Türkiye'nin umudu üstün zekalı çocuklar
Kemal Tekden'in Genel Başkanı olduğu TÜZDEV hakkında Kayseri Şube Başkanı Fatih Duman ile konuştuk.
Fatih bey, sizi tanıyabilir miyiz? TÜZDEV ile nasıl tanıştınız?
Ben aslen din kültürü dersi öğretmeniyim. Talas'ta görev yapıyorum. TÜZDEV ile 4 yıl önce oğlum aracılığı ile tanıştım. Benim oğlum da bu grubun içerisinde. Vakıfta gönüllülük esasını görünce 'ben de bu vakıfta yer almalıyım' diye düşünerek gönüllü olarak çalışmalara katıldım. Dört yıldır eşimle birlikte bu vakıfta çalışıyoruz. Şuan TÜZDEV Kayseri Şube Başkanıyım.
TÜZDEV Kayseri'deki faaliyetlerine ne zaman başladı? Ve nasıl ilerliyor?
8 yıl önce Kayseri'nin üstün zeklı çocuklarının merkezde toplanıp eğitilmeleri şeklinde başladı. 2012 yılının başlarında ise vakıflaştı. İstanbul merkezli olan vakfın Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde şubeleri vardır. Bunlardan en önemlisi tabi ki Kayseri. 2013 yılından beri sistemli bir şekilde eğitimlere başladık. Şu an 60 tane öğrencimiz var. Bunların tamamı rehberlik araştırma merkezi tarafından tanımlaması yapılmış üstün zeklı çocuklar. Bu çocuklar için İstanbul, Sabahattin Zaim ve Üsküdar üniversitelerinin iş birliği ile müfredatlar geliştirildi. Bu müfredatlar çerçevesinde üstün zeklı çocuklara eğitimler veriyoruz.
Eğitim yeriniz neresidir?
Şu an bir merkezimiz yok. Açıkçası bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Çeşitli resmi kurumlara müracaatlarda bulunduk. Fakat henüz bir sonuç alamadık. Bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor, sabit bir yerimiz olacak inşallah. Eğitimlerimizi geçen sene Erciyes üniversitesi Teknopark'ta verdik. Bu yıl yer bulamadığımız için Tekden Koleji bize sınıflarını açtı.
Bu çocuklar aynı zamanda örgün eğitim alan çocuklar. Öğrencilere ne zaman eğitim veriyorsunuz?
Evet, hepsi örgün eğitimine devam eden çocuklar. Farklı farklı okullardan geliyorlar, çoğu devlet okullarından. Yaş grupları okul öncesinden başlayıp, 6. Sınıfa kadar devam ediyor. Cumartesi günleri 5 saatlik bir eğitim yapıyoruz.
Eğitimleriniz nelerdir?
Bu çocuklar için hazırlanan özel müfredatlar var. Bu çerçevede en önemli şey, düşünme eğitimi. Çocuklara düşünmeyi öğretiyoruz. Yaratıcı drama dersleri veriyoruz. Eğlenceli bilim adı altında bilim uygulamaları dersi, üstünlere yönelik matematik eğitimi veriyoruz. Üreticiliklerini geliştirici origami, ahşap atölyesi, robot atölyesi, resim atölyesi, akıl-zek oyunları ve eğitimleri veriyoruz. Bunları aslında çocuklar kendileri belirliyor. Yetenekleri ve ilgi alanlarına göre, hangi alan daha çok hoşlarına gidiyorsa o alanlara yönlendiriyoruz. Başlangıçta temel dersleri veriyoruz. Nasıl düşüneceklerini, nasıl projeleştireceklerini öğretiyoruz. Daha sonra da ilgi alanlarına göre yönlendirmeye başlıyoruz.
Aileler çocuklarının üstün zeklı olduğunu düşündüklerinde bunun için nelere yapmaları gerekiyor?
