UMREYE-HACC'A MI GİDECEKSİNİZ, OKUMALISINIZ BUNLARI!

Spot2: Mehmed Alagaş'ın eserini okuyunca, gayri ihtiyarî sizde ihram giymiş ve bütün yapılması gerekenleri yapıyor bir halde buluyorsunuz kendinizi. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamış, diyorsunuz yazar için Rahmete Yolculuk'u okurken. Hava alanı ve uçak maceralarından tutun da, tüm menasıklara kadar değinmedik husus bırakmamış Alagaş. Aslında böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz ve yazarın gıyabında hayır dualarda bulunuyorsunuz. Sonuçta oralara gitmek baştan sona tecrübedir. Tecrübelerden faydalanmak da akl-ı selim'in işidir.

 

Yıllar yılı içinizde büyük bir özlemle ve iştiyakla taşıdığınız, büyüttüğünüz ve yeşerttiğiniz Umre'ye ya da Hacc'a gitme zamanının geldiğinin müjdesini tüm hücrelerinizde hissetmeye başladığınızda neler yapmak, ne tür hazırlıklarda bulunmak isterdiniz? Kendinizden geçip sevinç gözyaşlarına boğulmayı mı tercih ederdiniz; yoksa yine sevinç gözyaşlarınızı eksik etmeden kendinize gelmeyi mi?

            Rabbinizin sizi çağırdığını, beyt'inde misafir edeceğini, arzın merkezi ve vahyin kalbi olan Mekke'de/Beytullah'ta hava soluyacağınızı düşünüp duruyorsunuz. Zihninizi ve aşkla kaynayan/aşk kaynatan yüreğinizi bedeninizden evvel hazırlıyorsunuz bu yolculuğa, bu ulvi buluşmaya. Artık kalbiniz bir başka hızda ve apayrı bir tonda atıyor, duygularınız Kbe merkezli gelişiyor, gözlerinizde o simsiyah örtülerin aydınlığını büyütüyorsunuz, daha şimdiden mutluluğun haz doruklarında gezinip duruyorsunuz. Sevinçten ışıl ışıl parıldayan ve aslında yüreğinizi resmeden gözbebekleriniz, daha önce hiçbir şey için ve hiç bu kadar capcanlı bakışlar sunmamıştı.

Bulunduğunuz şehre binlerce kilometre uzaklıktaki Allah'ın evini, bağrında saklayıp koruyan şehirlerin anası Mekke'ye kavuşmanın, ona ulaşmanın, onda konaklamanın hayali çepe çevre kuşatmıştır artık sizi. Günler yaklaşıyor çünkü. Sözünüzde orası, özünüzde orası, gözünüzde orası, gönlünüzde orası var... Başka meşguliyetleri barındırmak istemiyorsunuz 'beden ülkenizin başkenti'nde yani yüreciğinizde.

Peki nasıl ve ne şekilde bir hazırlık sürecine girilmeli, gidilmeli? Daha donanımlı ve daha bir derinlikli anlamlara bürünmüş olarak o mübarek mekanlara adım atmak için neler yapmalı? Bu ayın sonunda, nasipse Umre'ye, yani Allah'ın evine, yani Allah'ın Rasulüne gitme telaşesindeki bir kardeşiniz olarak, en büyük, en kıymetli ve en erdemli hazırlığı Umre-Hacc konulu kitapların özümsenerek okunmasında görüyorum, kabul ediyorum. Ulaşabildiğim ve önemsediğim kitapları burada anmak ve benim gibi kaderinin ufkunda Umre veyahutta Hacc görünen kardeşlerime hayırlı bir iş tavsiyesinde bulunmak istiyorum.

Dikkatime aldığım ve es geçilmesine razı olmadığım o kitaplar şunlar: İnsan Dergisi Yayınları'ndan Mehmed Alagaş'a ait Rahmete Yolculuk, Özgün Yayıncılık'tan Ali Şeriati'ye ait Hacc, yine Ali Şeriati'ye ait Fark Yayınları'ndan İbrahim ile Buluşma(bu eserin bir de Fecr Yayınları'ndan çıkan daha geniş muhtevalı yeni versiyonu var.), Denge/Düşün Yayınları'ndan Mustafa İslamoğlu'na ait Hacc Risalesi ve Bir Yayınları'ndan Beheşti'ye ait Kur'an'da Hacc. Listeye başka eserler de eklenebilir elbette. Benim bu kısa sürede, acizane, ulaşabildiğim ve tercih edebildiğim eserler bunlar.

