Kayseri Barosu idamın gündeme alınmasını istedi
Kayseri Barosu Başkanı Fevzi Konaç ve Yönetim Kurulu üyeleri tarafından yapılan basın açıklamasında Mersin'de öldürülen Özgecan Aslan olayı kınandı. Baro Başkanı Konaç, 'Daha önce çocuğa karşı tecavüz ve cinayet hallerinde altını çizerek istediğimiz gibi, belirli suçlarda tam ispatı halinde idam mutlaka yeniden gündeme alınmalıdır' dedi.
Mersin'de öldürülen Özgecan Aslan nedeniyle yapılan basın açıklamasına Kayseri Baro Başkanı Fevzi Konaç, Kayseri Barosu Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda avukat katıldı. Toplantıya katılan avukatlar cübbelerine Özgecan Aslan'ın fotoğrafını taktı. Basın açıklamasında konuşan Kayseri Baro Başkanı Fevzi Konaç, 'Sizlerin de çok yakından takip ettiği gibi Mersin'de kaybolmasından bir kaç gün sonra bulunan ve vahşice bir cinayete kurban giden, daha hayatının baharında kirli ellerin iğrenç emellerine ulaşamadığı için katlettiği Özgecan Aslan kardeşimiz için gözyaşı dökülüyor. Adını birçok kadın gibi ölümüyle öğrendiğimiz 20 yaşında, hayalleri ve umutlarının baharında gencecik bir kız kardeşimizi daha kurban verdik. Neredeyse günü birlik ekranlarda ve gazete haberlerinde görmeye alıştığımız ve içimizi kahreden bir cinayetle daha karşı karşıyayız. Belki tek suçu genç bir kız olmak olan Özgecan, insan bile demeye dilimizin varmadığı bir psikopatın elleriyle katledildi. Nereden başlasak, ne söylesek dilimiz tutuluyor, ellerimiz titriyor, gönlümüz acıyor, sözün bittiği anlardan birini daha yaşıyoruz. Televizyon ekranlarında her gün, dağılan bir yuvanın bedelini canıyla ödeyen bir kadına rastlamak neredeyse vaka-i adiyeden sayılır hale geldi. Artan boşanma davaları, alınan koruma kararları, yıkılan yuvalar ve ödenen acı bedeller ne yazık ki hız kesmeden devam ediyor' diye konuştu.
Konaç ayrıca, 'Tecavüz niyetiyle başlayan suç; emeline ulaşamamanın öfkesi ile bıçaklama ve levyeyle vurarak öldürme ile bitmiyor, ellerinin kesilmesi ve tanınmaması için benzin dökülerek yakılması, işiten bütün gönülleri yakan ve beraberinde bir öfkeyi de tüm yüreklere taşıdı. Olaydan sonra yaşananlar ise; bir kez daha toplum olarak böyle bir acıda bile tek yürek olamamanın, tek ses verememenin üzüntüsünü yaşatmaktadır. Toplumun istikametinin ve kötü gidişinin endişe verici olduğu görülerek, bunun masaya yatırılıp çareler aranması yerine, bu olaydan hareketle insanların tahrik edilmesi, siyasi rant avcılığı yapılması, mezhep ve siyasi görüş linci için malzeme olarak kullanılması ne işe yarar? Acımızı daha mı azaltır? Anne babasının içinde ki yangına çare mi olur?' şeklinde konuştu.
Sözlerini sürdüren Konaç, 'Sorgulamamız gereken, özeleştiri yapılacak onca şey varken, bu elim olay üzerinden yeni çatışmalar üretmek kime fayda sağlar merak ediyoruz? Bir takım garip değerlendirmeleri ibretle okuyor ve takip ediyoruz. Sormak isteriz ki ; Kadın tek başına saygı ve hürmete, nezakete, insan onuruna yakışır bir hayata layık değil midir? İnsan hak ve özgürlükleri anlamında, onu ikinci sınıf statüde gören zihniyet geldiğimiz bu acı tabloda sorumlu değil midir? Erkek egemen bir zihin yapısının, gelinen bu noktada hesaba çekilmesi gerekmez mi? Bu sorulara cevap ararken; hayata nereden, hangi pencereden bakarsak bakalım; ister dini, ister eşitlikçi, ister insan hakları, isterse kadın hakları,
unutulmaması gereken tek şey, önce insanca bakabilmeyi başarmamızın gerektiğidir. Töre cinayetlerinin engellenemediği, kadına şiddetin yok edilemediği, istismar unsuru olarak kadının kullanılmasının önüne geçilemediği sürece korkarız ki yüreğimizi yakan bu manzaralar ne ilk ne de son olacak' ifadeleri kullandı.
