Kayseri kendi insanlarını marka yapamadı

Son beş yılın en fazla okunan yazarı Sinan Yağmur ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşimizde Kayseri'nin kültür faaliyetleri ile ilgili eleştirilerde bulunan Yağmur, 'Pastırma ve sucuğunu marka yaptığın gibi bu toprağın insanlarını da marka yapman lazım' dedi.

Söyleşi: Bünyamin Gültekin

Geçtiğimiz ay Kayseri Dünya Ticaret Merkezi'nde düzenlenen 2. Kitap Fuarı'nın ardından bir araya geldiğimiz Sinan Yağmur ile Kayseri ve tasavvuf üzerine konuştuk. Gerçekleştirdiğimiz söyleşide Yağmur, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Dairesi ile ilgili serzenişte bulunurken, Kayseri'nin kendi kültürel değerlerini yeterince tanıtamamasından dem vurdu.

Kayserililerin kitap fuarına olan ilgisini nasıl buldunuz?

Kayseri, Selçuklulardan da önce bir ilim-kültür yuvasıydı. Kayseri, Türkiye'de en çok medrese ve tekkeye sahip, ilmi çalışmaların yapıldığı zengin bir kültüre sahip.

Bursa ve İstanbul, Osmanlı döneminde kitaba ve kültüre daha fazla aşina olmuştur. Ama daha da geçmişe giderseniz Kayseri bu manada öncü bir şehirdir. Eğer Kayseri'de Moğol istilası sonucu medrese ve kütüphaneler yıkılmasaydı, belki de kültürel manada bugün Türkiye'de ikinci veya üçüncü sıraya gelebilirdi. Herkes Kayserilileri iyi ticaret yapan, fakat okumayı sevmeyen insanlar olarak biliyor ki bu çok yanlış bir kanaat. Kayseri çok okumayı da seviyor. 

Kayseri bunu neden yapamıyor?

Kayseri'ye gelen bir yazar, Kayserililer için, 'akla para vermezler' diye bir tabir kullanmıştı.

'Kayserililer kafası çalışmayanı okuturlar' diye de bir tabir var. Ancak kültür ayrı bir şeydir. Kültür yeme-içme gibi bir ihtiyaçtır. Kayserililer bu anlamda kültüre düşkündür. Halkın bu ihtiyacına ve iştahına kurumların cevap vermesi lazım. Kültürel etkinlikler; sinema çalışmaları, sanat, tiyatro, kitap vb. topyekûn kültürü kastediyorum. Bu bakımdan Kayseri çok kısır. Erzurum, Trabzon ve Malatya'nın gerisinde kaldı. Malatya bundan 4 sene önce bir kitap fuarı yaptı. Dünya bu fuarı konuştu. Kayseri bunu neden yapamıyor? Tabi bunun cevabını kültürden sorumlu birimler verecek.

Kayseri'nin Erciyes'i, Seyyid Burhaneddin'i, Mimar Sinan'ı, Yahyalı'lı Hasan Efendisi var. Her bölge ve ilçesinde bir Allah dostu, bir bilim adamları ve bir gönül adamları var. Kendi toprağından Cumhurbaşkanı çıkarmış. Türkiye'nin stratejik olarak en önemli yerlerinden biri… Başkente yakın. Türkiye'deki birçok zengin işadamı Kayserili… Ama Kayseri bu kadar zengin potansiyeli içerisinde kültürel faaliyetler ve ürünler çıkarmada çok geri kalmış. 40 çeşit yemek yapacak malzemeniz var. Ama yumurta kırıp yemeyi karın tokluğu sanıyorsunuz. Kayseri'ye yıllardan beri geldiğim için olaya bu açıdan bakıyorum.

'Kayseri'nin kültür anlayışına hayret ediyorum'

Kayseri gerçek potansiyelini yansıtmıyor mu?

Acaba, canım kim uğraşacak gibi bir şey mi var? Bilemiyorum. Ortada bir eksiklik bir sıkıntı var. Seyyid Burhaneddin'i duyuramamışlar. Bu bir hata! Eğer Seyyid Burhaneddin hazretlerinin kabri Kayseri dışında bir şehirde olsaydı, şu anda dünyaya tanıtılmıştı.

Onun mezarının ve türbesinin olduğu mekan, düğünlerden sonra gidilip fotoğraf çekilen bir yer olarak akıllarda tutuldu. Kayseri sınırlarının dışına çıktığınızda bu değerli zatı tanıyan yok. Dolayısı ile İzmir'deki ve Trabzon'daki adam, Seyyid Burhaneddin'i tanımıyorsa ne suçu var. Pastırma ve sucuğunu marka yaptığın gibi bu toprağın insanlarını da marka yapman lazım.