Kitapların herbiri ayrı ayrı boyutlardan ve farklı hissiyatlarla oluşturulmuş. İslamoğlu kitabın tamamını orada yazdığını ifade ediyor mesela. Anlaşılan o ki, duygularını sıcağı sıcağına kaleme alarak o kalbî ısıyı korumaya çalışmış eserinde. Kimileri İslamoğlu'nun Hacc Risalesi'nin, Şeriati'nin Hacc'ının bir anlamda taklidi olduğunu söylese de, ben ikisinin de kendi içlerinde ayrı bir güzellik taşıdığına vakıf oldum, oluyorum.

Şeriati'nin Hacc'ını okuyup da tesirinden çok zamanlar kurtulamayanları biliyorum. Bizzat yaşadıklarını yüklemiş cümlelerine bu şehit adam. Aslında tercümesini okuyarak bu denli etkilenen bizler, acaba orijinal acem dilinden muhatap olsaydık kitaba, ne tür bir hale bürünürdük merak ediyorum gerçekten! İbrahim ile Buluşma'da ise, Hacc'ın ontolojisine iniyor Şeriati. Mekke'yle tanışıyorsunuz t Kbe'nin doğduğu günlerden başlayarak. Tevhid'in atasıyla duvarlarını örüp İsmail'lerinizi serpiştiriyorsunuz çevresine bir bir.

Alagaş'ın eserini okuyunca, gayri ihtiyarî sizde ihram giymiş ve bütün yapılması gerekenleri yapıyor bir halde buluyorsunuz kendinizi. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamış, diyorsunuz yazar için Rahmete Yolculuk'u okurken. Hava alanı ve uçak maceralarından tutun da, tüm menasıklara kadar değinmedik husus bırakmamış Alagaş. Aslında böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz ve yazarın gıyabında hayır dualarda bulunuyorsunuz. Sonuçta oralara gitmek baştan sona tecrübedir. Tecrübelerden faydalanmak da akl-ı selim'in işidir.

Beheşti'nin eserinde de ağırlıklı olarak Kerim Kitabımız Kur'an penceresinden Hacc'ı ve Hacc mekanlarını tanıma yollarına koyuluyorsunuz. İlerleyen sayfalarda Şia'nın o topraklardaki görevinden bahis açan Beheşti, kendisini takdir etmemi sağlayacak sözler sarf etmiş. O mübarek mekanlarda, asla ve asla sünni kardeşlerinin incitilmemesine ve onlara ibadetlerinde yardımcı olunması gerektiğini bile vurgulamış. İsteyenler bu yaklaşıma takiyye diyebilir. Ancak ben okuduğumdan hareket ederek, eğer böyleyse ne güzel, diyorum. Bu denli yaklaşımlara, yani sünni-şii meselelerine mezhep taassubu içermeyecek bir şekilde güzel pencerelerin açıldığına Ali Şeriati'nin Muhammed Kimdir ve Muhammed'i Tanıyalım isimli Rasulullah'ı (aleyhissealatu vesselam) ele aldığı eserlerinde şahit olmuştum. Bu çalışmalarını sünni kaynaklara(İbn İshak, İbn Hişam vd.) göre hazırladığını ve sünni kardeşlerinin de şia kaynaklı eserlerden faydalanarak siyer yazabilmelerini ümit ettiğini ifadelendiriyor.

Benim şu an yaşadığım vuslat sevincini ve taşıdığım bu büyük ve tariflere gelmez heyecanı, inanıyorum ki o beldelere ilk kez gitmiş ya da gidecek olanların tümü yaşıyordur, yaşamıştır. Mekke, Kbe, Medine... bilincimizi, daha vahyin doğduğu, büyüyüp meyve verdiği o muazzez topraklara ayak basmadan önce oluşturmak ve içimizdeki duygu selini pratiğe çevirmek için teori kısmını bize aşılayan bu kitap çalışmalarıyla taclandırmak güzel olmaz mı?

Bizim, çıkınımızda henüz taze tuttuğumuz hisleri, belki misliyle yaşamış olan bu eserlerin yazarlarına şükranlarımızı arz etmeyi bir borç biliriz.

Rabbimiz, öncelikle fırsatını bulup gidebilmeyi, hayırla ve hikmetle oraları içtenlikle, özümseyerek solumayı ve bu hayırlı ve hikmetli hali, bir ömür boyu lekelemeden diri tutabilmeyi nasip etsin cümle Muhammed Ümmetine. Amin.

 

FATİH PALA

 

Bakmadan Geçme