Asıl milliyetçilik icraatla olur

LAF DEĞİL İCRAAT: Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, gerçek milliyetçiliğin lafla değil icraatla anlaşıldığını belirterek 'Fırsatçıların yaygaralarına rağmen bu ülkeye yurt dışından şeker getirtmemek, bu milletin temel unsuru olan çiftçiyi korumak için yapılan en ala davranıştır. İşte gerçek vatanseverlik, asıl milliyetçilik budur.' dedi.

MİLLETİMİZİN, DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ: “15 Temmuz gecesi şehit olan vatandaşlarımız,  güvenlik güçlerimiz ve yaralanan vatandaşlarımız için hükümetimiz tarafından açılan yardım kampanyasına Kayseri Şeker Fabrikası olarak 1 milyon TL, Pancar Kooperatifi olarak da 100 bin TL nakit destek sağladık. Darbe gecesinden itibaren verdiğimiz demokrasi mücadelesi ve maddi destek ile milletimizin, devletimizin yanında olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.”
BİR SELAMIMIZA 10 BİN KİŞİ: “Çiftçimizin genel kurula ve bize vermiş olduğu değeri gördük. Biz onları özel davetiyeler, TV programları ve ilanlar ile davet etmedik. Sadece sms attık. Bir selamımıza 10 bin çiftçi geldi. Bu bizim için çok değerli. Geniş bir bölgeden katılan tüm çiftçilerimize kurumlarına sahip çıktıkları için müteşekkiriz.”
HER ZAMAN TAVIRLIYDIK: “Bizim hayat anlayışımızın, inancımızın, dünya görüşümüzün vatan haini FETÖ çetesiyle hiçbir şekilde ilişkilendirilmesi mümkün değil.  Bunlara sempati duyanlara bile yakın olmadık. Bizim onların ne bankasıyla, ne kuruluşlarıyla, ne de gazeteleriyle işimiz oldu. İlk göreve geldiğimde Türkçe Olimpiyatlarına sponsor olmamızı istediklerinde geri çevirdik. Herkesin onların peşinden koştuğu dönemde biz yine tavrımızı gösterdik. Tekliflerini kabul etmedik. Bu çeteye karşı bu kadar tavırlıyız.”
 
Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’la makamında yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
 
TÜRK ÇİFTÇİSİNDEN HAİN ÇIKMAZ!
63. Mali Genel Kurulunuz şölen havasında geçti. Öncelikle hayırlı olsun. Size de yeni dönemde başarılar diliyoruz. Genel Kurulunuzun bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Benim 6. genel kurulumdu. Aslında 76 bin 700 ortağımızın yüzde 2 sinin yani 1534 kişinin gelmesi birinci ilan için yeter sayısını sağlıyordu. Ama çiftçimizin genel kurula ve bize vermiş olduğu değeri gördük. Biz onları özel davetiyeler, TV programları ve ilanlar ile davet etmedik. Sadece sms attık. Bir selamımıza 10 bin çiftçi geldi. Bu bizim için çok önemli, çok anlamlı, çok değerli. Bunun için katılan tüm çiftçilerimize bu şirkete, bu kooperatife sahip çıktıkları için müteşekkiriz. Üstelik geniş bir bölgeden, geniş bir katılım oldu. Kayseri’nin bütün ilçe ve köyleri, Sivas’ın ilçe ve köyleri, Yozgat’ın ilçe ve köyleri, Nevşehir’in ilçe ve köylerinden insanlar Kayseri’ye geldiler. Bu kadar insanın bir mekanda toplanması ve bunun kazasız-belasız yapılması çok önemli. Rabbimize bunun için şükrediyoruz. Gerek Spor Salonunun dışındaki alan, gerekse içi basamaklara kadar dolu olmasına rağmen herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Çiftçilerimiz kendilerini ve asil duygularını en coşkulu biçimde ifade ettiler, güçlerini gösterdiler.  Genel Kurulumuz adeta bir bayrak mitingi şeklinde geçti. Çiftçilerimizin vatan, millet, bayrak ve devlet sevgilerini pankart ve afişlerine de yansıdı. Konuşmamda da altını çizdiğim gibi Türk çiftçisinden hain çıkmayacağı bir kez daha ispatlanmış oldu. Kısacası bizim çok memnun olduğumuz, gurur duyduğumuz örnek bir kongre yaşandı. Türkiye’deki diğer kooperatiflere de örnek olacağını düşünüyorum. Katkı sağlayan herkese, hasta çocuğuyla birlikte gelenlere, 90 yaşında elinde bastonuyla ‘biz sizin için geldik’ diyen ihtiyar amcamıza teşekkür ediyorum.
