ASKIDA EKMEK OLUR DA ASKIDA KİTAP OLMAZ MI?

Kayseri'de Kültür Kitabevi Sahaf'ın sahibi 27 yaşındaki Baturay Soykuvvet, şehirde henüz başka bir örneğine rastlanmaması bakımından bir ilki gerçekleştirdi ve yaklaşık 6 ay önce 'Askıda Kitap' kampanyasını başlattı. Kampanyayı ise dükkanının camına astığı şu yazıyla duyurdu: 'Dilenciye para verip ülkesine faydasız insanı beslemek yerine öğrenciye kitap verip ülkesine faydalı olacak öğretmen, doktor, bilim adamı ve benzeri yetiştir. Askıda kitap. Siz de askıda kitaba katılmak ister misiniz?' Soykuvvet'ten kampanyanın detaylarını dinledik ve karşılaştığı durumları konuştuk.

İhtiyaç sahibi kişiler için düzenlenmekte olan ‘Askıda Ekmek’, ‘Askıda Yemek’ gibi kampanyaların bir benzeri de kitapçılık alanında ‘Askıda Kitap’ kampanyasının başlamasıyla oldu. Veren elin alan eli görmediği bir kampanya türü olan askıda ekmek ve askıda kitap gibi kampanyalar, ihtiyacı olan kişilere, bağışlardan ödenmek üzere ihtiyacının giderildiği bir sistem olarak işliyor. Bu bağlamda, Kayseri’de ikinci el kitap alım ve satım işini yapan Kültür Kitabevi Sahaf’ın sahibi 27 yaşındaki Baturay Soykuvvet, yaklaşık 6 ay önce askıda kitap kampanyasını başlattı. Kayseri’de askıda ekmek kampanyasının yaygınlığı söz konusu iken, askıda kitap kampanyasının ise sadece bir okulda açılan stanttan öğrencilerin kitap temin etmesi örneği dışında, henüz askıda kitap kampanyası yapan bir kitapevi örneğine rastlanmadığı için Soykuvvet’in başlattığı kampanya kendi alanında bir ilk olma özelliği taşıyor. Soykuvvet, kampanyayı başlatma sürecinin arka planını da anlatırken, hem mesleğin durumunu hem de karşılaştığı, gözlemlediği insan profillerinden de örnekler verdi ve kampanyayla bağlantılı olabilecek insan hikayeleri anlattı.

Kitap piyasasında, özellikle yeni çıkan ve sıfır diye tabir edilen kitapların fiyatlarının yüksek olması, okuru ikinci ele yönlendirdiği gözlemleniyor. Sahaflar da bu aşamada devreye giriyor. Piyasada bulunan, yeni çıkan kitapları sahaflardan üçte biri ya da yarı fiyatına bulmak mümkün olabiliyor. Özellikle de popüler olan veya roman türünde kitaplar… Soykuvvet de çoğunlukla, kendisinin roman türünde kitaplar sattığını belirtiyor. Gençlere, öğrencilere gerektiğinde destek olduğunu, veresiye kitap verme durumunda dahi kaldığını anlatan Baturay Soykuvvet, kendi desteğinin ardından askıda kitap kampanyası yapmaya karar verdiğini söylüyor.
Kitapevinde Soykuvvet ile bir araya gelerek hem kendisini tanıdık hem kampanyanın detaylarını konuştuk.

Ağabeylerinden kendisine kalan meslek
Soykuvvet, mesleğe kitabı severek başladığını, bu durumun ağabeylerinden gelme bir alışkanlık olduğunu belirtti. “Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitap vermediği dönemlerde kitapları kendimiz alıp satıyorduk” diyen Baturay Soykuvvet sözlerini şöyle sürdürdü: “Kitap okumayı da sevdiğimiz için kendimizi bu iş içerisinde bulduk. Beş yaşından beri bu mesleğin içindeyim, 16 yıl oldu.”

“Al, oku, getir başkası okusun”
Soykuvvet, eskisi kadar sahaf kültürünün kalmadığından yakınarak bu durumu şöyle açıklıyor: “Eskiden bir kitabı neredeyse bin kişi okurdu. Şimdi bir kitabı en fazla on kişi okuyor. Kitabı alan kendi kütüphanesinde bulunduruyor. İnsanlar kitabı alıp okuduktan sonra rafta durduğu zaman bir işe yarayacağını, bir süs eşyası olduğunu sanıyor. Ancak bana göre öyle değildir, milli servettir sonuçta. Al, oku, getir başkası okusun. Yüz bin yüz bin baskı yapıp da insanları boş heveslere itmek de anlamsız. Binlerce baskı yapıp satılıyor ama… Tamam insanlar üretici, yazarlık da bir üreticiliktir ancak oturup kitap yazayım zengin olayım hayalinin peşine düşülebiliyor. Bence ikinci el kültürünün olması, artması her şeye faydalıdır.”

İkinci el kitaba talep fiyatları da etkiler
Soykuvvet, günümüz kitap piyasasındaki fiyatlardan bahsederek, fiyatların ve baskı sayıların nasıl azalabileceğini ise şöyle anlatıyor: “Sahaf kültürünü öldürdüler. Bugünlerde, popüler bir yazarın kitabı en az 30-35 TL’den satılıyor. 35 liralık kitabı aldın, okudun getir sahafa. Ben de makul bir fiyat karşılığında alayım, satayım. İkinci ele talep olursa, kitap fiyatları bu kadar yükselmezse, bir kitap iki yüz bin baskı yapar ve satamaz 100 binini satar. Bir dahaki baskı sayısı düşer ve neden satılmadığı düşünülerek satışlardaki düşmenin fiyattan kaynaklanabileceği fark edilir. Yayınevi de yazar da kendinden feragat eder ve kitap fiyatı da baskı sayısı da düşmüş olur.”

Eski-yeni baskı çatışması: Bir baba kızın hikayesi
Çoğunlukla ikinci el kitap satan Soykuvvet, bir baba ile kızın kendi işyerinden sorduğu bir kitabın hikayesini anlatıyor. Aynı kitabın eski baskısı kendisinde 15 lira iken yeni baskısının 38 lira olması ve babasıyla gelen kızın yeni baskı kitabı almasının ardında yatan sebepleri ve gözlemlerini Baturay Soykuvvet şöyle aktarıyor: “Geçenlerde buraya bir baba kız geldi. Gençlerin, çocukların okuduğu popüler bir kitap var. Kitabı yazan da çocuk yaşta gerçi. Kitap da ciltli, poster kapak tarzında bir kapağı var. Gelen çocuk da 15 – 16 yaşlarında. Babasından o kitabı istiyor. Kitap ben de vardı ama eski baskısı hem de 15 liraydı. Çocuğun istediği yeni baskı kitap ise 38 liraydı. Ben çocuğa kitabı gösterdim. Kitabın, yazarının, yayınevinin adı bu ve istediğinle aynı dedim. Sadece baskı değişmiş. Çocuk kabul etmedi ve yeni baskısını istemeye devam etti. Babası da ikna edemeyince başka bir kitabevine gittiler ve aynı kitabın yeni baskısını 38 liraya aldılar! Ardından tekrar buraya uğradı ve kitabı göstererek 38 liraya aldığını söyledi. Bizdeki 15 liralık kitapla yeni baskısının arasında hiç fark yok. Ancak 23 lira daha fazla verilmiş oldu. Yeni baskısı olduğu için! Bence israf burada başlıyor.”


“Madem askıda ekmek var…”
“38 liraya kitabı alıp okuyabilenler var evet ama bir de o fiyatlara kitap alamayan çok sayıda çocuk, öğrenci var. Söylemek pek doğru olmaz belki ama benden veresiye kitap alan bir sürü gencim var” diyen Baturay Soykuvvet, askıda kitap kampanyasını başlatma sürecini şu ifadelerle dile getiriyor: “Aralarında biri vardır ki 150 liraya yakın bir alışverişi olmuştur. Alan genç numarasını bırakmak istedi, ücretini vermek istedi ama ben istemedim, kabul etmedim. ‘Al oku abim’ dedim, ‘ne zaman durumun olursa, 10 sene sonra paran mı oldu, mesleğini eline mi aldın o zaman getir’ dedim.
Askıda Kitap kampanyasını başlatmamızın sebebi de bu. Gençler buraya geliyor. Örnek vermek gerekirse Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu kitabı, 60 liraydı KDV indirimi sonrası zannedersem 55 liraya düştü. Kağıt ve dolarda olan yükselişlerle, KDV ile kitap fiyatları zaten yükselmişti. KDV indirimi yapıldı ancak kitap fiyatlarına çok yansımadı. Çalıkuşu kitabı örneğinden devam edecek olursam, vatandaş bu kitabı getiriyor, zamdan önce almış diyelim. Belirli bir ücret karşılığında alıyoruz ve satıyoruz. Bir genç geliyor cebinde 15 lirası var, Çalıkuşu almak istiyor bizde 25 liraya satıyoruz diyelim. Kitabı alamıyor. Tabii bir süre ben yardımcı oldum olmaya da devam ettim orası ayrı bir konu ancak devamlı olarak kendi cebimizden vererek bize de olumsuz etkisi olmaya başlamıştı. Böylece Askıda Kitap kampanyası yapmaya karar verdim. Madem askıda ekmek var ben de askıda kitap yapayım dedim.”
Askıda ekmek ile askıda kitap kampanyasının kıyaslanmasına açıklık getiren Soykuvvet, “Şöyle bir durum var askıda ekmek ile askıda kitabı kıyasladık ama bir genç her yerde ekmek bulabilir. Okumak isteyen insan her yerde kitap bulamaz. Çünkü isteyemiyor, ekmek kadar zaruri bir ihtiyaç değil. Mesela sokakta ‘abi bana bir kitap alır mısın okumam için’ diyeni görüyor muyuz? Hayır diyemiyor gurura giriyor. Açlık öyle değildir, tahammül noktasından sonra ekmek istetir. Ama ben kitap isteyeni görmedim. Sonuç olarak askıda kitap kampanyasını başlattık” diye konuştu.

