Ama Resulullah’ın yaşamış olduğu Asr-ı Saadet’ten uzaklaşılınca İslami konularda farklı fikirler ortaya çıkmaya başladı. Dolayısıyla İslami ilim adamları bu farklı fikirler çerçevesinde kendi fikirlerini açıklamak durumunda kaldılar. Böylece mezhepler ortaya çıktı. Kimi siyasi kimi dini kimi de bir başka nedenle ortaya çıktı. Bu mezhepleri iki kısma ayırıyoruz. Hak mezhepler ve batıl mezhepler. Hak mezhepler İslam çerçevesi içinde bulunan İtikat, ibadetler ve ahlak bakımından Kur’an ve sünnet geleneğini taşıyan mezheplere hak mezhepler diyoruz. İşte bunlar Hanefi, Şafi, Hanbeli ve Maliki Mezhepleri… Bunların dışında kalan mezheplere ise batıl mezhepler deniliyor. Bunların batıl olmaları da Kur’an ve sünnet çizgilerinden sapmaları sebebiyledir. Kimi İtikatta sapmıştır, kimi ahkâmda sapmıştır. Kimisi siyasi olarak haktan sapmıştır. Dolayısıyla batıl mezhepler çerçevesi içerisinde kalmıştır. Şimdi böyle olunca mezhep bir yerde tefrikanın unsuru olmuş oluyor. Mesela hak mezhepleri arasında görüş ayrılıkları vardır. Asılda değil de detayda olan görüş ayrılıklarıdır bunlar. Şafii Mezhebi’nde olan biri Hanefi Mezhebi’nde olan birine uymada çekinmez. Hak mezheplerin tamamında durum böyledir.  Hak mezheplerde tefrika olmaz. Dünyanın hiç bir yerinde hak mezhepler arasında çatışma olduğu görülmemiştir.

 

“Fitne ateşten gömlektir”

İHH Yönetim Kurulu Üyesi: Ali Tokluman

Müslümanların birbiriyle olan iletişimsizliğinin yol açtığı bir problem. İslam düşmanı unsurun hem değerlerinize küfrederek hem de birlikteliğinizin içerisine nifak sokarak mezhep ayrımcılığı gibi sizi parçalayıp ve etkisiz hale getirmenin ortaya koyduğu bir problem.

Biz birbirimizle kendi ağzımızla konuşmak yerine, kötü insanların ağzıyla konuşuyoruz. Dolayısıyla mezhebin ne olduğunu bilmeden mezhepleri din olarak algılıyoruz. Bunun nedeni ise bilgisizlik ve iletişimsizliktir.

Şii blokta ki insanlar Ali’yi çok severler. Sünni bloktaki insanlarda H.z Osman’ı... Anadolu’da aileler erkek çocuklarına Ali Osman ismini koyarlar. Bu manada dünya da ikinci bir örneği yoktur. Ben ümit ederim bir gün İslam toplumunun bütününde insanlar çocuklarına Ali Osman ismini versinler. Ali’de Osman’da bizimdir. Tefrikaya ve parçalanmaya gerek yoktur. Onlar yıldızlar topluluğu gibidir. Ali yaşarken Osman’a, Osman yaşarken Ali’ye düşman olmamıştır. Ama fitne ateşten gömlektir. Onu bir kere giydiğinizde bile çıkardığınızda uzuvlarınız yanmış bir şekilde çıkartmış olursunuz. Ben bu manada Müslümanların ellerinde ki ve ceplerinde ki özel doğruları bir yere koyup genel anlamda islamın doğrularını oluşturan doğrularda mutabakat sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Ümit ediyorum ki Müslümanlar serbest bırakıldıklarında mezhebi tefrikalar ortadan kalkacaktır. Ama siz çok güçlü bir düşmana böyle yumuşak bir karın ortaya koyarsanız her zaman siz kullanılmaya müsait durumda kalırsınız. Şuanda da maalesef bu yapılmaya çalışılıyor.

 

Mezhepler birleştirici bir unsurdur”

Verenel Derneği Kayseri Şubesi Başkanı; Mustafa Dirican

Mezhepler ayırıcı değil aksine birleştirici bir unsurdur. Bizim 4 tane mezhebimiz var. Dört mezhebin dördü de birleştiricidir, beşinci mezhep hariç. Dört hak mezhebin dışındaki inanışlara ben beşinci mezhep diyorum. Beşinci mezhep mezhebsizliktir, Şia’dır ve bu şekilde devam eder. Dört mezhebi ele alacak olursak ve beşincisine de mezhep demezsek mezhepler ayırıcı değil, birleştiricidir. Çünkü Ahmet Bin Hanbel Hazretleri, İmam Şafii Hazretleri’nin öğrencisidir. Gömleğini göndermiştir. Gömleğini gönderince suya koyup kaynatmıştır ve o suyu gelen cilt hastalarına birer bardak vermiştir ve hepsinin de cilt hastalığı da gitmiştir. Bizim başa bakmamız gerekiyor. İmam Şafii Hazretleri İmamı Aza’mın kabrine vardığı zaman kendiside bir mezhep kurucusu olmasına rağmen kendi mezhebine göre değil, İmamı Azam Hazretlerinin mezhebine uyarak namaz kılmıştır. 

Yeni bir mezhebin ortaya çıkması artık bitmiştir. Çünkü İmam Gazali Hazretleri en son mezhep kurma işinde istiareye yattığında Peygamber Efendimiz rüyasına girer ve der ki; “Ey imam 4 mezhep kâfidir.” Orada iş neticelenmiştir. İmam Gazali Hazretleri ve İmam Rabbani Hazretleri mezhep kurabilecek şekilde müçtehit idi. Onlar niçin mezhep kurmadı. Demek ki 4 tane yetiyormuş. Biz bunlardan birine tabi olduğumuz zaman hiçbir sorun çıkmayacaktır.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme