Oğuz Han kimdir?
Tarihi şahsiyet mi, yoksa efsanevi kahraman mı? Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Nesimi adına Dilbilim Enstitüsü 'Eski diller ve kültürler' şube müdürü Prof. Dr. İlhami Cafersoy'la özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
İlhami Cafersoy: Bu, gerçekten de böyledir. Rus bilim adamı Şopen 1866 yılında Sankt- Petersburg'da yayınladığı 'Kafkasya ve onun eski sakinleri hakkında yeni bilgiler' kitabında yazıyor ki, Oğuz Han gerçek tarihi şahsiyet olup, milattan önce XIII. yüzyılda yaşamış, 80 binlik arabadan oluşan ordu ile Nil vadisini fethetmiştir.
Kayseri Gündem: İ.İ.Şopen'in - Kafkas valisi olan Paskeviç'in yakın adamı olduğunu biliyoruz. Onun yazdıklarına inanmak olur mu? Herhangi bir bilim insanının ileri sürdüğü fikirler kaynaklarla, arkeolojik bulgularla teyit edilmeli değil mi?
İlhami Cafersoy: Elbette, ileri sürülen fikirler kaynaklarla teyit edilir. Aynı kaynaklar Jan Fransua Şampolyonun 1822-1832 yıllarında okuduğu Mısır papirüs metinleridir. Bu metinlerde gösterilen, Nil vadisi orta çarlık döneminde, yani milattan önce 23.-18. yüzyıllarda Asyalı çoban krallar tarafından yönetilmiştir. Bu yöneticilerin başında 'Han' unvanı taşıyan Oğuz oğulları dururdu.
En ilginç olgu odur ki, Oğuz Han gerçek tarihi şahsiyet olup, Mısır'da firavunluk yapmıştır. İngiliz arkeolog Flinders Petri 100 yıl daha önce onun ehramını bulmuştur. İhramın içinde Oğuz Han'ın mermer üzerinde resmi-barelyefi var. Heykel kırılarak ortadan ikiye bölünmüştür.
Kayseri Gündem: Dediğiniz arkeolojik örnekler bir asır önce bulundu. Bilim bunca zamandır neden dikkat etmedi?
İlhami Cafersoy: İlk arkeolojik sonuçlar geçen yüzyılın başlarında Avrupa'nın bilimsel dergilerinde yayınlandı. Ancak siyasileşmiş Batı tarihçileri uzun zaman bu gerçeği inkar ettiler ve yeni sonuçların ders kitaplarına ve ansiklopedik yayınlara dahil edilmesine imkan vermediler. Çünkü Batı Avrupa tarihçileri geleneksel olarak Yunanistan'ı eski kültürün beşiği olarak kaleme veriyorlardı. Onlara göre, Ellada etnik uygarlıkların üstünde duran antik kültürün vatanı olmuştur. Bu yanlış bilimsel yaklaşım şimdi de devam ediyor.
Kayseri Gündem: Takdim ettiğiniz Oğuz Han'ın resim- barelyefi onun ölümünden sonra mumyalanma sürecinde hazırlanmış tasviridir. Onun gençlik dönemine ait tasvirleri yok mu?
İlhami Cafersoy: Oğuz Han'ın zaferlerini yansıtan resimler, mermer üzerinde kabartmalar olmuştur. Bu örnekleri Filistin'le Sinay Dağı arasında Oğuz Han'ın saldırdığı Saruhan, Arazxan ve Avar şehirlerinde idi. Yeni dönem firavunları Filistin'i işgal ettikten sonra bu şehirler yerle bir edilmiş, tarihi yapıların çoğu tahrip edilmişti.
Kayseri Gündem: Peki nasıl olmuştur ki, Oğuz Han'ın ehramı günümüze kadar ulaşmıştır?
İlhami Cafersoy: Çünkü Oğuz Han'ın cesedi Asya'da yok, Nil nehrinin batısında gömülmüştür. O zamanki inanışa göre, günün battığı yer ölüler dünyası olarak kabul edilir ve kutsal sayılıyordu. Oğuzların ve müttefiklerinin Mısır'da 511 yıllık hkimiyetinin ispatı gibi birçok anıtlar kalmıştır. Onlardan biri Firavun Hançer'in ehramıdır. İlginçtir ki, Aran ve Oğuz soyundan çıkan firavunların ehramları taş olarak adlandırılıyordu. Bu konuda Klota beyin 1843, Avdiyev'in 1948 yılında yayınlanan kitaplarında değerli bilgiler var.
Oğuz Han'la birlikte Mısır'da bulunan aşiretlerden biri Tekle adlandırılıyordu. Tekle Türkmen aşiretlerinden biridir. Akademisyen Q.Maspero yazıyor ki, milattan önce II binyılın başlarında Mısır'da I Tekeli ve II Tekeli adlı hanlar firavunluk etmiştir. Teke Türkmen kavmidir. Buna hiç kimsenin kuşkusu yok.
