"BİZİ, BİLGİSİZ OLDUĞUMUZ BİR NOKTADAN VURDULAR!"
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı'nın katılımı ve İl Müftülülüğü ile Türkiye Diyanet Vakfı Kayseri Şubesi'nin organize ettiği "Din İstismarı ile Mücadele" adlı program, gerçekleşti.
Program, Ali Rıza Özderici İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinden Hilmi Altıok'un Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Tilavetin ardından Bünyan İlçe Müftüsü Mahmut Taşyapan yemek duası okudu.
Kayseri İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, üzerinden 2 yıl geçen ve 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişimi gibi hain operasyonların bir daha vuku bulmaması için, özellikle de din-i mubin-i İslam'ı kendi süfli emellerine alet edenlerin önüne geçilmesi ve onlara karşı gerekli tedbirlerin alınması için birtakım çalışmalar ve programlar yapıldığını ifade ettikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: 'Diyanet İşleri Başkanlığımız, 15 Temmuz 2016 gecesinde camilerden salaların okunması kararına vararak her görüşten, her fikir ve ideolojiden insanın meydanlara davet edilmesini sağlamıştır. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. O gece, Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda saat 22.30 sularında birkaç yüz kişilik sayıda insan varken, saat 00.00 sularında bu sayı birkaç bine çıkmıştı. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımızın halkımızı meydanlara davet etmesi ve camilerimizden verilen salalarla insanlar meydanlara akın etti. Kayseri Emniyet Müdürlüğü'nden aldığımız bilgiye göre o gece meydanda 150 bin kişi vardı. Ayrıca Emniyet Müdürlüğümüzün de korunmasının gereğini düşündüğümüzden dolayı Kocasinan İlçesindeki halkımızı Emniyet Müdürlüğü önüne davet ederek 50 bin kişinin de orada toplanmasına vesile olduk. Yani o gece 200 bin Kayserili, vatanına ve milletine sahip çıktı. O gecenin sabah namazını 100 binlerle meydanda eda etmemizle, aslında devlet-millet birlikteliğinin ne kadar önemli olduğunu, halkımızın manevi duygularını harekete geçirerek devletine-milletine sahip çıkmasının ne kadar yerinde bir tavır olduğunu görmüş olduk. Bu iki yıllık süreç içerisinde birçok faaliyet gerçekleştirdik; konferanslar, seminerler, paneller, okullarda öğrencilere dönük toplantılar... Üniversitelerimizde ve KYK yurtlarında kalan öğrencilerimize yönelik de programlar gerçekleştirdik.'
Güven'den sonra söz alan Kayseri Gönüllü Kültür Teşekkülleri Başkanı Ahmet Taş, 'Geçmişten bugüne Diyanet teşkilatı, Türkiye'de dinin önündeki engellerin kaldırılması ve dinin doğru anlatılması konusunda hep önde olmuştur. 2000'li yıllardan sonra Diyanet teşkilatı, dinin doğru şekilde anlatılması ve yanlış olan akımların da giderilmesi hususunda çok büyük faaliyetlerin içerisine girdi' dedi.
'Din İstismarı İle Mücadele' hakkında konuşmak için kürsüye gelen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı, Allah'ın, insanı yeryüzünün en değerli varlığı, halife olarak yarattığını ve görevinin de yeryüzünü ıslah ve ihya etmek olduğunu söyleyerek başladığı sözlerine, şöyle devam etti: 'Cenab-ı Hak, insana din gönderdi ve insanın vazifesi, dine hizmet etmekti. İnsan, dine hizmet ettiği sürece, dinin yücelmesi, yayılması, hakikatlerinin insanlığa ulaşması, yeryüzünün barışa ve selamete kavuşması için uğraştığı sürece bir sorun yoktu. Ama ne zamanki din insana hizmet etmeye başladı; işte orada problem ortaya çıktı. Eğer din insana hizmet ediyorsa, din insanın birtakım maddi çıkarlar elde etmesine, şöhret ve makam sahibi olmasına ve bunu kendi menfaati için kullanmasına hizmet eder hale gelmişse, işte orada din istismarlığı vardır. İnsan, dininin hizmetkrı olmalıydı, din insanın hizmetkrı değil. Din istismarı dediğimiz şey, insanın dünya çıkarları için lüks devşirmek, zengin olmak ya da bir şekilde otorite sahibi olmak için dini argümanları kullanmalarıdır. İnsanın içerisinde çok derin bir maneviyat olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim, tıpkı ekmek gibi, su ve hava gibi maneviyata ve inanmaya da ihtiyacımız var. Bu ihtiyacın sağlıklı bir şekilde karşılanmadığı durumlarda, aç ve susuz kalmaya dayanamayacağımız gibi, maneviyat iklimi ihtiyacını gidermek için de maalesef sağlıksız beslenme yollarına gidebiliyoruz. İşte din istismarı dediğimiz şey, tam da böyle bir zamanda, böyle bir ortamda ortaya çıkıyor ve insanların maneviyat, bağlanma, inanma ihtiyaçlarını sömürerek Cenab-ı Hakk'ın adını ve sevgili Peygamberimize olan muhabbeti kullanıp, ahlaki hassasiyetlerimizi ya da bir şekilde ibadetlerimizi kullanıp kendi menfaat çarkını döndürmeye çalışmaktır.'
