Unutulan Yönleri İle Efendimiz Makale Yarışması Sonuçlandı
İlim Hikmet Vakfı KUTLU DOĞUM ETKİNLİKLERİ bünyesinde yaptığı 'UNUTULAN YÖNLERİYLE HZ.MUHAMMED(S.A.S)' KONULU MAKALE YARIŞMASI sonuçlandı. 'Seni Hatırlamak' adlı makalesiyle, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi, 21 yaşındaki Sara Bayram birinci oldu ve birincilik ödülü olan tablet bilgisayar kendisine takdim edildi. İşte o makale:
SENİ HATIRLAMAK…
Bir asır ki zulmetin koynunda…Bir asır ki hatırlanması gerekenler hiç öğrenilmemiş. Bir asır ki güneşi batmış, ummanları öfkeli, kevakibleri sönük…Ve bir asır ki cennetini yitirmiş…Yollar harap, gözler bulutlu, yüreklerin sessizliğiyse feryad edercesine, yıldırım gibi çarpıyor beyinlere…
Bu ye'is bu zulmet bu asrın mıydı sadece? Sensiz geçen her lahza, seni muştulamayan her tebessüm, sana nida etmeyen her ses zulmetin kapısını aralamıyor muydu zaten?
Seni hatırlamak gözlerden boşalan yaşları silebilmek değil miydi efendim? Senin adına sarılabilmekti yaralı bir gönle…El uzatmaktı ayağı taşa takılmışlara.Bilinmeyen yollarda yürüyenlere senin adresini verebilmekti seni hatırlamak…
Seni bulabilmenin en kestirme adresiydi gözyaşıyla ıslanmış bir seccade… Gecenin en sessiz deminde yakarabilmekti yaradana…Ayaklar şişercesine namaz kılmaktı Efendim… Allah 'Senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar' buyurmuştu Fetih suresinde…Tüm bağışlanmışlığına rağmen 'Neden bu kadar ibadet ediyorsun?' sorusuna 'Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?' diye cevap vermiştin. Günahsızlığının şükrü buydu o yüce ahlakında. Ümmetine ağır gelir diye bir tek sana farz kılınmış bir teheccüdün vardı. Seni hatırlamak gecenin en derin uykusundan kalkıp, seninle huzura durmaktı Efendim…Senin kulluğunu yaşayabilmek çabasını göstermek, günahlarımızın ızdırabıyla kavrulmak…Kaybolmak bir seccade üzerinde farkında olmadan…Günahsızlığın şükrüyle yaptığın kulluğunu , günahlarımızın kefaretini düşünerek bir nebze yapma gayretinde bulunmaktı…Seni bulabilmenin en kestirme adresiydi gözyaşlarıyla ıslanmış bir seccade…
Seni bulabilmenin, yaşayabilmenin bir adresi de öğretmen olmaktı. Kabul etmeseler de, yüzlerce kez Ebu Cehillerin kapısını çalmaktı. Umudu yitirmeden Allah adına. Canının en çok yandığı yerlerden bir yerdi Taif …Ayaklarını kanatmış, seni çıkartmışlardı kutlu vazifeni tamamlayamadan. Cibril inmiş 'Helak edilsinler mi ?' diye sormuştu. Ellerini kaldırıp 'Rabbim helak et' desen hiçbiri kalmayacaktı. Tüm bunlara rağmen bir haykırışın vardı, gözleri yaşartan, tüyleri ürperten. 'Bilselerdi yapmazlardı' deyişin vardı… Belki de birgün inanacaklarına dair o tükenmeyen umudundu bu feryadın…Bilmediklerini bilmek sen olmaktı Efendim…Bilmeyenlere öğretmek ve her cefaya katlanmak öğrenebilmeleri uğruna…Onlar için olan üzüntünü nasıl da yansıtmıştı ayet; 'İman etmiyorlar diye neredeyse kendini parçalayacaksın' buyrulmuştu. Sana eza verenler bilemediler bunu efendim. Onlar için ağlayışlarını, yakarışlarını görmek istemediler. Onlar hissetmediler Efendim…