BÜYÜK ŞEKER AİLESİ MUHABBETLE OLUŞTU
Katılan yaklaşık 10 bin kişinin 2 bini hanımlardı. Hanımların coşkulu katılımlarını ve desteklerini nasıl sağlıyorsunuz? Tüm çiftçi ve üreticilerle bütünleşebilmeyi nasıl gerçekleştirebiliyorsunuz?
Verdiğimiz hizmetlerin bunda büyük rolü olduğunu düşünüyoruz. Biz bu insanlara değer veriyor, onlara hizmetkar olmak için çabalıyoruz. Bu anlayışla görev yaptığımız için hep onlarla beraberiz. Çoluk çocuk bizleri evlerinde ağırlıyorlar, tarlalarında birlikte oluyor, yeri geliyor beraber çapa yapıyor, yeri geliyor söküme de beraber gidiyoruz. Sofralarına oturuyor, birlikte toplantılar yapıyoruz. Hep “Biz büyük Şeker ailesiyiz” diyoruz ya! Bu sadece lafta kalmıyor. Biz onlarla kaynaştığımız için aramızda artık bir gönül bağı, bir muhabbet oluştu. İşte o gönül bağı o insanları buraya getiriyor, ‘biz sizin için geldik’ dedirtiyor.  
Konuşmanızda “Pancar, şeker, melas ve küspe üretiminde rekor kıracağız” dediniz. Beklentileriniz nedir? Biraz ipucu veya rakam verebilir misiniz?
Bu sene şu ana kadarki tablo itibariyle biz gerçekten rekor bir üretim gerçekleştiriyoruz. Boğazlıyan şeker fabrikası pancar alımına başladı ve şeker oranları oldukça iyi seviyede. Bizim toplam sözleşmemiz 2 milyon 260 bin ton. Ama çiftçimiz bize güvenip o kadar çok pancar ekti ki, 2 milyon 700 bin tonluk üretim bekliyoruz. Yani sözleşme yaptığımız rakamın yaklaşık yüzde 20 fazlası, yani rekor bir kampanya. Dolayısıyla melas ve küspede de rekor rakama ulaşacağız. Tabii pancarın fazla olması, şekerin de fazla olması sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu sene en az 400 bin ton şeker bekliyoruz. Bu bizim normal kotamızın yüzde 20’den fazlasına tekabül eden bir rakam. Bunun sebebi de kota olmamasına rağmen çiftçinin bize inanıp güvenerek ‘bizim başkanımız ve yönetimimiz ürünümüzü zayi etmez. Bunun hakkıyla değerlendirilmesi konusunda gerekeni yapar. Mutlaka bir çözüm bulup bize para kazandırır.” diye düşünmesi… Bu da işin doğrusu bizim sorumluluğumuzu artıyor. Bu beklentiye olumlu  karşılık vereceğiz. Üretim fazlası pancarımıza yani C kotası pancara zarar etmeyecek bir uygulama yapacağız. Biliyorsunuz geçen sene biz Türk Şeker’den bile 10 lira fazla vermiş, Türkiye ve dünya rekoru kırmıştık.  Bu sene de yine bu 10 lira fazla verme konusunda kararlıyız. Türk şekerinin özellikle A kotası için 31 Ekim’de açıklayacağı rakama artı 10 lira uygulayacağız.  Bundan da çiftçimiz iyi bir kazanç sağlayacak. Çünkü bu bölge çiftçisi için şeker pancarı önemli bir ürün. Zira diğer ürünlerden yeterince para kazanamıyorlar. Şeker pancarından onlara sağlatacağımız kar ile diğer ürünlerdeki açıkların kapatılmasını da sağlayacak, onlara mutlu bir sezon yaşatacağız.
REKOR ÜSTÜNE REKOR
Lisanslı depoculuk konusunda çok iddialısınız. Depoları da çok kısa sürede yapıyorsunuz. Bunun sırrı nedir?
