KASAPSEYİD ÇEŞMESİ BELGESELİ - I
Geçen gün çocukluğumun geçtiği sokağa adını veren Kasap Seyid Çeşmesi'nin yeni çekilmiş bir resmini gördüm. Kasap Seyid Çeşmesi bu hale mi gelmiş? Hayret ettim ve çok üzüldüm.
Geçen gün çocukluğumun geçtiği sokağa adını veren Kasap Seyid Çeşmesi'nin yeni çekilmiş bir resmini gördüm. Kasap Seyid Çeşmesi bu hale mi gelmiş? Hayret ettim ve çok üzüldüm. Gürül gürül akan sular azalmış, çocukluğumdaki ihtişamından eser kalmamış… Her taraf pislik içinde… O zamandan beri doğru dürüst bir bakım yapılmamış. Hlbuki çeşmenin çevresindeki insanlar çamaşırlarını, yünlerini, halı ve kilimlerini hatta buğdayını burada yıkardı. Her türlü temizliğini yapardı. Çünkü evlerde sokak çeşmeleri dışında su yoktu. Belediyeden çeşmeyi temizlemek için çöpçüler gelir, mahallenin gençleriyle birlikte çeşme birlikte temizlenirdi. İçimi pek güzel değildi ama 1715 yılından beri birkaç bakım ve onarım geçiren çeşme o güne gelmişti ve çevreye büyük yararı olmuştu. Kimin yaptırdığı kesin olarak bilinmiyor. Kim yaptırdıysa su gibi aziz olsun. Çok dua almıştır. Çünkü susuz bir hayat düşünülemez… Üzerindeki kitabede 1715 yılı yazmaktadır. Kesme taştan yapılmıştır. Üç metre yüksekliğinde ve altı metre genişliğindeki üst kısmı bakımsızlıktan yıkılmış. Görünüşü de çok perişan bir hal almıştır. Develi'nin İbrahim Ağa mahallesinde içler acısı hali adeta bir hayırsever ve kurtarıcı beklemektedir.
Mustafa Denktaş Kasapseyid'in mimarisini şöyle anlatmaktadır;
'Çeşme nişinin üzeri yuvarlak kemerle örtülüdür. Yuvarlak kemer yanlarda duvara gömülü ve farklı ölçülerdeki yığma ayaklar üzerine oturmaktadır. Ayakların üzerinde başlayan silme kuşağı çeşme nişi de aynı kotta dolanmaktadır. Niş içerisindeki bu silme kuşağının hemen altında çift lüleli ayna taşı yer almaktadır. Günümüzde bu ayna taşı iptal edilerek bunun altına yerleştirilen iki demir oluktan su akmaktadır. Çeşme nişinden dışarı doğru taşıntı yapan beton yalak oldukça geniş tutulmuştur. Çeşmenin arkasında büyük bir su deposu bulunmaktadır. Çeşme kemerinin üzerinde yer alan 0.30 x 1.34 m ölçülerindeki tek satırlık inşa kitabesi çok büyük bir tahribata uğramıştır. Celi sülüs hatla yazılan kitabeden geriye son bir kelime ile inşa tarihi kalmıştır.
Okunuşu: ........tahura 1128
Okunan bu kelimeye dayanarak büyük bir ihtimalle çeşme alınlıklarına yazılan İnsan suresinin 21. ayetinin ('Ve Sakahüm Rabbuhum Şaraban Tahura' 'Rableri onlara tertemiz bir içecek sunmaktadır') alınlıkta yazılmış olduğu fakat son kelimesinin günümüze ulaştığı anlaşılmaktadır.
Çeşmenin batısındaki ayak doğusundaki ayaktan daha geniş tutulmuştur. Batıdaki ayağın köşesine 0.58 x 0.88 m ölçülerinde bir niş açılmıştır.
Çeşme cepheleri üzerinde, ön cepheyi tamamen ve çeşme nişini de ayna taşı hariç dolaşan profilli silme kuşağı ve çeşme alınlığında yer alan celi sülüs kitabeden başka bezeyici öğe bulunmamaktadır.'
