TÜRKÇE ' TURKCHE'LEŞİYOR
Alışveriş merkezlerinden hastanelere, lokantalardan apartman ve sitelere kadar hayatımızın neredeyse bütünü yabancı isim istilasına uğradı. Etrafımıza göz gezdirdiğimizde Türkçe adına karamsarlığa kapılmaktayız. Dünyanın en çok konuşulan 5. dili olan Türkçenin zenginliği maalesef tabela ve markalara yansımıyor.
Anadolu'nun ortasında milli ve manevi değerlerine bağlı olarak bilinen Kayseri'de de bu durum diğer büyük şehirlerinkinden farklı değil. İnsanlar iş yerlerine 'daha dikkat çektiğini' düşündükleri yabancı isimleri koymayı tercih ediyor. Kayseri Talas'ta açtığı bir eğlence salonuna 'Büyük alışkanlıklar' yerine İngilizce 'Bigwont' koyan, Özger Koyuncu, bunun sebebini, 'Gençlere yönelik bir yer açtım. İngilizce isimler onların daha çok dikkatini çekiyor. Tabi ki Türkçe isim koysak çok daha iyi olur ama gençler İngilizce isimleri daha havalı buluyor' diye açıkladı. Üstelik sadece İngilizce isimler yok tabelalarda, Fransızca, Yunanca. İspanyolca isimlerde sıkça kullanılıyor. lokantasına Fransızca 'Aşk' anlamına gelen 'Lamour' ismini veren Namık Tamer de yabancı isimlerin havalı ve çekici olduğunu düşünenler arasında.
DEVLET MÜDAHALE ETMELİ!
Yabancı tabelaların Türkçeye verdiği zararlar ve bu konuda alınacak önlemler hakkında fikrini aldığımız, TDK sözcük heyetinde görev yapan, Erciyes Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı BölümüÖğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah, 'Yabancı isim koyma modasının Türkçenin kanayan yarası olduğunu belirterek; 'bu bir batı özentisi ve kültür emperyalizmi, milletimiz bu konuda daha çocukken bilinçlendirilmeli, Türkçenin zenginliğinin farkına varılmalıdır. Biz kendi ürettiğimiz ürünlere bile yabancı isimler veriyoruz bu doğru değil. Devlet buna müdahale etmeli' şeklinde konuştu. Argunşah'la yaptığımız söyleşi şöyle;
Caddelerde, sokaklarda, alış-veriş merkezlerinde ışıklı tabelalarla yazılan yabancı isimlerle karşılaşıyoruz. Türkçe bu noktaya nasıl geldi? Türkçe kelimeler bu konuda yetersiz mi?
Bu konu, maalesef Türkiye'nin, Türkçe'nin kanayan yarası. Türkiye'de batılılaşmaya başladığımız 19. yüzyıldan itibaren dükkanlara, iş yerlerine, ürünlere yabancı isim koyma modası artarak devam ediyor. 19. yüzyılda daha çok Fransızca isimler konuluyordu, 21. yüzyılda ise İngilizce isimler konuluyor. Neden konuluyor? Türkçe kelimeler yetersiz mi? Bu doğru değil. Türkçenin bugün kullanılan dilde bile 100 bine yakın kelime haznesi var yani Türkçe'de binlerce iş yerine isim olabilecek kadar kelime var. İsim olarak da sıfat olarak da sayı yeterli ama bu bir bilinç eksikliği, bu bir batı hayranlığı, kendi dilinin gücüne varmama hastalığıdır. Türkiye'de epey zamandır bu sorun var ama sadece bize has bir durum da değil. Gezdiğim, gördüğüm özellikle de doğu ülkelerinde Çin'e kadarki bu coğrafyada İngilizce isimleri koymak moda olmuş durumda. Aynı modayı Rusya'ya da gittiğinizde, Azerbaycan'a gittiğinizde de görüyorsunuz.
Bunun sebebi nedir? Sizce Türk milleti Türkçe konusunda yeterince duyarlı mı?
Bunun birinci sebebi İngilizcenin bir dünya dili olması. Yani İngilizcenin, bu gün ne dersek diyelim, beğenelim ya da beğenmeyelim dünya dili haline geldiği bir gerçek. Bu İngilizcenin kendi gücünden kaynaklanan bir şey değil tabi ki. Amerika'nın ve İngiltere'nin siyasi gücü ile de doğru orantılı bir kültür emperyalizmi var. Bu kültür emperyalizmi ürünleriyle ürettikleriyle markalarıyla bütün dünyayı dolduruyor. Sokakta gördüğümüz yabancı isimlerin bir kısmı marka adları, bunlar doğal çünkü marka kendi adıyla giriyor. İkincisi ise bizim ürettiklerimiz. Maalesef bizim sanayicimizde, esnafımızda bir dil bilinci yok. Şöyle bir kanaat oluşmuş bizde 'eğer ben ürettiğim ürüne yabancı isim koyarsam bu daha çok satar.' Zaman zaman biz de iş adamlarıyla ve esnaflarla bu konuları konuşuyoruz. Bunların kendi örnekleri var diyorlar ki; 'Biz ürettiğimiz ürüne hem Türkçe hem İngilizce isim koyarak piyasaya sürüyoruz ama İngilizce isim koyduğumuz ürünler daha çok satılıyor.' Çünkü Türkiye'de öyle bir kanaat var ki, yabancı ürünler özellikle batıdan gelen ürünler daha kalitelidir.
Artık dünya değişti. Türkiye de değişti. Türkiye bugün özellikle tekstilde dünyanın en önemli ülkeleri arasına geldi. Bugün biz Amerika'dan tutun dünyanın her yerine tekstil ürünleri üretip gönderiyoruz. Öyleyse ürettiğimiz tekstil ürünlerine kendi adımızı, kendi markamızı, Türkçemizi koyarak gönderebiliriz. Bu dilimizin yayılmasına ülkemizin orada tanınmasına aracı olur. Bugünkü İngilizcenin yerini alabilir ama iş adamlarımızı bu konuda henüz ikna edebilmiş değiliz. Teknolojide de böyle oldu. Türkiye üretmiş olduğu az sayıdaki teknolojiye de İngilizce isim verdi. Ve bugün dünyanın her yerine Türkiye'nin ürettikleri teknoloji yabancı isimlerle yayıldı. Yani Türkiye İngilizcenin üstünlüğünü ters çeviremiyor. En küçük iş yerlerinde bile İngilizce isimler var. Galiba bu da bir psikolojik baskı sonucunda ortaya çıkıyor. İş yeri sahibi yabancı isim yazdığında bunun gençlere daha çok hitap ettiğini düşünüyor. Özellikle dikkat edilirse gençlere yönelik iş yerlerinde alışveriş merkezlerinde vs. daha fazla İngilizce isim vardır. Ama bir nalbur dükkanında İngilizce isim görmek çok zordur. Çünkü o gençlere hitap etmiyor. Maalesef bir kültürel erozyona uğradı ülkemiz ve gençlerimiz. Bunların tedavi edilmesi gerekir, bunu tedavisi de devlete düşüyor. Öncelikle tabi ki ailelerin bunda bir etkisi olabilir. Ama okul ve devlet bu psikolojik baskıyı yıkmalı, kırmalıdır. Bunun için de bizim ne kadar büyük bir ülke olduğumuz, ne kadar ihracat yaptığımız, dünyaya hangi ürünleri sattığımız, bizim ürünlerimizin dünyanın nerelerinde dolaştığı beyinlerimize işlemeli. 'Biz sadece alan bir ülke değiliz, satan da bir ülkeyiz ' diyebilmeliyiz ve bu algıyla beraber Türkçe'ye dönüş olabilir. Bugün dünyanın en iyi markalarıyla yarışan ürünlerimiz var ama bu markaların adı Türkçe değil. Dünyanın her yerinde Türkçe isimlere rastlasak bizim de çok hoşumuza gider. Böylelikle bu kompleksimizi aşarız ve kendi ürünlerimize iş yerlerimize Türkçe isimler koyarız diye düşünüyorum.