Üstün zeklılar, toplumun yüzde iki buçuğunu oluşturur. Zek geriliği olanlarda yüzde iki buçuğunu oluşturur. Allah böyle bir denge ile yatarmış. Bu da Kayseri'de yaklaşık beş bin çocuğumuzun üstün zeklı olduğunu gösterir. Bunların keşfedilmesi çokta kolay değil. Devlette bu konuda çok geç kalmış. Bu konuda çalışmalar yeni yeni başladığı için iş ailelere düşüyor. Aileler çocuklarını küçüklüğünden itibaren takip etmelidirler. Üstün zeklılar yaşıtlarına göre çok daha hızlı öğrenirler. Erken yürüme, erken konuşma, erken diş çıkartma, erken algılama, kendi oyunlarını kurup yönetmeye çalışıyorlar, Türkçeyi düzgün kullanma, liderlik özellikleri bunların hepsi üstünlerde birer etkendir. Adalet duyguları çok gelişmiş oluyor. Kendi yaşıtlarıyla iletişim kuramıyorlar. Benim de bir tespitim oldu: ailelerine sorduğum zaman genelde emzik de almamış oluyor bu çocuklar. Böyle farklılıklar gördüklerinde dikkatli takip etmeleri gerekir. Zaten takip etikleri takdirde neler yapabileceklerini araştırıp, bize ulaşabiliyorlar. Bizler de rehberlik araştırma merkezine yönlendirip tanımlamalarının yapılmasını istiyoruz. Burada yapılan tanımlamada çocuk belli bir IQ üzerindeyse biz alıyoruz ve eğitimlerimize dhil ediyoruz.
Hiperaktivite halk arasında üstün zek olarak algılanır. Bu ne kadar doğrudur?
Hiperaktivite farklı bir alandır. Üstün zeklıların hiperaktivite gibi bir bozuklukları olmaz ama tabi ki üstün zeklılarda aşırı meraktan kaynaklı enerji yüksekliği vardır. Fazla hareketlidirler. Bu sebepten hiperaktiflik ile zekyı bağdaştırmak yanlıştır. Her hiperaktif olan çocukl üstün zeklı değildir, üstün zeklı çocuklarda diğer çocuklara göre enerji fazlalığı vardır. Bunları iyi ayırt etmek lazım çünkü bu ayırt edilemediği zaman üstün zeklı bir çocuğa hiperaktivite teşhisi konulup ilaç tedavileri ile uyuşturmaya kalkabilirler. Bu durumda çok kötü sonuçlar elde edilebilir.
Aileler bu çocuklarla baş etmekte zorlanıyorlar. Sanırım sizin yanınıza getirdikleri zaman hayatları kolaylaşıyordur.
Evet, kesinlikle öyle oluyor. Çünkü bu özel çocukları bilgiye doyurabilmek zordur. Aileler çocuklarının sorularına yetişemiyorlar, yeterli olamıyorlar, çaresiz kalıyorlar ve farklı sorunlar ortaya çıkıyor. Duygusal sorunlar yaşamaya başlıyorlar. Yaşıtlarıyla iletişim kuramadıkça çatışmalar başlıyor. Çok çabuk ağlayıp, çok çabuk demoralize oluyorlar, kaybettikleri an bütün dünyalar başlarına yıkılıyor. Gürültüyü hiç sevmezler, koku duyguları çok gelişmiştir. Bebekken bile giysilerin etiketlerini problem ederler. Anlaşılmadıkları zaman çabuk ağlarlar. Yazıları çirkindir. Yeterli uyurlar, uykuyu zaman kaybı olarak görürler. Bunun gibi pek çok şey yaşarlar bunlar problem olarak görülür ve aileler sorunlar yaşarlar.
Peki, keşfedilememiş üstün zekalı çocukların gelecekte ki hali nasıl oluyor?
