KASAPSEYİD ÇESMESİ BELGESELİ - II
Yazımın ilk bölümünün yayınlandığı günün ertesi birçok arkadaşım ve hemşerim aradı. Gazetede ve facebookta yorum yazanlar oldu. Bunlardan unutamadığım Meteris'ten Turan Aksu ağabeyin biz Merhum Cemal Mavi ve arkadaşlar gece kimse olmadığı zaman Kasapseyid' de çimerdik (yıkanırdık) demesiydi. Beni altmış yıl geriye götürdün, çok duygulandım canım benim dedi. Yazıma onunda anılarının olduğu bizim tabirimizle'güccükbahçe' ile devam ediyorum.
Yazımın ilk bölümünün yayınlandığı günün ertesi birçok arkadaşım ve hemşerim aradı. Gazetede ve facebookta yorum yazanlar oldu. Bunlardan unutamadığım Meteris'ten Turan Aksu ağabeyin biz Merhum Cemal Mavi ve arkadaşlar gece kimse olmadığı zaman Kasapseyid' de çimerdik (yıkanırdık) demesiydi. Beni altmış yıl geriye götürdün, çok duygulandım canım benim dedi. Yazıma onunda anılarının olduğu bizim tabirimizle'güccükbahçe' ile devam ediyorum.
'KÜÇÜKBAHÇE'
Evlerinin önünde' Küçükbahçe' adını koyduğumuz, derenin kenarında, büyük kavakların içinde, küçük pınarı olan bir yerdi. Bütün sokağımızın çocukları orada oynamak için can atardık. Fakat Elmas hala bağıra, çağıra elindeki sopa ile bizi kovalardı. Biz ertesi gün yine giderdik. Bu böyle devam ederdi. Bahçenin ortasındaki büyük kavağın her yıl konukları olurdu. Hacı Leyleklerin gelişi ile küçükbahçe daha da renklenirdi. Hava kararana, annemiz çağırıncaya kadar oynamaya doyamazdık. Çocukluğumdan unutamadığım bazı şeyler var…
Elmas halanın görmediği, duymadığı zamanlarda Küçükbahçe'de yaşadığımız olaylar, oynadığımız oyunlar… Bayırbağı Sokağı'ndan Maviler Sokağı'ndan, hatta Meteris Mahallesinden büyük, küçük birçok çocuk Küçükbahçe'ye gelir sabahtan akşama kadar aşık, mullaraz, saklambaç, bilye, uzun eşek, hamam kızdı, körebe, çelik- çomak ve daha bir çok oyun oynardık.
Bahaeddin ağabeyimin arkadaşları; güççükbahçenin gençleri, Şeref Cengizhan, Memet Kulak, Halil Ağanın Yılmaz, Memet, Amet, Mısdava, Ebelerin Abdulkadir -Akka, Sami, Ali Köseoğlu, Eyüp Amcamın oğlu Lütfü, Bayırbağdan; Tom Mıstık-Mehmet, Çotak, Sülüman, Meteristen Turan Aksu, Ayhan Yavrucu, Kürşat- Ahmet, İstanbullu, Haydar Çağlayan, Aşağı Evrekten; Küflünün Şadi, Mavular Sokağından; Çilyaşar, Cemal Mavi, Zümrüdün Mehmet Karagüney ağbey ve kardeşi Mustafa, Ufunun Bayram ve Kemal, Tremden Nail Gönenç, Postacı Muhlis ağabeyin Çocukları Muzaffer ve Mustafa Karslıoğlu, Caddeden; Mısırlıların Ercan… Aklımda kalanlardan birkaçı. Birlikte oyunlar oynanır, Trem mezarlığının yanındaki dutluğu kuş vurmağa gidilir. Ocak yakıp kuşlar köz ateşte birlikte pişirilir, birlikte yenirdi. Bazen Fenesedeki Keyişin Havuzuna yüzmeğe, bazen İlibe Haşdağa Feneseli'lerle 'daş kavgasına', bazen de İlibe Dağına sofra kayasına pikniğe gidilirdi. Hafta sonları Köşkpınar'a öğretmen Hasan Beyin cevizinin altında ailece fırında yapılan güveç ve orada pişirilen bulgur pilavı piknik yaptığımız günleri hala unutamadım.
Mavilerin(Mavular) evlerinin hem Kasapseyid tarafına, hem de adını aldıkları Maviler Sokağı'na kapısı vardı. Bunlar bahçeli, su kuyusu bulunan, içinde gülhatmi ve leylak çiçekleri olan o zamanın en güzel evleriydi. Şimdi hepsi yıkıldı yerine apartmanlar yapıldı.
