SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

(bu çalışmayı 25 Kasım 2014 günü 70 yakın dernek/vakıf yetkilileri ile yerel yönetim (belediye)başkanlarının gerçekleştirdikleri toplantı üzerine kaleme alınmıştır)

Vakıflar / Dernekler                Vakıf/dernekler İslam medeniyetinin önemli kurumları arasında yer almaktadır. İslam medeniyet tarihi içerisinde tekke, zaviye, dergh, cemiyet/dernek (association)  ve vakıf (foundation) olarak farklı isimlerle yer alan sivil oluşumlar ciddi roller üstlenmişlerdir.  Vakıf faaliyetlerine ayet ve hadisler kaynaklık etmektedir. Konuyla ilgili bir hadisi şerifte son nebi (sav) şöyle buyurur: 'demoğlu öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Üç kimse bundan müstesnadır. Devamlı sadaka (sadaka-i criye) meydana getirenler, topluma yararlı bir ilim (eser) bırakanlar ve kendisine hayır dua eden hayırlı çocuk bırakanlar'(Müslim) bu nebevi beyan hayır faaliyetlerinin ruhunu oluşturmuş ve başta asrısaadet olmak üzere, Emeviler, Abbasîler, Selçuklular ve Osmanlılara kadar yükselerek devam etmiştir. 

