Yapı inşa süreci rant için işliyor
İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Kayseri temsilciliği, 17 Ağustos depreminden ders çıkarılmadığını belirterek 'Yapı inşa süreci halkın ihtiyaçlarını gözeterek değil konut inşasını ekonominin anahtarı olarak gören anlayışla ve rant yaratmaya yönelik işliyor' dedi.
17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümü dolayısıyla İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Kayseri Temsilciliği tarafından basın toplantısı düzenlenerek Türkiye'deki deprem gerçeğine karşı uyarılarda bulunuldu.
Odanın Kayseri Temsilci Yardımcısı Halil Ceylan, 17 Ağustos depreminin üzerinden 18 yıl geçtiğini hatırlatarak, 'Deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Ülke topraklarımızın yüzde 92'si, ülke nüfusunun 70'i, büyük sanayi tesislerinin yüzde 75'i deprem tehlikesi altındadır. Dünyanın en tehlikeli fay hattı olarak kabul edilen Kuzey Anadolu fay hattında oluşacak bir deprem başka bir yeri depremle karşı karşıya bırakabilir. 17 Ağustos'ta da Gölcük merkezli deprem İstanbul'u deprem tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır' diye konuştu.
'Deprem değil konut öldürür' sözünün doğru ama eksik olduğunun altını çizen Ceylan, 'Konut, yer seçiminden planlamaya, projelendirmeden programlamaya, inşadan denetlemeye uzanan ve bütünlük taşıması gereken yapı üretim sürecinin ürünüdür' dedi.
Öldürenin deprem değil bilimi ve tekniği yok sayan günübirlik çıkarlar olduğunu dile getiren Ceylan, 'Ranta dayalı bozuk yapı üretim süreci gerçeği görülmelidir. 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı kısaca kentsel dönüşüm kanunu, yık- yap anlayışıyla yeni sorun yumakları oluşturdu. İktidarın kentlere dönük saldırısı kentsel değerlerin ve kamusal alanların sermayeye teslim edilmesi ve kent merkezlerinin rant projelerine ayrılması, doğal kaynaklar, orman arazileri, kamu ve halka ait arazi, mülkler kentsel dönüşüm adı altında yağmalanmaları, rant eksenli politikalarla sürmektedir. 'Riskli alan' ve 'riskli yapı' belirlenmesindeki adaletsizlik, mağduriyetler ve hak kayıplarına neden oluyor' dedi.
Ceylan, kentlerin sermayenin inşaat sahası haline geldiğini aktararak şunları söyledi:
'Yapı inşa süreci halkın ihtiyaçlarını gözeterek değil konut inşasını ekonominin anahtarı olarak gören anlayışla ve rant yaratmaya yönelik işliyor. Ticari kaygı teknik kaygının önüne geçiyor. Depremin afet değil doğa olayı olduğunu, onu afet yapanın rant yaratma politikaları ve buna bağlı işletilen bozuk yapı üretim süreci olduğuna kamuoyuna duyuruyoruz.'
Haber-Foto: Ramazan KARAKUŞ
Odanın Kayseri Temsilci Yardımcısı Halil Ceylan, 17 Ağustos depreminin üzerinden 18 yıl geçtiğini hatırlatarak, 'Deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Ülke topraklarımızın yüzde 92'si, ülke nüfusunun 70'i, büyük sanayi tesislerinin yüzde 75'i deprem tehlikesi altındadır. Dünyanın en tehlikeli fay hattı olarak kabul edilen Kuzey Anadolu fay hattında oluşacak bir deprem başka bir yeri depremle karşı karşıya bırakabilir. 17 Ağustos'ta da Gölcük merkezli deprem İstanbul'u deprem tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır' diye konuştu.
'Deprem değil konut öldürür' sözünün doğru ama eksik olduğunun altını çizen Ceylan, 'Konut, yer seçiminden planlamaya, projelendirmeden programlamaya, inşadan denetlemeye uzanan ve bütünlük taşıması gereken yapı üretim sürecinin ürünüdür' dedi.
Öldürenin deprem değil bilimi ve tekniği yok sayan günübirlik çıkarlar olduğunu dile getiren Ceylan, 'Ranta dayalı bozuk yapı üretim süreci gerçeği görülmelidir. 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı kısaca kentsel dönüşüm kanunu, yık- yap anlayışıyla yeni sorun yumakları oluşturdu. İktidarın kentlere dönük saldırısı kentsel değerlerin ve kamusal alanların sermayeye teslim edilmesi ve kent merkezlerinin rant projelerine ayrılması, doğal kaynaklar, orman arazileri, kamu ve halka ait arazi, mülkler kentsel dönüşüm adı altında yağmalanmaları, rant eksenli politikalarla sürmektedir. 'Riskli alan' ve 'riskli yapı' belirlenmesindeki adaletsizlik, mağduriyetler ve hak kayıplarına neden oluyor' dedi.
Ceylan, kentlerin sermayenin inşaat sahası haline geldiğini aktararak şunları söyledi:
'Yapı inşa süreci halkın ihtiyaçlarını gözeterek değil konut inşasını ekonominin anahtarı olarak gören anlayışla ve rant yaratmaya yönelik işliyor. Ticari kaygı teknik kaygının önüne geçiyor. Depremin afet değil doğa olayı olduğunu, onu afet yapanın rant yaratma politikaları ve buna bağlı işletilen bozuk yapı üretim süreci olduğuna kamuoyuna duyuruyoruz.'
Haber-Foto: Ramazan KARAKUŞ