Pancara verdiğimiz rekor fiyat gibi hızlı depo inşasında da Türkiye rekoru bizde. Türkiye’de bu yatırımların süresi 650-700 gün, biz 300 gün gibi kısa bir sürede tamamladık. Bu bizim şirketimizin ekonomik gücünün bir göstergesidir. Çiftçilerimiz ürününü buraya koyup değerlendiriyor. Devletin desteklerinden yararlanıyor. Ayrıca ürünü bozulmadan, zarar görmeden muhafaza ediliyor. Bu depolar çiftçimizin şeker pancarının dışında, buğdaydan, arpadan, mısırdan da iyi para kazanmasını sağlıyor Boğazlıyan, Şarkışla ve Develi’de yaptırdığımız depoların toplam yatırım değeri 40 milyon lira. Bunlar hasat dönemine yetişti. Boğazlıyan’daki 40 bin tonluk silo şu an da tamamen dolmuş durumda. Şarkışla’daki yarıyı geçti. Develi’deki bazı ruhsat meselelerinden dolayı biraz gecikti, tam yetişmedi. Ama o bölgede mısır ürünü mevcut. Siloda mısırları değerlendireceğiz.
Genel Kuruldaki konuşmanızda yurtdışından şeker getirmek isteyen fırsatçılardan bahsettiniz. “Kayseri dışındaki şeker şirketleri kotalarını dolduracak üretimi yapamadıkları için ülkemiz şu an şeker sıkıntısı yaşıyor. Yurt dışından şeker getirilmesi, sektörümüzün ve değerli çiftçilerimizin aleyhinedir.” dediniz. Biraz açar mısınız? Kayseri Şeker bu fırsatçılara karşı tüketici lehine ne gibi tedbirler aldı?
Geçen sene Türkiye’de şeker üretiminde bir sıkıntı yaşandı. Biz Kayseri Şeker olarak kotamızı doldurduk hatta daha fazlasını ürettik. Ama bu diğer şeker işletmelerinde gerçekleşmedi. Toplam 7 şirketten altı tanesi kotalarını dolduramadı. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kaos ortamı oluşunca işin doğrusu bazı fırsatçılar bundan yararlanmak istediler. Türkiye’nin şeker ihtiyacı olduğunu ifade ettiler. Oysa olağanüstü şartlarda -Allah vermesin- savaş ve afet halinde kullanılmak üzere emniyet stoklarımız var. Şeker Kurulu bu stokların satışına izin verirse yurt dışından şeker getirilmesine gerek yok! Bu stoklar Türkiye’nin ihtiyacını karşılar. Kurul bizim bu açıklamamızdan sonra emniyet stoklarının satılmasına karar verdi. Tabi bu arada bazı fırsatçılar fiyatları yükseltmeye çalıştılar. Biz de hemen bir açıklama ile fiyatları sabitlediğimizi duyurduk. ‘Bu fırsatçılıktır, doğru bir yaklaşım değildir’ dedik. Şeker Kurulu bizim bu açıklamamızdan sonra fiyatları sabitleyecek bir yazı gönderdi.  Bu emniyet stokları bitme noktasına yaklaştı. Normalde kampanya süresi eylül ortalarında başlıyordu. Biz bu sene kampanya dönemini 1 Eylül’e çektik. ‘Türkiye’de şeker sıkıntısı yaşanıyor’ dedirtmemek için bizim de bir katkımız olsun istedik. Burada tabi ki çiftçinin bir kaybı olacaktı. Biz de bu kaybı engellemek içim prim uygulaması yaptık. Aslında bu fedakarlığı bir nevi üstlenmiş, çiftçinin zararını primle karşılamış olduk.  Eğer yurt dışından şeker gelecek olursa bu kapı açıldığında kapatılması mümkün olmaz. İthal şeker sektörümüze ve çiftçimize büyük zarar verir. Pancar ve şeker üretiminde Türkiye geriye doğru gider. Biz bu durumu çiftçilerimiz ile paylaştık. Onların da bu konudaki rızalarını alarak primi ilan ettik. Bu ülkeye yurt dışından şeker getirtmemek, bu milletin temel unsuru olan çiftçiyi korumak için yapılan en ala davranıştır. İşte gerçek vatanseverlik, asıl milliyetçilik budur.
ŞEKER MİLLETİN MALI
Sizi “Paralel Yapı” ile irtibatlandırmaya çalışan yayınlar ve iddialar 15 Temmuz’dan sonra daha da arttı. Sizin ve ekibinizin FETÖ ile ilişkisi var mı? Bu konudaki yorumunuz nedir?