Kampanya yazısında sadece ‘Askıda Kitap’ yazmıyor
Askıda kitap kampanyasını iş yerine astığı bir yazıyla başlattığını ancak bu yazıda sadece askıda kitap yazmadığını, farklı bir konuya da değinerek kampanya yazısını oluşturduğunu belirten Soykuvvet, “Doğrudan askıda kitap kampanyası diye bir yazı asmadık. Biraz farklı bir yazı astım ben. Farklı bir şey yazayım da insanların dikkatini, ilgisini çeksin, hoşuna gitsin istedim. Astıktan sonra örneğin 80-90 kişi geçiyorsa iş yeri önünden, 50-60 kişisi durup yazıyı okuyor, hoşuna giden bir kısım yakaladığını belli edercesine kafasını sallıyor. Ancak onca kişi içerisinden de bir kişi de girip ben bu kampanyaya destek olmak istiyorum, katkı sağlamak istiyorum demedi! Çok nadir dönüşler oldu. Yaklaşık 5-6 aydır bu kampanya sürüyor. Kampanyaya destek olmak isteyen vatandaş geliyor, askıda kitaba destek olmak istediğini söylüyor. Bağışları bağışçının önünde yazarak kaydediyoruz. Bağış yapanın adı soyadı alınmıyor, sadece o ana kadar bir bağış varsa, bağış miktarı son miktara ekleniyor. Ardından birisi gelip askıda kitap var mı dediğinde, mevcut bağıştan bunu karşılıyoruz ve aynı kayıttan düşüyoruz. Yani bağışçı ile kampanyadan faydalananın birbirinden haberi olmuyor. Kampanyamız bu şekilde işiyor ve gittiği yere kadar da gidecek. Herhangi bir zaman sınırlaması yok” diye konuştu.

Farklı iki müşteri hikayesi
Baturay Soykuvvet, müşterileriyle zaman zaman yaşadığı sorunları da dile getirerek, alışveriş yapmaya gelen iki farklı müşterinin hikayesini de anlattı. Soykuvvet, ilk olarak, üslup ve yaklaşım konusunda problem yaşadığı bir müşterisiyle arasında geçen konuşmaları şöyle anlattı: “Bir gün dükkanda beş altı kadar müşteri var. Müşterilere kitap öneriyorum. Karşı tarafa 200-300 bin liralık bir araba yanaştı. Arabadan her halinden varlıklı olduğunu anladığım 55-60 yaşlarında bir adam indi. İçeri girdi. Konuşma aynen şöyle gerçekleşti: “Adam selam verdikten sonra, ‘bu Reşat Nuri’nin Çalıkuşu mu ne varmış. Var mı gardaş?’ diye sordu. ‘Var ağabey 20 lira’ dedim. ‘Ooo ne kadar pahalıymış’ dedi ve başka bir kitabevine gitti. Kendince hesaplı bir fiyata ve ikinci eli başka yerde bulamayınca tekrar geldi. Bir ayağı içerde diğeri dışarda şöyle dedi: ‘Çalıkuşu’nu alalım da 15 lira olursa alalım.’ ‘Yok ağabey kurtarmaz’ dedim. ‘Kurtarmaz mı diyorsun’ diyerek bir ayağı da geri gidiyor. ‘Peki kolay gelsin’ diyerek çıktı ve gitti. Az sonra geldi ve ‘sen bu kitabı ikram etmiyorsun ama biz yine de senden alalım’ dedi. 20 lirayı da hazırlamış cebinden çıkarıp rafa vurdu. Böyle davranınca kendisine ‘satmıyorum’ dedim. Adamın tepkisi ‘size de laf söylenmeye gelmiyor, ne kadar aksi esnafsınız’ şeklinde oldu. Ben de kendisini uyardım üslup konusunda. İkram etmiyorsun ama biz yine de senden alalım sözünün yanlış olduğunu ifade ettim. Ardından satmadığımı yineleyerek çıkmasını rica ettim ve çıktı gitti.”