KASAPSEYİD SOKAĞINDAN KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ
Yeğenim Pınar küçükken eline bir bez parçası geçse Kasapseyid'e koşar, onu yıkar gelirdi. Bezin kurumasını bekler. Yine götürüp yıkar gelirdi. Gün içinde bu işlem birkaç defa tekrarlanırdı. Çünkü Kasapseyid'e gitmek, su ile oynamak, bir şeyler yıkamak, sokağımızdaki bütün çocukların en büyük eğlencesi ve tutkusuydu. Ben İbrahim Ağa Mahallesi'nin bu sokağında doğdum. Hayatımın yirmi yılı burada geçti. Tanıdıklarım, hatırlayabildiklerim kimler geldi, kimler geçti bu sokaktan yazmaya karar verdim. Çünkü bunları bilen çok az kişi kaldı;
SÜRİYE EFENDİ:
Çeşmenin sağ arka tarafında Süriye Efendi (Süreyya Özkan)nin evi vardı. Üç katlı, güzel görünüşlü, taştan yapılmış eski konaklara benzer, beş tane giriş kapısı olan, bahçeli ihtişamlı bir evdi. O evin içini hep merak ederdim. Oğlu Öğretmen Enver Bey, gelini Nazire Teyze ve dört çocukları bu evde yaşardı.
KARINCA PADİŞAHI VE ZİBEDALA:
Çeşmenin sol arkasında Maviler'den Ömer amca,(Karınca Padişahı) oğlu Refik abi ve kızları Zübeyde (Zibede) hala yaşarlardı. Eşi Hayriye hala daha erken vefat etmişti. Refik abi, Solmaz abla ile evlendi. Şehit Üsteğmen Ömer Mavi, kardeşi Hayriye ve Ali aileye katıldı. Zibede hala çok titiz bir hanımdı. Temizlik hastasıydı. Kasapseyid'e açılan kapısını açar günde dört beş kez elindeki bezi çırpardı. Çocuklar yine Zibede Hala çıktı diye gülüşürdük. Ömer amcanın Maviler Camii karşısında, fırının yanında bakkal dükknı vardı. Delikli iki buçuk kuruşa o zaman yüz para denirdi. İki bisküvi aldığımı hatırlıyorum.
HAVZEDE- DINDIZIN CEMAL:
Bitişiklerindeki yine akrabaları Hafize Pancaroğlu (Havzade), kızı Şerife abla ve torunları ile otururdu. Eşine Dındız'ın Cemal derlerdi. Torunlarından Sevim Ankara'da, Fatma İstanbul'da, Sevgi Develi'de yaşıyorlar. Evlerinde kardeşleri Rahmi oturuyor. Bunlara neden Dındızlar dendiğini Fatma'dan öğreneceğim. Bahçelerinde dutları olunca Havzede mahalleliyi çağırır dut sallanır, bizde toplardık. Yılda birkaç kez dut bitene kadar Havzede ne zaman kapıyı açacak da bizi çağıracak diye beklerdik.
MAVULARIN KAZIM AĞA VE PEMPE ABLA:
Onların bitişiğinde Mavuların Kazım Mavi amcanın evi vardı. Pempe (Penbe) teyze; Naci, Necati, Cemal ağabeyler ve Türkan abla ile yaşarlardı. Cemal ağabey öğretmen olmuştu. Genç yaşta böbrek yetmezliğinden kaybettik. Türkan abla İstanbul'da, Naci ağabey de Ankara'da yaşıyorlar. Pembe abla Develide yaşıyor.
ELMAS HALANIN EVİ:
En dipte bir zamanlar Develi belediye başkanlığı da yapmış, İsmail Mavi'nin evi vardı. Onlarında dört çocukları varmış. Fakat onları ben hiç tanımadım, hatırlamıyorum. İsmail Mavi'nin annesi Elmas Halayı çok iyi biliyorum. Bahçelerinde can eriği, şekerpare ve elma ağaçları vardı. Geceleri gizlice bahçeye girer pantolonumuzun iki ön cebini can eriği ve elma ile doldurur, sinema seyrederken yerdik. Elmas hala her zaman kapıyı açık bırakır Kasapseyid'e su doldurmaya giderdi. O gelene kadar çocuklar bahçeye girer ne varsa aşırırdık. Yaşlı olduğu içi beli bükülmüş usul usul elinde bir ibrik yarım saatte zor gidip gelirdi. Bir arkadaşımız da gözetler bize haber verirdi. Elmas Halanın bahçesinin yanında Tüccar Ahmed'in bahçesinde badem ve kaysı ağaçları vardı. Bademler çağla iken olgunlaşmadan biterdi. Onun yanında da Şişlilerin bahçesi vardı. Fakat orası maç sahamızdı. Ağaçların çoğu kuruduğu için bahçe körbahçe olmuştu. Bahçelerden kaysı çekirdeği toplar bakkal Murtaza Hocaya, ya da Bakkal Hacı Kanelci'ye satar yerine naylon top alırdık. Lise çağlarına kadar futbol topumuz olmadı.