DAEŞ İslam'la şiddeti birleştirerek sapkınlık oluşturuyorken, beri tarafta sözde barışla, dinler arası diyalogla, insanlara huzur aşılayacağı vaadiyle hareket eden FETÖ'nün olduğunu söyleyen Martı, sözlerinin devamında şunları söyledi: 'Bu topraklarda mü'minlerin, Allah deyince, Peygamber sevgisi deyince yürekleri titredi ve onlar, bu duygusal ve manevi atmosferi kendi lehleri ve menfaatleri için kullandılar. Biz, aslında duygusu çok yoğun ve sevgisi çok derin olan bir milletiz. Din söz konusu olunca, her zaman kucağını açan bir milletiz. Ama maalesef biz, sevgisi çok olduğu kadar bilgisi de çok olan bir millet değiliz. Bilgisiz olduğumuz bir noktadan bizi vurdular. Bunun, daha derinlerdeki sebebi, İslam ve din eğitiminin, maneviyat ve değer eğitiminin ülkemizde belli süreçlerde yasaklanmasıydı. Eğer bu eğitimler, insanlara sağlıklı bir şekilde verilemezse, yürekli ve iyi niyetli kimseler tarafından çocuklarımız İslam'ın hakikatine, o sade, o mutedil, o güvenilir İslamî bilgilerle tanıştırılamazlarsa, o zaman istismara açık hale geliyoruz. DAEŞ de İslamî anlamda eğitim alınamamış coğrafyalarda büyüdü. Irak, Suriye, Mısır coğrafyaları, hepimizin bildiği üzere II. Dünya Savaşı sonrasında Orta Doğu'da yaşanan kargaşa, o sömürge altındaki halkların dini açıdan eğitim alamamış ve baskılanmış öfke dolu gençleri, ellerine silah verilince din adına şiddet saçmaya başladılar. Benzer şekilde bizde de dini eğitimi sağlıklı bir şekilde alamayan, kapatıldıkları için Kur'an kurslarına ve İmam-Hatip okullarına gidemeyen, ailesinden, dini bütün sadeliğiyle öğrenemeyen insanlarımız, maalesef din adına bir ilerleme kat edememişlerdir. O zaman din istismarını bir daha yaşamamak adına, bizim uyanık olmamız lazım. Bu topraklarda, dine hizmet edecek asil nesiller yetiştirmemiz lazım.'
'Din İstismarı ile Mücadele' adlı programa, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, Vali Yardımcısı Ali Uslanmaz, İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafaoğlu, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu Başkanı Ahmet Taş, İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Ramazan Benli, AFAD İl Müdürü Osman Atsız, İŞKUR İl Müdürü Ahmet Ayçiçek, Kaymek Müdiresi Mürşide Gonca Aslan, Erciyes Kadın Platformu üyeleri, il müftü yardımcıları, ilçe müftüleri, TDV Kayseri Şubesi yönetimi ve STK temsilcileri katıldı.