Konaç, 'Daha birkaç gün önce İstanbul Barosunda CMK görevi için sanık adına göreve giden bir avukatımızın suçun niteliğini öğrendiğinde adeta kanı donmuştur. 18 yaşında bir kız çocuğuna iki kez tecavüz eden bir babanın vekilliği için gönderildiğini orada öğrenmiştir. Bu nedir Allah aşkına, bunu yapabilen bir insanla, bu toplumda beraber nefes almak başlı başına bir utanç değil midir? Çocuğa cinsel istismarın zirve yaptığı dönemlerden geçiyoruz. Toplum olarak cinsel dürtülerini kontrol edemez hale gelmenin acı faturalarını ödemekle karşı karşıyayız. Bu acılar hergün bir başka ilde, başka hayatları soldururken ne yazık ki siyasetin prangalarına mahkum ve tehlikeyi göremez hale geldik. Zihinlerimiz işgal altında. 'Başkanlık Sistemi olsun-olmasın, iktidar oy yüzdesini artırsın, vekil adaylarımız boy boy resim versin, muhalefet şeytan taşlarcasına tek odaklı hale gelsin, yolsuzluk vardı-yoktu, devlet içinde yapılanma vardı-yoktu tartışılsın, falan bakanın saatinin bedeli dudaklarımızı uçuklatsın, ihanet hikayeleri içinde toplum adeta cambaza bak denilerek uyuşturulsun' ne yazık ki geldiğimiz nokta budur ancak acı olan o ki; bu hengamede ahlaki olarak zemin milletin ayağının altından kaysın. Farkına bile varılmasın. Durum budur' diye konuştu.
'Yasalardaki bir takım cezai müeyyidelerin artırılması yeterli olmamıştır' diyen Konaç, 'Kamu vicdanı bu tip suçlarda ispatın yüzde 100 kesin olduğu hallerde caydırıcı ve suç mağduru veya yakınını teskin edecek cezalar beklemektedir. Cezaevleri ıslah edici olmaktan uzak, bir kısım suçluyu profesyonel hale getirmektedir. Yasa uygulayıcılarının elini kolunu bağlayan mevzuatın değiştirilmesi şarttır. Bu tür olaylar tecavüzler gündeme gelir gelmez olayın oluş şekline, yaşanılan travmaya bakılmaksızın, önce mağdurun ne giydiği, gülüp gülmediği, yüksek sesle konuşup konuşmadığı, makyaj yapıp yapmadığı, geç saatte sokakta bulunup bulunmadığı, tanımadığı birine saat sorup sormadığı gibi garip yaklaşımlar olmaktadır. Yasa uygulayıcıların da maalesef bu tarz yanlış ve hatalı mitleri kullanarak cezalarda indirim yapmaları tecavüzcüleri cesaretlendirmektedir. Bu anlamda yaşanan her olay, toplumun huzur temeline dinamit konulmuşçasına tahrip gücüne sahiptir. Bundan dolayı daha önce çocuğa karşı tecavüz ve cinayet hallerinde altını çizerek istediğimiz gibi, belirli suçlarda tam ispatı halinde idam mutlaka yeniden gündeme alınmalıdır' şeklinde konuştu.
2014 yılındaki kadın cinayetlerine dikkat çeken Konaç, 'Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin sebep ve sonuçlarını yıllardır defalarca dile getirmemize rağmen, ülke olarak yol alamadığımızı 9'unda, 19'unda, 30'unda, 50'sinde, 80'inde her kadın cinayetinde üzülerek tekrar ve tekrar görüyoruz. Ülkemizde sadece 2014 yılında 257 defa kadınların nasıl öldürüldüklerini gördük. Aile içinde kadın ve erkeğe biçilmiş kalıplarla ve kadını birey olarak görmeyen anlayışla yetişen çocukların, yaşamı boyunca şiddet uygulamaya eğilimli oldukları, hatta bu şekilde yetişen kadınların dahi hemcinslerine sahip çıkmaktan çok, hemcinslerini suçladıkları gerçeğiyle de yüzleşiyoruz' ifadelerini kullandı.
Cinsel istismar konusu ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirten Konaç, 'Bu kısır döngüyü durdurmak için şiddetle mücadelede kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç olduğu açıktır. Kadına karşı şiddet sorunu ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir konu olup, sorunun çözümünde toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına karşı bakış açısının değiştirilmesi, bunun için eğitim çalışmaları ve yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı müddetçe, toplumun vicdanı huzur bulmayacak, pek çok insan gibi adalet hukuk düzeni yerine, cezaevlerinde bulunan başka mahkumlardan umulacaktır. Tüm bunlar yapılırken özellikle iktidar adına yetki kullanan ve temsil makamını işgal eden siyasiler; sorumsuz, toplumu geren, rencide edici açıklama ve beyanlardan mutlaka kaçınmalıdır' şeklinde konuştu.
