YÜKSEK TANSİYON, SESSİZ KATİL!

Merhaba, Sevgili okurlarımız, yine yeni bir söyleşimizle sizlerleyiz.

Bugün yine herkesi yakından ilgilendiren bir konu ve konukla güzel bir söyleşi gerçekleştireceğiz.

Erciyes Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Oğuzhan bizlerle birlikte ve kendisi ile tansiyon hastalıklarına dair her şeyi konuşacağız.

Hocam öncelikle hoş geldiniz.

Hoş bulduk sağolun.

Bugün hemen her yaşta görülmesi muhtemel olan yüksek tansiyonu diğer bir adıyla hipertansiyonu konuşacağız.

YÜKSEK TANSİYON SESSİZ KATİL

*Öncelikle birçok insanın söylediği bende yüksek tansiyon var diye, belki bilerek, belki de bilmeyerek söylediği bu hastalık nedir?

Yüksek tansiyon aslında çok yaygın bir hastalıktır, çoğu zamanda son aşamaya gelinceye kadar belirti vermez. Sessiz katil diye de adlandırdığımız nadir hastalıklardan biridir, toplumdan topluma, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, bizim toplumumuzda, ülkemizde her 3 kişiden birinde yüksek tansiyon olduğunu söyleyebiliriz. Yüksek tansiyon kan damarları içerisindeki basıncın belli bir değerin üzerinde olması halidir. Aslında bir basınç tabi ki olması gerekir damarlarda, çünkü kanın vücutta dolaşabilmesi için o basınç gereklidir ama o belli bir değerin üzerine çıktığı zaman biz buna hipertansiyon ya da yüksek tansiyon adını veriyoruz.

Yüksek tansiyon hastalığı yaşla birlikte artmaktadır.

*Peki, bu yüksek tansiyon kimlerde görülür?

Yüksek tansiyonun yaygın bir hastalık olduğunu söyledik, yüksek tansiyon hastalığı yaşla birlikte artmaktadır, yaş ilerledikçe sıklığı artar. Ailesel yönü varmı dır? var dır eğer birinci derecede akrabalarınızda annenizde, babanızda yada kardeşlerinizde yüksek tansiyon hastalığı varsa sizinde yüksek tansiyona yakalanma ihtimaliniz yüksektir.% 70 -80 hastada yani 10 hastadan 7-8'inde genellikle bir sebep bulunamaz şu anki bulgularımıza göre tetkiklerimizde bir sebep bulunamaz, ancak 10 hastadan 1 ya da 2 tanesinde böbrek kaynaklı yada hormonal kaynaklı sebepler bulunabilir. Tabi ailesel faktörler önemli beslenme ve çevresel şartlarda son derece önemli! Eğer tuz tüketimimiz fazla ise, kilolarımız fazla ise, az egzersiz yapıyorsak yda çok yağlı besleniyorsak yüksek tansiyon olma ihtimalimizi artıran faktörlerdir.

*Genetik fonksiyonu da var dediğiniz yüksek tansiyonun tedavisi var mı?

Yüksek tansiyon dediğim gibi aslında 10 hastadan 2 tanesinde bir sebep varsa tamamen o sebep düzeltildikten sonra hormonal bozukluk yda böbrek bozukluğu geri dönüşlü bir bozukluksa tansiyon kendiliğinden ortadan kalkar ama 10 hastadan 8'inde neden bulunamadığı için o zaman bu yüksek tansiyonun tedavisi gerekir. Bu arada tedavi derken yalnızca ilaç tedavisini anlamamak gerekir. İki tür tedavi yöntemi vardır. Bir ilaç dışı tedavi yöntemleri, birde ilaçlarla yapılan tedavi yöntemlerdir.

Bizim Toplumumuz Tuzu Çok Tüketen Bir Toplum

*İlaç dışı tedavi yöntemleri nasıldır öncelikle onu soralım isterseniz?

Sofradaki tuzluğun kaldırılması son derece önemlidir.

Biz tuzu sadece ağız tadımızı, damak tadımızı tatmin etmek için kullanıyoruz.