Q. Maspero onu da yazıyor ki, Oğuz kökenli firavunlar veliaht iken 'şat', tahta çıktıktan sonra 'ağa' unvanı taşıyorlardı. Ayrıca 'Han' unvanı orta çarlık dönemi firavunları Şat adlı bir tanrıya tapıyorlardı. Piramit metinlerinde 'st' gibi yazılan bu teonimi bazı mətnşünaslar Set, bazıları Şat, bazıları Şad gibi okurlar. İlginçtir ki, Altay Şaman dualarında Şat iyi ruhlardan biridir. Bir sebep var ki, Altay kosmogoniyasında mevcut olan ruhların çoğu Mısır, Habeş, Arnavutça dualarında ve büyü metinlerinde olduğu gibi tekrar edilir. Aran bilgeleri Keşmir'de, daha sonra Mısır'da yarattıkları kültürü Afrika'nın doğusuna ve batısına yaymışlardır. Sanskrit dilli destanlarda-eposlarda Hintlilerin ataları Altay'dan gelen Mali ve Su Mali tayfaları ile savaşıyorlar. Şimdi Maliler kendi ırkını değişerek Afrika'nın batısında, Somaliler ve Habeşlerin komşuluğunda yaşıyorlar. Şimdiki Filistin, Ürdün ve Mısır'da Oğuz neslinden çok firavunlar hakim olmuştur. Jacob Xer (Yakup peygamber) oğlu Güzel Yusuf peygamber Oğuz Han'ın ve müttefiklerinin son temsilcileridir. Bu konuda Avrupa tarihçileri çok yazı kaleme almıştır. Araştırmacı-Semitologlar İoseph adını 'iyo' ve 'sep' bölümlerine ayırıp, 'birleştiren' anlamında anlatıyorlar. Çünkü o, milattan önce 1730 yılında birbirinden ayrı düşen Asya kökenli etnosları birleştirerek, Nil nehrinin deltalarını tutmuştu. İosep koku ve sap demektir. İy iğne kelimesinin köküdür. Azerbaycan Türkçesinde şimdi de elçimleri eğirip-büktürmek için cehrelere takılan tellere koku denir.
B.A.Turayev diyor ki,, Yusuf peygamberin bir oğlunun adı Sadakh olmuştur. Sadece Sadakh yok, Kenan kökenli hanların çoğu Türk totem adları taşıyorlardı. Yusuf'un öz kardeşi Bünyamin oğullarına Kurt, Kuyu, Tengiz, Arslan, Kul, Kur isimleri vermişti. Borçalı ilçesindeki Sadakhlı köyünün halkı hazret Yakup himmetinin son kalıntılarıdır. Biz onları Oğuz Han'ın ve Yusuf Kenan'ın çocukları gibi korumalı, göz bebeğimiz gibi aziz tutmalıyız.
Kayseri Gündem: İ. Berezin ve Orhan Şaik Gökyay, Oğuz Han'ın Hun Hakanı Mete ile aynı kişi olduğunu iddia ediyorla. Siz bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
İlhami Cafersoy: Çin salnamelerinde adı Maotun gibi gösterilen Mete Han milattan önce II binyılın, Oğuz Han III binyılın sonlarında yaşamıştır. Aralarında bin yıl fark var. Hiçbir kaynak Oğuz Han'la Mete'nin aynı tarihi kişilik olduğunu teyit etmiyor. İsimlerini söylediğiniz araştırmacılar, Hunlarla Türklerin benzer gelenek ve göreneklerine, savaş taktiğine vb. dayanarak onları aynı göstermişler.
Oğuz Han'ın gerçek tarihi şahsiyet olduğunu, onun Mete Kağan'dan çok önce yaşadığını Mısır piramit metinleri, papirus yazıları, aynı zamanda kahin Manetonun (e.ö. III yy) salnamesini onaylar.
Kayseri Gündem: Kaşgarlı Mahmud'un divanında Karnak, Oğuz şehirlerinden biridir. Siz de Mısır'daki baş tapınağın Karnak olarak adlandırıldığını söylüyorsunuz. Bu tesadüfi bir benzerlik midir?
İlhami Cafersoy: Burada rastgele hiçbir şey yoktur. Bizim atalarımız yarattıkları eski kültürleri Türkistan'dan Sümer'e, Elama, Mısır'a getirmiş, Finikyalılar, Rumlar, daha sonra Latinler bu kültürü benimsemişlerdir.
Semitoloq Reveka Rubinşteyn yazıyor ki, eski Mısır, Yunanistan'ın yazıyı getirdi. Yunanlar okuyup yazmayı, emiciliyi, tarımı Mısır'ı ve Finikya'yıı yöneten Aranlılardan öğrenmişlerdir. Sonra bu kültür Avrupa halkları tarafından benimsenmiştir. Bu nedenle İskoçya'daki Aran adasına, adadaki mağaradan Türk-Runik alfabesi ile yazılmış metinlerin bulunmasına tesadüf gibi yaklaşmak olmaz.
Tarih Doğu'da doğar, Batı'ya doğru hareket eder. Orada yeni bir anlam, yeni bir içerik kazanarak Doğu'ya döner. Bir zaman haçlı seferlerini yapanlar ellerinde kılıç Kudüs'e geldiler. Şimdi bu yol ile Avrupa'nın, Rusya'nın bombardıman uçakları geliyorlar. Bin yıllarca çiçek verdiğimiz eller şimdi bize taş atıyor.