“50 liranın 40 lirasını kitaba versem ay sonuna kadar ne yiyip içeceğim”
Sorun yaşadığı müşterisinin ardından, bir hafta sonra başka bir müşterinin geldiğini anlatan Soykuvvet, yaşadıklarından şöyle bahsetti: “40’lı yaşlarındaydı. Selam verdi, ‘kolay gelsin iyi çalışmalar’ dedikten sonra hararetli bir şekilde giren adam, ‘kardeşim, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu kitabı var mı? Varsa 40-45 liraysa sakın verme kardeşim, alamam’ dedi. ‘Bende ikinci eli var 20 lira ama sana 15 lira olur’ dedim. Çünkü adam insanlıkla, düzgün bir üslup ve yaklaşımla gelmişti. Bu cevabımın üzerine adamın rahatladığını gözlemledim. Kendi ailesini anlattı. 3 çocuğu olduğundan bahsetti. İki kızının arasında birer yaş varmış. Kızlarından biri Boğaziçi Üniversitesi’ne, diğeri de ODTÜ ya da Marmara Üniversitesine göndermiş kızlarını. Sonra tekrar anlatmaya başladı adam: “Kızlar üniversiteye başlayınca masraflar ağırlaştı. Hanım ev hanımıydı ama çalıştığım fabrikada çaycılık yapmaya başladı. Kötü bir şeydi sigara zaten ama bu vesileyse sigarayı bıraktım, telefon kullanımını bire düşürdük fatura için. Lise 2’ye giden bir oğlum var şuan. Ona da Çalıkuşu kitabını ödev olarak vermişler. 45 lira diyorlar en uygun 40 liraya buldum. Cebimde 50 lira para var. Ay sonu gelmiş, maaşa 5 gün var. 50 liranın 40 lirasını kitaba versem ay sonuna kadar ne yiyip içeceğim. Almasam çocuk dersinden kalacak” dedi. Demek istediğim önceden kitap okuyanla okumayan arasında çok fark yoktu. Şimdiyse paran varsa okuyorsun, yoksa okuyamıyorsun. Yani bir kitaba öğrenci 55 lira verip okuyamaz. Asgari olarak bugün kitaplar 30-35 lira. O bakımdan ikinci el kitap herkesin işine yarar. 55, 45 lira olan kitabı 15 lira aldı okudu bu adam yani. İkinci ele ne kadar yönelirsek o kadar faydalı olmuş oluruz.”

“Dilenciye para verme sloganını okudu, dilenciye para verdi”
Okumanın her zümreye her derde ilaç olduğunu belirten Soykuvvet, cama astığı kampanya yazısındaki ‘dilenciye para verme’ sloganını okuyan bir kişinin, kısa süre sonra bir dilenciye para verdiği ilginç anı şu sözlerle dile getirdi: “Söylemeye çalıştığım özetle; oku, okut, okuyana da destek ol. Güzel bir ülke için, ülkeye faydalı olmak için, dilenciye para verip beslemek yerine öğrenciye para ver ülkesine faydası olsun. Camda astığımız kampanya duyurunda da buna dikkat çektik ve sloganımız bu oldu. Dilenciye para verme diye. Kendimce bir hesaplama yapmıştım. Dilenciye bir senede verilen para ile 144 bin öğrencinin 12 yıl boyunca okul masrafları karşılanabiliyor. Biri yine dükkan önünde yazıyı okurken kızını bekliyordu. Yazıyı okudu, beğendiğini belli eder hareketler yaptı başını salladı. Az sonra bir dilenci yanaştı o adam dilenciye çıkardı 5 lira verdi! Hem dilenciye para verme sloganının olduğu askıda kitap kampanyamızın yazısını okudu hem de dilenciye beş lira verdi.”
“Biz uygun kitap satıyoruz. Hayırda, yardımda bulunmak isteyen vatandaşlarımız askıda kitap var, bu kampanyaya destek olsunlar” diyen Baturay Soykuvvet kampanyanın desteklenmesi gerektiğini söyleyerek sözlerine son verdi.
 

Bakmadan Geçme