BELEDİYELERE BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR
Devletin yabancı isimler karşısında uyguladığı bir yaptırım yok. Bunun çözümü nasıl olmalı?
Devlet topyekun bir silkinmeyle bu işi başarabilir. Belediyelere de iş düşüyor. Kesinlikle belediyeler rastgele tabelalar asılmasına müsaade etmemelidir. Birincisi görüntü kirliliğini engellemeli. Kayseri'de bazı cephelerin dış binaları düzenlendi ve Her biri eşit, çok güzel, küçük standart levhalar asıldı. Bu her yerde yaygınlaştırılmalı, herkes rastgele tabela yazmamalıdır. Bunun bir büyüklük ölçüsü olmalı, kullanılan dilin de bir standardı olmalıdır. Büyükşehir belediyeleri veya ilçe belediyeleri mutlaka yaptırım uygulamalıdır. Yani belediye diyecek ki; 'bir tabelayı eğer siz İngilizce yazacaksanız iki katı tabela parası vereceksiniz. İngilizce yazdığınız tabelanın yanına mutlaka Türkçesini de yazacaksınız. Bunlar alt üst olacaklar ve Türkçesi üstte bulunacak, İngilizcesi Türkçesinden daha küçük harflerle yazılacak.' Bunun kesinlikle Türkiye'nin uygulaması gerekir. Bu yapılabilir, buna belediyelerimizin devletimizin gücü yetebilir. Bunları yaptığımız zaman her şey çok daha farklı olabilir diye düşünüyorum.
Son zamanlarda ülkedeki Suriyeli mültecilerin artması ile birlikte sokaklarda caddelerde Arapça tabelalara rastlıyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arapça tabelalar yeni bir derdimiz. Kayseri'de çok fazla yok ama İstanbul'da ve güney illerimize indiğimiz zaman artık Arapça tabelaların da Türkçelerle birlikte sokaklarımızda boy gösterdiğini görüyoruz. Buna müsaade edilmemesi gerekir. Kesinlikle bunların Türkçe olması gerekir. İşyeri sahipleri Arap olabilir, Suriyeli, Iraklı olabilir hiç fark etmez. Türkiye'de Latin alfabesiyle ve Türkçe tabela asılması mecburiyeti olmalı yani 'Suriyelilere hitap ediyor' diye bir şey söz konusu olamaz. Biz de her gittiğimiz ülkede Türkçe tabela asan yerlerde yemek yemiyoruz. İngilizce ismi olan lokantalarda, Bulgarca ismi olan lokantalarda da yemek yiyoruz. Öyleyse Türkiye buna müsaade etmemelidir. Türkiye bu konuda haddinden fazla hoş görülü davranıyor. Bunu bir Türkçeci ve Türk vatandaşı olarak doğru bulmuyorum.
Teşekkür ederiz.
DEVLET MÜDAHALE ETMELİ!
Yabancı tabelaların Türkçeye verdiği zararlar ve bu konuda alınacak önlemler hakkında fikrini aldığımız, TDK sözcük heyetinde görev yapan, Erciyes Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı BölümüÖğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Argunşah, 'Yabancı isim koyma modasının Türkçenin kanayan yarası olduğunu belirterek; 'bu bir batı özentisi ve kültür emperyalizmi, milletimiz bu konuda daha çocukken bilinçlendirilmeli, Türkçenin zenginliğinin farkına varılmalıdır. Biz kendi ürettiğimiz ürünlere bile yabancı isimler veriyoruz bu doğru değil. Devlet buna müdahale etmeli' şeklinde konuştu. Argunşah'la yaptığımız söyleşi şöyle;
Caddelerde, sokaklarda, alış-veriş merkezlerinde ışıklı tabelalarla yazılan yabancı isimlerle karşılaşıyoruz. Türkçe bu noktaya nasıl geldi? Türkçe kelimeler bu konuda yetersiz mi?