12 Temmuz 2018 Perşembe gününden itibaren üç gün boyunca Kayseri'de bulunan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Sayın Martı, Mümin Akan Kur'an kursunda 1 aylık mesleğe hazırlık eğitim seminerine tabi tutulan 4/B sözleşmeli Kur'an kursu öğreticilerine konferans verdi ve Uhud Kur'an kursunda hafızlık eğitimi gören Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kız öğrencilerini ziyaret ederek bir müddet sohbet etti ve kendilerine tavsiyelerde bulundu. Sonrasında Kayseri'den ayrıldı. [Kurumsal]
Kayseri İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, üzerinden 2 yıl geçen ve 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişimi gibi hain operasyonların bir daha vuku bulmaması için, özellikle de din-i mubin-i İslam'ı kendi süfli emellerine alet edenlerin önüne geçilmesi ve onlara karşı gerekli tedbirlerin alınması için birtakım çalışmalar ve programlar yapıldığını ifade ettikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: 'Diyanet İşleri Başkanlığımız, 15 Temmuz 2016 gecesinde camilerden salaların okunması kararına vararak her görüşten, her fikir ve ideolojiden insanın meydanlara davet edilmesini sağlamıştır. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. O gece, Kayseri Cumhuriyet Meydanı'nda saat 22.30 sularında birkaç yüz kişilik sayıda insan varken, saat 00.00 sularında bu sayı birkaç bine çıkmıştı. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımızın halkımızı meydanlara davet etmesi ve camilerimizden verilen salalarla insanlar meydanlara akın etti. Kayseri Emniyet Müdürlüğü'nden aldığımız bilgiye göre o gece meydanda 150 bin kişi vardı. Ayrıca Emniyet Müdürlüğümüzün de korunmasının gereğini düşündüğümüzden dolayı Kocasinan İlçesindeki halkımızı Emniyet Müdürlüğü önüne davet ederek 50 bin kişinin de orada toplanmasına vesile olduk. Yani o gece 200 bin Kayserili, vatanına ve milletine sahip çıktı. O gecenin sabah namazını 100 binlerle meydanda eda etmemizle, aslında devlet-millet birlikteliğinin ne kadar önemli olduğunu, halkımızın manevi duygularını harekete geçirerek devletine-milletine sahip çıkmasının ne kadar yerinde bir tavır olduğunu görmüş olduk. Bu iki yıllık süreç içerisinde birçok faaliyet gerçekleştirdik; konferanslar, seminerler, paneller, okullarda öğrencilere dönük toplantılar... Üniversitelerimizde ve KYK yurtlarında kalan öğrencilerimize yönelik de programlar gerçekleştirdik.'
Güven'den sonra söz alan Kayseri Gönüllü Kültür Teşekkülleri Başkanı Ahmet Taş, 'Geçmişten bugüne Diyanet teşkilatı, Türkiye'de dinin önündeki engellerin kaldırılması ve dinin doğru anlatılması konusunda hep önde olmuştur. 2000'li yıllardan sonra Diyanet teşkilatı, dinin doğru şekilde anlatılması ve yanlış olan akımların da giderilmesi hususunda çok büyük faaliyetlerin içerisine girdi' dedi.
'Din İstismarı İle Mücadele' hakkında konuşmak için kürsüye gelen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı, Allah'ın, insanı yeryüzünün en değerli varlığı, halife olarak yarattığını ve görevinin de yeryüzünü ıslah ve ihya etmek olduğunu söyleyerek başladığı sözlerine, şöyle devam etti: 'Cenab-ı Hak, insana din gönderdi ve insanın vazifesi, dine hizmet etmekti. İnsan, dine hizmet ettiği sürece, dinin yücelmesi, yayılması, hakikatlerinin insanlığa ulaşması, yeryüzünün barışa ve selamete kavuşması için uğraştığı sürece bir sorun yoktu. Ama ne zamanki din insana hizmet etmeye başladı; işte orada problem ortaya çıktı. Eğer din insana hizmet ediyorsa, din insanın birtakım maddi çıkarlar elde etmesine, şöhret ve makam sahibi olmasına ve bunu kendi menfaati için kullanmasına hizmet eder hale gelmişse, işte orada din istismarlığı vardır. İnsan, dininin hizmetkrı olmalıydı, din insanın hizmetkrı değil. Din istismarı dediğimiz şey, insanın dünya çıkarları için lüks devşirmek, zengin olmak ya da bir şekilde otorite sahibi olmak için dini argümanları kullanmalarıdır. İnsanın içerisinde çok derin bir maneviyat olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim, tıpkı ekmek gibi, su ve hava gibi maneviyata ve inanmaya da ihtiyacımız var. Bu ihtiyacın sağlıklı bir şekilde karşılanmadığı durumlarda, aç ve susuz kalmaya dayanamayacağımız gibi, maneviyat iklimi ihtiyacını gidermek için de maalesef sağlıksız beslenme yollarına gidebiliyoruz. İşte din istismarı dediğimiz şey, tam da böyle bir zamanda, böyle bir ortamda ortaya çıkıyor ve insanların maneviyat, bağlanma, inanma ihtiyaçlarını sömürerek Cenab-ı Hakk'ın adını ve sevgili Peygamberimize olan muhabbeti kullanıp, ahlaki hassasiyetlerimizi ya da bir şekilde ibadetlerimizi kullanıp kendi menfaat çarkını döndürmeye çalışmaktır.'