Hipertansiyon içinde, yüksek kan basıncı tedavisinde de ilaç dışı yöntemler vardır bunlar son derece önemlidir, bu yöntemler niçin önemlidir sadece bu yöntemlerle mevcut tansiyon hastalığını tedavi etmezsiniz aynı zamanda, yüksek tansiyon hastalığı olmayan bir kişide örneğin bende yok, bende veya sizde, sizde de yok bildiğim kadarı ile bu yöntemlerle gelecekte yüksek tansiyon hastalığına yakalanma ihtimalinizi azaltabilir ya da tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Nedir bu yöntemler, aslında bu yöntemler yaşam tarzı dediğimiz yöntemlerdir, çok basit gibi görülmekle birlikte aslında bir takım şeyleri yapmamak gerektiği için uyumu zordur, ama bunda ısrar etmemiz gerekir, biz hekimlerde bunda ısrar ederiz. Bunların başında tuz kısıtlaması gelir, tabi bizim toplumumuz bildiğiniz gibi tuzu çok tüketen bir toplum çünkü, beslenme şeklimize baktığımız zaman bu salamura besinler, zeytin, turşu, salça veya işte yaptığımız sucuktur, pastırmadır bunların içerisinde bol miktarda tuz var, bunun dışında özellikle bir kişi hazır gıdalarla besleniyorsa, yani ev yemekleri ile değil dışarıdan hazır gıdalarla besleniyorsa fast food gıdalar veya hazır paketlenmiş gıdalar o kişinin de tuzu fazla miktarda alma olasılığı yüksektir. Normalde tüm bir gün boyunca, günlük alınması gereken tuz miktarı 5-6 gramdır, bu bir tatlı kaşığını geçmez silme tatlı kaşığını, sofradaki tuzluğun ilk başta kaldırılması son derece önemlidir. Burada %15 miktarında azalma sağlayabiliriz, bizim dışarıdan tuza ihtiyacımız yok, ilave tuz almaya ihtiyacımız yok sofra tuzu şeklinde niye, çünkü zaten bizim aldığımız doğal gıdalar içerisinde de tuz bulunmaktadır, dolayısı ile biz tuzu sadece ağız tadımızı, damak tadımızı tatmin etmek için kullanıyoruz.

Tuz tüketiminin sınırlandırılması ve azaltılması son derece önemlidir!

*Aslında elimizle davetiyeyi çıkarıyoruz gel hastalık bize gel diye çağırıyoruz değil mi?

Kesinlikle burada ikinci faktör ise beslenmedir, beslenmemizin daha çok sebze-meyve ağırlıklı ama buradan meyvelere bir parantez açmak istiyorum. Örneğin bir şekerli bir meyve portakal bile olsa elma bunun 1 veya 2 adetle sınırlandırılması gerekiyor, biz bu şeker içeren meyvelerden fazla tüketmeyeceğiz, oturup bir kilo portakal yediğimiz zaman gerçi tabi ki suyunu içmekten çok daha iyi, suyunu sıkıp içtiğiniz zaman posasını alamıyorsunuz. Tabi meyve sularını hiç tavsiye etmiyoruz, hazır meyve sularını, çünkü onların içerisinde hem koruyucu maddeler, hem kimyasallar var, hem şeker ilave ediliyor içerisine sonradan ki, bizim ülkemiz birçok meyveyi, sebzeyi taze olarak yiyebileceğimiz bir ülke, dolayısıyla her şeyi mevsiminde ve taze olarak tüketmekte fayda var. Burada sebze, meyve bol ama parantez içerisinde bu şekerli meyvelerin fazla miktarda kilolarca tüketilmemesi gerekiyor.

Biz Toplum Olarak Egzersizi Az Yapıyoruz

Aynı zamanda süt ve süt ürünleri de var ama yağ içeriğinin azaltılmış olması gerekiyor, bir diğeri egzersiz, biz toplum olarak egzersizi az yapıyoruz, önerilen egzersiz mümkünse haftanın beş günü, yarım saatten az olmamak şartı ile bu yürüyüş şeklinde olabilir, bisiklete binme şeklinde olabilir eğer imknınız varsa yüzme şeklinde olabilir son derece önemli! Egzersiz hem kilo vermemizi sağlıyor, hem de kandaki şekerimizi, yağlarımızı da belli bir seviyeye çekiyor. Bir diğer faktör kilolar, vereceğimiz her bir kilonun kan basıncımızı düşüreceğini bilmek gerekir bu da son derece önemli!