Bu konu, maalesef Türkiye'nin, Türkçe'nin kanayan yarası. Türkiye'de batılılaşmaya başladığımız 19. yüzyıldan itibaren dükkanlara, iş yerlerine, ürünlere yabancı isim koyma modası artarak devam ediyor. 19. yüzyılda daha çok Fransızca isimler konuluyordu, 21. yüzyılda ise İngilizce isimler konuluyor. Neden konuluyor? Türkçe kelimeler yetersiz mi? Bu doğru değil. Türkçenin bugün kullanılan dilde bile 100 bine yakın kelime haznesi var yani Türkçe'de binlerce iş yerine isim olabilecek kadar kelime var. İsim olarak da sıfat olarak da sayı yeterli ama bu bir bilinç eksikliği, bu bir batı hayranlığı, kendi dilinin gücüne varmama hastalığıdır. Türkiye'de epey zamandır bu sorun var ama sadece bize has bir durum da değil. Gezdiğim, gördüğüm özellikle de doğu ülkelerinde Çin'e kadarki bu coğrafyada İngilizce isimleri koymak moda olmuş durumda. Aynı modayı Rusya'ya da gittiğinizde, Azerbaycan'a gittiğinizde de görüyorsunuz.
Bunun sebebi nedir? Sizce Türk milleti Türkçe konusunda yeterince duyarlı mı?
Bunun birinci sebebi İngilizcenin bir dünya dili olması. Yani İngilizcenin, bu gün ne dersek diyelim, beğenelim ya da beğenmeyelim dünya dili haline geldiği bir gerçek. Bu İngilizcenin kendi gücünden kaynaklanan bir şey değil tabi ki. Amerika'nın ve İngiltere'nin siyasi gücü ile de doğru orantılı bir kültür emperyalizmi var. Bu kültür emperyalizmi ürünleriyle ürettikleriyle markalarıyla bütün dünyayı dolduruyor. Sokakta gördüğümüz yabancı isimlerin bir kısmı marka adları, bunlar doğal çünkü marka kendi adıyla giriyor. İkincisi ise bizim ürettiklerimiz. Maalesef bizim sanayicimizde, esnafımızda bir dil bilinci yok. Şöyle bir kanaat oluşmuş bizde 'eğer ben ürettiğim ürüne yabancı isim koyarsam bu daha çok satar.' Zaman zaman biz de iş adamlarıyla ve esnaflarla bu konuları konuşuyoruz. Bunların kendi örnekleri var diyorlar ki; 'Biz ürettiğimiz ürüne hem Türkçe hem İngilizce isim koyarak piyasaya sürüyoruz ama İngilizce isim koyduğumuz ürünler daha çok satılıyor.' Çünkü Türkiye'de öyle bir kanaat var ki, yabancı ürünler özellikle batıdan gelen ürünler daha kalitelidir.
Artık dünya değişti. Türkiye de değişti. Türkiye bugün özellikle tekstilde dünyanın en önemli ülkeleri arasına geldi. Bugün biz Amerika'dan tutun dünyanın her yerine tekstil ürünleri üretip gönderiyoruz. Öyleyse ürettiğimiz tekstil ürünlerine kendi adımızı, kendi markamızı, Türkçemizi koyarak gönderebiliriz. Bu dilimizin yayılmasına ülkemizin orada tanınmasına aracı olur. Bugünkü İngilizcenin yerini alabilir ama iş adamlarımızı bu konuda henüz ikna edebilmiş değiliz. Teknolojide de böyle oldu. Türkiye üretmiş olduğu az sayıdaki teknolojiye de İngilizce isim verdi. Ve bugün dünyanın her yerine Türkiye'nin ürettikleri teknoloji yabancı isimlerle yayıldı. Yani Türkiye İngilizcenin üstünlüğünü ters çeviremiyor. En küçük iş yerlerinde bile İngilizce isimler var. Galiba bu da bir psikolojik baskı sonucunda ortaya çıkıyor. İş yeri sahibi yabancı isim yazdığında bunun gençlere daha çok hitap ettiğini düşünüyor. Özellikle dikkat edilirse gençlere yönelik iş yerlerinde alışveriş merkezlerinde vs. daha fazla İngilizce isim vardır. Ama