Prof. Dr. Bağlı: 'AB FETÖ Ve PKK Terör Örgütünü Kolluyor'
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) tarafından düzenlenen 'Avrupa Birliği Nereye Gidiyor' başlıklı panelde konuşan Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Rektörü ve AK Parti Şanlıurfa 25. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Prof. Dr. Mazhar Bağlı, AB'nin FETÖ ve PKK terör örgütünü kollayıcı bir tavır sergilediğini söyledi.
ERÜ İİBF Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele, ERÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Çalış, İİBF Dekanı Prof. Dr. Şaban Uzay, çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenciler katıldı. Moderatörlüğünü ERÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sıdkı İlkay'ın yaptığı panelde, Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Rektörü ve AK Parti Şanlıurfa 25. Dönem Şanlıurfa Milletvekili Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhsin Kar ve Çukurova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Arıkan konuşmacı olarak yer aldı.
'AB 15 Temmuz'da demokrasinin değil terör örgütünün yanında durdu'
Türkiye'nin AB ilişkilerinin 1959 yılında başladığını belirten Prof. Dr. Mazhar Bağlı, daha sonraki süreçte askeri darbeler döneminde ilişkilerin askıya alındığını ve günümüze kadar devam ettiğini ifade etti. Türkiye'nin özellikle 2002'den 2014'e kadarki zaman diliminde, AB Uyum Süreci kapsamındaki kriterleri yerine getirmesine rağmen, AB nezdinde karşılık bulmadığını vurgulayan Bağlı, 'Avrupa Birliğine uyum sürecinde 59'dan bu yana Türkiye çok büyük mesafe aldı. Özellikle mevcut hükumetimiz döneminde 1959'dan 2002'ye kadar olan mesafenin 4 katı, 2002'den 2014'e kadar bu hükumet döneminde alındı. Hem zımmen hem de aşikar biçimde bizden istediği insanlık adına ortak bir değer üretelim çağrısına uygun olarak demokrasimizi belli bir seviyeye getirdik ve 15 Temmuz'da insanlarımız demokrasiye sahip çıktılar, demokrasi için hayatlarını ortaya koydular ama AB tam da o esnada demokrasinin yanında değil terör örgütünün yanında yer aldı' dedi.
'AB Türkiye ilişkilerindeki kırılma 2014 yılında başladı'
AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerde kırılmanın 2014 yılında Kıbrıs'ın AB üyesi olmasıyla başladığını belirten Bağlı, AB'nin bu süreçte anayasasında bulunan; sınırlarında sorun olan ülkelerin Birliğe üye olamayacağına dair kuralı ihlal ettiğini dile getirdi. AB'nin 15 Temmuz sürecinde daha da belirginleşen biçimde terör örgütleri PKK ve FETÖ yanında tavır almasının da Birlikle ilişkileri zedelediğine dikkat çeken Bağlı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Kıbrıs'ın AB üyesi olması Birliğin kendi kurallarıyla çelişmesinin göstergesi'
'2014'ten sonra şu oldu. AB Türkiye'nin üyeliği için müzakerelerin başlaması ve AB'ye uyum sürecinin tamamlanması amacıyla iki kriter koydu. Zirvede iki karar aldı; birincisi Maastricht Kriterleri; ki bunlar ekonomik kriterlerdi. Diğeri de Kopenhag Kriterleri, bunlar da siyasi kriterlerdi. AB, bu kriterleri yerine getirmesi halinde, Türkiye ile birlik müzakerelerinin başlayacağını ve artık Birliğe mutabakat fasıllarının açılacağını deklare etti ve Türkiye'de hakikaten de 2009'dan sonra çok büyük bir çaba göstererek; deyim yerindeyse onların ifadesiyle ev ödevlerini yaparak her iki kriteri de yerine getirdi. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, bölgeler arasındaki farklılık, cari açığın dış borca oranı gibi ekonomik kriterlerin tamamını tutturdu, siyasi kriterlerin de tamamını tutturduktan sonra müzakereler başladı. Bundan sonra aslında Türkiye, uzunca bir süredir devam eden bütün uyum yasalarını geçirmiş olduğu halde, 36 başlıktaki fasıllarda aç kapa yapılacaktı. Ama bunların çoğu açıldı ve kapanmadı. Özellikle mesela Kıbrıs meselesi, Gümrük meselesi düşünüldüğünde, 90'larda bu Gümrük Birliği Anlaşması yapılmasına rağmen AB bunu kapatmadı. Bence en kritik konulardan birincisi Kıbrıs Meselesi'dir. Bu da AB'nin kendi içerisinde koyduğu, sınır problemi olan ülkelerin Birliğe üye yapılamamasına dair kurala ters düşmesidir. Ama buna rağmen Kıbrıs'ı birliğe üye yaptılar. Ve en kritik olan kısmı da, Türkiye demokratikleşmeyle ilgili attığı tüm adımlara rağmen AB'nin iki terör örgütü ile arasına mesafe koymayışıydı. Biri PKK terör örgütü, diğeri de FETÖ terör örgütü. Bu her iki örgütü kollayan, koruyan, bunlarla ilgili 'tatmin olmadım' şeklinde bir takım ifadeler kullanan yaklaşımları, Türkiye'nin bu konuda çifte standart gibi bir yaklaşıma sahip olduğunu düşünmesine neden oldu.'