Sadece Sigarayı Aktif İçicilik Değil, Aynı Zamanda Pasif İçiciliktende Uzak Durmak Gerekir.

Sigara'da ısrarla vurguladığımız, üzerinde durulması gereken bir faktör, sigara içildikten sonra kan basıncı yükseliyor bu göstergede, bizde yine kendi üniversitemizde yaptığımız bir çalışmada pasif içiciliğin yani siz içmeseniz bile, sigara dumanına maruz kaldığınız zaman özellikle kadınların damarlarının ve kalplerinin daha çok etkilendiğini ve tansiyonlarının yükseldiğini gösterdik, hatta bu bilimsel dergilerde yayınlandı ödüller aldı. Yani sadece sigarayı aktif içicilik değil. Aynı zamanda  basit işlemler gibi görünüyor, evet basit bunlar bir uyum içinde düzenli bir şekilde yapılırsa, bir tane ilaca bedel alabileceğiniz bir tansiyon ilacına bedel, ama daha da önemlisi biraz evvel söylediğimiz gibi tansiyon hastalığının ortaya çıkmasını geciktirici ve hatta ve hatta engelleyici önlemlerdir.

*Bunları aza indirmekte, çoğaltmakta bizim elimizde buradan çıkardığımız sonuç bu.

*Peki, ilaç tedavisine gelelim her yüksek tansiyon hastası için ilaç kullanımı zorunlumudur öncelikle bunu soralım.

Tansiyon Tedavisi Ömür Boyu Devam Etmesi Gereken Bir Tedavi.

Tabi tansiyon teşhisini uygun koyduktan sonra yani mükerrer ölçümler yapılıp bunların bir ortalaması alındıktan sonra çünkü, tansiyon gün içerisinde mevsimden mevsime, durumdan duruma değişebilir eğer yüksek tansiyon tanısı konmuşsa bununda evreleri var.1.evre,2.evre,3.evre diye evreleniyor. Yani ben yüksek tansiyon hastasıyım ilaç kullanıyorum, yaşam biçimi değişikliği ben tuzluda yerim, kiloda alırım, egzersiz'e de ara veririm, hayır mutlaka ve mutlaka onu beraber yapmak gerekiyor. Bu neyi sağlar örneğin biz o hastada arzu ettiğimiz tansiyon seviyesini bulabilmek için, iki ilaç kullanmamız gerekiyorsa, biz ona o ilacın birini vermeyebiliriz, yani tek ilaçla onlara uyum sağlarsa tansiyonu kontrol edebiliriz ve tansiyon tedavisi ömür boyu devam etmesi gereken bir tedavi.

 Ensemizden başlayan bir gerilim tarzı baş ağrısı varsa, bu bizi tansiyon konusunda uyarmalı!

Tabi tansiyona sessiz katil dememizin sebebi şu, başlangıçta yüksek tansiyon hiç bir belirti vermeyebiliyor. Belki baş ağrısı tabi unutmamak gerekiyor, özellikle sabah uyandığımız zaman ensemizden başlayan bir gerilim tarzı baş ağrısı varsa, bu bizi tansiyon konusunda uyarmalı. Ama birçok hasta başlangıç evrelerinde tansiyon yüksekliğinin farkında değil, belki aramızda geziyorlar veya farkında, herhangi bir şey yapmak istemiyor, ilaç kullanmak istemiyor niye, başlangıçta çünkü bu bir belirti vermiyor. Kendini iyi hissettiği içinde ilaç kullanmak istemiyor, ama tansiyona sessiz katil dedik, nasıl sessiz katil zamanla tansiyon sürekli vücutta yüksek tansiyona maruz kalınca, vücutta organlarda  harabiyet başlıyor ve bu harabiyet yaptığı organların başında kalp, kalp büyümeleri, kalp krizleri, beyinde felçler ki felçlerin büyük önemli bir kısmı tedavisiz yüksek tansiyondan kaynaklandığını biliyoruz. Böbreklerde harabiyet, böbrek yetersizliği, sonrasında diyalize kadar giden bir süreçte karşı karşıya kalıyoruz.

