Tarihçilik, anlamaya çalışmaktır

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Cemil Koçak İlim Hikmet Vakfı, kitap-yazar buluşmasında, 'Resmi Tarihe Meydan Oku'du.

Resmi Tarihe Meydan Okuyorum kitabının yazarı siyaset bilimci ve yakın tarih uzmanı Prof. Dr. Cemil Koçak, İlim Hikmet Vakfı'nda hafta sonu bir seminer verdi.

Tarihi anlamak ve anlamlandırmak konusunda önemli ipuçları veren Koçak şunları ifade etti:  'Her toplumun tarihinde birçok karanlık nokta ve sayfa vardır. Hiçbir toplumun, tarihi süreç içersisinde sadece ve sadece pozitif yönleriyle tarih yazmasına imkan yoktur. Bu bakımdan tarihi, sadece iyi yönlerimizi yazdığımız cv'lerimiz gibi bir yön olmaktan çıkarmamız lazım. Günümüzü anlamak ve anlamlandırmak bakımından, neden böyle oluyor ve başka türlü olmuyor sorusuna cevap verirken, bu tarihsel arka planı mutlaka düşünmemiz ve göz önüne almamız lazım. Bu bakımdan benim için tarihin çok basit bir yöntemi var. Her birimizin geçmişimiz hakkında duyduğumuz, okuduğumuz bir takım bilgiler vardır. En başta okul ders kitaplarından başlayarak bu yapılır. Tarihçilik yapılırken ve tarih aktarılırken, bunun mesleki disipline ait bir takım yöntemleri vardır. Bir konuyu araştırmadan önce o konu hakkında olumlu ya da olumsuz bir takım yargılarımız olabilir. Bu son derece doğal ve sosyal bilimlerin kaçınılmaz bir sonucudur. Yakın tarihle ilgili söylediğimiz şeyler politik zeminde tartışılmaya müsait şeyler. Bir çok tarihi olayı, insanlar sanki dün olmuş gibi insanlar şiddetle tartışmaya devam ediyorlar. Neden böyle oluyor? Benim için tarihçilik, tartışmaktan çok anlamaya çalışmakla ilgili bir uğraş. Aslında biz tarihçiler de tam olarak ne olmuş olduğunu da bilemeyebiliriz. Genellikle de bilemeyiz. Tarihçilerin geçmişte olmuş bitmiş tüm olayları bildiklerine inanmak da çok yanıltıcı bir şey. Bazı konuları hiç bilemeyebiliriz. Televizyonlarda yayınlanan parlak ve reytingi yüksek, dizilerle ilgili bazen, bunların gerçek olup olmadığını soruyorlar. Ben de cevap olarak diyorum ki: Tanrı bilir. Mesela tarihçilerin kesinlikle bilemiyecekleri ve en çok hakkında konuşulan ve yazılan bir alan: Harem hikayeleri. Yazanların hayal gücüne göre kurguladıkları bir alan. Ne orada yaşayanlar bize yazılı veya sözlü olarak herhangi bir şey aktardılar. Ne de oradaki hayat hakkında herhangi bir bilgi sahibiyiz. Hiçbir şey bilmiyoruz.'

 

RUSYA KRİZİ KONJONKTÜRELDİR

Son günlerde yaşanan Rusya kriziyle ilgili de konuşan Prof. Koçak olayın konjonktürel olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: 'İç ve dış politikayı bir birinden ayırmamak lazım. Bugün Türkiye'nin içerde olan ve olmayan her olayı dış politikayla yakından alakalıdır. Bugün Rusya'yla problem var, üç gün sonra başkasıyla problem olabilir. Üç gün sonra yine Ruslarla kuzu sarması oluruz. Politika böyle bir şeydir. Ege kıta sahanlığına, adalara ne oldu, nasıl oldu da problemsiz hale geldik de Yunanistanla problemlerimiz ortadan kalktı? Dolayısıyla politikada meseleye konkjonktürel olarak bakmakta fayda var. Rusya bizim için önemli bir pazardır. Rusya zenginleştiği oranda biz o pazara daha çok mal satarız. 250 milyonluk bir nüfus zenginleşirse, Antalya esnafı bayram eder. Çünkü çok turist gelir.'

 

TÜRKİYE ARTIK KÜRESEL ANLAMDA FİKİRLERİNİ İFADE ETMEYE ÇALIŞIYOR

Dış politik arenada Türkiye'nin ilk defa söz eder konuma geldiğini hatırlatan Koçak şunları söyledi: 'Türkiye 250 yıllık tarihinde ilk defa kafasını suyun içinden çıkarıp acaba nefes alabilir miyim diye denemeye başladı. Bundan önce böyle bir imkanımız ve gücümüz yoktu. Şimdi eskiye göre kendimizi daha güçlü görüyoruz, haklı olarak. Ve ilk defa suyun üstündeki başlarla karşı karşıya geliyoruz. Basamak atladığımız bu dünya o kadar da iyi bildiğimiz bir dünya değil. Soğuk savaş döneminde, Sovyet tehdidine karşı kendimizi bir savunma içgüdüsü içinde Nato'ya atmışız. Türkiye de kendisine Batı dünyası içinde bir can güvenliği aramış. Kısmen veya büyük ölçüde bulmuş ve bunun da faturasını ödemiş. Bizim dış politikamız, ABD ve batı dünyasının saptamış olduğu dış politikanın bir iz düşümü olarak şekillendirmiş durumdaydı. Ama bugün böyle değil. Türkiye en azından kendi bölgesinde küresel çapta kısmen de olsa kendi fikirlerini ifade etmeye çalışıyor. Kendi istediklerini yapabiliyor demek istemiyorum, kendi düşündüklerini ifade ediyor. Bu bile dengeleri bozan alışık olunmadık bir tarzdır.'

  Haber/Fotoğraf: Veli Gögebakan

Bakmadan Geçme