FOTOĞRAFÇI HALİL AĞANIN EVİ
Kasapseyit'e bakan Ebeler 'in ve Hafız Ağa'nın evleri vardı. Çeşmeden çıkınca sol tarafta Foto Yılmaz'ın babası, Fotoğrafçı Halil Ağa, eşi Hayriye abla ve çocukları Yıldız abla, Yılmaz, Mehmet ağabey, Ahmet ve Mustafa ile otururlardı. Halil Ağa akıllı, güngörmüş bir adamdı. Yıllarca İbrahim Ağa Mahallesi'nin değişmez muhtarıydı. Evin büyük bir gri kapısı avluya açılır, solda merdivenle çıkılan odaları, altında ahırı vardı. Girişte büyük odada oturma odası ve iç kısmı da kiler olarak kullanılırdı. Yılmaz Ağabey ve Ahmet vefat ettiler. Mehmet ağabey ve Mustafa ve Ahmet'in eşi ve çocukları kaldılar sokakta.
KIZIKLI EV SAHİBİ KİRACI KARPUZOĞULLARI:
Halil ağanın evlerinin arkalarında, derenin yanında Kızıklı'nın evi vardı. Kendileri arka tarafta oturur. Caddeye bakan ön tarafta Sindelhöyük Kasabası'ndan Yusuf Karpuzoğlu eşi Ayşe ve çocukları Necla, Selma, Vedia ve Meliha ile birlikte kirada otururlardı. Necla'nın vefat ettiğini öğrendim. O zamanlar Sindelhöyük Kasabası'na yolcu taşıyan arkası kapalı bir kamyonet vardı. Üzerinde 'Sindelhöyük Kasabası'na' gider.' diye yazardı.
DEREDEKİ MEHMED AĞANIN EVİ
Kızıklı'nın evinin yanında Soysallılı 'Deredeki Mehmet Ağa' eşi Arife abla, çocukları; Osman, Hüseyin ve Emine birlikte yaşarlardı. Arife doğum yaptıktan sonra öldü. Babaları Mehmet Ağa yeniden evlendi. İki kardeşleri daha oldu. Bu seferde babaları Mehmet Ağa öldü çocuklar hem yetim, hem öksüz kaldı. Çocukluğumuzda bu olay beni ve mahalledeki bütün çocukları çok üzmüştü. Şimdi Osman ve Hüseyin'in İstanbul'da konfeksiyon atölyeleri varmış. Halleri ve vakitleri de iyiymiş. Buna da çok sevindim. Uzun zamandır İstanbul'da olduğum halde görüşmek kısmet olmadı.
RAMİYE HALA- HALOĞLU İSMAİL
Fotoğrafçı Halil Ağa'nın evinin üst tarafında caddeye de cephesi olan İramiye halanın, Ramiyede (Ramiye Demirkan) evinde Haloğlu İsmail abi, eşi Şerife Abla, çocukları, Suzan, Nuran ve Adnan'la birlikte yaşardı. Gözümüz kanlanınca, karnımız ağrıyınca, annem bizi İramiye'deye götürüp okuturdu. O ocakmış, bizim ağrılarımız hemen iyi olurdu. Haloğlu İsmail Ağabey belediyede çöpçülük yapardı. Caddeyi Süpürgeci Adnan Ağabey'le birlikte süpürdüklerini hatırlıyorum. Konuşması normal değildi. Çayı çok sever, on bardağı yan yana koyar, teker teker içermiş. Bu ev zamana dayanamadı, yerine yenisi yapıldı.
KELEMELLERİN HAÇÇEDE
İramiye'denin karşısında Kelemeller'in Haççede (Kel Ömerlerin Hatice Ade)nin evi vardı.( Develi tabiriyle Ade abla demek)Kızları İstanbul'da evliymiş. Ben oğlu öğretmen ama sonradan Avukat olan Mustafa Ağabey'i ve eşi önünde oturduğunu hatırlıyorum. Evlerinin kapısının önünde Hikmet ablayı ve torunlarını hatırlıyorum. Haççede'nin ayaklarının biri kesildiği için evin de bir akasya vardı.
Kasapseyid Sokağı'na çeşme tarafından girince sağda dere kenarında Kasapseyid'e bakan Ebeler'in evleri vardı. Mehmet Köseoğlu babamın da çok sevdiği arkadaşıydı. Bir süre muhtarlık da yaptı ve Bakkal Hamdi Ağabey'in altında bakkal dükknı vardı. Mehmet Köseoğlu emmi, annesi Ebe Fadime Hala, eşi Hatice abla ve sekiz çocuklarıyla bu evde yaşarlardı. Biz onların kapısının önünde çok oyun oynardık. İki kapısı olan, avlulu bir evleri vardı.