İlk görevlendirildiğimiz zaman burası kapısına kilit vurulacak batmış bir şirketti. 5 buçuk senede büyük başarılar sağladık, büyük kazançlar elde ettik. Geçmişin ağır borç yükü tamamen ödendi, bankalardaki ipotekler kaldırıldı. Kurumu ayağa kaldırdığımız için rantçılar gözlerini buraya diktiler. Geçmişte buranın kaynağını, çiftçini hakkını gasp edenlerin, ona-buna peşkeş çekenlerin iştahları yeniden kabardı. Şu anda bizlere ‘burayı peşkeş çekiyor’ diyemiyorlar;  ‘batırdı’ diyemiyorlar, ‘kendileri yiyor’ diyemiyorlar. Diyecekleri ne var: Moda uygulama olan FETÖ’cülük… Zira bizi seçimle mağlup etmeleri mümkün değil. Öyleyse burayı nasıl ele geçirebilirler? Ancak kumpasla… . Devletin generaliyle çekildiğim fotoğraftan, FETÖ’cülükle hiçbir alakası olmayan derneğe üye olmaktan bize bir şeyler bulaştırmaya çalıştılar. Tutturamadılar. “Hüseyin Akay’ı yıldırabilirsek, bezdirebilirsek, kaçırtabilirsek burayı ele geçiririz” diye düşündüler. Onun için beni hedef tahtasına oturttular. Ve bunu organize bir iftira kampanyası ile gerçekleştirmeye çalıştılar. İşten, hatalı davranışları yüzünden çıkartılanlarla birlik olup, adeta organize bir iftira çetesi oluşturmuşlar.  Hepsi birbirinin yalancı şahitliğini yapmış. Ama zamanı gelince bu yalancı şahitliğin hesabı sorulacak.
Onlar Kayseri Şeker’i maalesef ‘ortalık malı’ olarak görüyorlar. Dolayısıyla ‘burayı ele geçirirsek istediğimiz gibi kullanırız.’ diyorlar. İşte bizim onlarla en büyük farkımız burada ortaya çıkıyor. Çünkü biz burasını “milletin malı” olarak görüyoruz. ‘Burası çiftçinin malı, burası bize emanet edilen bir kurum. Biz de emanetçiyiz’ anlayışıyla hareket ediyoruz. Yani milletin malına sahip çıkıyoruz. Burayı ‘ortalık malı’ olarak görenlere de burayı yedirmeme kararındayız. İşte işin aslı, esası bu! Burayı tekrar kumpasla ele geçirip çiftçinin hakkını yemek isteyenlerle,  çiftçinin hakkını korumak isteyenlerin mücadelesi bu.
Oysa bizim hayat anlayışımızın, hayat felsefimizin, inancımızın, dünya görüşümüzün vatan haini FETÖ çetesiyle hiçbir şekilde uyması, ilişkilendirilmesi mümkün değil.  Bunlara sempati duyanlara bile yakın olmadık/olamayız. Bizim onların ne bankasıyla, ne kuruluşlarıyla, ne gazeteleriyle işimiz olmamıştır. İlk göreve geldiğimde Türkçe Olimpiyatlarına sponsor olmamızı istediklerinde geri çevirdik. Hatta ‘para talep etmiyoruz, afişinizi asalım’ dediler, yine geri çevirdik. Herkesin onların peşinden koştuğu dönemde biz yine tavrımızı gösterdik. Tekliflerini kabul etmedik. Bu çeteye karşı bu kadar tavırlıyız.
FETÖ’cü değil cemaatçilerken de ben onlara tavırlıydım. Bu tavrım 1998’den beri keskin bir şekilde bellidir. O hain kişinin Papa ile görüşüp elini öpmesi, önünde diz çökmesi benim için en önemli kriterdir. Bir din adamı eğer gerçekten Müslümansa gidip papanın elini öpmez, önünde diz çökmez, eğer bu davranışları sergiliyorsa bizi temsil etmez. Bizim tavrımız nettir; çoluğumuz, çocuğumuz okullarının önünden dahi geçmemiştir. O nedenle bize bulaştırabilecekleri hiçbir şey yok. Amaçları bizi yıldırmak bezdirmek, bizi buradan kaçırmak ama biz onların bu amaçlarına izin vermeyeceğiz. Biz gerçekten bu millete, bu çiftçiye, alın teriyle helalinden kazananlara hizmet etmek için buradayız. Ve bu anlayışımızı da sürdüreceğiz.
