ASYA'NIN KOMÜNİST ÇELİK YUMRUĞU: KUZEY KORE
Asıl ismiyle Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Dünyada en çok merak edilen yerlerden biridir. İzole yaşantısı, ordusu, çılgın lideri ve balistik füzeleriyle hep bir merak konusu olmuştur. Peki, Kuzey Kore'yi bu duruma iten etken şey neydi?
Her şey Japonya’nın 1910 yılında Kore Yarımadası’nı işgal etmesiyle başladı. Japonya 1905 Rus-Japon savaşını kazanmış fakat ekonomisi çökmüştü. Japonya ekonomisini toparlamak için Kore’yi sömürgesi yaptı. Halkı köleleştirdi, madenlere, hazineye ve tarım alanlarına el koydu. Bu durum işgal altındaki halkları direnişe götürecekti. Direnişçilerden biri Japonların gözüne çok batmaya başlayacaktı. O isim Kuzey Kore’nin kurucusu Kim İl Sung’du. Kim İl Sung 1925’te Kore Komünist Partisi’ni kurdu. 1932 yılında Japonlarla silahlı mücadeleye girişti. Japonlar Kim’in 200 bin kişilik isyancı güçlerini darmaduman etti, onu öldürmek için de infaz mangası kurdu. Fakat başarılı olamadılar. 1941 yılında Kim en sadık adamlarıyla birlikte Sovyetlere kaçtı. Ruslar onu istihbarat için kullandı.
Kore’ye asker yollayan ikinci ülke Türkiye
Kuzey Kore komünist hanedanlığı
34 yaşına girdi
Tarihler 1945’i gösterdiğinde Amerika, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atarak İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandırdı. Savaş bittikten sonra Japonya’nın işgal ettiği yerlerde büyük bir otorite boşluğu olmuştu. Bu boşluğu Amerika ve Sovyetler doldurmaya başladı. Sovyetler Kuzey Kore’de komünist bir devlet kurarken, Amerika güneyde kendi çıkarları doğrultusunda kapitalist bir devlet kurdu. Kim 1946’da Kore İşçi Partisi’nin eş başkanı oldu ve kısa zamanda ülkeye damgasını vuracak icraatlarına başladı. Eşit bir sınıf oluşturulmaya çalışıldı, din lağvedildi, sanayi ve tarım millileştirildi, Sovyet tipi ekonomi hayata geçirildi. 1948 yılında Kore’nin bölünmesi resmiyet kazandı, sınır Amerikalılar tarafından meşhur 38.pararel olarak belirlendi. 1950 ‘de sular iyice ısındı ve Kim Kore’nin birleştirici adamı olmak için 25 Haziran’da 70 bin kişilik birlikle 38.parareli geçerek Seul’e doğru ilerlemeye başladı. BM, 27 Haziran’da Güney Kore’yi kurtarmak için harekete geçti. General Mack Arthur BM güçleri gelmeden savunma yapmak için Güney Kore’ye yollandı. Mack Arthur güneyli birliklerin kuzeylileri durduramayacağını anlayınca Pusan civarına sağlam bir savunma hattı yaptı. Amerika destekli güney ile Sovyet destekli kuzey çetin bir savaşa tutuştular. 28 Eylül’de Seul geri alındı, Kuzey Kore’liler 38.paralelin gerisine süpürüldü. Taraflar savaştan önceki mevzilere geri dönmüştü. 1 Ekim’de komünist Çin “Kore’yi kurtarmak için elimizden geleni yapacağız” şeklinde bir meydan okuma yöneltti Washington’a… Amerika Çin’in bu sözlerine pek kulak asmadı. Yanıldıklarını 9 Ekim’de anlayacaklardı. Amerika destekli Güney Kore Kuzeye saldırmaya başladı. Bu saldırıdan iyice rahatsız olan Çin savaşa dahil oldu. Çin’in desteğini alan Kuzey Kore tekrardan Seul’e ilerlemeye başladı. Lakin karşı ataklar sonucu savaş 38.paralelde sabit kaldı.
Amerika’nın yardım çağrısıyla Kore’ye asker yollayan ikinci ülke Türkiye oldu. Türk askerleri Kunuri muharebesinde gösterdiği başarı sonrası Nato’ya üye olacaktı. İki taraf da birbirine üstün gelemeyince 1953 yılında ateşkes ilan edildi. Savaştan sonra her iki ülke kendi yolunu çizdi. Güney Kore teknoloji ve sanayide dünya devi, Kuzey Kore ise saldırgan, savaşçı ve otoriter bir ülke oldu.