Bağlı'nın konuşmasının ardından, konuşmacılar katılımcıların sorularını yanıtladı.
'AB 15 Temmuz'da demokrasinin değil terör örgütünün yanında durdu'
Türkiye'nin AB ilişkilerinin 1959 yılında başladığını belirten Prof. Dr. Mazhar Bağlı, daha sonraki süreçte askeri darbeler döneminde ilişkilerin askıya alındığını ve günümüze kadar devam ettiğini ifade etti. Türkiye'nin özellikle 2002'den 2014'e kadarki zaman diliminde, AB Uyum Süreci kapsamındaki kriterleri yerine getirmesine rağmen, AB nezdinde karşılık bulmadığını vurgulayan Bağlı, 'Avrupa Birliğine uyum sürecinde 59'dan bu yana Türkiye çok büyük mesafe aldı. Özellikle mevcut hükumetimiz döneminde 1959'dan 2002'ye kadar olan mesafenin 4 katı, 2002'den 2014'e kadar bu hükumet döneminde alındı. Hem zımmen hem de aşikar biçimde bizden istediği insanlık adına ortak bir değer üretelim çağrısına uygun olarak demokrasimizi belli bir seviyeye getirdik ve 15 Temmuz'da insanlarımız demokrasiye sahip çıktılar, demokrasi için hayatlarını ortaya koydular ama AB tam da o esnada demokrasinin yanında değil terör örgütünün yanında yer aldı' dedi.
'AB Türkiye ilişkilerindeki kırılma 2014 yılında başladı'
AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerde kırılmanın 2014 yılında Kıbrıs'ın AB üyesi olmasıyla başladığını belirten Bağlı, AB'nin bu süreçte anayasasında bulunan; sınırlarında sorun olan ülkelerin Birliğe üye olamayacağına dair kuralı ihlal ettiğini dile getirdi. AB'nin 15 Temmuz sürecinde daha da belirginleşen biçimde terör örgütleri PKK ve FETÖ yanında tavır almasının da Birlikle ilişkileri zedelediğine dikkat çeken Bağlı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Kıbrıs'ın AB üyesi olması Birliğin kendi kurallarıyla çelişmesinin göstergesi'
'2014'ten sonra şu oldu. AB Türkiye'nin üyeliği için müzakerelerin başlaması ve AB'ye uyum sürecinin tamamlanması amacıyla iki kriter koydu. Zirvede iki karar aldı; birincisi Maastricht Kriterleri; ki bunlar ekonomik kriterlerdi. Diğeri de Kopenhag Kriterleri, bunlar da siyasi kriterlerdi. AB, bu kriterleri yerine getirmesi halinde, Türkiye ile birlik müzakerelerinin başlayacağını ve artık Birliğe mutabakat fasıllarının açılacağını deklare etti ve Türkiye'de hakikaten de 2009'dan sonra çok büyük bir çaba göstererek; deyim yerindeyse onların ifadesiyle ev ödevlerini yaparak her iki kriteri de yerine getirdi. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, bölgeler arasındaki farklılık, cari açığın dış borca oranı gibi ekonomik kriterlerin tamamını tutturdu, siyasi kriterlerin de tamamını tutturduktan sonra müzakereler başladı. Bundan sonra aslında Türkiye, uzunca bir süredir devam eden bütün uyum yasalarını geçirmiş olduğu halde, 36 başlıktaki fasıllarda aç kapa yapılacaktı. Ama bunların çoğu açıldı ve kapanmadı. Özellikle mesela Kıbrıs meselesi, Gümrük meselesi düşünüldüğünde, 90'larda bu Gümrük Birliği Anlaşması yapılmasına rağmen AB bunu kapatmadı. Bence en kritik konulardan birincisi Kıbrıs Meselesi'dir. Bu da AB'nin kendi içerisinde koyduğu, sınır problemi olan ülkelerin Birliğe üye yapılamamasına dair kurala ters düşmesidir. Ama buna rağmen Kıbrıs'ı birliğe üye yaptılar. Ve en kritik olan kısmı da, Türkiye demokratikleşmeyle ilgili attığı tüm adımlara rağmen AB'nin iki terör örgütü ile arasına mesafe koymayışıydı. Biri PKK terör örgütü, diğeri de FETÖ terör örgütü. Bu her iki örgütü kollayan, koruyan, bunlarla ilgili 'tatmin olmadım' şeklinde bir takım ifadeler kullanan yaklaşımları, Türkiye'nin bu konuda çifte standart gibi bir yaklaşıma sahip olduğunu düşünmesine neden oldu.'
Bağlı'nın konuşmasının ardından, konuşmacılar katılımcıların sorularını yanıtladı.