LEYLADENİN ŞERİF ABLA:
Ebelerin Mustafa Köseoğlu'nun evinin karşısında Hasan Ağa ve Leylade'nin evleri vardı. (Leyla Ade) kızı Şerife Abla, damadı Mehmet abi ve torunları Adem, Hasan ve Fatma ile otururlardı. Fatma, Kaymakçı'nın Ayşe ablanın kızı Kadriye ile okumuş. Ayşe Ablamın talebesiymiş. Bunu ben zor hatırladım. Şerif ablanın kocası Mehmet ağabey ekmeğini taştan çıkaran bir insandı. Yahyalıda çalıştığını. Develide fırıncılık bile yaptığını hatırlıyorum. Sokakta eski evlerinde oturmuyorlarmış, Kasapseyid'in yanında apartmana taşınmışlar
Leylade' nin evinin bitişiğinde Damadın Duran Ağa'nın evi bulunuyordu. O evde önce oğlu Ali ağabey ve çocukları, sonra kızı Elmas abla ve çocukları oturdu.
HAFIZ MEMİŞ AĞA-SARININ ZEKİYE ABLA:
Ebelerin evinin altında Hafız Ağa'nın kızı, Sarı'nın Zekiye Abla eşi Topla Cemal Ağa ve kızları; Hatice, Güler ve Nimet'le birlikte otururdu. Hafız Memiş Ağayı hayal meyal hatırlıyorum. Doğuşta kör olduğu için gözleri görmezmiş. Fakat Aşağı Everek te Sarayda Venk' çeşmesinin yanında marangoz dükknı varmış. Çok iyi bir marangoz ustasıymış. Sıfır hata soba altı yaparmış. Her gün bizim evin önünden geçerek yalnız dükknına gidip gelirmiş. Sarının Zekiye ablayı herkes çok severdi. Cemal Ağa'nın Aşağı Evrekte sobacı dükknı vardı. Bizim evin önünden ayağı sürüyerek gidip geldiğini hatırlıyorum. Kapılarının önünde dut ağacı vardı. Dutlar olunca, bütün mahallenin çocukları oraya üşüşür, dutu sallasalar da yesek diye bekleşirlerdi. Çocuklar, hep birlikte evlerinin damından dut yemeğe çıkardık. Evlerini sattılar, Ankara'ya göçtüler. Yazları Zekiye abla birkaç kez geldi. Ankara'da ablamlar la görüşürlermiş. Evlerinin yerine yeni bina yapılmış. Şimdi kim oturuyor bilemiyorum.
SADİYENİN HAVA ABLA:
Duvar komşuları, Sadiye'nin Hava (Gülden) ablaydı. Eşi Ahmet ağabey Develi dışında inşaatlarda çalışırdı. Götürü iş aldığını anlattığında 'İşimde çalıs dedim de çalısmadı.' dediğini duymuştum. Ş harfini S olarak söylerdi. Tek oğulları Osman ağabey astsubay çıkmıştı. O zamanlar Kütahya'da yerleştiğini duymuştum. Zannediyorum evleri de satıldı. Sokağa açılan iki kapısı olan küçük avlulu bir evdi. Ev yıkılmış ve yerine yeni ev yapılmış. Yeni sahipleri güle güle otursunlar.
HACIEYÜP AMCAM:
Sıra Merhum müftü, vaiz hocası, Kara Müftü'nün oğlu Eyüp amcamların evine geldi. İki kapılı, bahçeli, ön tarafı Kasapseyid Sokağı'na, arka taraf dereye ve çeşmenin su giden arkına bakardı. Mavuların evini görürdü. Fakat arada dere ve Küçükbahçe'ye giden geniş yol vardı. Merhum amcam üç aylarda hep oruç tutar, penceresinin önünde devamlı Kuranı Kerim ve dini kitap okurdu. Beş vakit namaza Maviler Camisi'ne giderdi. Gündüz vakti amcam giderken, sokakta kapılarının önünde oturanlar hep ayağa kalkar ona saygı gösterirlerdi. Medine Yengem çok sessiz ve iyi insandı. 'yanıara emi' derdi kızınca. Aslen Zileliydi. Amcamın ikinci hanımıydı.Birincisini ben hatırlamam.Fakat ilk hanımından Çöten köyünde oturan Şükriye ,Behice ablamları çok severdik. Şerif ve Lütfü amcamın çocukları. Lütfü, kardeşim profesör oldu. Kara Müftü Dedemden amcama kalan değerli kitaplar yerini buldu.
Amcamların karşısında Combullu'nun Asiye Abla, Mehmet Ağa ve çocukları yaşarlardı. Evlerinin üst kısmı ana caddeye, arka tarafı bizim sokağa açılan iki kapısı vardı. Altı çocukları vardı. Hepsi bir tarafa dağılıp gittiler. Asiye ablanın duvarına bitiştik Ebelerin Hanife Abla've Marangoz Mustafa Amcanın büyük avlusu olan evleri vardı. Çocukları Fadime, Ayşe, Hatice, Emine, Mehmet vardı. 1960 lı yıllar da İstanbul'a göçtüler. O zamandan beri hiç görmedim.