Ben Kayseri'deki kültür anlayışına da hayret ediyorum. Kayseri valileri geçmişten bu yana, valilik olarak üzerine düşenleri fazlasıyla yaptı. Valilik açısından herhangi bir sıkıntı yok. Ama yerel yönetimlerde sıkıntı var. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik Bey'i çok severim. Büyüğüm ve abimdir. Kayseri sevdalısı birisi. Ama yalnız. Birçok şeyden de haberi yok.

Mevlana'nın bir sözü var: 'Bir çiçek açmakla bahar gelmez. Diğer çiçeklerin de açması lazım.' Mustafa Çelik Bey bu manada bir şeyler yapmak istiyor ancak yalnız kaldı. Kültür Dairesi ise tam bir soru işareti!  Kayseri yazarlar Birliğ ise tabeladan ibaret bir dernekten öteye varamamış.Türkiye'de okunma rekorları kıran son beş yılın en çok okunan 'Aşkın Gözyaşları' serisi 40 milyon kişi tarafından okundu, tiyatrosu yapıldı, sinemaya aktarılıyor.

'Ne kabahatim olduğunu söylesinler'

Siz 'Aşkın Gözyaşları 5'i Seyyid Burhaneddin olarak yazacaktınız. Neden yazmadınız?

Bunun sözünü verdim. Kitaplarımın arkasında yazıyor. 'Aşkın Gözyaşları 5', Seyyid Burhaneddin olacaktı. Altı; Sultan Veled, Yedi; Yunus Emre… Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi gönlümü kırdığı için Seyyid Burhaneddin'den vazgeçtim. Dedim ki; madem bu şekilde bir muamele gösteriyorsunuz! Kusura bakmayın!

Gönül ehlinin kalemi kırılırsa, gönlü de kırılır, kalem yazmaz, dil lal olur. Peki, Sinan Yağmur'un gönlü niye kırılır? Ben naz mı yapıyorum? Yıllardır Kayseri kültürüne hizmet ediyordum. Kayseri'de son 5 yılda 70'e yakın okulda ücretsiz söyleşiler yaptım. Her yıl 6-7 kez Kayseri'ye geldim. Hiçbirinden 1 kuruş ücret almadım. Bunun yanında Konya'dan arabama atladım ve kendi masraflarımla Kayseri'ye geldim. Kayseri'nin evladıyım, damadıyım. Burada akrabalarım, kayınvalidem, bacanağım, öğrencilerim, sevdiklerim var. Konaklama da istemedim. Kendi evime gelmiş rahatlığıyla geliyorum, programımı yapıp gidiyorum.

Bundan 2 yıl önce yapılan Seyyid Burhaneddin sempozyumunda, çalışmalarında ondan bir cümle dahi bahsetmeyen kişiler çağrıldı da, 7 kitabında Seyyid Burhaneddin'den bahseden Sinan Yağmur'u çağırmadılar. Gönül bağı ile Kayseriliyim, kan bağı ile Kayseriliyim. Benim ne suçum var. Bana, ne kabahatim olduğunu söylesinler.

Kayseri ticari aklına ters bir durum

Size bunun gerekçesini söylediler mi?

Gerekçesini de söylemiyorlar. Bunu Kültür Dairesi için söylüyorum. Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü ile ilgili benim herhangi bir rahatsızlığım yok. Kitap fuarına da Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü sayesinde geldim. Onlar, Sinan Yağmur'u kitap fuarında istiyoruz demişler. Kayseri Valiliği istiyor, Milli Eğitim istiyor fakat Kültür Dairesi'ndeki arkadaşlara ne oluyor. Bana karşı bir rahatsızlıkları mı var?

Dışarıdan yüklü paralarla yazarlar getiriliyor, uçak ve konaklama masrafı sağlanıyor.  Kayseri Kültür etkinliği için bir yazarın buraya gelişi 10 bin TL rakamına kadar ulaşırken, hiçbir ücret talep etmeyen Sinan Yağmur'u neden çağırmıyorsunuz? Bu Kayseri ticari aklına da ters bir durum. O davet ettikleri edebiyatçılardan hangisi kaçı Kayseri'nin sokağını semtini tanımış ve tanıtmış. Eserlerinde bir cümlecik dahi hiç Kayseri'den bahsetmişler mi?