            Osmanlılar döneminde 1826 yılında kurulan Vakıflar bakanlığından önce vakıflar, vkıflarının şartlarına göre idare ediliyor ve bunlar ayrı farklı birimlerce (nezaret) kontrol ediliyorlardı. Bu birimler: Haremeyn, Vezir, Şeyhülislm, Tophane ümerası ve İstanbul kadıları yöneticileri (nezreti) idi. Osmanlıların sonuna kadar devam eden Vakıf Bakanlığı (Evkaf Nezreti) 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 429 sayılı kanunla ilga edilerek kapatıldı. Böylece sivil insiyatifin/kuruluşların toplumsal rolü ellerinden alındı.   İslam Toplumunda İslam medeniyeti tarihi boyunca, toplumda çok farklı alanlarda rol üstlenen vakıfların çalışma alanları in­sanları aşarak hayvanlara kadar götürülmüştür. Çok ve çeşitli hizmet alanları düşünülerek binlerce vakıf kuruldu. Bu kapsamda; camiler, mescitler, namazghlar, mektep­ler, medreseler, kütüphaneler, tekkeler, za­viyeler, darülacezeler, hastahane ve imaret­ler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, çeş­me ve sebiller, suyolları, yollar, köprüler, deniz fenerleri, limanlar, kale ve istihkm­lar, spor saha ve tesisleri, mesireler gibi va­kıf müesseseleri yapıldı. Bu sayılanların dı­şında dul kadınlar ve kimsesiz çocuklar için bakımevleri açmak, öksüz çocuklara süt an­ne tutmak, bayramlarda çocukları sevindir­mek için top atmak, halkın alış-verişte kandırılmaması için çarşı ve pazar yerlerine öl­çü ve tartı aletleri koymak, evltlıkların, kö­le ve cariyelerin sahipleri tarafından şiddete uğramaması için kırdıkları eşyayı taz­min etmek, yoksul kızlara çeyiz hazırlamak ve düğünlerini yapmak, hapishanelerdeki mahkumlara çeşitli yardımlarda bulunmak, çalışamayan yaşlı ve sakat meslek ve sanat erbabı için yardım fonları kurmak, halka faydalı olan kitapları yazdırmak ve parasız dağıtmak, kışın et fiyatlarının artmaması için tedbirler almak, hatim, mevlid, aşır, Buhari okutmak, yemek yedirmek, fukaraya odun, kömür almak, halka sıcak günlerde soğuk su ve şerbet dağıtmak, bunları soğutmak için kr temin etmek, çocuklar için oyun bahçeleri yapmak, çocuklara kitap almak, yetimlere aylık bağlamak, as­keri donatmak, donanmaya yardım etmek, kışın geçit vermez dağ başlarına, vadilere sığınak yapmak, yollarda halkı rahatsız eden, üstelik sağlığa zararlı olan pislik ve balgam gibi şeylerin üstünü külle kapat­mak, kış aylarında kuşları, hasta ve garip leylekleri beslemek ve tedavi etmek, sahip­siz kedi ve köpekleri doyurmak.., gibi son derece değişik alanlarda kurulan vakıflar İslam toplumunda ciddi roller üstlenmişlerdir.   Non-Governmental Organization Vakıf yoğun bir hayata sahip olan Müslümanlar kendi medeniyetlerini 'Vakıf Medeniyeti' olarak ta isimlendirmişlerdir. Ancak vakıf faaliyetleri başka inanç gurupları arasında da yer almıştır. Batıda non-governmental organization (NGOs) olarak adlandırılan; 'Hükümetdışı Kuruluşlar' (association/foundation) etkin proje ve faaliyetleri sonucunda; ekonomik ve sosyal gelişim çabalarında giderek güçlü bir aktör olarak ulus devletlerin önünde yer almaya başlamışlardır. NGO'ların ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde ekonomik ve sosyal konulara ilgileri ve bu alanlardaki başarılı çalışmaları dikkatle izlenmektedir. İngiltere'de 18. yüzyılda ortaya çıkan kölelik karşıtı hareketin bilahare dernek/ association halini alarak köleliğin kaldırılması için uluslararası alanda bir vatandaşlar örgütü olarak yıllarca uğraş verdiği ve nihayet 'Köleliğe Karşı Dünya Sözleşmesi'nin 1840 yılında imzalanmasında önemli rol oynamış olması yaygın kullanılan bir örnektir. Yine, 1912 tarihli 'Lahey Haşhaş Sözleşmesi'nin de imzalanmasında grafik aynıdır. Halen uluslararası nitelikteki NGO'ların sayısı 30.000 civarındadır. Ulusal düzeyde faaliyet gösteren NGO'ların sayısı ise günümüzde milyonlarla ifade edilmektedir. ABD'de 2 milyon, Hindistan'da ise 1 milyondan fazla kayıtlı NGO faaliyet gösterilmektedir. Endonezya'da sadece çevre sorunlarıyla ilgilenen 2.000'den fazla NGO bulunduğu belli bir grubun insan haklarının korunmasından, ozon tabakasının delinmesinin çevreye ve insan sağlığına etkilerine, elmas ticaretinin etnik çatışmaları körükleyici yönlerinden, kadın haklarının geliştirilmesine, ilaç üreticilerinin patent haklarından, Gelişme Yolundaki Ülkelerin (GYÜ) dış borçlarına kadar çok çeşitli konularda faaliyet gösteren milyonlarca NGO, günümüzde ulusal yönetimler, uluslararası kuruluşlar, şirketler, sendikalar gibi karar alma makamı bulunan hemen her oluşumu değişik ölçülerde etkileyecek güce erişmişlerdir.       