Kayseri Kadın Platformu'ndan 'kadına yönelik suçlarda ceza indirimi olmasın' isteği

8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Atatürk Anıtı'na çelenk koyan Kayseri Kadın Platformuna üye kadınlar, yapılan ontak basın açıklamasında, "Kadını öldüren zihniyet sorgulanmalı ve mahkum edilmelidir. Kadın ve çocukların yaşam hakkına yönelen suçlarda ceza indirimi uygulanmamalıdır" dedi.

 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Atatürk Anıtı'na çelenk koyan Kayseri Kadın Platformuna üye kadınlar, yapılan ontak basın açıklamasında, 'Kadını öldüren zihniyet sorgulanmalı ve mahkum edilmelidir. Kadın ve çocukların yaşam hakkına yönelen suçlarda ceza indirimi uygulanmamalıdır' dedi. 
Cumhuriyet Meydanı'nda bulunan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen çelenk koyma etkinliğine Kayseri Kadın Platformu, CHP Kadın kolları, BBP Kadın Kolları, Emekli Astsubaylar Derneği, Türk Dünya Kadın Dayanışma Platformu, Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri katıldı.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Türk Kadın Platformu adına konuşan Dr. Sema Karaoğlu, , 'Cinsiyet farkı gözetmeden, kadın-erkek eşit haklara sahip olma mücadelesinin başlangıcı olarak kabul edilen 8 mart günü, 1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından '`Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü '` olarak ilan edilmiştir. Kadın sorunlarına çözüm önerilerinin sunulduğu, kadına karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin tekrar tekrar dile getirildiği, aynı zamanda emek ve dayanışma günü olarak da ifade edilen bu gün vesilesi ile Kayseri Kadın Platformu olarak tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyoruz' dedi.
Karaoğlu, 'Türkiye'de kadınların yaşadıkları sorunların başında yaşam haklarının ihlali gelmektedir. Kadınlarımız cinsel istismar, fiziksel şiddet, psikolojik ve sosyal baskı gibi çok farklı şiddet türleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar' ifadesinde bulunarak, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
'Sadece ülkemizde değil, tüm toplumlarda kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri engellenmekte, yoksulluğa mahkum kılınmakta, aynı işi yaptıkları halde daha az para kazanmaya devam etmektedirler. Görünmeyen ev içi emekleri karşılıksız ve sosyal güvencesiz kalmaktadır.
Kadınlar, yeryüzündeki toplam işgücünün yüzde 65 ini yapmalarına rağmen dünya gelirinin sadece % 10 unu almaktadır. Kadınlar dünyanın yarısını oluşturduğu halde, dünyanın tüm mal varlığının sadece %1 ine sahiptirler.
Bugün yeryüzünde her üç kadından biri ekonomik, sosyal, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı olan şiddet, bir insan hakları ihlalidir.
Cinsiyet eşitliğini sağlamada dünyada en önde gelen ülkelerin yer aldığı Avrupa Birliği'nde bile durum içler acısı iken, Türkiye gibi cinsiyet eşitliğinin tam olarak sağlanamadığı ülkelerde kadına yönelik şiddetin yaygınlığını tahmin etmek çok zor değil. Son günlerde neredeyse her gün işlenen kadın cinayetleriyle, bu şiddetin artık bir katliam boyutuna vardığını görüyoruz. Maalesef kadına karşı şiddet konusunda, OECD ve AB ülkeleri arasında kadına yönelik şiddet oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz.
Ülke olarak ulusal ve uluslar arası düzeyde,kadınlar lehine kabul edilen birçok yasal düzenleme yapılmasına rağmen, bu sorunların ciddiyetle varlığını sürdürmesi çok düşündürücüdür. Kanun yaparak ya da uluslararası anlaşmalara imza atarak kadına şiddetin durdurulamadığı ortadadır. Uygulamaların denetlenmesi çok önemlidir.