bir nalbur dükkanında İngilizce isim görmek çok zordur. Çünkü o gençlere hitap etmiyor. Maalesef bir kültürel erozyona uğradı ülkemiz ve gençlerimiz. Bunların tedavi edilmesi gerekir, bunu tedavisi de devlete düşüyor. Öncelikle tabi ki ailelerin bunda bir etkisi olabilir. Ama okul ve devlet bu psikolojik baskıyı yıkmalı, kırmalıdır. Bunun için de bizim ne kadar büyük bir ülke olduğumuz, ne kadar ihracat yaptığımız, dünyaya hangi ürünleri sattığımız, bizim ürünlerimizin dünyanın nerelerinde dolaştığı beyinlerimize işlemeli. 'Biz sadece alan bir ülke değiliz, satan da bir ülkeyiz ' diyebilmeliyiz ve bu algıyla beraber Türkçe'ye dönüş olabilir. Bugün dünyanın en iyi markalarıyla yarışan ürünlerimiz var ama bu markaların adı Türkçe değil. Dünyanın her yerinde Türkçe isimlere rastlasak bizim de çok hoşumuza gider. Böylelikle bu kompleksimizi aşarız ve kendi ürünlerimize iş yerlerimize Türkçe isimler koyarız diye düşünüyorum.
BELEDİYELERE BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR
Devletin yabancı isimler karşısında uyguladığı bir yaptırım yok. Bunun çözümü nasıl olmalı?
Devlet topyekun bir silkinmeyle bu işi başarabilir. Belediyelere de iş düşüyor. Kesinlikle belediyeler rastgele tabelalar asılmasına müsaade etmemelidir. Birincisi görüntü kirliliğini engellemeli. Kayseri'de bazı cephelerin dış binaları düzenlendi ve Her biri eşit, çok güzel, küçük standart levhalar asıldı. Bu her yerde yaygınlaştırılmalı, herkes rastgele tabela yazmamalıdır. Bunun bir büyüklük ölçüsü olmalı, kullanılan dilin de bir standardı olmalıdır. Büyükşehir belediyeleri veya ilçe belediyeleri mutlaka yaptırım uygulamalıdır. Yani belediye diyecek ki; 'bir tabelayı eğer siz İngilizce yazacaksanız iki katı tabela parası vereceksiniz. İngilizce yazdığınız tabelanın yanına mutlaka Türkçesini de yazacaksınız. Bunlar alt üst olacaklar ve Türkçesi üstte bulunacak, İngilizcesi Türkçesinden daha küçük harflerle yazılacak.' Bunun kesinlikle Türkiye'nin uygulaması gerekir. Bu yapılabilir, buna belediyelerimizin devletimizin gücü yetebilir. Bunları yaptığımız zaman her şey çok daha farklı olabilir diye düşünüyorum.
Son zamanlarda ülkedeki Suriyeli mültecilerin artması ile birlikte sokaklarda caddelerde Arapça tabelalara rastlıyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arapça tabelalar yeni bir derdimiz. Kayseri'de çok fazla yok ama İstanbul'da ve güney illerimize indiğimiz zaman artık Arapça tabelaların da Türkçelerle birlikte sokaklarımızda boy gösterdiğini görüyoruz. Buna müsaade edilmemesi gerekir. Kesinlikle bunların Türkçe olması gerekir. İşyeri sahipleri Arap olabilir, Suriyeli, Iraklı olabilir hiç fark etmez. Türkiye'de Latin alfabesiyle ve Türkçe tabela asılması mecburiyeti olmalı yani 'Suriyelilere hitap ediyor' diye bir şey söz konusu olamaz. Biz de her gittiğimiz ülkede Türkçe tabela asan yerlerde yemek yemiyoruz. İngilizce ismi olan lokantalarda, Bulgarca ismi olan lokantalarda da yemek yiyoruz. Öyleyse Türkiye buna müsaade etmemelidir. Türkiye bu konuda haddinden fazla hoş görülü davranıyor. Bunu bir Türkçeci ve Türk vatandaşı olarak doğru bulmuyorum.
Teşekkür ederiz.