Yaşanan olayın peşini bırakmayacaklarını belirten Konaç, 'Bu topraklarda bu ve benzeri çok acı yaşandı, yaşanıyor. Özgecan'a Allah'tan rahmet, ailesine sabırlar diliyoruz. Özgecan ve onun gibi hayatta kalmasını sağlayamadığımız, kendisini özgür ve güven ortamında hissetmeyen tüm kadınlar bizleri affetsinler. Adaletin; cezaevlerinde bulunan başka mahkumlardan beklenmemesi, hakkın tesisi ve yerini bulması için, Özgecan davasının yargılama sürecinde Baromuz Kadın Hakları Komisyonu olarak müdahale dilekçesi vereceğimizi özellikle belirtmek isteriz. Davanın peşini bırakmayacağımızı ve sorumluların en ağır cezayı almaları için elimizden geleni yapacağımızı ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için tüm gayreti sarf edeceğimizi Kayseri Baro Yönetimi olarak tüm kamuoyu ile paylaşmayı bir görev biliyor' diye konuştu.
Konaç ayrıca, 'Tecavüz niyetiyle başlayan suç; emeline ulaşamamanın öfkesi ile bıçaklama ve levyeyle vurarak öldürme ile bitmiyor, ellerinin kesilmesi ve tanınmaması için benzin dökülerek yakılması, işiten bütün gönülleri yakan ve beraberinde bir öfkeyi de tüm yüreklere taşıdı. Olaydan sonra yaşananlar ise; bir kez daha toplum olarak böyle bir acıda bile tek yürek olamamanın, tek ses verememenin üzüntüsünü yaşatmaktadır. Toplumun istikametinin ve kötü gidişinin endişe verici olduğu görülerek, bunun masaya yatırılıp çareler aranması yerine, bu olaydan hareketle insanların tahrik edilmesi, siyasi rant avcılığı yapılması, mezhep ve siyasi görüş linci için malzeme olarak kullanılması ne işe yarar? Acımızı daha mı azaltır? Anne babasının içinde ki yangına çare mi olur?' şeklinde konuştu.
Sözlerini sürdüren Konaç, 'Sorgulamamız gereken, özeleştiri yapılacak onca şey varken, bu elim olay üzerinden yeni çatışmalar üretmek kime fayda sağlar merak ediyoruz? Bir takım garip değerlendirmeleri ibretle okuyor ve takip ediyoruz. Sormak isteriz ki ; Kadın tek başına saygı ve hürmete, nezakete, insan onuruna yakışır bir hayata layık değil midir? İnsan hak ve özgürlükleri anlamında, onu ikinci sınıf statüde gören zihniyet geldiğimiz bu acı tabloda sorumlu değil midir? Erkek egemen bir zihin yapısının, gelinen bu noktada hesaba çekilmesi gerekmez mi? Bu sorulara cevap ararken; hayata nereden, hangi pencereden bakarsak bakalım; ister dini, ister eşitlikçi, ister insan hakları, isterse kadın hakları,
unutulmaması gereken tek şey, önce insanca bakabilmeyi başarmamızın gerektiğidir. Töre cinayetlerinin engellenemediği, kadına şiddetin yok edilemediği, istismar unsuru olarak kadının kullanılmasının önüne geçilemediği sürece korkarız ki yüreğimizi yakan bu manzaralar ne ilk ne de son olacak' ifadeleri kullandı.
Konaç, 'Daha birkaç gün önce İstanbul Barosunda CMK görevi için sanık adına göreve giden bir avukatımızın suçun niteliğini öğrendiğinde adeta kanı donmuştur. 18 yaşında bir kız çocuğuna iki kez tecavüz eden bir babanın vekilliği için gönderildiğini orada öğrenmiştir. Bu nedir Allah aşkına, bunu yapabilen bir insanla, bu toplumda beraber nefes almak başlı başına bir utanç değil midir? Çocuğa cinsel istismarın zirve yaptığı dönemlerden geçiyoruz. Toplum olarak cinsel dürtülerini kontrol edemez hale gelmenin acı faturalarını ödemekle karşı karşıyayız. Bu acılar hergün bir başka ilde, başka hayatları soldururken ne yazık ki siyasetin prangalarına mahkum ve tehlikeyi göremez hale geldik. Zihinlerimiz işgal altında. 'Başkanlık Sistemi olsun-olmasın, iktidar oy yüzdesini artırsın, vekil adaylarımız boy boy resim versin, muhalefet şeytan taşlarcasına tek odaklı hale gelsin, yolsuzluk vardı-yoktu, devlet içinde yapılanma vardı-yoktu tartışılsın, falan bakanın saatinin bedeli dudaklarımızı uçuklatsın, ihanet hikayeleri içinde toplum adeta cambaza bak denilerek uyuşturulsun' ne yazık ki geldiğimiz nokta budur ancak acı olan o ki; bu hengamede ahlaki olarak zemin milletin ayağının altından kaysın. Farkına bile varılmasın. Durum budur' diye konuştu.