Seni hatırlamak hicret etmekti,her şeyi bırakabilmekti…Ardına bakmadan izinden yürmekti teslimiyetle…Mus'ab bin Umeyr olmaktı.Bir harf öğretebilmek uğruna geçit vermeyen dağları aşmaktı. Seni bulabilmenin, yaşayabilmenin bir adresi de öğretmen olmaktı Efendim…
Seni hatırlamak Hz. Hatice'ye eş olmaktı. Onu sevmek, onla kendini bütünleştirmekti. Semaya avuçlarını birlikte açmaktı…Hani Hz. Hatice'nin hayatta olmadığı demlerin birinde bir akrabası gelmişti de Hz. Hatice'ye sevginden dolayı çok titremiştin üstüne, minderini vermiş birçok ikramda bulunmuştun. Bir sadakatin vardı ki Ayşe'yi bile kıskandırmıştı. Seni hatırlamak sadakatli olmaktı Efendim, senin Hz. Hatice'ye sadakatin misali…
Seni hatırlamak, senin gibi baba olmaktı. Tüm çocularını kaybetmişken Fatıma'n dışında. Ne de acıydı senin için. Baba olmak güçlü olmaktı..Bu gücü Allah'a olan tevekkülden almaktı. Seni hatırlamak dede olmaktı Hasan ve Hüseyin'e. Saçlarını okşamaktı en derinden şefkatle.Öpmekti gül yanaklarından. Sırta binen çocuklarla oyun oynamaktı.Bağrına basmaktı çocukları. Onlara sarılabilecekleri bir boyun, ağlayabilecekleri bir omuz vermekti seni hatırlamak…
Seni hatırlamak dost olabilmekti Efendim. Bir Ebubekir'in vardı yanında olmaya çalışan, senin de yanında olduğun.Müşrikler tarafından takip edilmiştiniz de Sevr mağarasına sığınmıştınız efendim..Ebubekir korkmuştu da sen de 'üzülme, çünkü Allah bizimledir' demiş onu rahatlatmıştın…Allah de sükunetini indirmişti.Seni hatırlamak günahların her yanı kapladığı anda, günahsız mağaralara sığınmaktı. Dostla günahlara meydan okumak, Allah adına yürümekti. Seni hatırlamak Allah adına dostluk kurmaktı Efendim…
Ve yine buyrulmuştu Tevbe suresinde 'Andolsun size öyle bir peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir, o size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatli, merhametlidir.' Seni hatırlamak Hucurat suresinde 'Muhakkak ki mü'minler kardeştir' ayetiyle yaşamaktı Efendim. Bu kardeşliği sürdürmek, şefkatle birbirimize yaklaşmaktı. Senin düşkünlüğünü hissettirebilmekti. Kardeşlerimize dokunan ezanın bize de dokunmuş olmasıydı. Birimizin sıkıntısının hepimizin sıkıntısı olmasıydı. 'Mü'minler tek vücud gibidir. Vücudun herhangi bir azası hastalanırsa tüm vücud hastalanır' buyurmuştun. Sen olmak tek vücud olmaktı kardeşlerimizle Efendim…
Seni yaşamamak unutmanın girdabına mahkum etmektir kendimizi. Senin gibi eş, baba, dede, dost, öğretmen olmaya çalışmak seni hatırlamak değil midir Efendim? Senin yokluğunun acısını kapatabilmenin tek yolu sen olmaya çalışmak değil midir? Seni hatırlamak senin yaşantını yaşamak değil de nedir Efendim?
Bir asr-ı saadet vardı ya hani… Seninle gelen ve seninle giden. Ardında hazinli bakışların olduğu bir gidiş. Seni unuttuğumuz tarihi hatırlamıyorum Efendim…Unutulmuşluğun emaresiyle zamanın saçlarına düşen aklar, zamanın dudaklarından yayılan sitem dolu nağmeler…Hicranın kaplamış sineleri. Vuslatın seni unutmamakla gelecektir sadece…Vuslat, zamanı seninle gençleştirebilmektir Efendim…Seni yaşamak seni hatırlamaktır.Ve bize bahşedilmiş bir gün daha var seni hatırlamak adına…
SARA BAYRAM