Yemedikleri nane kalmayan, her türlü ahlaksızlığı yapan, alemcilerin iftiraları bizi yıpratamaz. Bu bir nevi hak ile batılın, helalinden kazananlarla rant için her yolu mübah görenlerin mücadelesi. Biz öyle görüyor, işi sağlam tutuyoruz.
Malum; bizi FETÖ’ye destek vermekle suçlayanların TUSKON’a üyelikleri ve destekleri belgelerle ortaya çıktı. Araştırılsa daha neler çıkar. Bizim işimiz bu işi daha fazla geliştirip büyütmek, bu işten çiftçimize daha fazla gelir sağlamak…  Biz ancak buna konsantre olarak bu işleri başarabiliriz. Bunların iftiralarıyla meşgul olursak o zaman bütün konsantrasyonumuz kaybolur. İstedikleri zaten bu. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz, konsantrasyonumuzu kaybetmeden yolumuza, hedefimize devam edeceğiz.
 
1 MİLYON 100 BİN BAĞIŞ
15 Temmuz’dan itibaren FETÖ’ye karşı nasıl bir mücadele verdiniz? Şehitler Dayanışma Kampanyası’na ne kadar bağışta bulundunuz?
15 Temmuz Türk devletinin, Türk milletinin var olma mücadelesidir. Allah korusun, düzenlenen hain darbe planı gerçekleşmiş olsaydı ortada ne Türk devleti, ne de ülke bütünlüğü kalırdı.  Milletimizi tamamen yok etmek üzere planlanan bu olay, Allah’ın izni, sayın cumhurbaşkanımızın dik duruşu, insanlarımıza rehberlik etmesi ve milletin duruşu ile engellendi, bertaraf edildi. Bu devletimizi tamamen ortadan kaldırmaya yönelik uluslararası bir organizasyondu, sadece salya-sümük konuşan birinin organizasyonu değildi. Onun için de Türk milletinin gücünün dışarıya gösterilmesi gerekiyordu. Biz de ‘bu milletin bir ferdi olarak, buna inanan insanlar olarak, buna katkı sağlamayı kendisine emir telakki eden insanlar olarak her bir aşamasında bulunmamız gerekir’ diye düşündük elbette.  Ve meydanlarda cansiperane mücadele veren, sabahlara kadar fedakarca bekleyen insanlara bir katkımız olması için zaman zaman gıda ve su dağıtımı yaptık. Bunu sadece Kayseri’de değil, Boğazlıyan’da, Şarkışla’da ve diğer ilçelerde bizzat katılarak yaptık. Yine çiftçilerimizin bu konuda devletine ne kadar sahip çıktığını göstermek için Kocasinan Ziraat Odası, diğer ziraat odaları ve tarımsal kuruluşlarımızla birlikte çiftçilerimizin binlerce traktörle katıldığı en büyük traktörlü gösteriyi gerçekleştirdik. Fuar alanından başlayarak Cumhuriyet Meydanı’na kadar süren bu dev organizasyona binlerce çiftçimiz aileleriyle birlikte katıldı.  Buna benzer etkinliklerle bu işe gönül verdiğimizi sahip çıktığımızı destek olduğumuzu gösterdik. Bu çerçevede 15 Temmuz gecesi şehit olan vatandaşlarımız,  güvenlik güçlerimiz ve yaralanan vatandaşlarımız için hükümetimiz tarafından açılan yardım kampanyasına Kayseri Şeker Fabrikası olarak 1 milyon TL, Pancar Kooperatifi olarak da 100 bin TL net nakit bir kaynak ile destek sağladık. Şimdi 15 Temmuz’da milletimizin, devletimizin yanında olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
BOYDAK Holding’in başına atanan CEO sizin kardeş kuruluşunuz Torku’nun yöneticisiydi. Atanmasını nasıl buluyorsunuz?
Mehmet Koca bey Gübretaş’ta birlikte çalıştığımız, tanıdığımız, sevdiğimiz, başarılı bir arkadaşımız. Boydak Holding’e de birikimini yansıtacağına ve önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Kendisini telefonla arayıp tebrik ettim. İlk fırsatta da “hayırlı olsun” demek için makamına gideceğim.
Teşekkür ederiz.

Haber,Fotoğraf :Rıfat Yörük-Alperen Tosun                
 

Bakmadan Geçme