Necip Fazıl Kısakürek'e cezaevinde özel oda oluşturulmuş
Necip Fazıl Kısakürek'e Yeşilhisar Cezaevi'nde kaldığı kısa sürede yemek götüren emekli mübaşir Hayri Büyükceran, "Geldiğinde yanında bir şey yoktu, cezaevinde ona özel oda açtık ve somya getirdik. Şeker hastası olduğu için tatlı şeyleri yemezdi" dedi.
Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesinde yaşayan emekli mübaşir 84 yaşındaki Hayri Büyükceran, 1970'li yıllarda Necip Fazıl Kısakürek'in Yeşilhisar Cezaevi'nde kaldığı dönemdeki anılarını İHA'ya anlattı. Necip Fazıl'ı daha önceden çıkardığı Büyük Doğu Dergisi'nden dolayı ismen tanıdığını kaydeden Büyükceran, cezaevine gelince daha da iyi tanıdığını belirtti.
Büyükceran, 'Necip Fazıl Kısakürek 1950'lerde Büyük Doğu adında bir dergi çıkarırdı. O dergiyi okurdum ve hoşuma giderdi. Ondan dolayı şahsen tanımazdım ama ismen tanırdım. Buraya gelince de adamı daha iyi tanımaya başladık. Adamın sohbetinden ve bilgilerinden biraz bir şeyler edinelim diye akşamları cezaevine gider, yanında 5-10 dakika oturur hem sohbet yapardık hem de çay içerdik. Zaten burada 10-15 gün arasında bir şey kaldı, fazla yatmadı. Hangi cezadan dolayı yattığını tam hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla amme davasından dolayı mal beyanında bulunmamış, ondan dolayı ceza vermişler. Bende 'Şeker hastalığı vardı' derdi ve tatlı şeyleri sevmezdi. Meşrubat götürüldüğünde 'Bunları eve götürün çocuklara verin' derdi. Rahatsızlığı olduğu için pek yemezdi. İstanbul'a gidince mezarının Eyüp Sultan'da olduğunu televizyondan öğrendim. Gelmişken de 'Rahmetliyle tanıştık, cezaevinden biliyoruz' dedim. Mezarlık büyük olunca mezarını bulamadım. Bekçi mezarını tarif etti, bende mezarını bulup ruhuna okudum. Cezaevinde ona özel oda açtık, somya getirdik. Oraya yatakhane gibi bir şey yaptık. Yoksa geldiğinde yanında bir şey yoktu' ifadelerini kullandı.
Büyükceran, 'Necip Fazıl Kısakürek 1950'lerde Büyük Doğu adında bir dergi çıkarırdı. O dergiyi okurdum ve hoşuma giderdi. Ondan dolayı şahsen tanımazdım ama ismen tanırdım. Buraya gelince de adamı daha iyi tanımaya başladık. Adamın sohbetinden ve bilgilerinden biraz bir şeyler edinelim diye akşamları cezaevine gider, yanında 5-10 dakika oturur hem sohbet yapardık hem de çay içerdik. Zaten burada 10-15 gün arasında bir şey kaldı, fazla yatmadı. Hangi cezadan dolayı yattığını tam hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla amme davasından dolayı mal beyanında bulunmamış, ondan dolayı ceza vermişler. Bende 'Şeker hastalığı vardı' derdi ve tatlı şeyleri sevmezdi. Meşrubat götürüldüğünde 'Bunları eve götürün çocuklara verin' derdi. Rahatsızlığı olduğu için pek yemezdi. İstanbul'a gidince mezarının Eyüp Sultan'da olduğunu televizyondan öğrendim. Gelmişken de 'Rahmetliyle tanıştık, cezaevinden biliyoruz' dedim. Mezarlık büyük olunca mezarını bulamadım. Bekçi mezarını tarif etti, bende mezarını bulup ruhuna okudum. Cezaevinde ona özel oda açtık, somya getirdik. Oraya yatakhane gibi bir şey yaptık. Yoksa geldiğinde yanında bir şey yoktu' ifadelerini kullandı.