En önemli konu bu aslında. Üstün zekalı çocuklar keşfedilip, iyi eğitilmedikleri zaman, değerler eğitimi, milli manevi eğitimlerini iyi almadıkları zaman onlar, toplumun başına beladır. Baktığımızda, örgüt liderleri, hackerlar, banka soyguncuları, zek gerektiren zararlı şeyleri hep üstün zekalılar yapmıştırlar. Mesela Hitler, üstün zeklı bir insandır ve dünyanın başına bela olmuştur. Abdullah Öcalan, üstün zekalıdır ve başımızın belasıdır. Bu çocukları eğer milli manevi duygularla donatmazsak topluma bela almış oluruz, toplumun huzurunu bozarlar.
Üstün zeklı çocuklar yönlendirmeye muhtaç ve bu çoğu ailenin yeterli olamadığı bir konu. Böyle mühim bir konuda çocuklarımızı emanet edeceğimiz yerlerin amaçları ile ilgili güven problemi yaşıyoruz. Sizin amacınız nedir?
Türkiye'de bu alandaki tek milli vakıftır TÜZDEV. Bizim ilk amacımız bu çocuklar bu ülkede kalsınlar ve bu ülkeye hizmet etsinler. Onlar bu ülkenin hazineleridirler ve yer altı hazinelerinden çok daha kıymetlidirler. Bilindiği üzere bu alanda hizmet veren bir takım vakıf ve okullar var. Fakat bu hizmeti neye ve kime verdikleri belli değil. Bu vakıflar çocukları tespit ediyorlar ondan sonra eğitip, koparıp götürüyorlar. Okul bittiğinde bu çocukların nereye gönderildikleri meçhul. Amerika'ya, İsrail'e, Avrupa'nın çeşitli yerlerine gönderiyorlar. Hiçbir şekilde Türkiye'ye dönmüyorlar. Bizim amacımız bu beyinleri ülkemizde tutmak, ülkemize kazandırmak.
Seçtiğiniz çocuklarla ne zamana kadar ilgileniyorsunuz?
Anaokulu zamanında tespit edip eğitimlerimize dahil ediyoruz. Belirlenen müfredatı uygulayıp çocuğun yeteneği olan alanlarını belirleyip geliştiriyoruz. Çocuk başka bir şehre taşınsa bile mümkün oldukça eğitimlerimize devam etmesini sağlamaya çalışıyoruz. Üniversite eğitimindeki tercihlerinde tavsiyelerde bulunuyoruz. Akademik kariyeri için de büyük önem taşıyor bu eğitim.
Bu çocukların başarılı olduğu alanlarını nasıl belirliyorsunuz?
insanda sekiz farklı zeka türü ve 52 tane de farklı yetenek vardır. Spor zekası, matematik zekası, görsel zeka, mimari zeka gibi farklı türler vardır. Bu zeka türlerinden birine veya bir kaçına daha yatkın oluyorlar. Onları ortaya çıkartıp o alanda geliştirmemiz gerekiyor. Bizim toplumumuzda çocuğum 'tıp fakültesi okusun, iyi para kazansın' diye düşünülüyor. Tıp fakültesini ortalama zekaya sahip herkes okuyabilir. Bu eğitimler usta çırak ilişkisi ile yapılır. Bunu herkes yapabilecekse eğer bırakın herkes yapsın. Üstün zekalı çocuklarda sosyal bilimci olsunlar. Topluma yön verecek düşünce adamlarına ihtiyaçlar var. Mühendis, sanatçı olsunlar.
Diğer kurumlar gibi gelecekteki okul tercihleri konusunda sizin bir yaptırımınız oluyor mu?