Bundan aylar önce Kayseri'de 'Yazarlar Okulu' yapılacağını duyduğumda danışmanım aracılığıyla ücretsiz bir şekilde bu etkinliğe gelmek istediğimi ve gönüllü olduğumu söyledim. Bize verilen cevap; 'Sinan Yağmur'u düşünmüyoruz' oldu. Demek ki gönüllerine girememişiz. Bu nedenle Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi'ne gücendiğimden dolayı 'Aşkın Gözyaşları 5 Seyyid Burhaneddin' kitabından vazgeçip, bu finali de kapatıp, final olan 7'nciyi 5'e çektim. Bu kültür dairesindeki sorumlu kişiler olduğu sürece artık hiçbir eserimde Kayseri'den bahsetmeyeceğim.

 Yazdıklarımdan rahatsız olabilirler

Kayseri'de bu manada daha önce husumet yaşadığınız biri var mı?

Konya'da yaşıyorum. Kayseri'de herhangi bir kimseyle husumet yaşayacak bir durumum olmadı. Kültür dairesine atanan arkadaşı da tanımıyorum. İsmini ilk defa duydum. Sinan Yağmur gelmesin diye aleyhimizde çalışacak kimse yok. Belki yazdıklarımızdan rahatsız olmuşlardır. Tasavvuf yazdığımızdan belki rahatsız olmuşlardır. Belki ergen yazılarından hoşlanıyorlardır. Belki de şov amaçlı bir şey düşünüyorlardır.

Kayseri'ye yüksek maliyetli bir şekilde çağırdıkları yazarlarla ilgili benim şöyle bir teklifim var; 'Erkilet, Mimar Sinan, Argıncık, Belsin, Hisarcık, Ali Dağı ve Talas'ın en ücra köşesine kadar sokak sokak, mahalle mahalle nerede tekke var, nerede kütüphane var, yemek kültüründen tarih ve coğrafi kültüründen Kayseri ile ilgili bağımsız 3 kişi bizi sınava tabi tutsun. Kayseri noktasında yüzde elli oranında onlara fark atacağımı iddia ediyorum.

Kayseri'de benim iskeletim yaşamıyor. Benim yüreğim Kayseri'de yaşıyor. Ama birileri iskeleti ile yaşar Kayseri'de… İnsanları tasavvufa yönlendirmede Şems'i, Mevlana'yı hatırlatmada katkımı bilen Kayseri'nin vefakr insanı içerisinden çıkmış, Seyyid Burhaneddin ahlaklı, Mevlevi yürekli cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'dür. Cumhurbaşkanlığı veda resepsiyonuna edebiyat ve yazar namına davet edilenlerden bir tanesi de benim.

Gül ailesine bu durumu ilettiniz mi?

Bu küçük bir meseledir. Oraya taşımak istemedim. Abdullah Gül Bey, derin ve mütevazı bir insandır. Bir derdiniz olduğu zaman da dinler. Onu rahatsız etmek istemedim. Bundan bir yıl önce rahmetli ağabeyimi kaybettiğimde bayramın ikinci günü bayram yoğunluğuna rağmen Abdullah Gül Bey, arayıp bana taziyelerini iletti. İşte gerçek Kayserililik budur. Gerçek Kayserili, Kayserililerin halinden anlar.

Ben 2004 yılında 'Tennure Ateş Hz. Mevlana'yı yazdığımda okuyan herkes şunu söyledi, 'Seyyid Burhaneddin Kayserili mi? Mevlana'nın hocası mı? Türbesi Kayseri'de mi?' öğrenip gelenler oldu. Çünkü 30 sayfada Seyyid Burhaneddin hazretlerini yazdım. Diğer eserlerimde de yazdım. Ayrıca müstakil olarak hayatını biyografik bir roman olarak yazacaktım. Örneğin bu romanı 200 bin kişi okudu. 200 bin kişi Seyit Burhaneddin ile ilgili bilmediği bir şey varsa öğrenecekti. Kayseri kültür ve ekonomisine katkı sağlayacaktı.

Bir gönüllü isek bazı şeyleri içimize atmamız gerekir. İki yıl öncekini içime attım. İkincisini de atabilirdim. Ama burada Şems damarım uyandı.

Biraz açabilir miyiz?

Bir Mevlevi'nin iki damarı vardır. Biri Mevlana gibi mütevazi ve mülayim. Diğeri de Şems gibi bir haksızlık olduğunda yumruğu masaya vurmaktır. Şems hazretleri mizaç olarak Hz. Ali ve Hz. Ömer'e benzer. Mevlana hazretleri de mizaç olarak Hz. Osman ve Ebubekir efendilerimize benzer. Hz. Osman'ın gösterdiği bir tepki ile Hz. Ömer'in gösterdiği tepki arasında farklar olduğunu görüyoruz.

Bazı durumlarda susarsınız, sabredersiniz, Hamuş olursunuz. Ama belli bir noktadan sonra sesinizi çıkartırsınız.

Söyleşimizin 2. Bölümü yarın…

 

Bakmadan Geçme