Peki, hocam birde şöyle bir şey varki, bizim birçoğumuzun yda hepimizin belki de zaman zaman yapıyoruz mesela dozajlarını kendimiz ayarlıyoruz ilaçların, işte başlama süresini, bitme süresini kendimiz ayarlıyoruz bu ne derece doğru sizce?

Bu tansiyon ilaçları için, tabi bütün ilaçlar için doğru değil, ama tansiyon ilaçları için hiç doğru değil daha tehlikeli, tabi tansiyon yüksekliğini tedavi ederken, tansiyonu çokta fazla düşürmemek gerekiyor, biz tansiyon tedavisinde özellikle yaşlı hastalarda parantez içerisinde tansiyon tedavisi başlarken daha düşük dozlarda başlıyoruz, yani miktarını küçük tutuyoruz yavaş  yavaş arttırıyoruz. Burada amacımız aniden tansiyon düşmesin, çünkü ani oynamalar, tansiyondaki ani düşmeler, ani çıkmalar beyin, kalp gibi organlara biz faydalı olalım derken zararda verebiliriz. Doktorun önerdiği dozda kullanmıyorsak dozu azaltırsa ilaç etkisiz olur, miktarı azaltırsa tansiyon yüksek kalmaya devam eder. Eğer fazla miktarda kullanırsa da o zaman ani tansiyon düşmesine yol açabilir bu da son derece tehlikeli, dolayısı ile doz azaltma yda doz arttırma durumunun mutlaka bir hekim kontrolü altında yapılması gerekir.

Bu ilaçlarında pek çok ilaçlarda olduğu gibi belirli yan etkileri var, şimdi kaş yapayım derken göz çıkarma gibi etkisi olan ilaçlarda vardır eminim ki bundan da biraz yan etkilerinden de bahsedebilir miyiz?

Tabi her ilacın eğer gerçekten bu bir ilaçsa,  mutlaka etkisinin yanında bir miktar yan etkiside olacak, ilaçların bir geliştirilme aşaması var bunlar aşama aşama, ilaç keşfediliyor, önce bunun hayvan deneyleri aşaması var, hayvanlara veriliyor enjekte ediliyor, burada hayvanlarda bir yan etki gösteriyor mu onlara bakılıyor, ondan sonra insan aşamasına geçiliyor, insanlarda çalışmalar yapılıyor binlerce insan üzerinde, daha sonra bu çalışmalardan sonrada onay alıyor, yani piyasaya sürülüp, hekimlerin reçete edip hastanın kullanabilmesi için onay alıyor.

Bir yandan hastayı tedavi edelim derken, diğer yandan hastayı öldürmemek lazım!

Zaten ilacın ciddi bir yan etkisi varsa o ilaç piyasadan kaldırılıyor.

Bir kefeye ilacın faydalarını koyuyoruz, bir kefeye de yan etkilerini koyuyoruz, eğer bir kere zaten o yan etkiler hastanın hayatını tehdit eden bir yan etki ise bu ilacı hiç kullanmıyoruz zaten, yani bir yandan hastayı tedavi edelim derken, diğer yandan hastayı öldürmemek lazım. Bizim birinci amacımız hastaya zarar vermemektir, yani faydalı olmak bir yana, öncelikle zarar vermemektir. Zaten ilacın ciddi bir yan etkisi varsa, o ilaç piyasadan kaldırılıyor. Ama ufak tefek bunun dışında yan etkiler olabiliyor, bunun içinde zaten eğer böyle bir ilaçsa vereceğimiz ilaç, öncelikle bu tür ilaçları biz kullanmıyoruz uzak duruyoruz zaten.

**Hocam gerçekten çok keyifli ve bilgilendirici sohbetiniz için size çok teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ediyorum Selda Hanım.

**Farklı bir konukla haftaya Pazartesi görüşmek dileğiyle hoşça kalın.

Bakmadan Geçme