NGO'ların varlık nedeni NGO'ların amaçlarında ve kullandıkları yöntemlerde büyük bir çeşitlilik görülmektedir. NGO'ların varlık nedeni; geniş halk kitlelerini bilgilendirme ve harekete geçirme, belli gruplara doğrudan yardım malzemesi ve hizmet götürme, ülkelerin imzaladıkları uluslararası sözleşmelere uyumlarını daimi gözlem altına alma, bir çatışmanın tarafları arasında uzlaşı sağlanmasının yolunu açma, belli bir konuyu uluslararası toplumun gündemine yerleştirme ve bu alanda hukuki düzenlemeye gidilmesine önayak olma, uluslararası kuruluşlardaki çalışmalara katkıda bulunma, bir konuda araştırma yapma ve uzmanlık hizmeti verme NGO'ların dünya ekonomik ve sosyal kalkınmasındaki rolleri irdelenirken belirtilebilecek hususlardır.             Örneğin Dünya Bankası, NGO'ları kalkınma projelerine daha fazla dahil edebilmek amacıyla yakın bir zaman önce Banka bünyesinde bir 'NGO Birimi' kurmuştur. Banka'nın kredi projelerine NGO'ların doğrudan katılımı 1988 yılına kadar yüzde 3 seviyesinde seyrederken, bugün bu oran yüzde 49'a çıkmıştır. Halen Avrupa Birliği'nin (AB), kalkınma yardımı, insan hakları, demokrasi projeleri, insani yardım, eğitim ve çevre projelerinin gerçekleştirilmesi için NGO'lara tahsis ettiği yıllık mali kaynak toplam 1 milyon Euro civarındadır. Birleşmiş Milletler Örgütü de NGO'larla işbirliğini giderek arttıran uluslararası aktörlerin başında gelmektedir. BM nezdinde istişari statü sahibi NGO'ların sayısı 1968 yılında 377 iken bugün 2000'den fazladır. NGO'lar BM-Ekonomik ve Sosyal Konseyi (EKOSOK) nezdinde alabildikleri istişari statü sayesinde BM toplantılarına katılabilmekte, konuşma yapabilmekte, belge dağıtabilmekte, hatta belli koşullar altında BM gündemine madde eklenmesini dahi önerebilmektedirler.   Toplantıda neler gündeme geldi             Türkiye adı üzerinde gelişmekte olan bir ülke. Sivil Toplum alanında ve düşünce üretme noktasında da gelişmesini tamamlayamamış ayrıca Think Tank düşünce (social policy, political strategy, economics, military, technology, and culture)kuruluşları açısından son derece geri bir ülke; Türkiye/Kayseri.             25 Kasım 2014 günü 70 yakın dernek/vakıf yetkilileri ile yerel yönetim (belediye)başkanlarının bir araya geldiği yemekli toplantıda gündeme getirilen konular genel olarak; şehirdeki trafik ışıklarının çokluğu, esnafların kaldırım işgali, kermes meknı talebi, emekliler için zaman geçirme meknları, kentsel dönüşüm vb. konular. Bu tür sorular ve konular cevaplarını buldu. Ancak tarafımızdan gündeme getirilen sorunlar ne yazık ki ne yerel yöneticiler ne de sivil toplum yöneticileri tarafından gündeme alınmadı. Sorumluluklarımız başlıklı ve yalnızca sesli düşünceden ibaret olan tespitlerimiz:   Müslüman ve insan olmak sorumlu olmak demektir. Ancak her insanın bulunduğu statüde sorumluluk boyutu değişmektedir. Sorumluluk; Birey, STK'lar, Yerel ve Merkezi yönetimler. Sorumluluk alanlarımız: her yaş gurubu insan; ilköğretim, lise, üniversite ve yetişkinler; iş alanları; kamusal alanlar. Ahlaki zafiyetin aşağılarda gezdiği okullara yönelik sorumluluk. Üniversitelerde sosyal sorumluluklar (İletişim, barınak vb.). Medya sorumluluğu (Tv. Gazete ve radyolar). Etnisite ve Mezhebi çevrede kardeşlik sorumluluğu. Dinlenmek ve stres atmak için yapılan parkların yatak odasına dönüştürülmesi ve bu alanda adeta Hyd Park gibi algı oluşturmasına karşı sorumluluk. Toplu taşıma / ulaşım  sorumluluğu. Yetiştirme yurduna (yetimlere) yönelik sorumluluklar. Huzurevi (kimsesizler) sorumluluğu. Mülteci sorumlulukları. Meknsal yapılar ve çevre aidiyettir/kimliktir; çevre sorumlulukları. Gayri Safi Milli Hsıla yükselirken; Gayri Safi Milli Ahlakın düşmesi. Yapılması gereken şeyler. Merkezi ve yerel yönetimlerle, sivil toplumun koordine/iş birliği sorumlulukları. Çalıştay Önerisi: Tüm bu konuların konuşulması, tartışılması ve çözüm yollarının bulunması için bir çalıştay önermiştim. Kabul edildi mi? Gündeme bile alınmadı!   Sonuç olarak             Vakıf medeniyeti diye öğünülen aşkın ve çözüm odaklı vakıf faaliyetlerini bünyesinde barındıran, İslam medeniyetinin görkemli vakıf anlayışının ve Batı NGO'larının ortaya koyduğu yüksek performansın yanında: insan ve kentin sorunları üzerine sosyal, siyasal, ahlaki ve ekonomik anlamda üretici olamamak vakıfların/derneklerin varoluş felsefesine aykırı bir durumdur.                Kentin ve ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunların üstesinden gelmek için; sorumluluk ekseninde; ufku açık, konuşan ve tartışan çözüm odaklı Think Tank, vakıf ve derneklere/sivil toplum kuruluşlarına çok ciddi anlamda ihtiyaç olmalı.  

F. Yılmaz ALTUNÖZ

Bakmadan Geçme