Savaştan sonra Kuzey Kore izole bir ülke haline geldi. Yabancı gazete okumak, Güney Kore şarkıları dinlemek, yabancı diziler filmler izlemek, yabancılar gibi giyinmek yasaklandı. Toplama kampları oluşturuldu rejim karşıtları buralarda işkence edilerek öldürüldü. Kim İl Sung “juche” adında bir ideoloji yarattı, bu ideolojiyle Kuzey Kore’lilerin gözünde ilahlaştı. Ülkenin dört bir yanına Kim il Sung heykelleri diktiler, her yeri propaganda afişleriyle süslediler. Takvimleri de değiştirip Kim’in doğum yılı olan 1912’yi esas aldılar. Savunma sanayine çok ağırlık verdiler; bu durum insanları fakirleştirirken tarımın da çökmesine neden oldu.1980’lerin sonunda nükleer silah yapımına başlamaları Amerika’yı endişelendiriyordu.1991 yılında SSCB’nin çökmesi Kuzey Kore için bir hayal kırıklığı oldu çünkü Sovyetlerden gelen yardım kesildi. Kim İl Sung 1993’ten itibaren yetkilerini oğlu Kim Jong İl’e devretmeye başladı çünkü ölümü yaklaşıyordu. Ensesinde çıkan tümör omuriliğine yayıldığı için ameliyat edilemiyordu. Basın haber yapmasın diye ensesindeki yumruk büyüklüğündeki tümör sansürleniyordu, böylelikle Batıya ‘hala ayaktayım’ mesajı veriliyordu. 1994’de Kim öldü. Ancak ölüm şekli şüpheliydi çünkü oğluyla aralarında geçen bir tartışma sırasında fenalaşmış, doktorlar müdahale etmek istemiş fakat oğlu izin vermemişti. Cenaze kortejini götüren helikopter de düşmüş, doktorlar ve korumalar ölmüştü. Bu durum şüpheleri daha da arttırdı. Kore’nin başına Kim Jong İl geldi. Babasından kalır yanı olmaması lazımdı. 1998 yılında anayasayı değiştirerek kendini sonsuza dek devlet başkanı ilan etti. Kim Jong İl döneminde Kore tüm hazinesini başkanın zevklerine harcamaya başladı. Pahalı konyaklara, şaraplara, değerli eşyalara para vermekten Koreliler kıtlık yaşamaya başladı. Yabancı yönetmen kaçırıp film çekmek onun fikriydi. Ünlü yönetmen Shin Sang Ok, Kim Jong İl’in talimatıyla kaçırılıp zorla Kore’de tutuldu. Kim ondan film yapmasını istedi, o da çok sayıda film yaptı. Pulgasari o filmlerden biridir. İnternet onun zamanında ülkeye geldi ama hala interneti halk kullanamıyor. İnternet, araba gibi şeyleri sadece ülkenin üst düzey isimleri kullanıyor. İlginç şeylerden birisi de Kuzey Kore’nin İsveç’e borcu… Kore İsveç’ten çok sayıda Volvo marka araç alıp parasını vermemişti. Bu araçlar hala Kuzey Kore’nin başkenti Pyongang’da kullanılmaktadır. 2011 yılında sonsuza dek devlet başkanı olan Kim Jong İl kalp krizi geçirip öldü.
Kim Jong İl’in yerine büyük oğlu olan Kim Jong Nam’ın gelmesi gerekiyordu ancak 2001 yılında Disneyland’a giderken sahte pasaportla Tokyo’da gözaltına alınmıştı. Bu durum Kim Jong Nam’ın gözden düşmesine sebep olacak ve 2017 yılında Malezya hava limanında sinir gazıyla öldürülecekti.
2011 yılında Kuzey Kore’nin başına Kim Jong Un geldi. 8 Ocak’ta 34 yaşına giren Kuzey Kore lideri Kim Jong Un kimselere benzemiyordu. Kardeşlerin en küçüğü olan Un çocukluktan beri özel eğitim almıştı. Sinir krizine giren bir çocuktu, öğretmenlere illallah ettiriyordu. Başa geldikten sonra bazı şeyleri serbestleştirdi. Orduda hamburger yemeyi serbest kıldı. Askeri üstlere eğlence alanları yaptı. Kendisine karşı gelenlerin başını ezmeyi de unutmadı. En küçük çocuk olduğundan generallerin onu dinlememesine kızıyordu. Bu yüzden general olan halasını ve eniştesini öldürdü. Amcalarını da idam ettirdi. Herkese kendisinin ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyordu. Batı da bundan nasibini aldı. Nükleer füze yapımına hız verildi ve denemeler yapıldı. Bu durum hala devam eden sorunlara yol açtı. Japonya, Amerika, Güney Kore ve Avrupa düşmanı olan Kim jong Un bu devletleri açıkça hala tehdit ediyor. Askeri tatbikatlar yapıyor, Pasifik okyanusuna füze fırlatıyor, Amerika’nın şehirlerini vuracak menzile sahip olan füzelerinin olduğunu iddia ediyor. Olası bir savaş durumunda kimin üstün geleceği bilinmez ama savaşın faturasını insanların ödeyeceği su götürmez bir gerçek.
inceleme: Yaşar Seval