ÜSTAD'IN KAPISINDA, MAHCUP BEKLEYEN BİR CUMHURBAŞKANI
Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın yaşamının anlatıldığı 'Bekir Abi' kitabında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Yıldız'ın Sabah saat 3'te Necip Fazıl'ın evinin önünde mahcup bekleyişlerini anlatan ilginç bir anekdot yer alıyor.
Emir Kalkan ve İrfan Birol'un hazırladığı 'Bekir Abi' kitabında Abdullah Gül ve Bekir Yıldız'ın Necip Fazıl ile yaşadıkları ilginç bir anekdot yer alıyor. Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın yaşamını konu alan kitapta Yıldız'ın Üstat Necip Fazıl ile birlikte geçirdiği 6 yıllık serüveni bir başlık altında anlatılıyor. Kitapta bu 6 yıllık serüvenden de ilginç birkaç olay yer alıyor. Bunlardan biri de Yıldız'ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve arkadaşları ile birlikte Üstad'ı sabah saat 3'te ziyareti. Kitapta Yıldız ve arkadaşlarının zaman zaman seminer ve konferanslar tertiplediklerini bu etkinlikte bazı hususların uzmanlara danıştıkları belirtiliyor. Tartışıp çözemedikleri bir konuyu da Üstad'a danışmaya karar verirler. Sabah saat 3'te Üstad'ın kapısında kendilerini bulan Gül, Yıldız ve arkadaşları uzun bir tereddütten sonra kapıyı çalarlar. Kısa bir süre sonra Üstad kapıyı açar ve içeri buyur eder. Olay ve olayın devamı kitapta şöyle anlatılıyor;
'Bekir Yıldız ve arkadaşları Kayseri'de Türk Ocağı'nda başlayan okuma faaliyetlerini İstanbul'da da sürdürüyorlar, seminer ve konferanslar tertipliyorlardı. Bu konferans ve seminerlere uzun uzun hazırlanıyorlar, uzmanlara başvuruyorlar ama yine de içinden çıkamadıkları meselelerde Üstad'a müracaat ediyorlardı. Böyle bir seminer öncesi aralarında tartışıp çözemedikleri bir konuyu danışmak üzere, Üstad'a gitmeye karar verdiler.
Geceydi. Bekir Yıldız, Abdullah Gül ve birkaç arkadaşı evin yolunu tuttular. Üstad Erenköy'de oturuyordu. Yeterli paraları yoktu, gidecekleri yere zaten toplu taşıma araçlarıyla giderler, hatta çoğu zaman bilet parasını kurtarmak için dolmuşa, otobüse de binmezler, tabana kuvvet saatlerce yol teperlerdi. Yine, yaya yapıldak saatlerce yürüdüler.
Hem yürüyorlar hem konuşup tartışıyorlardı, iyice dalmışlardı konunun içine. Üstad'ın kapısına vardıklarında birde baktılar ki sabahın üçü. Bu saatte Üstad'ı nasıl rahatsız edebilirlerdi. Kapının önünde dikilip kaldılar. Tereddüt içindeydiler. Derken her nasılsa cesaretlerini toplayıp zile bastılar. Çok geçmeden açıldı kapı. Üstad güler yüzüyle karşılarındaydı. Onları coşkuyla, sevgi dolu bir ilgiyle karşıladı, içeri buyur etti. Hemen önlerine çay, pasta, yiyecek içecek sıralandı.
Oysa Bekir Yıldız da, arkadaşları da o saatte rahatsız etmenin ezikliği içerisinde kıvranıyorlardı. Bunu hisseden Üstad: 'Yahu! Çocuklar,' dedi. 'Ben sizi kaç gece sabahlara kadar uyutmadım. Siz, kaç gece sabahlara kadar uykusuz kaldınız, benim kitaplarımı okuyarak beyniniz zonkladı. Ne önemi var. Sakın rahatsız ettik diye üzülmeyin, geldiğinize iyi ettiniz, ben de memnun oldum.'
Gerçekten de onları çok seviyordu Üstad ve onlar 'evlatlarından daha yakındı.' Üstad için.
Gönül bağları, inanç yoldaşlığı, şuur birliği, soy bağlarından daha yakın hale getirir insanları'
Haber: Bünyamin Gültekin