DAEŞ İslam'la şiddeti birleştirerek sapkınlık oluşturuyorken, beri tarafta sözde barışla, dinler arası diyalogla, insanlara huzur aşılayacağı vaadiyle hareket eden FETÖ'nün olduğunu söyleyen Martı, sözlerinin devamında şunları söyledi: 'Bu topraklarda mü'minlerin, Allah deyince, Peygamber sevgisi deyince yürekleri titredi ve onlar, bu duygusal ve manevi atmosferi kendi lehleri ve menfaatleri için kullandılar. Biz, aslında duygusu çok yoğun ve sevgisi çok derin olan bir milletiz. Din söz konusu olunca, her zaman kucağını açan bir milletiz. Ama maalesef biz, sevgisi çok olduğu kadar bilgisi de çok olan bir millet değiliz. Bilgisiz olduğumuz bir noktadan bizi vurdular. Bunun, daha derinlerdeki sebebi, İslam ve din eğitiminin, maneviyat ve değer eğitiminin ülkemizde belli süreçlerde yasaklanmasıydı. Eğer bu eğitimler, insanlara sağlıklı bir şekilde verilemezse, yürekli ve iyi niyetli kimseler tarafından çocuklarımız İslam'ın hakikatine, o sade, o mutedil, o güvenilir İslamî bilgilerle tanıştırılamazlarsa, o zaman istismara açık hale geliyoruz. DAEŞ de İslamî anlamda eğitim alınamamış coğrafyalarda büyüdü. Irak, Suriye, Mısır coğrafyaları, hepimizin bildiği üzere II. Dünya Savaşı sonrasında Orta Doğu'da yaşanan kargaşa, o sömürge altındaki halkların dini açıdan eğitim alamamış ve baskılanmış öfke dolu gençleri, ellerine silah verilince din adına şiddet saçmaya başladılar. Benzer şekilde bizde de dini eğitimi sağlıklı bir şekilde alamayan, kapatıldıkları için Kur'an kurslarına ve İmam-Hatip okullarına gidemeyen, ailesinden, dini bütün sadeliğiyle öğrenemeyen insanlarımız, maalesef din adına bir ilerleme kat edememişlerdir. O zaman din istismarını bir daha yaşamamak adına, bizim uyanık olmamız lazım. Bu topraklarda, dine hizmet edecek asil nesiller yetiştirmemiz lazım.'
'Din İstismarı ile Mücadele' adlı programa, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, Vali Yardımcısı Ali Uslanmaz, İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafaoğlu, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu Başkanı Ahmet Taş, İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Ramazan Benli, AFAD İl Müdürü Osman Atsız, İŞKUR İl Müdürü Ahmet Ayçiçek, Kaymek Müdiresi Mürşide Gonca Aslan, Erciyes Kadın Platformu üyeleri, il müftü yardımcıları, ilçe müftüleri, TDV Kayseri Şubesi yönetimi ve STK temsilcileri katıldı.
12 Temmuz 2018 Perşembe gününden itibaren üç gün boyunca Kayseri'de bulunan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Sayın Martı, Mümin Akan Kur'an kursunda 1 aylık mesleğe hazırlık eğitim seminerine tabi tutulan 4/B sözleşmeli Kur'an kursu öğreticilerine konferans verdi ve Uhud Kur'an kursunda hafızlık eğitimi gören Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kız öğrencilerini ziyaret ederek bir müddet sohbet etti ve kendilerine tavsiyelerde bulundu. Sonrasında Kayseri'den ayrıldı. [Kurumsal]