Ortada suçlu aramadan, hep birlikte şapkaları önümüze koyup düşünme zamanıdır, nerde yanlış yaptık da son 10 yılda bu kadar geriledik diye.
Söylemlerin iyiliği hoşluğu değil eylemlerin ve uygulamaların gerçekliği ve yeterliliği tartışılmalıdır.
Kadınların şiddete uğradığında yada şiddet riski olduğunda şiddet ortamında yaşayamayacağı açıktır .Türkiye de sığınma evi sayısı da maalesef yetersizdir. Halen sığınma evleri olmayan illerimiz mevcuttur.
Toplumsal yaşamın her alanında büyük sorumluluklar yüklenen, gelecek kuşakların yetiştirilmesinde en büyük pay sahibi olan kadınlarımızın, sahip olduğu haklarının bilincine varmaları büyük önem taşımaktadır. Kadınlarımız; ekonomik ve sosyal yaşama katılımda, karar verme süreçlerinde daha etkin rol oynamalı, siyasal alanda daha yüksek oranlarda temsil edilmelidirler. Önümüzdeki seçimlerde siyasi partiler kadın adaylara seçilebilir sıralarda yer vermeli, kadınlar da bu yarışta kazanmak için dimdik ayakta ve mücadeleci olmalıdır.
Yerel yönetimlerde ve meslek örgütlerinde de yeterince kadın temsilcimiz olmadığı bir gerçektir. İlimiz eski Talas Kaymakamı Sayın Yasemin Özata Çetinkaya cumhuriyet döneminin 3. kadın valisi olarak Sinop a atanmıştır. Biz Kayserili kadınlar olarak sayın valimize bu vesile ile başarılar diliyor , kadın valilerimizin artmasını temenni ediyoruz.
Kadının insan haklarını tanımak ve geliştirmek ve kadına yönelik şiddeti önlemek; uluslararası kuruluşların, siyasi iktidarların ve devletlerin olduğu kadar, medyanın, toplumun, STK ların, hepimizin sorumluluğundadır. Geleceğimizi yapılandıracak çocuklarımızın en az lise düzeyinde bir okulu 'kızlı erkekli' bitirmesi sağlıklı bir gençlik ve sağlıklı bir toplumsal ilişki için gereklidir.
Kadın sorunun temelinde, insan hakları sorunu olduğu gerçeğinden yola çıkarak ,devlet ; yasama-yürütme ve yargı organıyla eşgüdümlü olarak bir zihniyet devrimi gerçekleştirmek zorundadır. Devletimiz çağdaş bir sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmeli, bu konuda gerekli olan hassasiyeti göstererek; eğitim çalışmaları ve yasal düzenlemeleri yapmalıdır.
Öldürülen ya da şiddete uğrayan kadınların; giydikleri elbiselerin rengi,etek boyu, makyajı, cep telefonuyla sık konuşması gibi nedenler tahrik sayılarak madur edene büyük ceza indirimleri uygulanmaktadır. Bu nedenle,kadın cinayetlerini işleyenler hak ettikleri cezalarla cezalandırılmamakta,çoğunlukla da haksız tahrik hükümlerinden faydalanarak az cezalarla kurtulmaktadır, tüm bunlarla caydırıcılığın sağlanması beklenemez. Kadını öldüren zihniyet sorgulanmalı ve mahkum edilmelidir. Kadın ve çocukların yaşam hakkına yönelen suçlarda ceza indirimi uygulanmamalıdır.
Devlet kamu kuruluşları ve STK lar ile kadın sorunlarına duyarlılığın arttrırılması sağlanmalıdır
Devlet, kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde kınamalıdır. Türk toplumsal yapısı düşünülerek okullarda, camilerde, kahvelerde, kışlalarda ve özellikle görsel medyada kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için eğitim kampanyaları başlatılmalıdır. Tüm bunlar yapılırken kadın örgütleri ile iş birliği içinde olunmalıdır.
Yukarıdaki tüm önerilerimiz ışığı altında kadınların birey ve vatandaş olarak haklarının korunması yolunda duyarlılığımızı sürdüreceğimizi basına ve kamuoyuna duyururuz'

Bakmadan Geçme