Hayır, olmuyor. Fakat nihai bir hedefimiz var. 'Dahiler Okulu'. Türkiye'de milli eğitim müfredatı içinde böyle bir çalışma yok. Dünya'ya baktığımızda bu çocukların ayrı okullarda okuduğunu görüyoruz. Bu çocukları duvarlar arasına hapsedemezsiniz. Daha özgür daha rahat olmaları daha üretim yapabilecekleri alanlarda olmaları gerekir. Normal müfredatla bu olmaz. Çocuk çok zeki olduğu için zeksını kısıtlayıcı şeylerle, tekrarlarla, sınavlarla harcamak istemiyorlar. Daha fazlasını istiyor sürekli. Fakat eğitim sistemimiz tamamen sınava dayalı olduğu için çocuk bunalıyor, sıkılıyor. Bizlerde sınavların kaygısı ile çocuğu masa başına oturtup diğer çocuklar gibi olması için direttikçe çocuk bu duruma mecbur olduğunu biliyor ve üreticiliği tamamen köreliyor. Eğitim sistemimizde biz bunu daha anaokulunda başlatıyoruz. Bir daire çiziyoruz ve o çizginin dışına taşmamasını söylüyoruz. Çocuğun hiçbir üreticiliği kalmıyor. Bizim amacımız bu çocukların daha özgür ortamlarda istedikleri gibi ilgi alanları doğrultusunda çalışabilecekleri okullar oluşturmak. Bu okulların örnekleri İsrail'de var. Tamamen üstün zekalı çocukları seçip bağımsız bir şekilde yetiştiriyorlar sonra da dünyaya hükmediyorlar. Kendi ülkemizde olan şeyleri bile onlardan alıyoruz. Biz bu konuda çok gerideyiz. Yeni yeni bir şeyler yapılıyor ama bunlar geç kalınmış çalışmalar. İnşallah bundan sonrası iyi olur.
Sadece çocuklarla ilgili mi çalışmalar yapıyorsunuz?
Hayır, sadece öğrenci çalışmaları yapmıyoruz. Veli seminerleri de yapıyoruz. Velilere üstün zeklı çocukların belirtileri nelerdir, gelişim evreleri nasıldır bunları anlatıyoruz. Böylelikle hem çocuklarına hem de çevrelerine daha duyarlı bakmaya başlıyorlar. Diğer çocuklara olduğu kadar onların ailelerine de yardımcı olmaya çalışıyorlar, bilgi vermeye çalışıyorlar. Bir de öğretmenlere eğitimler veriyoruz. Bu çocuklara nasıl eğitim verilir, nasıl fark edilir ailelerini nasıl yönlendirmeleri gerekir bunları anlatıyoruz.
Geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Dediğim gibi bizim nihai hedefimiz 'Dahiler Okulu' açmak. Kısa süreli hedeflerimiz ile daha çok insana ulaşmak, bütün öğretmenlere ulaşmak, daha fazla eğitim verip bu çocukların kazandırılmasını sağlamak.
Okullarda destek eğitim odaları açılıyor. Bu da yeni başlayan bir çalışma. Her okulda yok. Kayseri'de yaklaşık 50 okulda açıldı. Fakat buralarda ki eğitimin nasıl işleyeceği ile ilgili çalışmalar yapmak gerekiyor. Çünkü öğretmenlerin bu konuda bir eğitimi ve müfredatı yok. İl Milli Eğitim ile protokol aşamasındayız. O protokol gerçekleştikten sonra bu destek odaları ile ilgili bir çalışma başlatmak istiyoruz. Bu konuda medyaya da çok iş düşüyor. Zaman zaman bu konulara dikkat çekip insanların akıllarında bir soru işareti oluştururlarsa, insanlar da araştırmaya başlar ve bizim hedeflerimize daha kolay ulaşmamızı sağlarlar. Başkanımız Kemal Bey (Tekden) gibi birkaç iş adamı daha bu konuya dert edinse, bu sorun çok daha kolay çözülür.
TÜZDEV Genel Başkanımız Kemal TEKDEN beyefendinin bir hedefi var. Türkiye'de Yetenek Laboratuarları kurmak. Bu laboratuarlarla çocukların asıl alanları belirlenip küçük yaşta o alana yönlendirmek. Bu laboratuar hayalini gerçekleştirebilirse Hocam, bizde her alanda çok yetenekli insanlar yetiştirebileceğiz.
Çocuğunun üstün zeklı olduğunu düşünen aileler size nasıl ulaşabilirler?
Web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız aracılığı ile temsilciliğimize ulaşıp gerekli bilgileri alabilirler.