'Yasalardaki bir takım cezai müeyyidelerin artırılması yeterli olmamıştır' diyen Konaç, 'Kamu vicdanı bu tip suçlarda ispatın yüzde 100 kesin olduğu hallerde caydırıcı ve suç mağduru veya yakınını teskin edecek cezalar beklemektedir. Cezaevleri ıslah edici olmaktan uzak, bir kısım suçluyu profesyonel hale getirmektedir. Yasa uygulayıcılarının elini kolunu bağlayan mevzuatın değiştirilmesi şarttır. Bu tür olaylar tecavüzler gündeme gelir gelmez olayın oluş şekline, yaşanılan travmaya bakılmaksızın, önce mağdurun ne giydiği, gülüp gülmediği, yüksek sesle konuşup konuşmadığı, makyaj yapıp yapmadığı, geç saatte sokakta bulunup bulunmadığı, tanımadığı birine saat sorup sormadığı gibi garip yaklaşımlar olmaktadır. Yasa uygulayıcıların da maalesef bu tarz yanlış ve hatalı mitleri kullanarak cezalarda indirim yapmaları tecavüzcüleri cesaretlendirmektedir. Bu anlamda yaşanan her olay, toplumun huzur temeline dinamit konulmuşçasına tahrip gücüne sahiptir. Bundan dolayı daha önce çocuğa karşı tecavüz ve cinayet hallerinde altını çizerek istediğimiz gibi, belirli suçlarda tam ispatı halinde idam mutlaka yeniden gündeme alınmalıdır' şeklinde konuştu.
2014 yılındaki kadın cinayetlerine dikkat çeken Konaç, 'Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin sebep ve sonuçlarını yıllardır defalarca dile getirmemize rağmen, ülke olarak yol alamadığımızı 9'unda, 19'unda, 30'unda, 50'sinde, 80'inde her kadın cinayetinde üzülerek tekrar ve tekrar görüyoruz. Ülkemizde sadece 2014 yılında 257 defa kadınların nasıl öldürüldüklerini gördük. Aile içinde kadın ve erkeğe biçilmiş kalıplarla ve kadını birey olarak görmeyen anlayışla yetişen çocukların, yaşamı boyunca şiddet uygulamaya eğilimli oldukları, hatta bu şekilde yetişen kadınların dahi hemcinslerine sahip çıkmaktan çok, hemcinslerini suçladıkları gerçeğiyle de yüzleşiyoruz' ifadelerini kullandı.
Cinsel istismar konusu ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirten Konaç, 'Bu kısır döngüyü durdurmak için şiddetle mücadelede kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç olduğu açıktır. Kadına karşı şiddet sorunu ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir konu olup, sorunun çözümünde toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına karşı bakış açısının değiştirilmesi, bunun için eğitim çalışmaları ve yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı müddetçe, toplumun vicdanı huzur bulmayacak, pek çok insan gibi adalet hukuk düzeni yerine, cezaevlerinde bulunan başka mahkumlardan umulacaktır. Tüm bunlar yapılırken özellikle iktidar adına yetki kullanan ve temsil makamını işgal eden siyasiler; sorumsuz, toplumu geren, rencide edici açıklama ve beyanlardan mutlaka kaçınmalıdır' şeklinde konuştu.
Yaşanan olayın peşini bırakmayacaklarını belirten Konaç, 'Bu topraklarda bu ve benzeri çok acı yaşandı, yaşanıyor. Özgecan'a Allah'tan rahmet, ailesine sabırlar diliyoruz. Özgecan ve onun gibi hayatta kalmasını sağlayamadığımız, kendisini özgür ve güven ortamında hissetmeyen tüm kadınlar bizleri affetsinler. Adaletin; cezaevlerinde bulunan başka mahkumlardan beklenmemesi, hakkın tesisi ve yerini bulması için, Özgecan davasının yargılama sürecinde Baromuz Kadın Hakları Komisyonu olarak müdahale dilekçesi vereceğimizi özellikle belirtmek isteriz. Davanın peşini bırakmayacağımızı ve sorumluların en ağır cezayı almaları için elimizden geleni yapacağımızı ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için tüm gayreti sarf edeceğimizi Kayseri Baro Yönetimi olarak tüm kamuoyu ile paylaşmayı bir görev biliyor' diye konuştu.